Katar küresel oynuyor

Katar Üniversitesi ve Durham Üniversitesi Körfez Çalışmaları ortak doktora programında eğitim gören Betül Akkaş, "Katar arabuluculuk rolüyle, bölgede ve uluslararası sahada seçkin bir dış politika üretmeyi hedefliyor" dedi.

Google Haberlere Abone ol
Katar küresel oynuyor

Körfez bölgesinin "küçük" ülkesi Katar siyasi ve ekonomik ambargoya maruz kaldığı 5 Haziran 2017 tarihinde patlak veren körfez krizinin, 5 Ocak'ta imzalanan El-Ula Anlaşmasıyla çözüme kavuşturulması sonrasında da karmaşık bölgesel ve uluslararası dosyalarda aktif arabulucu rolünü sürdürüyor.

Geçtiğimiz senelerde, Katar'ın, devletler, siyasi gruplar, silahlı güçler ve muhalif hareketler gibi geniş yelpazeden güç odakları arasındaki arabuluculuk faaliyetleri bölgede yaşanan çok sayıda çatışma ve krizin çözülmesinde etkili oldu.

İzlediği etkili diplomasi siyasetiyle öne çıkarak gösterdiği "çatışma çözümü" başarıları, Doha yönetiminin diplomatik kabiliyetleri ve farklı çevrelerle olan güçlü ilişkilerinden kaynaklanıyor.

Son senelerde Katar'ın öne çıkan arabuluculuk faaliyetleri arasında, Eritre'deki Cibutili esirlerin serbest bırakılması (2016), Nusra Cephesinin kaçırdığı Lübnanlı askerlerin serbest bırakılması (2015), Libyalı Tebu ve el-Tavarık kabileleri arasındaki anlaşma (2015), Sudan'ın batısındaki Darfur Anlaşması (2013) ve Washington ile Afgan hükümetinin Taliban hareketiyle devam eden müzakereleri gösterilebilir.

Bunların yanı sıra, Hamas ve Fetih hareketleri arasındaki barış anlaşması (2012), Darfur Barış Vesikasının imzalanması (2011), Cibuti ve Eritre arasındaki barış anlaşması (2011), Lübnan'a özel Doha Anlaşması (2008) ve Libya'daki Bulgar hemşireler krizi de (2008) Katar'ın etkin rol aldığı arabuluculuk faaliyetleri arasında yer alıyor.

Katar ayrıca 2008, 2012 ve 2014 yıllarında İsrail'in Gazze Şeridi'nde başlattığı savaşlarda Filistinli gruplar ile İsrail arasında ateşkesin sağlanmasında önemli bir rol oynadı.

ABD ile İran arasında nükleer anlaşma gibi konularda gerçekleşen görüşmelerde arabulucu olan ve Afgan hükümeti ve Taliban hareketi arasındaki görüşmelere ev sahipliği yapan Doha yönetimi, Taliban ve Washington yönetimi arasında anlaşma imzalanması sürecinde de öncülük etti.

Katar'ın diplomasi ekolü

Katar Üniversitesi ve Durham Üniversitesi Körfez Çalışmaları ortak doktora programında eğitim gören Betül Akkaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Demografisi ve siyasi rolü düşünüldüğünde uluslararası krizlerde daha az rol alması beklenen bir mikro devlet olan Katar, gerçekleştirdiği arabuluculuk faaliyetleriyle, Lübnan, Sudan, Suriye, Afganistan ve Yemen gibi oldukça hassas bölgelerde ve İran’la yapılan nükleer anlaşmada masaya oturdu." dedi.

Akkaş ayrıca, tarafların Doha’ya getirilip ağırlanması, bu görüşmelere uluslararası aktörlerin Katar’daki güvenlik koşulları nedeniyle rahatça delege göndermeleri ve çatışma süreci sonrası için taraflara yatırım sözlerinin verilmesini Katar’ın arabuluculuk rolünün temel özellikleri arasında gösterirken, "Katar arabuluculuk rolüyle, bölgede ve uluslararası sahada seçkin bir dış politika üretmeyi hedefliyor." diye konuştu.

Bir önceki emir Şeyh Hamad (1995-2013) döneminden bu yana, ülkenin temel dış politika unsurlarından birinin, "çatışma bölgelerinde arabuluculuk prensibi" olduğunu aktaran Akkaş, "Katar devletinin dış politika prensibinin temel dayanaklarından biri, ülkenin uluslararası barışı kuvvetlendirmek, uluslararası çatışmalarda barışçıl çözümleri teşvik etmek gibi maddeleri içeren anayasasıdır." şeklinde konuştu.

Katar’ın Kuveyt ve Umman’ın uyguladığı gibi askerî müdahaleyi öncelemeyen, diplomasi çağrısına ağırlık veren bir arabuluculuk ekolüyle öne çıktığını söyleyen Akkaş, "Katar’ın çatışma çözümlerindeki tutumu, çatışma alanlarına askeri olarak dahil olan birçok bölge ülkesinden farklı olarak, siyasi istikrar ve yatırım odaklı bir yumuşak gücü ön plana çıkarıyor." ifadelerini kullandı.

Katar'ın siyasi güvenliği arabuluculuk faaliyetleri ile arttı

Akkaş "Arabuluculuk faaliyetleri, Katar'ın küçük bir ülke olarak siyasi güvenliğini güçlendirdi. Arap Baharı öncesi ve sonrasında bölgede manevralar yapabilmesine kapı açtı ve uluslararası sahnede güvenilirliğini artırdı." dedi.

Akkaş, şöyle devam etti: "Tam olarak bu nedenle, 2017’de Körfez Krizi patlak verdiğinde Katar’ı bölge ülkelerinin iç işlerine karışmakla suçlayan ambargo devletleri, bu küçük devletin kriz bölgelerindeki siyasi gruplar üzerinden kurduğu ağların kendi alanlarına girdiğini belirterek, Katar’ın bu aktif politikasında pasifleşmesini istemişlerdir."

Yemen'in bu noktada önemli bir örnek olduğunu ifade eden Akkaş "Körfez Krizi başladığında, Katar’ın Savunma Bakanı, Halid Al Atiyye, Yemen’de Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) aksine diplomatik çözümü desteklediklerini ifade etmiştir." dedi.

Akkaş, Suudi Arabistan’ın, Katar’ın Yemen’deki uzlaştırıcı rolüne sıcak bakmaması ve BAE’nin de Katar’ı çatışma sonrası yapacağı yatırımlarla kendisine ekonomik alanda bir rakip olarak görmesinin, Katar’ın Yemen’de esnek politikalar üretmesine engel olduğunu ifade etti.

Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçleri ise Mart 2015'ten itibaren Husilere karşı Yemen hükümetine destek veriyor.

Arabuluculuğa dönüş

Katar'ın Körfez Kriziyle bölgede tansiyonun yükseldiği süreçte, arabuluculuk noktasında özellikle Yemen ve Sudan’daki iç sorunlarda ve İran’la yaşanan nükleer gerginlikte yürütücü rol almadığına dikkati çeken Akkaş, şunları söyledi:

"Krizin adım adım çözülmesinin ardından, Katar’ın İran’la tekrardan bir uzlaşı süreci başlatacağını açıklaması, oluşan bu olumlu atmosferde tekrar arabuluculuk rolünü vurgulayacağının önemli bir göstergesidir."

Akkaş, Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani'nin Şubat ayı başında İran'a yaptığı ziyaretin, Doha'nın Washington ile Tahran arasında arabuluculuk yapma ve nükleer anlaşmaya geri dönme diplomasisini destekleme çerçevesinde gerçekleştiğini aktardı.

ABD'nin Bağdat'ta Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'ye suikast düzenlemesine cevaben İran Ocak 2020'de nükleer anlaşmada yer alan tüm vaatlerinin askıya alındığını duyurmuştu.

Washington, Mayıs 2018'de İran ile ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın yer aldığı 5+1 grubu arasında imzalanan nükleer anlaşmadan çekilmiş ve Tahran'a ekonomik yaptırımlar uygulamıştı.

Lübnan hükümeti

Katar Dışişleri Bakanı'nın Beyrut'u ziyaretinden günler sonra Lübnan'da hükümeti kurmakla görevlendirilen Saad el-Hariri, 18 Şubat'ta Doha'yı ziyaret etti.

Hariri, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ve Katar Dışişleri Bakanıyla bir araya gelerek hükümet kurmanın zorluklarını görüştü.

Görüşmede Katar Emiri Al Sani, Lübnan'a desteğini yineleyerek, krizleri ve zorlukları ele almak için hızla yeni bir hükümet kurulması gerekliliğini vurguladı.

Bundan önce de, Beyrut'ta, Katar Dışişleri Bakanı, Doha'nın Lübnanlı tüm paydaşlarla olan ilişkisi bağlamında, ülkesinin hükümetin kurulması kolaylaştırmaya hazır olduğunu ifade etti.

Beyrut Limanı'nda Ağustos 2020'de meydana gelen büyük patlama ise uzun süredir yüksek kamu borcu ve işsizlikle boğuşan Lübnan'da ekonomik sıkıntıları büyütürken yeni bir hükümet krizi de doğurdu.

Başbakan Hassan Diyab hükümeti, patlama sonrası gelen tepkiler üzerine 10 Ağustos 2020'de istifa etti, ancak siyasi gruplar arasında yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle ülkede aylardır yeni hükümet kurulamadı.

Sudan-Etiyopya

Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalu, 31 Ocak'ta Katar'ı ziyaret ederek Emir Şeyh Temim ve Dışişleri Bakanı Al Sani ile Sudan ve Etiyopya arasında anlaşmazlık dosyaları olan Hedasi Barajı ve "sınır ihlali" meselelerini ele aldı.

Dagalu'nun Katar ziyareti eski Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir döneminin 2019'da sona ermesinin ardından Sudan'dan Katar'a yapılan ilk üst düzey ziyaret özelliğini taşıyordu.

Afganistan barış süreci

Katar Dışişleri Bakanlığı Terörle Mücadele ve Arabuluculuk Özel Temsilcisi Mutlak el-Kahtani, 23 Şubat'ta Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mahmud Kureyşi, İçişleri Bakanı Şeyh Raşid Ahmed ve Genelkurmay Başkanı Kamer Cavid Bacva ile Afganistan'daki barış sürecini değerlendirdi.

Katar arabuluculuğu ve ABD'nin de desteği ile, Afganistan'da 40 yılı aşkın süredir devam eden silahlı çatışmaların son bulması için 12 Eylül 2020'de Afgan hükümeti ve Taliban hareketi arasındaki tarihi barış görüşmeleri başkent Doha'da başladı.

ABD ve Taliban arasında 29 Şubat 2020'de imzalanan tarihi anlaşmada da Katar arabuluculuk rolünü oynamış ve tarafları Doha'da bir araya getirmişti. Anlaşmaya göre, ABD'nin güçlerini Afganistan'dan kademeli olarak çekmesi ve taraflar arasında esir takası yapılması kararlaştırılmıştı.

Türkiye-Suudi Arabistan

Katar Dışişleri Bakanı Al Sani 8 Ocak'ta yaptığı açıklamada, ülkesinin Türkiye ve bazı Körfez ülkeleri arasında köprü görevi üstlenmeye hazır olduğunu belirtti.

Türkiye ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinden bazıları arasında ikili anlaşmazlıkların olabileceğini ve bunların Katar ile doğrudan ilişkilendirilmemesi gerektiğini kaydeden Al Sani, "Eğer bizden Türkiye ve herhangi bir KİK ülkesi arasında köprü kurmamız konusunda katkı sunmamız talep edilirse bunu memnuniyetle karşılarız." ifadelerini kullanmıştı.

Dışişleri Bakanı Al Sani'nin açıklamasından hemen üç gün sonra da Dışişleri Bakanlığı Terörle Mücadele ve Arabuluculuk Özel Temsilcisi Kahtani, ülkesinin Suudi Arabistan ve Türkiye ilişkilerinde arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu açıkladı.

Kahtani, "Suudi Arabistan, Türkiye ve İran gibi bölgenin önemli ve büyük ülkeleri arasında dostane ilişkilerin olması herkesin çıkarınadır." şeklinde konuşmuştu.

Nükleer anlaşma

Dışişleri Bakanı Al Sani, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile 23 Şubat'ta gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde İran ve Afganistan konularını ele aldı.

Söz konusu görüşmenden üç gün sonra Al Sani, İran'la nükleer anlaşmaya taraf olan Avrupa ülkeleri İngiltere, Fransa ve Almanya'nın Katar Büyükelçileri başkent Doha'da kabul etti.

İran ve 5+1 anlaşmasındaki tüm tarafların yükümlülüklerini yerine getirmesi konusunun da ele alındığı görüşmede Al Sani, ülkesinin bu yönde durmadan çalıştığını ve diplomasi ile diyaloğu teşvik ettiğini belirtti.

Yorumlar