Osman Hulusi Boyraz

Osman Hulusi Boyraz

Ne duruyorsun araba yapsana!

Geçtiğimiz hafta yerli otomobil (Türkiye’nin otomobili) konusunda nihayet kayda değer bir adım atıldı. Babayiğitler ortaya çıktı. Bu adım yaklaşık altmış yıl gecikmeyle atılmış...

Geçtiğimiz hafta yerli otomobil (Türkiye’nin otomobili) konusunda nihayet kayda değer bir adım atıldı. Babayiğitler ortaya çıktı. Bu adım yaklaşık altmış yıl gecikmeyle atılmış bir adım. Türkiye bundan yaklaşık altmış yıl önce başlarında Necmettin Erbakan’ın bulunduğu birtakım parlak mühendisin 129 günlük bir süre içerisinde gösterdikleri insan üstü çabanın sonucunda Devrim arabalarını üretti. Ardından yüzyıllar geçse de unutulmayacak bir basiretsizlik sonucu arabaların üretimi durduruldu. Aradan geçen sürede ne mi oldu? Avrupa’nın en büyük araba pazarlarından biri olan Türkiye, her yıl milli servetin önemli bir bölümünü dışarıya gönderdi. Bu yetmezmiş gibi, altmış yıl önce başlayan ve aradan geçen sürede göstereceği gelişme sayesinde bugün dünya araba pazarında önemli ve güçlü bir yere sahip olması neredeyse garanti olan bir markanın hem de güçlü bir markanın üzeri toprakla örtülmüş oldu. O treni kaçırdık, ancak yeni ve başka bir treni yakalayabiliriz. Henüz yola çıkmamış bir trenden bahsediyorum. Ancak trenin yavaş yavaş hareket ettiği görülüyor. Elimizi çabuk tutmalı ve elektrikli araç trenini yakalamalıyız. 

Herşeye rağmen Türkiye sahip olduğu otomotiv sanayisiyle Avrupa’nın en çok araba üreten ülkelerinin başında geliyor. Bir tek farkla; başkasının arabasını üretiyoruz. Aslında tüm işi biz yapıp kârı başkasına yüklüyoruz. Bir nevi kölelik. Bizim bu zinciri kırmamızın vakti geldi de geçiyor zira onlardan başka kaybedecek birşeyimiz yok. 

Türkiye dünyanın en yetenekli mühendislerine sahip. Bunu söylerken hamasi bir duyguyla söylemiyorum. Dünyanın önde gelen şirketlerinde önemli başarılara imza atmış Türk mühendislere bakarak söylüyorum. Eğer imkan verilir ve sermaye de arkalarında durursa bu mühendisler Türkiye’yi geç kaldığı trenin ön sıralarına çok az bir zamanda taşıyabilirler. Buna örnek şimdi semalarımızı süsleyen İHA’larımız. İnanmış ve adanmış bir mühendis (Selçuk Bayraktar) 2005’te ABD’de parlak olması garanti olan kariyerini bir yana bırakıp Türkiye’ye geliyor ve İHA üretmek daha doğrusu memleketi İHA yarışında öne çıkarmak için kollarını sıvıyor. Son üç dört yıla kadar çoğumuzun adını dahi bilmediği bu adam hiç durmadan çalışmalarını sürdürdü ve bizi bugün dünyada İHA üreten ülkeler arasında ilk sıralara çıkardı. Onun sayesinde hem teröre karşı büyük başarı elde edildi hem de milli sermaye ülke toprakları içerisinde kaldı.

Bunu yapan mühendisler arabayı da kolaylıkla yapabilir. Zaten mesele de yapmak değil satmak. Çoğu kişi diyor ki; kime satılacak bu arabalar? Bun udiyen ülke içerisindense yaşadığı toprağı ve insanını hiç tanımıyor demektir, eğer dışarıdan biriyseb (Alman basınında çıkan haberler bunu doğrular nitelikte) Türk otomobilinin pazarlarını baltalamasından endişe ediyorlar. Bu konuda da haklılar. 

O araba hele bir üretilsin memlekette yok satacaktı. Bundan bu kadar eminim. Çünkü Türkiye çok büyük ve canlı bir otomotiv pazarı. Ben yurtdışında yaşıyorum. Ahdım olsun yerli araba üretildiğinde sırf kapının önünde durması için bile alacağım. Türkiye’de o araba müşteri sıkıntısı çekmeyecektir. Ayrıca eğer tahmin ettiğim gibi bir araba üretilirse, bırak Asya, Ortadoğu, Afrika ve Güney Amerika’yı, Avrupa’da bile diğer markalarla sağlam rekabete girebilecektir. Çünkü buradaki insanların bizde olduğu gibi marka takıntıları yok o yüzden de eğer araba istenileni performans ve ekonomiklik anlamında verebilirse, Avrupalı vatandaş Türk arabasına bu anlamda şans vermekten geri durmayacaktır.

Diğer Yazıları

Yorumlar