Bağırsak tedavisiyle otizm hastalığını yenmek mümkün
Dünya üzerindeki milyonlarca otizmli hastaya çok büyük bir umut olabilecek bir gelişme yaşandı. Nörolog Dr. Natasha Campbell-McBride GAPS Bağırsak ve Psikoloji Sendromu İçin Doğal Tedavi Yöntemi isimli kitabıyla oğlu ve 10 binden fazla otizmli çocuğu iyileştirdi. Bu gelişme otizmle mücadele eden ailelere umut oldu.
Sonhaberler/ Haber Merkezi
Uyguladığı sıradışı yöntemlerle onbinlerce şizofreni, MS, depresyon
hastasını iyileştiren Dr. Natasha Campbell-McBride, modern tıpın
hastalar için birçok açıdan faydasız kurallarla dolu olduğunu
savundu. Nörolog Campbell-McBride otizmli olan kendi oğlunu ve 10
binden fazla otizmli çocuğu, uyguladığı doğal GAPS diyetiyle
iyileştirdi. Şizofreni, depresyon, MS gibi psikiyatrik hastalığı
olan yüzlerce hastayı da aynı yöntemle tedavi eden nörolog konuştu:
Tıp bilimi hastalıkları kalıplara koyuyor ve sorunu çözmüyorlar.
Hastalıkların ana kaynağı bağırsaktır. İnsanı doktorlar değil
sadece doğa iyileştirir.
Sabah gazetesi'nden H.Salih Zengin'e konuşan Nörolog Campbell'dan,
Türkçe’ye Adalin Yayıncılık tarafından çevrilen “GAPS Bağırsak ve
Psikoloji Sendromu İçin Doğal Tedavi Yöntemi” isimli bir kitapla
haberdar olunduğu belirtildi.
Dr. Natasha, otizm teşhisi konulan oğlunu kendi doğal yöntemiyle
tedavi ederek binlerce otizmli hastanın ışığı olmuş. Otizm yanında
şizofreni, dispraksi, disleksi, depresyon, dikkat eksikliği ve
hiperaktivite bozukluğu, epilepsi, MS gibi bütün hastalıkların
bozuk bağırsak florası nedeniyle beynin toksinleşmesi sonucunda
ortaya çıktığını kaydeden Dr. Natasha, “Tıp bilimi hastalıkları
kutucuklara koyar, beyin ve bağırsak arasındaki ilişkiye bakmaz.
Antibiyotiklerle bu denge daha da bozulur. Acil ve hayati
durumlarda elbette tıbba ve doktorlara ihtiyaç var. Ama doğru
şeyleri yersek birçok kronik hastalıklar iyileşir” diyor.
Çok çarpıcı açıklamaları olan McBride’in önemli uyarıları var:
Süpermarketlerden yiyecek almayın, tahıl kullanmayın, diyetinizi
değiştirin, doğal otları kullanın, kimyasalları bırakın, güneşe
çıkın. İnsanı doktorlar değil sadece doğa iyileştirir.
GAPS adını verdiğiniz bağırsak ve psikoloji sendromu fikri
nasıl ortaya çıktı?
Ben nöroloji doktoruyum. Nörolojik hastalarla ilgilenen büyük bir hastanede çalışıyordum. Ve hepsinin çok ciddi sindirim problemleri olduğunu keşfettim. Ama bizim bildiğimiz klasik tıpta nörologlar sindirim sistemine hiç bakmazlar. Beyin ve bağırsak arasında bir ilişki kurmazlar. Ancak bir bağlantı olması gerektiğine inandım. Çünkü bağırsak florası diye bir kavram var. Ve hücresel olarak genetik yapılanmamız yüzde 90 bağırsak florasından etkileniyor.
Bağırsak, beyinden daha önemli yani?
Öyle. Yaşadığımız mikro sistemde vücudumuz bir kabuk aslında. Ve
yaşadığımız her şey bağırsak florasından kaynaklanıyor. Orası çok
iyi organize olmuş mikro dünyadır. Bakteri, mikrop, mantar,
solucanlar var. Hem de trilyonlarca! Ve bilim bunu yeni araştırmaya
başladı. Mikroplar birbirini yiyor, birbirini kontrol ediyor.
Sağlıklı insanda yararlı bakteriler daha hakim ve zararlı
trilyonlarca mikrobu kontrol ederler.
Denge nerede bozuluyor?
Antibiyotiklerin II. Dünya Savaşı’ndan sonra keşfiyle başladı her şey. Özellikle ampisilin gibi antibiyotikler kötü bakteriler gibi iyi bakteriyi de öldürüyor. Bağırsak florasının tekrar dengeye gelmesi haftaları, ayları alıyor. Ama bu sırada kötü bakteriler hücum edip bağırsağı kaplıyorlar. Kötü bakteriler yayılırken iyi bakterilerin yayılmasını da engelliyorlar. Art arda antibiyotik kullanımında da bu kötüye gidiş artıyor.
GENLERİMİZ KADERİMİZ DEĞİLDİR
Tek sorumluluğu antibiyotiklere yüklemek yanlış olur herhalde?
Elbette tek sorumlu antibiyotikler değil. Başka faktörler de
var. Diş hekimlerinin ağzımızda uyguladığı tedavilerdeki işlemlerde
civa ve çeşitli toksinler bağırsağımızı etkiliyor. Civa içeri girer
biz yutarız ve onlar kötü mikropların artmasına neden olur.
Annelerin bebeklerini emzirmek yerine mama ile beslemesi bu
hastalıkları artırır. Annenin mahsur kaldığı bütün kimyasal
yüklenmeler, kullandığı makyaj malzemeleri de dokuz aylık hamilelik
sürecinde bebeğe gidiyor. Bebek toksin bir yüklenmeyle doğar.
Bu hastalıklar antibiyotikler keşfedilmeden önce yok
muydu?
Antibiyotikler hayat kurtarır ama çok ciddi hastalıklarda
kullanmak gerekir. Bu hastalıkların salgınlığı hep antibiyotiklerin
keşfinden sonra gelişti. Mesela otizm 25 yıl önce on binde bir
çocukta vardı. Bugün 40 çocuktan birine otizm teşhisi konuyor.
Bilim adamları 2020’de iki çocuktan birinin otizmli olacağını
öngörüyor. Bizim genlerimiz kaderimiz değildir. Doğarken o kadar
çok genetik seçeneğimiz var ki… Yediğimiz yiyecekler ve çevredeki
toksik yük hangi hücrelerin baskın kalacağını ve hangi kanser
hücrelerinin uyanacağını belirliyor. Kanser, MS gibi rahatsızlıklar
böyle oluşuyor.
BÜTÜN OTİZMLİLERDE BAĞIRSAK PROBLEMİ VAR
Çocuğunuzun otizm olduğunu anladıktan sonra mı bağırsak florasına yöneldiniz?
Benim çocuğuma otizm tanısı konulduğunda bu benim kişisel bir
meselem oldu. Ve o anda profesyonel mesleğimin otizm konusunda bir
şey yapamayacağını öğrendim. Bunu asla kabul edemezdim ve
araştırmalarıma hız verdim. O zaman farkettim ki otizmli çocukların
hepsinin bağırsak florasında problem var. Ve anladım ki bu florayı
iyileştirirsem otizm de yok olacak. Şimdi otizm teşhisi konan
çocuğum 21 yaşında, üniversiteye gidiyor ve çok sağlıklı. Ancak şu
an dünyanın her yerinde binlerce otizmli çocuğu hayata döndürmek
için uğraşıyorum.
OTİSTİKLER SAĞLIKLI BEYİNLE DOĞAR
Bağırsak florası normal olmayınca ne oluyor otizmli ya da hastalıklı kişide?
Çocuk yediğini sindiremiyor ve yiyecekler kötü fotojenlere
dönüşüyor. Bu fotojenler emilip kana karışıyor, beyin bu
toksinlerle zehirleniyor. Otistik doğan çocukların yüzde yüzü
sağlıklı bir beyinle doğar. Ancak bağırsak florası üzerinden
zehirlenirler.
Yani mesele beyin değil besin!
Kesinlikle. Bebekler nasıl öğrenir? Duyu organlarını kullanırlar ve bu iletileri beyin işler. Çocuk “Bu anne, bu baba bunlara güvenebilirim, bu oyuncak bununla oynayabilirim, bu kaşıkla yemek yerim” diye düşünür. Ama bu toksinler yüzünden beyin bu aradaki bağı işleyemez hale gelir ve o gürültüden dolayı bir şey öğrenemez. Annesiyle babasını bile ayırt edemez. Yolda başka birine anne-baba diye takılabilir. Bağırsaktan beyine giden toksinler durdurulduğunda beyin de birden temizlenir, her şey normale döner. Ne kadar erken bu toksinlerden temizlenirse öğrenmesi o kadar hızlı olur. 5 yaşına kadar olan çocukların otizmden tamamen iyileşme şansı vardır. İki yaşındaki bir çocuk GAPS diyetimle 6 ayda iyileşir.
Çocuğunuzu ne kadar sürede iyileştirdiniz?
Üç yaşında iken diyete başlattım. Altı ayda sindirim sistemi iyileşir iyileşmez düzeldi.
Madem bu kadar basit ise neden tıp bilimi bunu uygulamaktan kaçınıyor?
Çünkü kimse bu bağlantıyı yapmak istemiyor. Tıpta yeni bir
fikrin gelmesi ve kabul edilmesi zordur, 50 yılı bulur. Şu an
eğitim verdiğim çok doktor var, onlar bu yöntemi kullanıyorlar.
yöntemimi inceleyen yerler var ama onların yayınlanması beş-altı
yılı bulacak. Fakat çocuklar o kadar bekleyemez. Bu yüzden bu
bilgiyi hızlıca yaymamız lazım.
İLAÇ ENDÜSTRİSİNİN BASKISI FAZLA
Tıp biliminin işi ağırdan almasının nedeni ilaç lobisinin baskısı mı?
Evet. Çünkü batıda ilaç endüstrisi var ve çok kârlı. Politikacılar da bu ilaç sektörüyle iletişim halindeler. Ben sistemin dışında olduğum için bunu rahatlıkla yapabiliyorum.
Diyetinizden daha çok para kazanacakken neden bunu bir kitap fiyatına dağıtıyorsunuz?
Bir şey keşfettiğinizde bütün dünyanın bunu bilmesini
istersiniz. Bu yüzden bildiğim her şeyi bu kitabın içerisine
koydum. Dünyanın her yerinden insanlar bana bile danışmadan bu
kitapla kendilerini iyileştirebildiler. GAPS diyeti seyahat gibi ve
herkesin yolu farklı. Dünyada olabildiğince çok kişiye yardım etmek
istiyorum. Ücretsiz danışmanlık hizmeti veriyorum. Bu diyeti
keşfettiğimde biliyordum ki meslektaşlarım bu bilgiyi öldürmeye
çalışacaklardı. Ben de ebeveynlere bunu yayayarak geliştirdim.
Doktorları ikna etmeye zaman harcamak istemedim. Anne-babalar
doktorlara bu bilgiyle gidiyorlar, doktorlar da dünyanın her
yerinden bana geliyor. Şu an GAPS protokolünü öğretiyorum, 800 tane
GAPS uygulayıcı pratisyen doktor var.
VÜCUTTA İYİLEŞTİRME PROGRAMLARI VAR
Çıkış noktanız otizm. Bu diyet şizofreni, depresyon gibi hastalıkları nasıl tedavi ediyor?
Bir ev yapmadan önce temelini yaparsınız. Evin kalitesi bu temelin ne kadar sağlam olduğuna dayanır. GAPS programı bir temeldir. İnsanların yüzde 60-80’i GAPS diyetiyle iyileşiyor. MS, romatoid artrit, diyabeti olanlar başka şeyler de eklemeliler. Tıp bilimi şizofreni, depresyon gibi tüm hastalıkları kalıplara koydu. Her insan eşsizdir ve toksinler beyne gittiğinde gösterdiği tepkiler de eşsiz olur. Hastalarıma “teşhis etiketlerine yapışıp kalmayın” diyorum.
Ne yiyorsak oyuz yani?
Kesinlikle. İnsan sağlığında en etkin şey yediklerimizdir. Yediklerimizden yapılıyoruz.
Modern tıp biliminin reçetesi yetersiz midir?
Evet yeterli değil. Tıp semptomları bastırıyor, temele gitmiyor. Her semptoma ilaç veriyorlar, sonra yan etkilerden yeni hastalık, onlara da ilaç… Ve bu işler böyle gider.
İlaçları ve doktorları hayatımızdan çıkaralım mı?
Hayır, tıbbın da bir yeri var. Acil ve hayati durumlarda klasik
tıbba ihtiyaç var. Çok kronik uzun hastalıklarda klasik tıp
gideceğiniz son adrestir, anneanneniz size daha çok yardım eder.
Diyetinizi değiştirin, doğal otları kullanın, kimyasalları bırakın.
Güneşe çıkın. Sadece doğa iyileştirir. İnsanın vücudu çok güzel bir
yaratımdır ve bütün iyileştirme programları vücutta zaten vardır.
Doktor değil kendi vücudunuz iyileştirir. Vücudunuz bütün işi
yaparken doktorlar sizi sadece eğlendirirler. Dünyada mucizevi bir
hap yok.
PSİKİYATRİK HASTALIKLARIN ANA SEBEBİ
VEJETARYENLİK
Vejetaryen balonuna karşı mısınız?
Dünya besinsel propaganda ile karşı karşıya. Bir şirket var ve vejetaryanlık fikrini onlar yayıyor. Çünkü o şirket böceklerle mücadele için bitki ilacı satıyor ve çok satması için de sebzelerin çok yenmesi işlerine geliyor. 20 milyar insana yetecek fazla tahıl 2013 yılında yetiştirildi. O yüzden bu tahıl stokunu eritmek istiyorlar. Vejetaryenlik sağlıklı değildir. Psikiyatrik hastalıkların ana sebebi gençlikte yapılan vejetaryen beslenmedir. Klinikteki hastaların yüzde 80’i bunlardan oluşuyor.
Kaç kişiyi tedavi ettiniz?
Ben 10 bin hasta ile çalıştım, hepsini de iyileştirdim. Diyete ne kadar bağlıysanız o kadar başarı şansınız vardır. Kitabı alıp da kendi kendine iyileşen de çok kişi vardır.
İŞLENMİŞ GIDALAR HIRSIZ
İyi güzel de doğal yiyeceği nerede bulacağız? Artık gıdalar bile kimyasal işlemlerle üretiliyor mu?
Çok klasik ve geleneksel tarım yöntemine dönmemiz gerekiyor. Bunları yapanları bulmaya çalışın. Hayvanların da doğal yiyeceklerle beslenmesi gerekir. Yiyeceklerinizi süpermarketlerden almayın. Şehrin dışına çıkın, çiftçileri, tarlaları bulun. Gidip kuzu alın, onu kestirip tüketin. Süt pastorize olmamalı. Kesinlikle işlenmiş gıdalardan uzak durun.
Siz ne kadar koruyabiliyorsunuz kendinizi?
Biz evde sadece organik ve GAPS yiyeceği yeriz. Hiç tahıl kullanmayız. Yaşımız ilerledikçe karbonhidratları daha az tüketmek gerekir. Yaşlılıkta şekeri yeterince işleyemeyen vücut alzhamier, kalp hastalıkları, diyabet, obezite, kanser olur. Bütün hastalıkların temeli şekerdir.
Türkiye’de diyetisyenler ekmek de şeker de iyidir diyor?
Bu dünyanın her yerinde böyle, bunları herkes seviyor. Çünkü tahılların içerisinde bulunan şeker, uyuşturucu gibi bağımlılık yapan maddedir. 1800’lü yıllara kadar şeker gelmeden önce tatlıları, şekerleri nasıl yapıyorduk? Meyvelerden elde ediyorduk. GAPS diyetinde izin verdiğimiz tek şey doğal bal, muz ve şekerleştirilmemiş kuru meyvelerdir. Şeker pancarında bütün iyi besinler vardır. Ama onu fabrikaya götürüp bütün yararlı taraflarını atıyoruz.
Bütün işlenmiş gıdalar birer hırsız mı?
Evet hepsi toksin, zehirli ve hırsızdır.
BU YİYECEKLERE İZİN YOK
Arpa, beyaz peynir, salamura balık, bamya, sirke, buğday ve bulgur, çavdar, çikolata, dondurma, enerji içecekleri, gazlı içecekler, irmik, jöle, keçiboynuzu, krema, işlenmiş et ürünleri, konserve sebze ve meyveler, makarnalar, mısır, nohut, nişasta, margarinler, pirinç, patates, reçeller, sakız, un, yulaf, süt, şeker vs..
Yorumlar