İtirafçı Yüzbaşı Akın, neden teslim olduğu dahil her şey tek tek anlattı
15 Temmuz darbe girişimi sırasında darbeciler tarafından vurulduğu için ödüllendirildikten sonra Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Güler'in korumalığına atanan Yüzbaşı Burak Akın, FETÖ üyesi olduğunu itiraf etmişti. Akın, sorgusunda yakalanacağını anladığı için itirafçı olmaya karar verdiğini söyledi. Akın ayrıca örgütle ilişkisinin nasıl başladığını da tek tek anlattı.
FETÖ üyesi olduğunu söyleyerek Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne teslim olan, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler'in koruma subayı yüzbaşı Burak Akın, "Yakalanacağını anlayınca teslim olmaya karar verdiğini" belirtti. Akın, FETÖ içinde 'Cenk' kod adını kullandığını söyledi. Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini belirterek emniyete giden Akın, buradaki ifadesinde, "Geçmişte Fethullah Gülen cemaati olarak tanıdığım, şimdi terör örgütü olarak gördüğüm yapılanma hakkında bildiklerimi ve yaşadıklarımı anlatmak istedim. Geçmişte bu yapılanma içerisinde yer aldığım için pişmanım, örgütün gerçek yüzünü görmemiştim. Geçmişte yaşadıklarım ile 15 Temmuz hain darbe girişiminde yaşadıklarım beni sürekli rahatsız ediyordu. 15 Temmuz, ülkemize en büyük ihanetin yapıldığı geceydi. Uzun zamandır ifade vermek istiyordum ancak cesaret edemiyordum" beyanını verdi.
Akın, 1996'da Adana'da gittiği Işık Dershanesi aracılığıyla kendisine ulaşan Ali adlı kişinin derslerinde yardımcı olabileceğini söyleyerek, kaldığı üniversite evine davet ettiğini belirtti. "Bu yapılanmayla bu şekilde tanışmış oldum. O dönem daha 13 yaşında, derslerinde başarılı bir öğrenciydim" diyen Akın, Ali adlı kişinin evinde tanıştığı M.Ç. ve aynı evde kalan üniversite öğrencilerinin kendisiyle bazı başka öğrencileri sınavlara hazırladığını aktardı. Akın, 1996-1997'de yaklaşık bir buçuk yıl cemaat evine gittiğinde, M.Ç'nin ailesinin güvenini kazanmak için anne ve babasıyla görüşmeye birkaç kez evlerine geldiğini bildirerek, şu bilgileri verdi:
'1997'DE ASKERİ LİSEYE GİTMEK İSTEYİP İSTEMEDİĞİMİ SORDU'
"Fen lisesi sınavlarına hazırlamak için ders çalıştırmanın
yanında dini bilgiler öğrenmemiz ve uygulamamız için bizi
yönlendirdiler. Birlikte namaz kılma, Risale-i Nur külliyatını
okuma, Fethullah Gülen'in kitaplarını okuma ve kasetlerini dinleme
şeklinde faaliyetler yapılırdı. Ben bu dönemlerde 13-14
yaşlarındaydım. 1997'de M.Ç. askeri liseye gitmek isteyip
istemediğimi sordu. İlkokuldan beri asker olmak istediğimi bu şahsa
söylemiştim. Fen lisesi ve askeri lise sınavlarına hazırlandığımız
cemaat evinde, askeri lise sınavlarının mülakatlarında nelere
dikkat edilmesi gerektiği hususunda M.Ç. ve evde kalan diğer
şahıslar bizi yönlendiriyordu. NATO'nun açılımı, Atatürkçülük,
Atatürk ilke ve inkılaplarına önem vermemiz, 'Eşiniz mayo giymek
isterse giydirir misiniz?' şeklindeki sorulara hazırlıklı olmamızı
isterlerdi. Ayrıca beden sınavı için de sonradan anladığım
kadarıyla koşu ve basketbol gibi faaliyetler ile bizi hazırladılar.
Hatta bir gün eve gelen, doktor olup olmadığını bilmediğim şahıs,
stetoskop ile ciğerlerimiz ve sırtlarımızı dinleyerek, yüzeysel
muayene yaptı."
Akın, Kuleli Askeri Lisesi'ni kazandığını, sağlık raporu ve kayıt
işlemlerinde yalnızca babasının yardım ettiğini belirterek, okulu
kazanmasının ardından, kendisiyle ilgilenen şahısların referans
bulmak üzere birileriyle görüşüp görüşmediklerini bilmediğini
söyledi.
'AİLENE BİZİMLE GÖRÜŞMEYE DEVAM ETTİĞİNİ SÖYLEME'
Akın, askeri liseyi kazanmasının ardından M.Ç'nin, "Ailene bizle
görüşmeye devam ettiğini söyleme. Hatta onlarla bağımı kopardım de"
şeklinde sözler söylemesini istediğini anlattı. Hazırlık sınıfında
okurken, 2012'de MİT tırları davası nedeniyle ihraç edildiğini
duyduğu Ö.K'nin açıktan abdest aldığını gördüğünü bildirerek, "Ona,
sen de mi bizdensin diye sorduğumda, soruma anlam ya da cevap
verememişti. Bu olayı o zaman benden sorumlu abi olan M.Ç'ye
anlattığımda bana çok kızmıştı ve 'Sen orada yalnız olduğunu, tek
olduğunu düşünerek hareket edeceksin' demişti" bilgisini verdi.
Akın, 2000 yılına kadar M.Ç'nin kendisinden sorumlu olduğunu,
sonrasında ise kendisini H.Ç'ye devrettiğini ifade etti.
Akın, askeri lisede hazırlık okurken kendisine kod adı kullanmak
gerektiğinin söylendiğini, FETÖ içinde 'Cenk' kod adını
kullandığını kaydetti. Akın, 2000'de askeri lisenin son
sınıfındayken yapıdan ayrılmak istediğini ve 3-4 ay buluşma
yerlerine gitmediğini ifade ederek, şu bilgileri verdi:
"Kadıköy'de belediye otobüsüne binecekken M.Ç. bir anda yanıma
gelerek bana saati sordu. Benimle görüşmek istediğini anladım. O
sırada yanımda yapılanma içinde bulunmayan arkadaşlarım olduğu için
onlardan ayrıldım. M.Ç'yi takip ettim. Kalabalık olmayan bir yerde
onunla konuşmaya başladık. Bana neden H.Ç. ile görüşmediğimi sordu.
Bu şekilde görüşmelere katılmak istemediğimi söyledim. Fakat fen
lisesi ve askeri lise sınavlarına hazırlandığım dönemde hiç para
almadan ders çalıştırarak yardımcı oldukları için onlara duyduğum
minnet duygusu nedeniyle tekrar H.Ç. ile görüşmeye başladım. Mezun
olduktan sonra İstanbul'da Tuzla Piyade Okulunda okurken Ahmet ve
Hakan kod adlarıyla bildiğim şahıslara devredildim. Bu şahıslar,
Serdar Tekin'le (FETÖ'den ihraç edilen yüzbaşı) bir eve çıkmamızı
istedi. Bizimle ilgilendiler. Tekin ile Kartal'da bekar evi tuttuk.
Ahmet ve Hakan ile 2005 ve 2006'da bu evde görüştük. Bu şahıslar
evimize gelip dini sohbetler yapıyor, namaz kılıyorduk. Evimizde
kitap bulunmazdı. Teröristbaşı Fetullah Gülen'in kitaplarını
yanında getirir ve bize okurlardı. Ayrıca bilgisayar getirip
videolarını izletirlerdi."
'ŞEFKAT TOKADI YERSİN'
Akın, 2006'da kendi isteğiyle ÖKK'ya başvurduğunu ve
başvurusunun kabul edildiğini, bu konuyu paylaştığı Ahmet ve
Hakan'ın "Neden bizimle istişare etmedin?" diye tepki gösterdiğini
söyledi. Daha sonra Ankara'ya geldiğini aktaran Burak Akın, şunları
kaydetti:
"Burada Sadık (kod adı) ile tanıştırıldım. Ben, Serdar Tekin ve
daha sonra bize eklenen Fuat Söylemez ile 2006 ile 2009 arasında bu
kişi ilgilendi. Sadık, İspanya'ya gideceğini söyleyerek Kerem kod
adlı E.D. isimli örgüt mensubuna beni devretti. Sadık'ın benimle
ilgilendiği dönemde Etlik'teki bir eve gidiyordum. 2009 ile 2014
yıllarında benden E.D. sorumlu oldu. Görüşmek için Siteler'de
ailesinin evine, evlendikten sonra da Şehit Osman Avcı
Mahallesi'ndeki eve gidiyordum. Kerem ile buluşmaya Serdar Tekin
ile gidiyorduk. Bu dönemde Kerem'in üstü konumunda olduğunu
düşündüğüm İhsan (kod adı) ve Hami (kod adı) ile tanıştım. Bu
kişiler arada görüşmelere gelip bize dini sohbetler yapıyorlardı.
Hami, işle ilgili bana sorular sorup, iş yerinde sorun yaşayıp
yaşamadığımı öğrenmek istiyordu. Amir veya üst pozisyonunda olan
diğer tim komutanlarının bazılarının isimlerini sayarak beni
şaşırtırdı. 2010'da Fuat ve Serdar, Dikmen'de bekar evine çıktılar.
Ben onlarla aynı evde kalmadım. Bu dönemde örgütle görüşmeyi
sonlandırmayı düşündüm. Bu kararı belli bir süre uyguladım,
görüşmelere katılmadım. 2011'de devre arkadaşım Fuat Söylemez, anne
ve babasının geldiğini söyleyerek beni Dikmen'deki evlerine
çağırdı. Eve gittiğimde Söylemez'in anne ve babası evdeydi. Biraz
konuştuktan sonra Söylemez beni başka bir odaya çağırdı. Odada Hami
vardı. Bana neden görüşmelere gitmediğimi sordu. Görüşmelere gelmek
istemediğimi söyledim. Bana 'Allah'ın şefkat tokadını yersin'
şeklinde imalı tehditlerde bulundu. Bunun üzerine korktum. Mesleki
olarak sıkıntılar yaşayacağımı düşünerek tekrar Ekrem ile
görüşmelere devam ettim."
KATALOG EVLİLİK YAPMAMIŞ
Örgüt içi katalog evlilik yapmadığını anlatan ve eşiyle
tanışmasına ilişkin bilgi veren Akın, eşiyle tanıştığı yıldan
itibaren, örgüt mensuplarının, "Evlenmek istediğin bu kişiden emin
misin? Bu dünyadan biriyle evlenirsen ahiret dünyasını kaybedersin"
şeklinde kendisine telkinde bulunduğunu anlattı. Akın, "Evleneceğim
yıl Ekrem, eşimin Arap Alevisi olduğunu bana söyledi. 5-6 yıldır
tanışmamıza rağmen bunu ben bile bilmiyordum. Bu konunun benim için
bir anlam ifade etmediğini, eşimle iyi anlaştığımı söylememe rağmen
onlar beni eşimden soğutmak için telkinlerde bulundular" dedi.
Akın, Kerem'in 2014'te kendisini M.K. adlı bir uzman yardımcısına
devrettiğini, bu kişiyle ayda bir görüştüklerini, 2015 ve 2016'da
S.S'nin kendisiyle ilgilendiğini, bu süreçte örgüt mensuplarının
kendisine kontörlü telefon üzerinden ulaştığını söyledi. Akın,
"Anlattığım kişilerin tamamı görüşmeler sırasında bana işle ilgili
sorular sorarlardı. Özellikle personelin müspet ve menfi
hareketleri hakkında bilgi almak isterlerdi. Ben şahsı nasıl
tanıdıysam o şekilde onlara bilgi verirdim." diye konuştu. FETÖ
mensuplarının oruç tutmamak, ima ile ibadet ve gerektiğinde içki
içmek gibi tedbir amaçlı bazı kurallar koyduğunu, 17-25 Aralık
sürecinden sonra da AK Parti dışındaki en güçlü partiye oy
verilmesi yönünde telkinlerde bulunulduğunu söyleyen Akın, darbe
girişiminin ardından gözaltına alınıp serbest bırakılan Abdülkadir
Koçyiğit ile görüştüklerini anlattı.
SOYADINI DEĞİŞTİRMİŞ
Akın, "Bana, 'Seninle tekrar görüşmek istiyorlar. Benim
sağlayacağım temasla görüşebilirsin.' dedi. Darbe girişiminin FETÖ
tarafından yapıldığını, bu yapıdaki insanlarla görüşmek
istemediğimi söyledim. En son Aralık 2017'de Bahçelievler'de
görüştük. Bu yapının içindeki kişilerle görüştüğünü söyledi. Bu
yapıdan uzak durması yönünde onu uyardım. İş yerinde kod adımı dahi
öğrendiklerini belirterek muhtemelen gözaltına alınacağımı
anlattım. 'Mart ayı gibi çocuğun olacakmış. Ben onu dahi görmeye
gelemeyebilirim.' dedim. Bunun üzerine tedirgin oldu. 'Tamam
görüşmeyelim.' dedi ve ayrıldık." diye konuştu. Darbe girişimi
sırasında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Salih
Zeki Çolak'ın derdest edilmesini engellemeye çalışırken
darbecilerce bacaklarından vurulduğunu anımsatan Akın, GATA'da
tedavisi devam ederken, isteği üzerine 21 Temmuz 2016'da görevine
başladığını ifade etti.
Akın, Ağustos 2017'ye kadar Kara Kuvvetleri Komutanlığında koruma
müdürlüğüne devam ettiğini, komutanın değişmesiyle Ağustos 2017'den
itibaren Orgeneral Güler'in koruma müdür yardımcılığını yaptığını
belirtti. Darbe girişiminden sonra Kara Kuvvetleri Koruma Müdürü
Gökhan Erdim'in, FETÖ üyesi olduğuna dair imalarda bulunduğunu
aktaran Akın, Erdim'in kendisi hakkında "FETÖ'cü olabilir."
dediğini duyduğunu bildirdi. Erdim'in, bir süre önce kendisine
"Acıbucu" olan soyadını neden değiştirdiğini sorduğunu, buna
"soyadının anlamı olmadığı ve komik olduğu için değiştirdiği"
yanıtı verdiğini aktaran Akın, "soyadını, tabur komutanının da
tavsiyesiyle ve mahkeme kararıyla Irak'ta kullandığı resmi kod adı
olan 'Akın' olarak değiştirdiğini" anlattı.
'ÖRGÜTTEN OLDUĞUMU BİLDİĞİNİ DEĞERLENDİRDİM'
Akın, "Kendisine (Erdim'e) 'Siz kod isim nedir bilmezsiniz.
Irak'ta kullanırız' dedim. Kendisi de 'Gece eğlencelerinde Berk ya
da Cenk ismini kullanırım.' dedi. Örgütteki kod ismim 'Cenk' olduğu
için tedirgin oldum." ifadesini verdi. Burak Akın, Ağustos
2017'deki YAŞ kararları açıklandığında Orgeneral Salih Zeki
Çolak'ın kendisini makamına çağırdığını, burada Kara Kuvvetleri
Komutanlığına getirilen Orgeneral Yaşar Güler ile konuştuğunu ve
kendisine "Koruma ekibi olarak görevinize devam edeceksin. Gökhan
Erdim yüzbaşı ile birlikte dönüşümlü çalışırsınız" dediğini
anlattı.
Güler'in göreve başladığı ilk hafta emir subayı olan Albay Arif
Akboğa'nın kendisine yönelik, "Burak, iki sene boyunca koruma
müdürlüğü yaptın. Şimdi Gökhan geldi. Senden kıdemli. Bir senedir
de benim yanımda koruma müdürlüğü yapıyor. Senden kıdemli olduğu
için doğal olarak koruma müdürlüğü yapacak. Sen de yardımcılığını
yapacaksın. Bu konular seni rahatsız eder mi? Yaşar Paşa da 'Bir
sor bakalım' dedi" ifadelerini kullandığını aktaran Akın, "Ben de
Salih Paşa ile aramızda geçen konuşmadan bahsettim. Bana bu
soruları soruyorsanız, bu sorunun Yaşar Paşa tarafından sorulduğunu
kabul ederek emir komutayı zafiyete düşürmek istemem. Müsaadenizle
ben görevi bırakayım dedim" şeklinde konuştu.
Darbe girişiminden 10 gün sonra doğan kızının sağlık problemleri bulunduğu ve düzenli tedavi görmesi gerektiği için Ankara'daki görevine devam etme kararı aldığını bildiren Akın, bu kararını Akboğa ve Erdim'e ilettiğini kaydetti. Akın, kendisine neden önce görevi bırakmak, sonra da neden devam etmek istediğini sorduklarını bildirerek, "Yaptığım birkaç telefon görüşmesi neticesinde devam etmek istediğime karar verdiğimi söyledim. Kızımın kalp rahatsızlığı olması ve Ankara'da bir süre daha göreve devam etmek istemem de bu kararı almama neden olmuştu. O gece kesinlikle FETÖ mensubu olduğunu düşündüğüm ya da bildiğim bir kimseyle görüşmedim, irtibat kurmadım. Göreve devam etme kararımı anlattığım sebepler doğrultusunda aldım" diye konuştu.
ANKESÖR OPERASYONUNDAN TEDİRGİN OLMUŞ
Hakim Albay Mehmet Yüzbaşıoğlu'nun, arz için geldiğinde "Önümüzdeki hafta 700 kişilik ekibe Ankara'da ankesör operasyonu yapılacak" dediğini duyduğunu ve ertesi gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında görevli iki savcının Kuvvet Komutanını ziyarete geldiğini anlatan Akın, "Ziyaret sonunda protokol subayı Yüzbaşı Gürsel Aygar, alınacak 700 kişinin Kara Kuvvetleri personeli olduğunu söyledi. Benim de ankesörde görüşmelerim olduğu için tedirgin olmuştum" bilgisini paylaştı.
Burak Akın, Aralık ayında, ayaküstü konuşurken Gürsel Aygar'ın "Sizi biliyorum. Gizlisiniz. Senden, Harekat Başkanlığında bir kişi daha var." gibi sözler söylediğini anlatarak, "Elime karargahta çalışan daire başkanı seviyesinde komutanlarımızın fotoğraflı kuruluş şemasını alarak, Aygar'a, komutanım, gösterir misiniz? Ben burada eski Özel Kuvvetçi göremedim. Bunların hiçbirinde Özel Kuvvet brövesi yok dedim. Bana cevap vermeden oradan çıktı. Ben de kullanmış olduğu 'gizli' kelimesinden, beni kripto Fetullahçı silahlı terör örgütü üyesi olarak düşündüklerini değerlendirdim" beyanını verdi.
'SABAHA KADAR UYUMADIM'
Akın, 25 Aralık 2017 gecesi, sabah gözaltına alınacağını düşünerek, sabaha kadar uyumadığını, kendisine çanta hazırladığını ve sabah 06.30'a kadar pencere önünde memurların gözaltına almak üzere gelmesini beklediğini dile getirdi. Yüzbaşı Aygar'ın, 26 Aralık'ta, MİT'ten olduğunu söylediği bir misafirinin öğleden sonra geldiğini bildirerek, baş başa görüşmeleri sırasında Aygar'ın "Önemli bir konuyu anlatıyor" dediğini ifade etti.
Akın, "Bundan da benim örgüt üyesi olduğumu söylediler, diye tedirgin oldum. Bana elinde bulunan not defterinden çıkardığı iki farklı not kağıdını okuttu. Bunlardan bir tanesinde tarihte yer etmiş birisinin vatana ihanet ile alakalı söylediği söz yazıyordu. Diğer not kağıdında da yine kendisinin çıkarımda bulunmuş olduğu ve yine vatana ihanetten bahseden sözler yazılıydı. Aramızda geçen bu olay Kara Kuvvetleri Komutanlığı komuta katında bulunan ve yemek odasına girişi çeken kamera kayıtlarından da teyit edilebilir. Tüm bu gelişmeler üzerine yakalanacağımı anladım ve teslim olmaya karar verdim" dedi.
Yorumlar