Kısa öykünün ölmeyen ustası Cortazar 100 yaşında

'Roman puanla kazanır, ama öykünün tek şansı nakavt etmektir.' Öykünün, özellikle de kısa öykünün nasıl olması gerektiğini, bu çok meşhur sözüyle anlatmıştı Güney Amerika'nın ‘büyülü gerçekçi' silsilesinden Julio Cortazar....

Google Haberlere Abone ol
Kısa öykünün ölmeyen ustası Cortazar 100 yaşında

'Roman puanla kazanır, ama öykünün tek şansı nakavt etmektir.' Öykünün, özellikle de kısa öykünün nasıl olması gerektiğini, bu çok meşhur sözüyle anlatmıştı Güney Amerika'nın ‘büyülü gerçekçi' silsilesinden Julio Cortazar. Geçtiğimiz günlerde hayata veda eden ‘büyülü gerçekliğin babası' Gabriel Garcia Marquez için neredeyse tüm dünyada yas tutuldu. Marquez'in hayata gözlerini yumduğu 2014'te, Cortazar, doğumunun 100. ve ölümünün 30. yılında tüm dünyada çeşitli etkinliklerle anılıyor. Ankara'da düzenlenen ‘Uluslararası Ankara Öykü Günleri'nde de Cortazar üzerine bir söyleşi gerçekleştirildi.

    Yazar, ölümünün 100. yılında Arjantin'den başlayıp Meksika'ya, Fransa'dan Doğu Avrupa ülkelerine uzanan geniş bir coğrafyada anılıyor. Ankara'da da ‘öykü günleri' vesilesiyle Cortazar'ı konu alan kapsamlı bir söyleşi gerçekleşti. Yazarın, hayatından örneklerle öykücülüğünün anlatıldığı söyleşi şair Adnan Özer, Doç. Dr. Şebnem Atakan ve Cortazar üzerine kapsamlı akademik çalışmalar yürüten Makedonyalı Nenad Joldeski arasında gerçekleşti. Yazarın hayatından pek çok ayrıntının ele alındığı söyleşi boyunca, konuşmacılar Corzatar'ı her andıklarında ikinci veya üçüncü cümlede Gabriel Garcia Marwuz'i anmadan geçemediler. Şair Adnan Özer, “Büyülü gerçekliğin bu iki büyük ustası ne kadar anılsa azdır.” dedi. Doç. Dr. Şebnem Atakan ise Cortazar öyküsü için ‘Sayfa sayısı az, derinliği mükemmel' yorumu yaptı.

    HASTA YATAĞINDA ANNESİ KLASİKLERİ OKUTTU

    Bir dönem boksla da uğraşan Julio Cortazar, ‘vurduğunda nakavt eden' öyküler yazmıştır. Kendinden sonraki büyük yazarları etkilemiş, öykünün bayrağını yükseklere çıkarmıştır. Küçük yaşta hastalık geçirip yatağa düştüğünde annesi ona en önemli klasik eserleri sırasıyla okutuyor. Daha o yaşında kendinden önceki tüm büyük yazarlardan haberdar olmuş, çoğu kişinin otuzlu yaşlarında ancak okuyabileceği kitapları okuyup bitirmiştir. Bu durum için Şair Adnan Özer, “Bir büyük yazar, ancak kendinden önceki büyük yazarları okuyarak büyük olur.” diyor. 20. yüzyılın en büyük fenomenlerinden biri de 'Latin Amerika boom' (Latin Amerika Patlaması) diye adlandırılan, 1960'lar sonrası Latin Amerika ülkelerinde gelişen İspanyolca edebiyattır. Şiirde, Pablo Neruda, Cesar Vallejo ve Octavio Paz; düzyazıda, Romulo Gallegos, Juan Rulfo, Borges, Arturo Uslar Pietri, Miguel Angel de Asturias, Gabriel Garcia Marquez, Julio Cortazar, Mario Vargas Llosa ve Carlos Fuentes, bu algıyı oluşturan kalemlerin başında gelir. Dünya devi yazarlar çıkarmasıyla bereketli olduğuna inanılan Latin Amerika, farklı diller, farklı halklar, farklı yaşamlar, farklı kültürlerle dolu bir coğrafya. Latin Amerika'nın bu yüksek kültürel yapısının Cortazarlar doğurması hiç şaşırtıcı değildir.

    YAZAR OLMAK İÇİN PARİS'E GİTMENİN MODA OLDUĞU YILLAR

    Paris'te yaşayan Cortazar'ın en yakın arkadaşlarından biri bir başka Güney Amerika ülkesi olan Şilili şair Pablo Neruda'dır. Neruda'nın “Cortazar okumamış bir insan kader kurbanıdır.” sözü ikisi arasındaki dostluğu da, şairin Cortazar'a duyduğu saygının da ifadesi gibidir. Neruda ile Nazım Hikmet'in arkadaşlığı ise sır değil. Nazım'la Cortazar'ın buluşup buluşmadığı, konuşmalarının olup olmadığı meselesi, Türk edebiyatından halen daha gizemini koruyan, çokça merak edilen bir konudur. Yazar olmak için Paris'e gitmenin moda olduğu yıllarda Cortazar da gider. Cortazar, artık Paris'te tanınan bir yazarken Gabriel Garcia Marquez de gelir. Ancak Marquez utangaçtır ve uzun süre Cortazar'ın yanına gidip tanışmaya cesaret edemez. Hatta bunu şöyle ifade eder: “Bir gün bir cafede gördüm onu. Geldi oturdu, bir buçuk saat boyunca yazdı, yazdı, yazdı. Sadece yarım şişe soda içti. İşi bitince kalkıp gitti. Yanına gidip ‘Ben Garcia Marquez' diyemedim.”

    YAZARA 4 BİN DOLAR, YAPIMCIYA 25 MİLYON

    Kısa öyküyle ilgili Cortazar'ın sayısız güzel sözü vardır ancak “Kısa öykü maçı nakavtla kazanmak zorundadır.” sözü en meşhurudur. Derdi daha az kelimeyle ve etkili biçimde anlatmanın önemine vurgu yapan büyük yazar, “Zaman kısa hikayenin dostu değildir. Bu yüzden etkili olmak zorundadır.” der. Cortazar'a göre, Henry James veya Franz Kafka yazıyorsa, bir taş bile ilginçtir! Bir okur Cortazar öyküsü için şöyle diyor: “Kısaca acayip bir üslup, yoran bir öykü.” Öyledir. Zira Cortazar'ın dili, öyküleri kimi zaman zihinleri yoran, kimi zaman akılla dalga geçen, fantastik öğeleri bolca bulunduran, ancak ‘en değersiz olanı bile' olağanüstü bir güzellikte anlatabilen bir dildir. Seksek, Cinayeti Gördüm, Borulardaki Ayı, Mırıldandığım Öyküler, Andres Fava'nın Güncesi, Ayakizlerinde Adımlar kitapları yazarın Türkçe'ye çeşitli yayınevlerince çevrilen kitaplarından bazıları. Pek çok hikayesi tiyatro oyunlarına ilham olmuş, belgesellere konu olmuş, fantastik film yönetmenlerinin iştahını kabartarak filmlere misafir olmuştur Cortazar'ın. Bunlar arasında Michelangelo Antonioni'nin çektiği Cinayeti Gördüm filmi en çok bilineni. Çok az bilinen gerçek ise hemen hemen tüm büyük yazarların kaderiyle aynı olan ‘son'dur: Bir filmden yapımcı 25 milyon dolar kazanırken, öyküsünden esinlenilerek yapılan filmden Cortazar ancak 4 bin dolar alabilmiştir. Öykülerinde fantastik öğelere yer veren, gerçek dünyayla olağandışı yaşantıları iç içe geçiren Cortazar'ın edebiyat dışında ilgilendiği şeyler arasında mitoloji, antropoloji, psikoloji, boks, sinema ve fotoğrafçılık da vardır. Yazar, 1984 yılında, edebiyatıyla kendini dünyaya duyurduğu Paris'te hayatını kaybetti. CİHAN

Yorumlar