Venezuela'dan ne mi istiyorlar? İşte cevabı

ABD ve batılı güçlerin emperyal hayallerini gerçekleştiremedikleri, petrollerini sömüremedikleri tek ülke olan Venezuela, dünya üzerinde kanıtlanmış petrol rezervleri büyüklüğü bakımından 1. sırada yer alıyor. Onun en yakın takipçisi olan Suudi Arabistan'ı ikiye katlayan bir petrol rezervi bulunuyor. Peki bu kadar petrole rağmen Venezuela neden açlık ve kıtlıkla mücadele ediyor? İşte nedenleri:

Google Haberlere Abone ol
Venezuela'dan ne mi istiyorlar? İşte cevabı

Mehmet Güner | Sonhaberler.com

Dünya genelinde kanıtlanmış petrol rezervleri sıralamasında Venezuela 2018 yılında yapılan araştırmada 1. sırada yer aldı. Venezuela yaklaşık 400 milyar varil günlük petrol üretme kapasitesine sahip, dünyanın en zengin petrol ülkesi oldu. Onu ikinci sırada 260 milyar varille Suudi Arabistan takip ediyor. Global Fire Power tarafından 2018 yılında yapılan araştırmanın sonuçları bize dünyanın bir numaralı petrol zengini ülkesinin Venezuela olduğunu gösterdi ancak dünyanın şu an enflasyonu en yüksek, kıtlık sorunu yaşayan ülkesi de Venezuela. Peki neden? Venezuela neden hedef alınıyor? Venezuela'dan ne istiyorlar?

Venezuela 1999 yılına kadar kapitalist sayılabilecek hükümetler tarafından yönetiliyordu. Ancak bu yönetimler sırasında da Venezuela'da dünya petrol zengini olmasına rağmen büyük bir sefalet vardı. Ülkenin zengin kesimi aşırı derecede zenginken, yoksul kesimi ise aşırı derecede yoksuldu. Bu duruma isyan eden Venezuela halkı, çareyi Sosyalist politikalar savunan Hugo Chavez'de bulmuştu. 1999 yılında yapılan seçimler ülke tarihi için bir dönüm noktasını oluşturdu. 


- Venezuela haritası ve ona destek olan ülkeler ile karşıt ülkeler.

CHAVEZ'DEN ABD VE İNGİLİZ EMPERYALİZMİNİ KIZDIRAN ADIMLAR

Venezuela'nın yoksul kesimleri için bir umut doğdu. İlk kez ülkenin zengin tabakası tarafından desteklenen hükümetler düşmüş, yerine yoksul kesimin desteklediği bir lider iktidara gelmişti. Hugo Chavez iktidara geldiği gibi halkın beklentileri yönünde adımlar atmaya başladı. Yaptığı ilk işlerden biri petrolü, demir çeliği ve telekominaksyon gibi sektörleri özel şirketlerden alarak millileştirmek oldu. Bütün stratejik şirketleri satın alan devlet, ülkedeki Amerikan ve İngiliz menşeili petrol ve doğalgaz şirketlerini yakın takibe aldı. Bu şirketlerin oluşturduğu tekelleri kırdı. Amerikalı gıda şirketlerinin oluşturduğu tekeli kırdı. Pirinç gibi hassas gıdaları elinde bulunduran Amerikan Cargill gibi şirketlerin önünü kesti. 

Chavez, yoksulluktan kırılan halkın hizmetlere ve gıdaya daha rahat ulaşabilmesi için de bir dizi reformlar yaptı. Halk pazarları kurdu. Halkın en temel gıda ürünlerini belli bir fiyatın üstünde satılmasına müsaade etmedi. Tavan fiyat uygulaması başlatarak, ekmek, pirinç, gibi temel ihtiyaçların belli bir fiyatın üstünde satılmasını yasakladı. 

Chavez bununla da yetinmedi. Devletin doğrudan halka et, ekmek, peynir satışını yapmasını sağladı. Kurduğu halk pazarlarında yoksul kesimin rahatlıkla, uygun fiyada ihtiyacını karşılamasını sağladı. Ancak bu durum çok uzun sürmedi. Chavez'in halkı düşünen devletçi politikası başta Amerikan ve İngiliz şirketleri olmak üzere bütün kapital kesimler tarafından tepkiyle karşılanmaya başladı.

Ülkedeki aristokrasi kesimi ve para baronları her geçen gün Chavez'in politikalarını yerden yere vurmaya başladı. Bu da yetmedi ülke ekonomisini elinde bulunduran bu kesimler Chavez'i ekonomik yönden vurmaya başladılar. İlk iş olarak halkın artık ucuz bir şekilde ulaşabildiği ürünleri üretmemeye başladılar. Az kâr ettiklerini öne sürerek birçok kalemde üretim durdu. Birçok para baronu fabrikaları kapatma kararı aldı. Nedeni ise sadece Chavez'i ekonomik olarak köşeye sıkıştırmaktı.

YOKSUL VENEZUELA HALKININ KAHRAMANI BATININ İSE "DİKTATÖRÜ" CHAVEZ

Ülkedeki zengin kesim, Chavez'den duyduğu rahatsızlığı muhalefet partilerini destekleyerek açık etmeye başladı. Hatta Chavez'e karşı darbe girişiminde bile bulundu. Darbeciler tarafından cezaevine gönderilen Chavez, yıllar sonra yoksulluktan kurtulmuş, ilk kez ekmek görmüş yoksul Venezuela halkı tarafından darbecilerin elinden kurtarıldı ve darbeciler büyük bir yenilgiye uğratıldı. Chavez'in darbeyi püskürtmesinden sonra doğal olarak darbecilere karşı sert önlemler alması da kaçınılmaz oldu. Bu tıpkı Türkiye'de 15 Temmuz'da yaşananlar ve batılı devletlerin verdiği tepkilere benzer tepkilere neden oldu. Halkının gözünde kahraman olan Chavez, ABD ve batılı güçlerin gözünde bir "diktatör" oluverdi.

Sonuç olarak Chavez 2012 yılında aniden kanser olduğu iddia edilen bir hastalığa yakalandı. Aylarca süren tedavi işe yaramadı ve Chavez hayatını kaybetti. Chavez'in ölümü en çok ABD, İngiltere ve ülkedeki zengin kesimi sevindirse de ülkenin yönetimi Chavez'in bir numaralı adamlarından biri olarka bilinen Maduro tarafından idare edilmeye devam etti.

EN BÜYÜK HATA DEVLETİN ÜRETMEMESİ

Venezula'da sosyalist hükümetler döneminde yapılan en büyük hata, ülke ekonomisinin Amerikan ve İngiliz yanlısı şirketlerinin, kapitalist zenginlerin elinde olduğu bilinmesine rağmen devletin bir an önce üretime geçmemesi olmasıydı. Petrol ve doğalgaz gelirlerine güvenen ülke yönetimi, parası olduğu halde alacak ürün bulamadı. Üretim olmadığı için de enflasyon yükseldikçe yükseldi. Asgari ücretin çok yüksek seviyelerde olduğu ülkede, gıda sektörünün hala kapitalist kesimin elinde olmasının sancıları yaşanıyor. Canları istedikleri zaman üretimi arttırıyor istemediğinde ise üretimi kısıyorlar. Bu yolla yoksul Venezuela halkının ekonomik krizden bunalmasını ve hükümeti terk etmesini istiyorlar.

HALK HER ŞEYİN FARKINDA

ABD ve batılı güçlerin, Venezuelalı zenginler aracılığıyla tetiklediği ekonomik kriz halkı zorlasa da halk her şeyin farkında. Daha birkaç yıl öncesine kadar, sadece zengin kesimin yaşamaya hakkı olduğu ülkede, yoksul kesim ilk kez Sosyalist hükümet döneminde insan yerine konmuş, halk ilk kez ekmek bulmuş. Ve bunu unutmayacağını belirterek hükümetin yanında durmaya devam ediyor. Bugün Venezuela sokaklarına doldurulan Amerikan ve İngiliz yanlısı zengin tabakanın yandaşlarına karşın ülkede hala Maduro'yu destekleyen büyük bir kesim var. Bu da Maduro'nun iktidardan çekilmek istemesine bir gerekçe oluyor.

ÖZETLE

Venezuela'da yaşanan durum "kapitalizm ile Sosyalizm"in çatışmasıdır. Ancak buradaki "kapitalizm"den kastımız "Amerikalı, İngiliz ve Venezuelalı büyük şirketler"dir. Bu şirketler, devletin yoksullara yönelik politikalarından rahatsızlık duyuyor. Devletin aradan çekilerek, şirketlerin yoksulları istediği gibi sömürmesini istiyorlar. Sosyalist politikacılar ise buna müsaade etmeyeceklerini söylüyor ancak bu da onların ölümüne ya da ölüm tehditleri almasına neden olabiliyor, Chavez ve Maduro örneğinde olduğu gibi.

VENEZUELA SİYASİ TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ

Venezuela'nın tarihçesinde kısa olarak bahsetmek gerekirse; ülkenin bağımsızlığık yolundaki mücadelesi dünya tarihindeki özgürlük mücadelelerine bir örnek teşkil eder. 

Güney Amerika'yı keşfeden İspanyollar tarafından kurulan Venezuela, 19. yüzyılın başlarında bağımsızlık mücadelesine başladı. Simon Bolivar, İspanyollara karşı başlattığı bağımsızlık mücadelesini 1821 yılında başarıya ulaştırdı. Venezuela ilk olarak, İspanyollardan bağımsızlığını kazanan Büyük Kolombiya'nın bir parçası olarak kuruldu ancak daha sonra 1830 yılında bu birlikten ayrılarak tek başına bir ülke oldu.

Venezeula kurulduğu günden itibaren sürekli darbeler, devrimler ve iç çalkantılarla mücadele etmek zorunda kaldı. 

Sırasıyla; 
1948'de Accion Demcratica hareketi devrildi.
1958'de Marcos Perez Jimenez'in diktatörlüğü yıkıldı.
1958'den sonra ülkede ülkedeki büyük partiler arasında Punto Fijo antlaşması imzalandı.
Ülkenin siyasi kaderini belirleyen bu antlaşma ile uzun yıllar farklı partiler ülke yönetimine geldi. 
1988'e kadar iki partili bir dönem yaşandı.
1989 yılında IMF Venezuela'ya girdi. 
Bu tarihten sonra ülkede "kapitalist faaliyetler" başgösterdi.
Ekonomik krizler başgöstermeye başladı. 
Caracazo olarak tarihe geçen olaylarda 3 bin kişi öldü.
Hugo Chavez bu yıllarda arkadaşlarıyla birlikte Bolivarcı bir örgütlenmeye girdi.
4 Şubat 1992 yılında kapitalist sisteme geçen hükümete karşı darbe girişiminde bulundu.
Chavez başarısız oldu, hapse düştü.
1993'te Başkan Perez kamu fonlarını kötüye kullanmaktan görevden alındı.
1994'te Sağ Parti lideri Rafael Caldera başkan seçildi.
Caldera, yoksul halk tarafından kahraman olarak tanınan Chavez'i serbest bıraktı.
1998 Chavez yeni kurulan Beşinci Cumhriyet Devimini adlı partiye katıldı.
2000 yılında Chavez oyların yüzde 59'unu alarak yeniden başkan seçildi.
Chavez aynı yıl yapılan seçimlerde yüzde 56 ile ülkenin yeni devlet başkanı seçildi.
2001 yılından itibaren kapitalizme savaş açıldı, devleştirme politikaları başlatıldı.
Aynı yıl karşıt gösteriler başladı. 
2002 yılında Chavez'e karşı darbe yapıldı. Chavez halkın desteğiyle 48 saat içinde darbeyi püskürttü, hapisten çıkarıldı ve devlet başkanlığına geri döndü.
2004 yılında Chavez oyların yüzde 58'ini alarak yeniden başkan seçildi.

Ülke Profili:
Başkenti Caracas.
Konuşulan resmi dil İspanyolca.
Yüzölçümü 916 bin kilometre kare.
Nüfusu 2016 yılı tahminlerine göre 31 milyon kişi.
Kişi başı gelir 13 bin dolar.
Milli Hasıla 408 milyar dolar.

Yorumlar