Güzel ve anlamlı kız bebek isimleri ve anlamları

En güzel kız bebek isimleri ve anlamlarını sizin için derledik. Bebeğinize Kur'an-ı Kerim'de geçen anlamları güzel olan isimler koyabilirsiniz. İşte bebeğinize isim bulma konusunda sizlere en popüler kız isimleri... Her dönem popülerliğini koruyan nadir bulunan kız bebek isimleri ve anlamları;

Google Haberlere Abone ol
Güzel ve anlamlı kız bebek isimleri ve anlamları

En güzel kız bebek isimleri ve anlamlarını sizin için derledik. Bebeğinize Kuran'da geçen anlamları güzel olan isimler koyabilirsiniz. İşte bebeğinize isim bulma konusunda sizlere en popüler kız isimleri... Her dönem popülerliğini koruyan nadir bulunan kız bebek isimleri ve anlamları, Duyulmamış kız isimleri ve anlamları! En güzel kız isimleri;

AÇELYA: Fundagillerden çok renkli çiçekler açan bitki.
AFİFE: Namuslu, namusuna çok düşkün olan.
AĞÇA: Temiz, saf.
AHENK: Uyum.
AHSEN: Çok güzel, olağanüstü güzel.
AHU: Ceylan, karaca, çok güzel, ince, zarif kadın.
AHUEDA: Nazlı güzel.
AJLAN: Hızlı, çabuk, telaşlı.
AKASYA: Güzel kokulu bir süs bitkisi.
AKGÜN: Parlak gün, uğurlu gün, ışıklı gün.

ALA: Ela karışık renkli, alaca.
ALAGÜL: Çok renkli gül.
ALÇİÇEK: Kırmızı çiçek.
ALEDA: Nazlı, kaprisli.
ALEYNA: "Bizim üzerimize, bizim aleyhimize" manalarına gelir.
ALGIN: Birine gönül vermiş, vurgun, tutkun.
ALKIM: Gökkuşağı.
ALKIZ: Kırmızı yanaklı, sağlıklı kız.
ALYA: Yüksek yer, yükseklik, gök.
AMİNE: Yüreğinde korku olmayan.

ANDAÇ: Anılar, hatıralar.
ANKA: Kaf Dağı'nda bulunduğu söylenen masal kuşu.
ARKIN: Yavaş, ağır, sakin.
ARMAĞAN: Hediye, ödül.
ARZUM: İsteğim, dileğim, hevesim.
ARZUNAZ: Naz yapan.
ASENA: Dişi kurt, güzel kız.
ASLI: Temelli, köklü. Bir şeyin benzeri.
ASUELA: Ela gözlü yaramaz.
ASUMAN: Gökyüzü.

AŞKIM: Sevdiğim,sevgilim.
AYBEN: Ben ayım anlamında.
AYBİKE: Ay gibi güzel kız.
AYCAN: Ay gibi sevilen, aydınlık can.
AYÇA: Yay biçimindeki ay, Hilal.
AYKIZ: Ay+Kız.
AYDA: Dere kıyılarında yetişen bir bitki.
AYLA: Bazı yıldızların ve ayın etrafındaki ışık çemberi.
AYLAN: Ay gibi güzel değerlere sahip olan.
AYLİN: Ayla ile aynı anlamda.
AYPERİ: Ay ve peri gibi çok güzel.

AYSEL: Ay gibi olan güzelliğiyle nam salmış olan.
AYSU: Ay gibi parıltılı ve su gibi berrak.
AYSUN: Ay gibi ışıltılı ve güzel.
AYŞE: Rahat ve huzur içinde yaşayan.
AYŞEGÜL: Güller içinde mutlu yaşayan.
AYŞEN: Neşeli, gülen, aydınlık.
AYŞIL: Ay ışığı.
AYŞİM, AYŞİN: Darlak ışık saçan.
AYTEN: Güzel bir tene sahip olan.
AZRA: Üstünde hiç yürünmemiş kum; Yeni yetme kız.

BADE: Aşk, kutsal sevgi.
BAHAR: Yazla kış arasında olan mevsim. Güzellik, gençlik çağı.
BALIN: Yar, sevgili.
BAŞAK: Ekinlerin tanelerini taşıyan baş kısmı.
BEDİZ: Resim, tasvir, süs, bezek.
BEGÜM: Hanım; Kadın hükümdar.
BEHİYE: Güzel.
BELEN: Bel, geçit; İki dağ arasından geçen yol.
BELGİN: Kesin ve eksiksiz belirlenen.
BELİZ: İşaret, iz; Alamet.

BELKIS: Efsaneye göre Hazreti Süleyman'ın zamanındaki Saba melikesinin adı.
BELMA: Uysal, sakin.
BELUR: Billur, billurdan olan.
BENAN: Parmak uçları
BENAY: Ben ayım, ay gibiyim.
BENGİ, BENGÜ: Ölümsüz, sonsuz.
BENGİSU: Ölümsüzlük suyu.
BENNUR: Işık saçan.
BERGÜZAR: Anılmak için verilen şey, andaç.
BERİL: Zümrüt
BERİN, BERRİN: En yüksek, en ulu anlamında.
BERKE: Zerdali, kayısı. Kamçı, değnek
BERNA: Bağlı, bağlanmış; Genç, körpe, delikanlı
BERRAK: Duru
BESİME: Sevimli, güler yüzlü.
BESTE: Bir müzik parçasını oluşturan ezgilerin tümü
BETÜL,BETİL: Erkeklerden çekinen namuslu kadın, Hazreti Meryem ve Hazreti Fatma'nın diğer isimleri.
BEYZA: Çok beyaz, lekesiz
BİGE: Evlenmemiş,çocuk doğurmamış olan. Sultan.
BİHTER: Daha iyi, en iyi.

BİLGE: Çok bilgili ve bilgisini yararlı kullanan kişi.
BİLHAN: Çok bilgili.
BİLLUR: Pek duru, pürüzsüz.
BİLNAZ: Çok naz eden.
BİLNUR: Bilge kişi.
BİNAY: Öylesine güzel ki bin ay eder.
BİNGÜL: Gülü bol; Gül bahçesi.
BİNNAZ: Çok nazlı,cilveli,kaprisli.
BİNNUR: Çok ışıklı, ışığı gür.
BİRAY: Ay gibi tek, eşsiz.

BİRİCİK: Bir tane, tek, emsalsiz.
BİRGÜL: Tek ve güzel bir gül.
BİRSEN: Yalnız sen.
BİRSU: "Bir içim su" denilebilecek kadar güzel olan.
BURÇİN: Dişi geyik.
BUSE: Öpücük.
BÜGE: Bent,su benti.
BÜŞRA: Müjde, sevinçli haber.
BEREN: Kuzu.
BENAN: Parmakla gösterilecek kadar güzel.

CAHİDE: Çalışıp çabalayan.CANAN: Gönülden sevilmiş, yar.
CANAY: Ay gibi temiz.
CANDAŞ: Candan, değerli dost.
CANFEZA: Müzikte bileşik bir makam.
CANKIZ: Sevilen, sevimli, şirin kız.
CANKUT: Sevimli, cana yakın.
CANSEL: Hayat veren su.
CANSIN: İçten, gönüldensin.
CANSU: Can suyu. Hayat veren su.

CAVİDAN: Sürekli, kalıcı olan,sonsuz.
CELİLE: Büyük, ulu.
CEMRE: Ateş parçası, kor; Şubat ayında bir hafta arayla hava, su ve toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi.
CENNET: Çok güzel yer. İyilik yapanların, günahsızların öldükten sonra mutluluğa kavuşacaklarına inanılan yer.
CEREN: Çok hızlı koşan, gözlerinin güzelliğiyle ünlü, ince bacaklı, zarif hayvan; ceylan
CEVHER: Bir şeyin özü. Güç,enerji.
CEYDA: İnce-uzun boyunlu ve güzel.
CEYLAN: Süzgün ve tatlı bakışlı. Yapısı ince ve uyumlu olan. 
CİHANBANU: Dünya hükümdarı.
CİHANNUR: Alemi aydınlatan nurlu ışık.

ÇAĞ: Belirli bir özellik göz önünde bulundurularak ele alınan zaman dilimi.
ÇAĞDA: Yeni bir çağa adım atılmış.
ÇAĞIN: Şimşek, yıldırım.
ÇAĞLA: Badem, kayısı, erik gibi yemişlerin olgunlaşmamış hali.
ÇAĞRI: Davet. Doğan kuşu. Mavi hareli göz.
ÇAKIL: Su yataklarında sürtünmeyle yuvarlaklaşmış küçük taşlar.
ÇIĞLIK: İnce ve keskin bağırış.

ÇİÇEK: Bir bitkinin değişik renklerle bezenmiş kokulu bölümü.
ÇİĞDEM: Akdeniz çevresinde yetişen çok renkli kır bitkisi.
ÇİLAY: Ayın üzerinde beliren açık renkli lekeler.
ÇİLEN: Hafif yağan yağmur, çisenti.
ÇİSE(M): Hafif yağan yağmur.
ÇİSİL: İnce ince yağan yağmur.
ÇOLPAN: Çoban yıldızı.
 
DAMLA: Çok küçük miktarda su. Çok az.
DALGA: Hareketli su kütlesi; Denizin rüzgarlı havada kabarıp kıyıya sürüklenmesi.
DEFNE: Yaprakları güzel kokulu, yaz-kış yeşil olan bir bitki.
DEMET: Çiçek bağlamı, deste.
DEREN: Toplayan, düzenleyen, pekiştiren.
DERİN: Sığ olmayan.
DERYA: Büyük deniz anlamında.
DEVİN: Hareket, kımıldanış.
DEVRİN:Bir kişi veya olayın gündemde olduğu tarih dönemi.
DİCLE: Bir nehir adı. Ulu ırmak.


DİDEM: Gözüm gibi sevdiğim, sevgilim.
DİLA: Gönlümü çalan.
DİLAN: Gönüllerce olan,yürekler dolusu.
DİLARA: Gönül alan, gönül okşayan.
DİLDE: Ünü her tarafa yayılmış, herkesin konuştuğu, herkesin dilinde olan kimse
DİLEK: İstek, rica, arzu.
DİLEM: Gönül ilacı
DİLRÜBA: Gönlü şen,dertsiz
DİLŞAH: Gönül şahı, sevgili,sultan.
DOĞA: Yaradılış ve yapı özelliklerinin tümü, tabiat.

DOĞU: Güneşin doğduğu ana yön.
DOLUNAY: Ayın tam yuvarlak olduğu an.
DORA: Doruk, zirve.
DURUGÜL: Gül gibi temiz olan.
DUYGU: Kişi, olay ve nesnelerin bireyin iç dünyasında uyandırdığı izlenim.
DUYGUN: Duygulu,hassas,hisli kişi.

EBRU: Keman kaş, bulut rengi, bir sanat dalı.
ECE: Kraliçe. Güzel kız, kadın.
ECEM: Kraliçem, sevgili kraliçe anlamında.
ECENAZ: Nazlı güzel.
ECESU: Su gibi berrak ve güzel.

ECEVİT: Çok cömert, en cömert kimse
EDA: Naz, cilve; Davranış, tavır; Verme, ödeme; (Namaz için) kılma, yerine getirme; Üslup.
EGE: Türkiye'nin batısında yer alan deniz.
ELANAZ: Ela gözlü, nazlı güzel.
ELANUR: Ela gözleriyle nur saçan.
ELÇİN: Deste, tutam.

ELİF: Kibar, narin yapılı, ince-uzun boylu kız.
ELVAN: Renkler, çeşitler.
EMEL: Arzu, özlem.
EMET: Bereket, bolluk.
EREM: Cennet.
ERENDİZ: Jüpiter gezegeninin adı.
ERÇİL: Doğru,inanılır, güvenilir kişi.
ERDA: Beyaz karınca.
ESEN: Sağlıklı, salim.
ESENGÜL: Rüzgar gibi esen; Gül gibi güzel kokan.

ESER: Emek sonucu ortaya çıkan ürün, yapıt ya da yok olmuş bir nesneden kalan parça.
ESİM: Rüzgar gibi olan.
ESİN: Sabah rüzgarı.
ESMA: İsimler, adlar. Çok yüksek olan.
ESMACAN: Adı can olan.
ESNA: Yüksek, yüce. Bir işin yapıldığı an.
ESRA: En çabuk, çok çabuk.
EVİN: Bir şeyin içindeki öz; Buğday tanesinin olgunlaşmış içi, özü.
EYLÜL: Sonbaharda bir ay adı.
EZGİ: Melodi, şarkı, türkü.

FATMA: Çocuğunu sütten kesen kadın.
FAZİLET: Erdemli, iyi ahlaklı.
FERAH: Aydınlık, iç açıcı.
FERAHGÜL: Güzelliğiyle neşe saçan.
FERAHNUR: İnsanın gönlünü ışık saçarak aydınlatan.
FERAY: Ay ışığı, ayın parlaklığı, ışıltı saçması.
FERCAN: İnsanın ruhuna aydınlık veren bir içtenliğe sahip olan.
FERDA: Gelecek zaman, yarın; Kıyamet.
FERDACAN: İçtenliğini hiç kaybetmeyecek olan.
FERHAN: Sevinçli, gönlü hoş.
 
FERİ: Köke değil dallara ait olan. İkinci derecede olan.
FERİDE: Eşi benzeri olmayan, tek. Çok değerli inci.
FERNUR: Aydınlık, ışık.
FERSUDE: Eskimiş,yıpranmış, örselenmiş.
FEYZA: Bolluk, çokluk, bereket. Taşkın.
FEZA: Boşluk, sinirsizlik; Uzay.
FİDAN: Yeni yetişen ağaç.
FİGEN: Yaralayan, kıran.
FİLİZ: Tohumdan çıkan sürgün. İnce ve güzel vücutlu.
FİRDEVS: Cennetler. Cennet bahçeleri.


FİRUZE: Açık mavi renkte, değerli bir süs taşı.
FULYA: Nergisgillerden güzel kokulu sarı bir çiçek.
FUNDA: Çalı ormanı, çalılık; Püskül, tepelik.
FÜRUZAN: Parlayan, parlak.
FAZİLET: Erdem, iyi huyların ve üstün vasıfların hepsi.
FERAH: Bol, geniş, neşeli, açık.
FİGEN: Çiçek demeti, gölge eden.
FİRDEVS: Sekiz cennetten biri, altın ve gümüştendir.
FİRKAT: Ayrı olan, sevgiden uzak kalan.
FULYA: Güzel kokulu bir nergis.

GAMZE: Göz kırpma, gözle işaret, nazlı bakma, gülerken bazı kişilerde yanaklarda beliren çukur.
GAYE: Amaç.
GAZEL: Konusu daha çok sevgi ve içki olan, manzume; Tek kişinin özel ahenkte okuduğu müzik parçası; Sonbahar vaktinde düşen yapraklar.
GELİNCİK: Yazın kırlarda yetişen parlak kırmızı renkli bir çiçek.
GENCAY: Yeni doğmuş ay; Hilal biçimindeki ay.
GERÇEK: Yakıştırma veya yalanı olmayan.
GİZEM: Sır; Aklın erişemediği çözülemeyen şey.
GONCA: Tam açılmamış çiçek.
GÖKBEN: Ben gökyüzü anlamında.
GÖKÇE: Gök mavisi, mavi gözlü güzel.

GÖKSU: Türkiye'nin çeşitli yerlerinde bulunan akarsuların adı.
GÖKYEL: Kuzeydoğudan esen rüzgar, poyraz.
GÖNEN: Rutubet, yaşlık; Ekilecek toprağın tavlandırılması.
GÖNÜL: İstek, arzu, sevgi.
GÖRKEM: Göz alıcı ve gösterişli olma durumu, ihtişam.
GÖZDE: Çok sevilen, beğenilen nitelikte olan. Çok güzel.
GÖZEN: İlgi çekici, samimi; Sulak yer; Pınar.
GÜL: Gülgillerin örneği olan bitki ve bunun çiçeğine verilen ad; Gülmek eyleminden gül.
GÜLCAN: Gül gibi güzel kişi.
GÜLCE: Gül gibi.


GÜLÇİÇEK: Her yönüyle güzel olan.
GÜLÇİN: Gül toplayan, gül seven.
GÜLEN: Güleç yüzlü, mutlu anlamında.
GÜLENAY: Güleç ay, gülümseyen ay; Ay gibi gülümseyen güzel.
GÜLFEM: Ağzı gül gibi olan.
GÜLSU: Gül ve su gibi güzel.
GÜLŞEN: Gül bahçesi.
GÜLTEN: Gül tenli, vücudu gül gibi.
GÜN: 24 saatlik zaman dilimi; Güneşin yeryüzüne gönderdiği ışık; Güneş, yaşam


GÜNAL: Işık al, ışıklı ol.
GÜNDÜZ: Günün aydınlık bölümü.
GÜNEŞ: Çevresindeki gezegenlere ısı ve ışık veren büyük gök cismi.
GÜNEY: Her zaman güneş gören, güneşli yer; Bir yön.
GÜNSU: Gün gibi aydınlık, su gibi berrak.
GÜZ: Sonbahar.
GÜZİN: Seçilmiş, seçkin.
GÜLBİN: Gül fidanı, gül dalı, gül bahçesi, güllük.
GÜLŞEN: Gül bahçesi, gülistan.
GÜZİDE: Seçkin, seçilmiş, seçme.


GÜLÇİÇEK: Gül gibi taze, çiçek tazeliği taşıyan.
GÜLÇİN: Gül toplayan, gül derleyici.
GÜLDEMET: Gül buketi, gül demeti.
GÜLFEM: Gül dudaklı, gül ağızlı.
GÜLFER: Gül gibi parlak.
GÜLİZAR: Gül yanaklı.
GÜLNAR: Katmerli ve büyük gül, büyük çiçek.
GÜLNAZ: Gül gibi ince ve narin, nazlanan.
GÜLSİMA: Gül yüzlü.
GÜLSÜM: Yüzü dolgun. 

HABİBE: Sevgili,seven dost.
HALE: Ayın çevresindeki ışık halkası.
HALENUR: Kutsal ışık

HALUK: Herkesle iyi geçinen, iyi huylu.
HANDAN: Güleç, sevinçli,şen şakrak.

HANDE: Gülüş, gülme. Açılma. Eğlenme.
HANİFE: Allah'ın birliğine inanan; Hazreti Muhammed'in zamanından önce tek yaradana inanan

HAMZA: Arslan, azametli, heybetli. Allah'ın arslanı
HARİKA: Sıradanlığın üstündeki nitelikleriyle insanda hayranlık uyandıran
HASİBE: Değerli, soyca temiz, soylu.
HAVVA: Yaratılan ilk kadın.
HAYAL: Varmış, olmuş gibi zihinde canlandırılan imge, görüntü.


HAYAT: Ömür, yaşam.
HAZAL: Kuruyup dökülen ağaç yapraklarının güzelliği.
HAZAN: Sonbahar.
HAZAR: Barış.
HEVES: Bir şeye duyulan istek.
HELİN: Yuva.
HİCRAN: Ayrılık,bir yerden ayrılmak. Ayrılığın sebep olduğu dayanılmaz acı.
HİLAL: Ayın yay biçimindeki görünüşü,yeni ay, ayça.
HİLDE: Kurtulmak, yükselmek, ilerlemek.
HOŞSEDA: Hoşa giden ses.


HÜLYA: İnsanın kurduğu tatlı düş.
HÜMA: Efsanelerde geçen, yere konmayıp sürekli gökte kaldığına inanılan cennet kuşu.
HÜMEYRA: Kızıllık, pembelik.
HÜNER: İnce ve şaşırtıcı ustalık.
HÜRREM: Sevinçli, güler yüzlü.
HÜSNA: Pek çok güzel.
HALE: Ayın çevresinde görülen ışık halkası.
HALENUR: Işıklı, aydınlık daire, hale.
HÜRRİYET: Taze, şen şakrak, sevinçli. Güler yüzlü.
HÜVEYDA: Apaçık, belli, besbelli.


ILGAZ: Atın dört nala koşması. Hücum, akın.
ILGIM: Serap.
ILGIN: Beyaz ya da pembe, çiçekli, çok hafif yapraklı bir ağaççık.
ILGIT: Esinti ve akış için kullanılan yavaş yavaş anlamında.
ILIM: Uzlaşmacı yumuşaklık.
IRMAK: Akarsuların en büyüğü.


IŞIK: Cisimleri görmeyi, renkleri ayırt etmeyi sağlayan fiziksel enerji. Aydınlık, nur.
IŞIL: Pırıltı, parlaklık, ışık, aydınlık.
IŞILAY: Işıltılı ay, parlayan ay.
IŞIN: Bir kaynaktan belli bir doğrultuya giden ışık çizgisi.
IŞINBIKE: Aydınlık saçan kadın.
ITIR: Güzel koku; El ve yüze sürülen çiçek özü, esans.


İCLAL: Ağırlama, ikram. Büyüklük, ululuk.
İDİL: Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa şiir; Volga ırmağına Türkler'in verdiği ad.
İLAYDA: Su perisi.
İLBÜKE: İlbey hanımı, seçkin hanım
İLCAN: Ülkenin canı, sevdiği.
İLGİ: İki şey arasındaki ilişki; Bir şeye duyulan merak; Eğilim
İLGÜN: Ülke güneşi. Başkaları, yabancılar.
İLKAY: Ayın ilk hali.
İLKBAHAR: Yılın ılık mevsimi.
İLKCAN: İlk doğan çocuklara verilen ad.


İLKE: Temel alınan düşünce, kural.
İLKİM: İlk çocuğum anlamında.
İLKİN: İlk çocuklar için kullanılan adlardan. Önce, öncelikle.
İLKNUR: İlk ışık.
İLKYAZ: İlkbahar.
İLTER: Yurdu koruyan, yurtsever.
İMRAN: Evine bağlı, evcimen anlamında.
İMREN: İmrenmek fiilinden, görünen şeyi edinme isteği.
İNCİ: Süslemede kullanılan, istiridyede yetişmiş değerli madde.
İNCİLAY: Parlama, ışıldama.
 
İPEK: İpekböceği kozasından elde edilen ince, parlak kumaş. Kibar,zarif.
İREM: Bahçeleriyle ünlü masal kenti.
İREN: Özgür, serbest.
İZEL: El izi anlamında.
İZEM: Büyüklük, ululuk.
İZGİ: Güzel, adaletli, zeki.
İZİM: Önceden bulunduğum yerde bıraktığım belirti.


JALE: Çiğ, kırağı. Sabahları otların üzerinde olan su damlaları.
JALENUR: Parlayan, ışıldayan çiğ.
JANSET: Güneşin Doğuşu (Çerkez ismi)
JANSELİ: Güneşin doğduğu yer (Çerkez ismi)
JÜLİDE: Dağınık, karmakarışık.


KADER: Alın yazısı, yazgı. Talih.
KAİNAT: Var edilen şeylerin hepsi, yaratılanlar.
KAMELYA: Pembe,kırmızı,beyaz çiçekler açan bir süs bitkisi.
KAMER: Birinci ay; Mecazi parlak ve güzel anlamında.
KAMİLE: Tam,eksiksiz. Kemale ermiş. Bilgin, bilgili.
KAMURAN: İstediğine ulaşmış, mutlu.
KARACA: Rengi karaya yakın, esmer; Avrupa ve Asya'nın ılıman bölgelerinde yaşayan kısa ve çatallı boynuzlu bir memeli hayvan
KARANFİL: Kokulu bir çiçek.
KARDELEN: Kar kalkmadan çiçek açan süs bitkisi
KARMEN: Parlak kırmızı.


KAYRA: Yüksek tutulan ya da sayılan birinden gelen iyilik; İhsan, lütuf
KERİME: Cömert. Ulu,büyük. Kız çocuk.
KEVSER: Cennette bulunduğuna inanılan su.
KIVANÇ: Sevinç.
KIVILCIM: Yanmakta olan bir maddeden sıçrayan küçük ateş parçası.
KIZILTAN: Kızıl renk almış tan.
KÖSEM: Sürünün önünden giden,yol gösteren koç. Cildi temiz, pürüzsüz.
KUĞU: Beyaz tüylü bir su kuşu.
KUMRU: Sevgilisine düşkünlüğüyle bilinen güvercin benzeri bir kuş.
KUMSAL: Kumla örtülü deniz kıyısı.
KÜBRA: Büyük, ulu; Büyük önerme.


LAL: Parlak, koyu kırmızı renkte olan.
LALE: Çan biçiminde bir çiçek
LALEHAN: Lalelerin sultanı.
LALEZAR: Lale yetiştirilen yer, lale bahçesi.
LAMİA: Parlayan, parlak.
LATİFE: Yumuşak, hoş, güzel, nazik. Güldüren güzel söz, şaka.
LEMAN: Parlama, parıltı.
LEMİS: Dokunma, elleme.
LERZAN: Titreyen, titrek


LEYAN: Parlayan,parlayıcı. Konfor. Lüks hayat.
LEYLA: Saçları gece gibi simsiyah olan kadın; Çok karanlık gecede görülen ışık.
LEYLİFER: Gece ışığı.
LİLA: Açık eflatun.


MAHİRE: Hünerli, becerikli.
MAHPERİ: Güzeller güzeli.
MAİDE: Üzerinde yemekler bulunan sofra; Yemek, ziyafet
MANOLYA: Bir süs bitkisi.
MARAL: Dişi geyik.
MAVİSU: Deniz.
MAYIS: Bir bahar ayı.
MEBRUKE: Kutlu kadın. 
MEDİHA: Övülen, beğenilen, sevilen kadın.
MEHİR: Ay parçası.
 
MEHPARE: Ay parçası gibi güzel.
MEHTAP: Ay ışığı,dolunay.
MEHVEŞ: Ay gibi güzel kadın.
MELDA: İnce ve taze bedenli.
MELEK: Allah katında bulunan ruhani varlıkların her biri; Pek güzel, yumuşak huylu ve masum (mecazi)
MELİHA: Güzel, şirin, sevimli.
MELİKE: Kadın hükümdar, padişah eşi.
MELİS: Bal, bal arısı
MELİSA: Oğul otu
MELTEM: Yazın karadan denize doğru esen yel.


MENEKŞE: Mor beyaz renkli, kokulu, yuvarlak yapraklı bir çiçek.
MERAL: Dişi geyik, ceylan.
MERCAN: Deniz dibine ağaç gibi kök salarak büyüyen, hayvan gibi duyguya sahip, kırmızı renkli, kalker iskeletli bir canlı türü.
MERİÇ: Bulgaristan'dan çıkıp Edirne yakınlarında Arda ve Tunca ile birleştikten sonra Türk-Yunan sınırı boyunca akarak Enez yakınlarında Ege Denizi`ne dökülen ırmak.
MERİH: Mars gezegeni.
MERVE: Mekke'de Safa dağının karşısındaki kırmızı renkli tepenin adı.
MERYEM: İsa peygamberin annesinin adı.
MERZE: Mercan.
MEYYAL: Meyleden, aşırı istekli. Fazlaca eğilen. Eğik.
MISRA: Manzumenin satırlarından her biri, dizeler.


MİHRİBAN: Dost, sevgili, yarendeş. İyi yürekli, güler yüzlü.
MİHRİCAN: Dost, sevgili. Sonbahar.
MİHRİGÜL: Güler yüzlü, dost, sevecen, güzel.
MİHRİNAZ: Çok nazlı.
MİHRİNUR: Güldüğünde ışıklar saçan.
MİMOZA: Bir süs bitkisi.
MİNA: Mine. Liman. Şişe, cam, billur. Şarap şişesi.
MİNE: İnce ve parlak nakış; Madenler üzerine vurulan renkli cam tabakası; Şişe, cam, billur sırça
MİRAY: Yılın ilk aylarında doğan.
MİRCAN: Güneş gibi aydınlık.
MÜGE: İnci çiçeği.
MÜJDE: Sevindirici haber; İyi haber getirene verilen bağış
MÜJGAN: Kirpikler.


NADİDE: Az bulunur, görülmemiş. Çok değerli, eşsiz.
NADİRE: Az bulunan.
NAĞME: Güzel uyumlu ses, ezgi; Birinin yalandan ve nazlanarak söylediği söz.
NARİN: İnce, ince yapılı, kibar
NAŞİDE: Şair, şiir okuyan ve yazan.
NAZ: İsteksiz gibi görünen, çekingen davranış.
NAZAN: Cilve yapan, nazlanan, nazenin.
NAZER: Nazar.
NAZGÜL: Gül kadar güzel olan, nazlı.
NAZLI(M): Naz yapan; İşveli(m), edalı(m)


NAZLIHAN: Naz yapan han anlamında.
NECLA: Evlat, çocuk. Soylu.
NEFİSE: Çok güzel, değerli.
NEHİR: Akarsu, ırmak.
NERGİS: Bir süs bitkisi.
NERMİN: Yumuşak, narin, ince.
NESLİ: Soylu.
NESLİHAN: Han soyundan. Sevgi ile hükmeden.
NESLİŞAH: Şah soyundan.
NESRİN: Yaban gülü.


NEŞVE: Keyif, neşe.
NEVA: Ses, ahenk; Güç, zenginlik, servet; Nasip; Türk müziğinde bir makam.
NEVAL: Talih, kader, kısmet.
NEVADE: Torun anlamında.
NEVBAHAR: İlkbahar, ilkyaz.
NEVGÜL: Yeni açmış gül.
NEVRA: Beyaz çiçek. Işıklı olma, parlaklık.
NEVRES: Yeni yetişen.
NİGAR: Resim kadar güzel sevgili; Nakış; Resim.
NİHAL: İnce ve düzgün vücutlu sevgili. Fidan, taze sürgün.


NİHAN: Saklanmış, gizli olan; Sır.
NİL: Çivit. Mısır'da bir nehir.
NİLAY: Işıklı mavi,ışıklı lacivert.
NİLGÜN: Lacivert renkli, çivit renginde.
NİLÜFER: Durgun sularda yetişen, değişik renkli ve uzun ömürlü su bitkisi.
NİRAN: Nurlar, aydınlıklar, ışıklar; Ateşler; Cehennem.
NİSA: Kadın,kadınlar.
NİSAN: Gelin çiçeği; İlkbaharın ilk ayı.
NUR: Aydınlık, parıltı, parlaklık.
NURAN: Nurlu, ışıklı.
 
NURAY: Işık saçan.
NURCAN: Aydınlık insan.
NURFER: Işık veren, aydınlatan, ferahlatan.
NURGÜL: Nur+Gül.
NURGÜN: Nur+Gün.
NURPERİ: Bir peri kadar göz kamaştırıcı güzelliğe sahip olan.
NURSAL: Işıksal ışıkla ilgili.
NURSAY: Işık gibi say, ışık gibi bil anlamında.
NURSELİ: Işık seli
NURTEN: Işık gibi duru tenli.
NÜKET: Nükte, zarif, güzel sözler.
NÜKHET: Güzel koku.
NÜKTE: İnce anlamlı, düşündürücü şaka söz.


OKŞAN: Sevil, şefkat gör.
OLCA: Ganimet, bolluk.
OLCAY: Mutlu, talih.
OLGAÇ: Bilgi ve görgüde olgunlaşan.
OMAY: Gözde, sevilen, beğenilen.
ONGÜL: Ön ayak olmak; İlk gül.
ORKİDE: Salepgillerden güzel çiçekli birtakım bitki türlerinin ortak adı.
OYA: Bir nesneye oyularak yapılan süs; Genellikle ipek veya ibrişim ile iğne, mekik, tığ kullanılarak yapılan ince dantel.
OYLUM: Hacim, dirim; İçi oyulmuş, çukur duruma getirilmiş; Resimde derinlik, üç boyutluk etkisi, mimarlıkta mekan karşılığı.


ÖDÜL: Armağan.
ÖĞÜN: Kendini yücelt. Zaman. Kez, defa.
ÖĞÜT: Tavsiye.
ÖMÜR: Yaşama süresi, hayat.
ÖNAY: Yeni çıkmış ay.
ÖNGÜL: Direnen, inatçı. Kılavuz. Öncü, teşvik eden.
ÖRGÜN: Türlü ve düzenli parçalardan oluşan.
ÖVGÜ: Övme, övmek için söylenen söz.
ÖVGÜN: Övülmüş, övülen kişi.
ÖVÜNÇ: Övünmeye yol açan ya da hak kazandıran şey, kıvanç, sevinç, övünç.


ÖYKÜ: Hikaye, ayrıntılarıyla anlatılan olay.
ÖZBEN: Bireyin kendi varlığı; Gerçek ben anlamında.
ÖZDE: Kişinin kendi içinde, özünde, canda olan.
ÖZDEN: Özle, öz varlıkla, gerçekle ilgili.
ÖZEN: Büyük hassasiyet göstermek.
ÖZGE: Yabancı. İyi, güzel. Cana yakın, şakacı. Yürekli, gözü pek.
ÖZGEN: Başına buyruk. Rahat. Özü geniş. Kuzu kulağı otunun filizi.
ÖZGÜL: Gerçek gül, benim gülüm anlamında.
ÖZGÜR: Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, koşula bağlı olmayan, başına buyruk, hür.
ÖZLEM: Bir şeye karşı duyulan istek, bir kimseyi ya da bir şeyi görme, kavuşma isteği; Hasret.


ÖZNİL: Nil gibi verimli.
ÖZNUR: Özü ışıklı, aydınlık.
ÖZSU: Besleyici su, besisuyu, bitkilerin dokularında bulunan su.
ÖZÜN: Şiir. Hak edilmiş ün.
ÖZTEN: Güzel tenli.


PAMİRA: Orta Asya'da bir yayla.
PAPATYA: Baharda çiçek açan bir kır bitkisi.
PARLA: Parlamak eyleminden parla, ışık saç; Başarılı ol, ünün sanın artsın; Güzel ol, güzel görünüşlü ol.
PELİN: Acı ve güzel kokulu bir bitki.
PELİNSU: Pelin+Su, hem pelin hem su anlamında.
PERÇEM: Kahkül.
PERRAN: Uçan, uçucu.
PERVİN: Ülker yıldızı.
PETEK: Arıların bal topladıkları balmumu yuvacıkları.
PINAR: Büyük su kaynağı.


PIRILTI: Pırıldayan şeyin çıkardığı ışık
PAKİZE: Çok temiz, hoş ve güzel saf, iyi, lekesiz.
PEREN: Ülker yıldızı.
PERİ: Çok güzel, çekici.
PERİHAN: Peri padişahı. 
 
RABİA: Dördüncü.
RAHŞAN: Parlayan, parlak, aydınlık, ışıltı.
RANA: İyi, güzel, yumuşak, hoş.
RAVZA: Sulu, su yatağı yer; Bahçe.
REBİA: Bahar.
RENAN: Çok ses çıkaran, çınlayan.
RENGİN: Boyalı, renkli; Hoş, latif ve güzel.
REVAN: Yürüyen, giden; akan, akıp giden. Ruh,can.
REYHAN: Yaprakları güzel kokan bir süs bitkisi, fesleğen.
REZZAN: Ağırbaşlı, onurlu.


RİMA: Dişi ceylan yavrusu.
ROSA: Gül rengi,pembe kırmızı arası bir renk.
RUHAN: Güzel kokulu.
RUHSAR: Yanak, yüz, güzel yüz.
RUHŞEN: Neşeli,canlı.
RUKİYE: Büyü,sihir.
RÜÇHAN: Üstünlük
RÜYA: Düş; Gerçekleşmesi imkansız durum, hayal; Gerçekleşmesi beklenen şey, umut
RAHİME: Müminlere çok acıyan kadın.
RAHŞAN: Parlak, parlayan.

SABA: Gün doğusundan esen hafif ve tatlı rüzgar. Türk müziğinde bir makam.
SABAH: Günün ağarmasıyla başlayan ilk saatler.
SAHRA: Kır, ova, çöl.
SALİHA: Yararlı, iyi, elverişli.
SANAL: Sanlı ol, ünlen.
SARA: Halis, saf, katkısız
SARE: Olmak, oldu; Cemaat, topluluk; İhtiyaç, susuzluk.
SARGIN: Albenili, çekici, büyüleyici,yıldızı şirin, hoşa giden, sevimli, güzel.
SAYE: Gölge; Koruma, yardım, sahip çıkma.
SAYGIN: Sayılan, sevilen.


SEBLA: Uzun kirpikli göz.
SEÇİL: Beğeni, sevgi, üstünlük gösterilen.
SEÇKİN: Benzerler arasında nitelikleriyle göze çarpan, elit.
SEDA: Ses; Doğa veya bir engele çarpıp geri dönen ses, yankı.
SEDEF: Midye ve istiridye gibi deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan pırıltılı, beyaz, sert bir madde; Bu maddeden yapılmış veya bu madde ile süslenmiş.
SEDEN: Uyanık, tetikte; Gözü açık olmak.
SEGAH: Doğu müziğinin makamlarından.
SEHER: Tan ağartısı.
SELDA: Bir söğüt cinsi.
SELEN: Haber, müjde.


SELİN: Gür akan su.
SELMA: Barış içinde, huzur, erinç.
SELVA: Amerika'da Amazon, Afrika'da Nijer ırmakları gibi ekvator bölgesinde büyük suların geçtiği havzalarda bulunan geniş ve balta girmemiş ormanlara verilen ad.
SELVİ: İnce uzun ağaç.
SEMA: Gökyüzü; Göç.
SEMANUR: Nurlu gökyüzü.
SEMEN: Yasemin çiçeği. Semizlik.
SEMİN: Değerli, pahalı; Semizlik
SEMİRAMİS: Babil'in Asma Bahçeleri'ni kurduran Asur kraliçesi.
SEMRA: Esmer kadın.


SEVDA: Vurgunluk, tutkunluk, aşk; Heves, arzu, kuvvetli istek
SEVDEM: Sevginin en son demi
SEVEN: Bir başkasına sevgi duyan
SEVGİ: İnsanı bir şeye ya da bir kişiye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu
SEVGÜL: Gül gibi sevilen.
SEVİL: Her zaman sevilen biri ol.
SEVİM: Sevmek eylemi; Bir kişi ya da bir şeyde bulunan o kişi ya da şeyi başkalarına sevdiren özellik.
SEVİNÇ: İstenilen şeyin olmasıyla duyulan coşku.
SEVTAP: Tapılacak kadar çok sevilen.
SEYLAN: Sel, akma, akış.


SEZEN: Hisseden, sezgili.
SEZER: Açık bir kanıt olmaksızın, olmuş ya da olacak bir şeyi duyumsar.
SEZGİ: Sezmek eyleminden sezgi; Sezme yeteneği.
SEZİN: Sezinleme işi, sezme. Duygulu, anlayışlı.
SILA: Bir süre ayrı kaldığı bir yere veya yakınlarına kavuşmak; Doğup büyüdüğü ve özlediği yer; Bahşiş, hediye; Bağ.
SİBEL: Henüz yere düşmemiş yağmur damlası.
SİMA: Yüz, çehre.
SİMGE: Anlamı olan harf, bitki gibi işaretler.
SİNEM: Yüreğim, çok sevdiğim.
SU: Canlıların yaşaması için en gerekli olan kokusu, rengi olmayan sıvı.
 
SENA: Övmek, methetmek; Şimşek parıltısı; Yücelik, yükseklik; Aydınlık; Bir ot adı.
SENEM: Kars dolaylarında kadın ve erkeklerin karşılıklı olarak oynadıkları bir halk dansı
SERA: Varlıklı olmak, zengin olmak; Şarkı söyleyen; Yer, toprak; Ok yapımında kullanılan bir ağaç
SERAP: Çorak yerlerde, çölde, sıcak ve ışığın etkisiyle, ileride, yakında ya da ufukta su veya yeşillik var gibi görünmesi olayı.
SERAY: Ay gibi güzel.
SEREN: Gemi direği.
SERPİL: Gelişmek, büyümek.
SERRA: Rahatlık, kolaylık.
SERTAP (SERTAB): İnatçı anlamında.
SEVAL: Severek al anlamında.


SUMRU: Bir şeyin yüksek yeri, tepesi.
SUNA: Boylu, poslu, yakışıklı. Yaban ördeği.
SUZAN: Yakan, yakıcı.
SÜHEYLA: Yumuşak ve iyi huylu, mütevazı kadın.
SAADET: Kavuşan, mutlu.
SABAHAT: Latif, yüzü güzel, cemal sahibi.


ŞAHDANE: Mutlu, bahtiyar, dindar, temiz yürekli.
ŞAHİKA: Dağ tepesi, dağ doruğu.
ŞAHMELEK: Güzeller güzeli.
ŞAZIMENT: Özellikleri kimseye benzemeyen.
ŞEBNEM: Gece nemi, çiğ, nem, rutubet.
ŞEHNAZ: Çok nazlı.
ŞEHRİBAN: Şehrin en büyük âmiri, vali.
ŞERMİN: Utanan, sıkılan.
ŞERMİZE: Küçük insan topluluğu.
ŞEYDA: Âşık, tutkun. Sevgiden aklını kaybetmiş.


ŞEYMA: Bedeninde ben, alamet olan.
ŞİRİN: Tatlı, cana yakın sevimli.
ŞULE: Alev, parıltı.
ŞÜKRAN: Teşekkür eden, minnettar kalan.
ŞÜKUFE: Çiçek gibi güzel, tomurcuk.
ŞİFA: Hastalıktan kurtulma, şifa bulma.


TAÇNUR: Mutluluk.
TAHİRE: Gündoğusundan esen rüzgar.
TALİHA: Rastlantıları düzenlediğine ve insanlara iyi veya kötü durumlar hazırladığına inanılan doğa üstü güç, şans, felek.
TAMAY: Dolunay, ayın on dördüncü.
TANAY: Secde eden.
TANSELİ: Şafak vakti gelen sel.
TANYEL: Katıksız, arı. Seçilmiş.
TANYELİ: Tan vakti esen rüzgar.
TARA: Sahur zamanı doğan kız çocuğuna verilen ad.
TENNUR: Yüksek, ulu.


TİJEN: Taç, taçlar.
TUBA: Cennette bulunduğun inanılan büyük ağaç. Güzellik, iyilik. Rahat.
TUĞÇE: Küçük tuğ.
TULÜ: Doğuş, doğma (güneş için) anlamında.
TÜLAY: Ayın ince ışığı.
TÜLİN: Ayın çevresinde görülen ışık halkası.
TÜNAY: Gece ve ay.
TÜRKAN: Kraliçe. Güzel kız.
TÜRKÜ: Yankı, ses.
TÜRKAN : Kraliçe. Güzel kız.


UBEYDE: Yaradanın kölesi.
UĞURGÜL: Uğurlu gül.
UHDE: Birinin yapmakla yükümlü olduğu iş, görev.
ULYA: En yüce, en ulu, yüksek
UMAY: Devlet kuşu.
UMUR: Görgü, deneyim.
UZEL: Usta, becerikli.
ULYA: Pek yüce.
 
ÜLKÜ: Amaç, ideal.
ÜMRAN: Bayındırlık; Uygarlık, medeniyet; İlerleme, mutluluk, refah
ÜNZİLE: Gönderilmiş
ÜZGÜ: Yersiz ve gereksiz olarak çektirilen üzüntü, eziyet.
ÜLFET: Dost olan, yakınlık duyan.
ÜMMÜHAN: Hükümdarın annesi. 


VAHİDE: Tek yalnızca bir tane.
VARİDE: Gelen, erişen. Söylenti
VERDA: Gül.
VİLDAN: Yeni doğmuş çocuklar.
VİRA: Durmadan, aralıksız, sürekli.
VEDİDE: Dost, sevgili, Çok seven.
VESİLE: Vasıta olan.
VUSLAT: Dostuna, sevdiğine kavuşan. 
VERA: Günah ve haramdan kaçınmak için şüpheli şeylerden uzak duran.


YAĞMUR: Bulutlardan yeryüzüne düşen su damlacıkları.
YAPRAK: Bitkilerin solunumunu sağlayan, yeşil ve türlü biçimlerdeki ince bölüm.
YAREN: Dost, arkadaş.
YASEMİN: Çeşitli renklerde kokulu çiçekleri olan bir bitki.
YAŞAM: Hayat.
YELDA: Uzun. Yılın en uzun gecesi.


YELİZ: Ferah yer, aydınlık, havadar.
YEŞİM: Açık yeşil ve pembe renkli kolay işlenen değerli bir taş.
YILDIZ: Gökyüzündeki ışıklı cisimlerin her biri.
YONCA: Çiçekleri kırmızı veya mor renkli çayır bitkilerinin genel adı.
YÜKSEL: Başarı kazan, yücel.
YADİGAR: Dost hatırası.


ZEHRA: Çok beyaz, parlak yüzlü.
ZEHRE: Çiçek.
ZELİHA: Züleyha, su perisi.
ZENNUR : Zinnur, nurlu, ışıklı.
ZEREN: Anlayışlı, kavrayışlı.
ZERİN: Altından ya da altına benzer olan.
ZERRİN: Altından yapılmış.
ZEYNEP: Süs, bezek.
ZİNNUR: Nurlu, ışıklı.
ZİŞAN: Şanlı, şerefli; Bir tür lale.


ZUHAL: Satürn gezegeninin adı.
ZULAL: Hafif, güzel, soğuk su.
ZÜBEYDE : Öz, asıl.
ZÜHRE: Çoban yıldızı, venüs.
ZÜLAL: Saf, temiz, hafif tatlı su.
ZÜLEYHA: Su perisi - Hazreti Yusuf'un karısı.
ZÜMRA: Akıllı, çabuk kavrayan kadın.
ZÜMRÜT: Cam parlaklığında, yeşil renkte, saydam bir süs taşı.
ZEHRA: Yüzü beyaz ve parlak, nurani yüzlü.
ZEKAVET: Çabuk anlayan, tez kavrayan.

ZEKAİ: Zeki, zekaya dair

Yorumlar

Nazli en guzel isim benim kizimin ismi.Nisanur
meryem neden saime yok
Ada Benim adım ada ada nın anlamı suyun ortasında bir yer
Betül Bence benim iş kimin anlamı çok güzel ama pelin su da olsa iyi olur
Zeynep Nasıl ismim