Oğuz Atay sözleri en güzel ve anlamlı sözler

Oğuz Atay'ın doğum günü yıl dönümü nedeniyle sevenleri en güzel ve anlamlı Oğuz Atay sözlerini arıyor.

Google Haberlere Abone ol
Oğuz Atay sözleri en güzel ve anlamlı sözler

Tutunamayanlar isimli ünlü romanın yazarı Oğuz Atay bugün doğum günü yıl dönümü vesilesiyle bir kez daha anılıyor. Peki, Oğuz Atay'ın en güzel ve anlamları sözleri hangisidir? İşte Oğuz Atay'ın güzel ve anlamlı sözlerinden bazıları:

Bizi başkaları anlamaz sevgi. Başkalarının aklı başkadır. Bu yüzden ikimizi hep garip bakışlarla süzmüşlerdir. Şimdi beni de garip, bakışlarla süzenler var. Ben onlara aldırmıyorum. İnsanların beni beğenip beğenmemeleri umurumda değil artık. Ben kendimi tanımakla ilgiliyim.

Şimdi al yalnızlığımı ört üzerine Olric. Belki o vakit bırakıp her şeyi. Gelirim bir yerlerden başlamak için yeniden…

Sen acıyı biriktirmeyi seversin Olric. Sen biriktirmeyi seversin. Hadi devam et şimdi, kuru yaprakları. Deniz taşlarını. Gözyaşını. Sorulamamış soruları. Senden kalan sesleri. Yaşanamamış paylaşılmışlıkları. Birlikte harcamak üzere kalbinde biriktirilmiş zamanları ve hüznü. Ve özlemi biriktirmeye.

Öyleyse, ben de hayatımın sonuna kadar aynı yerde kımıldamadan oturacağım. Herkes istediği kadar koşsun. Beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni bulur…

Kolundaki yaralar efendim? Tutunurken öyle oldu Olric. Ya yüreğindeki yaralar efendim? Tutulurken öyle oldu Olric! Peki ya gözlerindeki suskunluk; ne efendim. Hiç dokunma. Sus Olric.

Oysa bazı insanlar vardır; en çamurlu yerlerden bile kolalı beyaz gömleklerini ve açık renk pantolonlarını kirletmeden çıkarlar. Böyle adamlar hayatta başarıya ulaşırlar.

En tehlikeli kelime ama’dır. Önceden söylenen her söylemi veya kelimeyi öldürür! Mesela, seni seviyorum ama gibi…

Çok yükseğe çıkamam; bende yükseklik korkusu var. Kimseyi yarı yolda bırakamam; bende ‘alçaklık’ korkusu var.

İnsan nedir bilir misin Olric? Nedir efendimiz? Ağaçları kesip onlardan kâğıt yapan sonra da o kâğıtlara “ağaçları koruyunuz” yazandır.

Ve yalnızlık kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde, kelimeler yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız kelimeler dindirdi acıyı ve kelimeler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.

Yemek koyulurken, “Bu kadar yeter” dedikten sonra mutlaka bir kaşık daha yemek koyan kişiye ‘anne’ denir. Ve o her şeye değerdir.

Yalnızlığına iyi bak, sahip çık. Kaç kişinin emeği var onda kim bilir?

İçimden şehirler geçiyor, sen her durakta duruyor, inmiyorsun.

Zaman her şeyin ilacıysa, fazlası intihara girmez mi?

Zaten senin ‘hiçin’ fesat…

Koca bir ömrü harcamak dedikleri gerçeğin altını seninle çizdim ben. sozadresi.com

Elimde değil Olric! Ne efendimiz. Elleri Olric elleri.

Tabiat, sırlarını bakmasını bilene açıklarmış.

Neden sadece bir hayal ürünüsün Olric. Siz gerçeksiniz de ne oluyor efendimiz.

Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz.

Beklenen hep geç geliyor; geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor.

Yalnızlığı çok seversek, bir gün o da çekip gider mi?

Ne zaman hayata tutunmaya çalışsak, hep mahrem yerleri geldi elimize.

Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır.

İyi geçinmek iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur…

İki kadına adamak istiyorum hayatımı. Biri “erkeğim” desin bana, diğeri sadece baba.

Kimseye göstermem üzüntümü. Gündüz gülerim, geceleri yalnız ağlarım.

Ben ölmek istemiyorum. Yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum.

Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor.

İnsan çok sevdiği halde neden her defasında terkedilir. Ve beklenenler, neden hep vazgeçildikten sonra gelir.

Siz bilmezsiniz albayım, insanlık tek başına kollarımda can verdi. Yanında kimseler yoktu.

Ne zoruma gidiyor biliyor musun Olric? O’na yazdıklarımı o’ndan başka herkes okuyor.

Biliyor musun Olric. Artık yalnızlığı bile çok seviyorum, sırf onun eseri diye… sozadresi.com

Gelir mi dersin Olric. Gelmez, gelemez efendimiz. Neden Olric. Yüreği o kadar büyük sevemez de ondan efendimiz.

Daha kaç kez ıskalayacağız hayatı Olric. Oklarımız bitene kadar efendim.

Neden yalnızlıktan şikayetçidir ki insan. Ne yani, mutlu olması için bir sevgiliye mi muhtaçtır her zaman.

Biliyor musun Olric, benim birçok dostum var. Görüyorum efendimiz, hepsinin sırtınızda izleri var.

Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.

Hiç kimseyi anlamıyorum. İnsanların arasına karışıp onlara uyduğum için de kendimden nefret ediyorum.

Nedensiz ve sebepsiz sevdim seni. Çünkü bir sebebi olsa, aşk olmazdı bunun ismi.

Hayatımın başı ve sonu belliydi; hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım.

Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı. Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim.

Söyle evladım’ diye teselli ederdi annem beni. Söyle de içine hicran olmasın. Hicran oldu anne.

Kimsenin yaşantısını beğenmedim. Kendime uygun bir yaşantı da bulamadım.

Seni seviyorum ve yalnız seni görüyorum. Seninle ilgiliyim başka her şeyi unutuyorum. Sözün gelişi değil bu; ben sözümün eriyim başka anlamları olsaydı sözlerimin başka anlamlara uygun kelimeler bulurdum…

İnsanlar bozuk para gibidir. İki seçenek vardır; yazı ya da tura. Bir yüzünü gösterirken bize diğer yüzünü zaman gösterecektir.

Can çekişmek nasıl bir şey bilir misin Olric? Hayır efendimiz, nasıl bir şey . Ona söyleyebileceğin o kadar şey varken susmaktır Olric.

Bir yerde söz biter. İki kişi karşılıklı kendini tekrarlamaya başlar. Yeni başlayan ilişkiler bile eskir böylece. Hemen kaçacaksın ki aklın orada kalsın.

Fotoğraf çekilerken, nedense kendimizi gülümsemek zorunda hissediyoruz. Yani aslında ona bile mutluluk oyunu oynuyoruz.

Hayır, dostum ben en acıklı anlarımda bile güldürücü sözler bulan bir insanım, kendime acımam bundandır.

Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım; mürekkeple yazılmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim, azaldığımla kaldım.

Artık gelecek planlarımı hayattan gizli yapıyorum. Sanki hayat, işini gücünü bırakıp planlarımı bozmak için her şeyi yapıyor.

Son bir şans daha verme, sevgine layık olmayana. Merak etme, aşk yürek işidir ve yüreği olmayanın kalbi kırılmaz nasılsa.

İnsan seviyorsa kaybetmekten korkar. Kıskançlık da bir kaybetme korkusudur. Kıskanmıyorsa eğer; yeterince sevmiyordur.

Sigarayı bırak artık diyordun ya bana, ben de bırakmıyordum. Çünkü senin, benim için üzülüyor olmana içten içe seviniyordum.

OĞUZ ATAY KİMDİR?

Oğuz Atay, 12 Ekim 1934’te Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde, Muazzez Hanım ve Cemil Bey’in oğlu olarak dünyaya geldi.

Babası, 11 yıl CHP’de milletvekilliği yapmış Ağır Ceza Yargıcıydı.

Annesi ise İlkokul Öğretmeni idi.

Oğuz, eğitim hayatını Ankara’da sürdürdü. İlköğretimi tamamladıktan sonra Ankara Maarif Koleji’ne girdi.

İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nde üniversite eğitimine başladı.

1957’de üniversiteden mezun oldu ve hemen ardından, askere gitti (1957 – 1959).

Döndüğünde de çalışma hayatı Kadıköy Vapur İskelesi yapımında Tamir ve Kontrol Elemanı olarak başladı.

Bir süre sonra görevinden istifa etti ve şimdinin Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi İnşaat Bölümü’nde Öğretim Üyesi oldu. 1975’te de doçentliğini aldı.

Oğuz Atay ve Fikriye Fatma Gürbüz, 2 Haziran 1961’de ile evlendi. 6 yıl sürecek bu evlilikten Özge adını verdikleri bir kızları oldu.

Yorumlar