İran’ın Afganistan barış sürecine müdahil olma çabaları

Afganistan’da merkezî hükümetle Taliban arasındaki barış görüşmelerinin başlamasından bu yana Tahran-Kabil hattındaki diplomasi trafiğinin yoğunluğu dikkat çekici boyutlara ulaştı.

Google Haberlere Abone ol
Afgan barışı ve İran'ın müdahil olma çabaları

Rahimullah Farzem

Afganistan’da merkezî hükümetle Taliban arasındaki barış görüşmelerinin başlamasından bu yana Tahran-Kabil hattındaki diplomasi trafiğinin yoğunluğu dikkat çekici boyutlara ulaştı. Kabil son bir ayda birbiri ardına İran Dışişleri Bakanlığından üst düzey diplomatları ağırladı. Önce İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade, 25 Kasım’da Afganistan’a resmî bir ziyaret gerçekleştirdi. Ardından 12 Aralık’ta İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçi Kabil’e geldi. Zamanlama açısından oldukça anlamlı olan bu ziyaretler sırasında her iki İranlı diplomat, Afganistan’da üst düzey yetkililerle görüştü. Resmî makamlardan yapılan açıklamalarda “güvenlik, siyaset ve kültürel alanlarda ikili ilişkilerin geliştirilmesi” görüşmelerde ele alınan ana başlıklar olarak belirtildi. Son olarak 20 Aralık’ta İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif Afganistan’ın önde gelen TV kanallarından Tolonews’e Afganistan-İran ilişkilerinde son durum üzerine özel bir röportaj verdi.

Tahran, ABD'nin çekilme kararı ve barış sürecine ilişkin belirsizliklerin yol açacağı olası senaryolara hazırlıksız yakalanmamak için her iki tarafla ilişkilerini iyi tutarak barış sürecinin etkin aktörlerinden biri olma çabasında.

Tahran bu süreçte bir taraftan Kabil yönetimiyle yoğun bir diplomasi trafiği yürütürken diğer taraftan Taliban’la da temaslarını artırmayı ihmal etmedi. Özellikle ABD’nin Taliban’la barış görüşmeleri başlatmasından beri Tahran birçok defa Taliban heyetiyle İranlı yetkililer arasındaki görüşmelere ev sahipliği yaptı. Son olarak İran’ın Doha Büyükelçisi Hamid Dehkani, 2 Aralık’ta büyükelçilik binasında Taliban heyetini ağırladı. İran’ın Afganistan’daki barış sürecine müdahil olma çabalarının artışına bağlı olarak gerek barış süreci gerekse Taliban’a yönelik yaklaşımında net bir değişim gözlendi. Tahran ABD’nin kontrolünde yürütüldüğü ve kendisinin dışlanmaya çalışıldığı gerekçesiyle Afganistan barış sürecine yönelik sürdürdüğü olumsuz tavrı bırakarak son haftalarda süreci destekleyen açıklamalar yapmaya başladı. Bu çerçevede Eylül ayından beri yürütülen müzakerelerin ardından Afganistan hükümetiyle Taliban arasında müzakerelerin usulüne ilişkin varılan uzlaşı Tahran tarafından “memnuniyet verici bir gelişme” olarak nitelendirildi. Ayrıca bir süredir İranlı yetkililerin Taliban’a yönelik yaklaşımında da ciddi bir değişim göze çarpıyor. İranlı diplomatlar artık Taliban’ın “Afganistan siyasetinin bir gerçeği olduğunu” çekinmeden dile getiriyorlar. İran Dışişleri Bakanlığı Batı Asya Bölgesinden Sorumlu Genel Müdür Resul Musevi İran’ın sınır bölgesinde güvenliği sağlamak için Taliban’la işbirliği yaptığını açıklarken Arakçi 12 Aralık’taki ziyareti sırasında “Taliban'ın Afganistan’ın gerçeklerinden biri olarak kabul edilmesi gerekiyor” dedi.

İran Dışişleri Bakanı Zarif'in Suriye’de rejim saflarında savaşmak üzere İran’daki Afganistanlı mültecilerden oluşturulan Fatımiyyun Tugayları'na dair açıklamaları, Tahran'ın bu oluşumu Afgan siyasetinde bir koz olarak kullanmaya devam edeceğini gösteriyor.

İran’ın değişen tutumunun altında yatan nedenler

Bilindiği üzere bir süredir devam eden barış görüşmeleri nedeniyle Afganistan, epey kırılgan ve hassas bir süreçten geçiyor. Bir taraftan ülkeye barış getirmek için Afganistan hükümetiyle Taliban arasında müzakereler devam ederken diğer taraftan ülkedeki şiddet olayları son yıllarda benzeri görülmemiş biçimde artmış durumda. Afganistan’da her geçen gün artan şiddet, istikrarsızlık ve buna bağlı olarak barış sürecinin geleceğine dair beliren şüpheler, başta İran olmak üzere bölge ülkeleri tarafından kaygıyla izleniyor. Zira ABD’nin Afganistan’dan çekilme kararı ve halihazırda devam eden barış süreci başta İran olmak üzere bölge ülkeleri açısından stratejik sonuçlara gebe.

İran’ın başlıca çekincelerinden biri, ABD’nin çekilmesiyle oluşacak boşluğun ülkede DEAŞ ve benzeri radikal unsurların yeniden canlanmasına zemin hazırlama olasılığı. Nitekim barış görüşmeleri başladığından beri ülkede artan istikrarsızlığa bağlı olarak DEAŞ yeniden canlanma sürecine girmiş durumda. Bu yüzden Tahran ABD’nin Afganistan’daki varlığını bir işgal olarak nitelendirmesine rağmen çekilmenin sorumsuzca olmaması konusunda birçok defa uyarıda bulundu. Zarif son röportajında da “ABD’nin Afganistan’dan çekilmesini istiyoruz fakat bu çekilmenin sorumsuzca yapılmaması lazım” diyerek İran’ın bu konudaki endişesini bir kez daha dile getirdi.

İran’ın çekincelerinden bir diğeri ise Taliban’ın Afganistan siyasetinde yeniden belirleyici aktörlerden birine dönüşme yolunda olması. Her ne kadar ortak düşman ABD ve DEAŞ’a karşı İran ve Taliban arasında yıllar boyunca bir işbirliği görülse de Taliban’ın Afganistan’da gereğinden fazla güç kazanması Tahran tarafından tercih edilecek bir durum değil. Çünkü Taliban’ın Afganistan’daki siyasi yapıyı değiştirerek Sünni İslam hukuk ve ilkeleri temelinde bir İslam emirliği tesis etme hedefi ve İran’ın geleneksel rakipleri Suudi Arabistan ve Pakistan’la olan yakınlığı uzun vadede Tahran’ın Afganistan’daki çıkar ve nüfuz alanları açısından potansiyel bir tehdit oluşturuyor. Ayrıca Afganistan’da olası bir Taliban iktidarı veya Taliban’ın dayatmasıyla ülkenin anayasal düzeninde gerçekleşebilecek muhtemel değişimler, kültürel ve mezhepsel yakınlıkları dolayısıyla Tahran’ın doğal müttefik olarak gördüğü Şii Hazaralar ile Farsça konuşan Taciklerin yönetimden uzaklaştırılmalarını beraberinde getirebilir. Bu nedenlerden ötürü Tahran, Afganistan’da devam eden barış sürecinin muhtemel sonuçlarından endişe duyuyor. Nitekim Cevad Zarif söz konusu röportajında Taliban’ın Afganistan hükümetiyle yürüttüğü müzakerelerde Sünni fıkhının esas alınması için gösterdiği ısrara atıfta bulunarak ülkesinin bu konuda endişeli olduğunu dile getirdi. Sonuç olarak özellikle son dönemde Afganistan’daki gelişmelerle yakından ilgilendiği gözlemlenen Tahran, olası yeni senaryolara karşı hazırlıksız yakalanmamak için her iki tarafla ilişkilerini iyi tutarak barış sürecinin etkin aktörlerinden biri olma çabasında.

Zarif’in özel röportajında öne çıkanlar

Son dönemde Kabil-Tahran ilişkilerine damgasını vuran İran’ın Taliban’la münasebetleri ve Suriye’de rejim saflarında savaşmak üzere Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından İran’daki Afganistanlı mültecilerden oluşturulan Fatımiyyun Tugayları Zarif’in yaklaşık bir saat süren röportajında öne çıkan başlıklar oldu. Zarif, son haftalarda peş peşe Taliban hakkında olumlu açıklamalarda bulunan İranlı diplomatların aksine Taliban konusunda temkinli ifadeler kullandı. İran’ın Taliban’la temasının çok uzun zaman öncesine dayandığını kabul eden Zarif Taliban’a DMO tarafından silah ve teçhizat sağlandığı, Taliban savaşçılarının İran’da tedavi edildiği ve birçok Taliban komutanının İran’da ikamet ettiği yönündeki iddiaları ise kesin bir dille yalanladı. Aynı şekilde Taliban’ın İran’ın Meşhed ve Zahidan kentlerinde ofisleri olduğu iddialarıyla ilgili soruları ise “haberim yok” diyerek geçiştirdi. “Taliban hâlâ İran’ın terör grupları listesinden çıkarılmış değil,” dese de hemen arkasından Taliban’ın Afganistan’ın geleceğinin bir parçası olduğunu söylemeyi ihmal etmedi. Kısacası Zarif Taliban hakkındaki bir ileri bir geri değerlendirmeleriyle İran’ın son dönemde Afganistan hükümeti ile Taliban arasında izlediği denge politikası çizgisini sürdürdü.

Diğer taraftan Zarif İran-Afganistan ilişkileri bağlamında sık sık gündeme gelen Fatımiyyun Tugayları konusunda ise bu kadar temkinli değildi. Zarif, ülkesinin Fatımiyyun Tugaylarına yönelik desteğini tıpkı İran’ın Suriye iç savaşındaki rolünü meşrulaştırmak için kullandığı söyleme benzer bir söylemle yani “biz Kabil ve Kandahar’da DEAŞ ile savaşmak zorunda kalmak istemeyenleri destekledik” şeklinde açıkça savundu. Hatta bir adım ileri giderek Fatımiyyun Tugayları’nın terörle mücadelede çok tecrübe kazandığını, gerekirse Afganistan milli ordusuna dahil edilmesi konusunda ülkesinin Kabil yönetimine yardım etmeye hazır olduğunu söyledi. Suriye’de DEAŞ ve muhaliflere karşı savaşmış olmaları dolayısıyla mezhepsel hassasiyetleri bir hayli yüksek olan Şii Hazaralardan oluşan Fatımiyyun Tugayları’nın gelecekte Afganistan ulusal güvenliği açısından yaratacağı muhtemel tehditler Afgan yetkilileri için bir endişe kaynağı olagelmiştir. Dolayısıyla Zarif’in Afgan yetkililerin bu konudaki hassasiyetlerini bildiği halde böyle bir ifade kullanması ise üstü kapalı bir tehdit olarak da yorumlanabilir. Zarif gerek Kabil yönetimi gerekse Taliban’a karşı “gerektiğinde bu örgütü kullanmaktan çekinmeyiz” mesajı vermek istemiştir. İran tüm eleştirilere rağmen Fatımiyyun kartını Afganistan siyasetinde önemli bir araç olarak muhafaza etme niyetinde.

[İran ve Ortadoğu’da devlet dışı aktörler üzerine çalışmalarını sürdüren Rahimullah Farzem İRAM Dış Politika Koordinatörlüğü’nde görev yapmaktadır]

Yorumlar