Tahsin Paşa hain mi gerçekte kimdir?

Tahsin Paşa yine gündemde. Sultan Abdülhamit'in başkatibi Tahsin Paşa gerçek hayatta da yaşamış bir kişiydi. Payitaht Abdülhamit dizisinde Sultan Abdülhamit'in sırdaşı, arkadaşı ve en yakın mesai arkadaşı olan Tahsin Paşa tarih kitaplarında Sultan Abdülhamit'in sırdaşı olarak geçer. Hain miydi?

Google Haberlere Abone ol
Tahsin Paşa hain mi gerçekte kimdir?

Osmanlı İmparatorluğu'nun en güçlü son padişahı Sultan Abdülhamit'in, ihanetin, saldırıların, entrikaların en doruk nokasında olduğu dönemde kendisine en yakın olan ismi doğal olarak herkesin dikkatini çeker. Abdülhamit'in kendi evlatlarının bile başına iş açtığı bir dönemde onun yanında olan, sırdaşı ve dert ortağı olan biri isim vardı: Tahsin Paşa. Peki kimdir bu Tahsin Paşa.

İstanbul'da dünyaya geldiği bilinen Tahsin Paşa, genç yaşlarında Bâbıâli kalemlerinde çalıştı ve kendini burada devlet adabına uygun bir şekilde geliştirdi. Önce Dâhiliye Mektupçu Kaleminde muavin oldu. Bu görevinden sonra başmuavinliğe getirildi. Buradan da 7 Temmuz 1888’de Bahriye Nezareti Mektupçuluğuna tayin edildi. Sadık ve çalışkan yapısından dolayı buradan Sultan Abdülhamid Han’ın talimatıyla 26 Kasım 1894 yılında Süreyya Paşa’nın vefat etmesiyle boşalan Mabeyn Başkatipliği’ne tayin edildi ve kendisine vezirlik rütbesi verildi.

2. Meşrutiyetin ilanına kadar bu görevini başarıyla devam ettiren Tahsin Paşa, 2. Meşrutiyetin ilanından sonra ittihatçılar tarafından Serasker Mehmet Rıza Paşa, Zeki Paşa, Ratıp Paşa ve Reşit Paşa ile birlikte Sakız Adası’na sürgün edildi. Sürgünden birkaç sene sonra affedilen Tahsin Paşa, bir süre devlet bünyesinde görev alamadı. Cumhuriyet ilan edildikten sonra Tekel Tütün Deposu’nda katiplik görevinde bulundu. Tahsin Paşa 1930 senesinde İstanbul’da vefat etti. Mezarı ise Eyüp Sultan'da bulunuyor.

TAHSİN PAŞA'NIN TARTIŞMALI SARAY HATIRALARI

Tahsin Paşa, 1894 yılından 1908 Ağustos ayına kadar Sultan II.Abdülhamid’in Mabeyn Başkatipliğini (Özel Kalem Müdürü) yapmış, Türk tarihinin hakkında en çok konuşulan pâdişahlarından birinin en yakınında bulunmuş önemli bir zâttır. Tahsin Paşa’nın Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesi ile son bulan on dört senelik vazifesi sırasındaki gözlemleri hazırlanan bir kitapta kaleme alındı. Kitap yazıldığı dönem itibariyle Sultan Abdülhamit hakkında "övücü" tek bir kelime içeremezdi. Bu nedenle kitapta yazılanların birçoğu tartışmalı olsa da Sultan Abdülhamit dönemine ışık tutacak bazı bilgiler içerdiği söylenebilir.

Hatıraları 1930-31 yıllarında Milliyet Gazetesinde tefrika halinde yayımlanmış, bilahare 1931’de Muallim Ahmet Halit Kitabevi tarafından kitap haline getirilmiştir. Söz konusu hatıralar 1999 yılında da Boğaziçi Yayınları tarafından basılmıştır.  Aslında kitaba “Tahsin Paşa’nın Hatıraları” isminden ziyade, “Tahsin Paşa’nın Hatırladıkları” nev’inden bir isim belki daha münasip olurdu. Çünkü Paşa’nın da ifade ettiği gibi, bu kitap Tahsin Paşa’nın Mabeyn Başkatipliği görevi sırasında yaşadıklarından hatırladıklarını ihtiva etmektedir. Böyle olunca yazılanların kat’iliğine bir başka gözle bakmak uygun olacaktır.

Hâtıralar, bizatihi subjektiflik içeren yazılardır. Bir de buna yaşandığı zamandan sonra kaleme alınması eklenince kitapta anlatılanları ona göre değerlendirmenin, üzerindeki zaman tahribatı ve yazıldığı zamanının tesirini de dikkate almanın uygun olacağı düşünülmektedir.  Tahsin Paşa’nın hatıraları 352 sayfadan oluşmaktadır. Kitapta, “içindekiler” bölümü yer almadığı gibi anlaşılır bir bölümlenme de söz konusu değildir. Paşa, hatıralarına Saray’a girişini anlatarak başlamaktadır. Görev yaptığı sarayı, sarayın teşkilatını, müdavimlerini, şehzadeleri, paşaları ve ille de Sultan Abdülhamid’i tanıtarak devam eder. İlk bölümden itibaren anlattığı ve kitabın sonuna kadar defalarca hakkındaki gözlem ve fikirlerini ifade ettiği karakterlerin başında, Sultan Abdülhamid tarafından dokuz defa Sadrazam yapılan Said Paşa gelmektedir.

Tahsin Paşa’ya göre Said Paşa, jurnalciliğin yerleşmesini sağlayan ve Abdülhamid’deki vesveseyi tahrik eden baş aktördür. Hatta yazar o kadar ileri gitmektedir ki, ona göre Said Paşa’nın yerinde pâdişaha bu kadar yakın başka bir insan olsa idi, Abdülhamid’in başka türlü bir pâdişah olacağını iddia ediyor.  

Osmanlı Bankası baskını ve bu çerçevede Ermeni komitelerinin faaliyetleri ve isyanları kitapta önemli yer işgal etmektedir. Padişaha suikast ihbarları, suikast girişimleri ve bunların Sultan Abdülhamid üzerindeki etkileri ele alınan mühim hususlardandır.

Balkan Siyaseti, Alman İmparatoru ile ilişkiler, İngiltere ile meydana gelen sorunlar, Yahudi Devleti kurma gayretlerinde yaşananlar, Mısır Hıdivi ile ilişkiler, Yabancı basın faaliyetleri ve onlarla ilişkiler, iç ve dış isyanlar, harp durumları ile meşrutiyetin 1908’de ilanına kadar geçen sürede meşrutiyet öncesi iç ve dış gelişmeler ana başlıklar olarak sayılabilir.

Dış politika ile ilgili anlattığı hadiselerden biri, donanmanın bir diplomasi ve caydırıcılık aracı olarak kullanıldığı Sisam ayaklanması ile ilgili olanıdır. Sisam’da karışıklıklar olması üzerine Sultan Hamid, Bahriye Nazırı’na emir vererek Mesudiye zırhlısının ve üç gambotun hazırlanmasını emreder. Hazırlıklar tamamlanınca tespit edilen gemiler Sisam’a gider ve demirler. Asilerin söz dinlememesi üzerine gemiler bombardımana başlar ve isyan sona erer. Kitapta buna benzer başka hadiseler de yer bulmaktadır. Buna ilave olarak özellikle II. Abdülhamid’in iktidarı söz konusu olunca en çok konuşulan konulardan biri olan jurnalcilik meselesi kitapta dağınık olarak ve büyük yer tutacak şekilde ele alınmış vaziyette. Aslında “jurnal” meselesi ile ilgili olarak da II. Abdülhamid’in karakteri, alışkanlıkları, onun üzerinde tesiri bulunan insanlar, saray etrafında kümelenmiş karakterler ayrıntılı olarak ele alınmaktadır. 

II.Abdülhamid bir dönemin ve hatta günümüzün de en çok eleştirilen padişahlarından biri olduğu için 1930’larda onun hakkında olumlu şeyler yazmanın kolay olmayacağını kabul etmek gerekir.

Doğrudan kitabın konusu ile ilgisi yokken Sultan Vahideddin’in saltanatı ve kişiliği ile ilgili yazılan paragraf, İsmet İnönü hakkında kullanılan övücü cümleler ve dönüp dönüp Sultan Abdülhamid’in istibdadı ve benzeri konulardan bahsedilmesi dönem tesirinin göstergelerindendir.

Öte yandan, her ne olursa olsun, II.Abdülhamid’in çok güvenerek yanında on dört sene boyunca vazifelendirdiği Tahsin Paşa’nın gözlemlerinin de çok önemli olduğu kabul edilmelidir.

Payitaht Abdülhamid dizisinin bu sezon yayınlanan 129. Bölümü'nde harıl harıl aranan Mason Paşa'nın kim olduğu merak edilirken bir anda Tahsin Paşa tutuklanarak sürgün ediliyordu. Bu durum hem seyirciyi hem de tarihçileri şaşırtıyor. Çünkü Tahsin Paşa'nın gerçekte Masonlukla ilgisi olmadığı biliniyor. 

İşte 129. bölümdeki o sahnelerden biri:

Tahsin Paşa hain mi gerçekte kimdir?
Tahsin Paşa karakterini oyuncu Bahadır Yenişehirlioğlu canlandırıyor.

 

Yorumlar