"Ramazan sonrası eski beslenme düzenine vücudu yavaş alıştırmak gerekiyor"

- Prof. Dr. Tanju Besler: - "Ramazan sonrasında eski beslenme düzenine hemen geçmek yerine vücudu yavaş yavaş alıştırmak gerekiyor. Özellikle sindirim ve dolaşım sistemi sorunları yaşamamak için az ve sık beslenmeli, besin çeşitliliğine ve porsiyon kontrolüne dikkat edilmeli. Öğün aralarının ilk birkaç gün, belki ilk hafta, kısa, 2-3 saat tutulması uygun olacaktır" - "Ramazan sonrası yeterli ve dengeli beslenilmemesi ve besin çeşitliliğinin sağlanmaması halinde başta sindirim sistemi sorunları olmak üzere yüksek tansiyon, kan şekeri dengesinin bozulması gibi problemlerle karşılaşılabilir" - "Vücudun yeni düzenine alışması ve enerji harcamasını desteklemek için hafif ve orta şiddette egzersizler yapmak son derece faydalı olacaktır. Tempolu yürüyüşler, bisiklete binmek, yüzmek bu egzersizler arasında sayılabilir"

Google Haberlere Abone ol
"Ramazan sonrası eski beslenme düzenine vücudu yavaş alıştırmak gerekiyor"

İSTANBUL (AA) - ANDAÇ HONGUR - Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Sabri Ülker Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tanju Besler, ramazan sonrasında eski beslenme düzenine hemen geçmek yerine vücudu yavaş yavaş alıştırmak gerektiğini belirterek, "Özellikle sindirim ve dolaşım sistemi sorunları yaşamamak için az ve sık beslenmeli, besin çeşitliliğine ve porsiyon kontrolüne dikkat edilmeli. Öğün aralarının ilk birkaç gün, belki ilk hafta, kısa, 2-3 saat tutulması uygun olacaktır." dedi.

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Besler, ramazan sonrasında vücudun yeni düzenine alışması ve enerji harcamasını desteklemek için hafif ve orta şiddette egzersizler yapmanın faydalı olacağını dile getirerek, "tempolu yürüyüş", "bisiklete binme" ve "yüzme"yi bu egzersizler arasında sıraladı.

Besler, egzersizler dışında gün içinde fiziksel aktiviteyi artırmak, asansör yerine merdiven kullanmak, yakın mesafelerde araç kullanmak yerine yürümek, gün içinde hafif egzersizlerle de enerji harcamasının artırılabileceğine işaret etti.

Prof. Dr. Besler, ramazan sonrası beslenme düzenine ilişkin şunları söyledi:

"Ramazan sonrasında eski beslenme düzenine hemen geçmek yerine vücudu yavaş yavaş alıştırmak gerekiyor. Özellikle sindirim ve dolaşım sistemi sorunları yaşamamak için az ve sık beslenmeli, besin çeşitliliğine ve porsiyon kontrolüne dikkat edilmeli. Öğün aralarının ilk birkaç gün, belki ilk hafta, kısa, 2-3 saat tutulması uygun olacaktır. Aşırı tuz, yağ ve şeker tüketiminden kaçınılmalıdır. Şeker eklenmiş, gazlı içeceklerin de tüketiminden kaçınmak gerekir."

- "Her besinden yeterli ve dengeli miktarda tüketmeye özen gösterilmeli"

Taze limon, elma, çilek, vişne eklenmiş su veya maden suyu/soda tüketilebileceğine değinen Besler, "En iyi içeceğin su, az tuzlu ayran veya kefir olduğu aklımızdan çıkmamalıdır. Özellikle lif-posa içeriği yüksek olan koyu yeşil yapraklı sebzeler, kuru fasulye, nohut, mercimek gibi baklagiller ve bulgur ile tam tahıllı gıdaların yanı sıra yoğurt, ayran, kefir ve cacık gibi besinleri tercih ederek, öğünlerinizi çeşitlendirerek tüketebilirsiniz. Ayrıca ara öğünlerde ceviz, badem, fındık gibi kuru yemişler ile taze ve kurutulmuş meyveler tüketerek kan şekerinizi dengeleyebilir, ana öğünlerde porsiyon kontrolü sağlayabilirsiniz. Besinlerden uzak durmak yerine, her besinden yeterli ve dengeli miktarda tüketmeye özen gösterebilirsiniz. Ancak hiçbir koşulda aşırıya kaçılmamalıdır." diye konuştu.

Besler, ramazan sonrası yeterli ve dengeli beslenilmemesi ve besin çeşitliliğinin sağlanmaması halinde başta sindirim sistemi sorunları olmak üzere, yüksek tansiyon, kan şekeri dengesinin bozulması gibi problemlerle karşılaşılabileceğini anlattı.

Yeterli günlük su ve sıvı tüketiminin, metabolizmanın ve sindirim sisteminin yeni beslenme düzenine adapte olması açısından son derece önemli olduğuna işaret eden Besler, "Bu nedenle günde en azından 1,5-2 (6-8 su bardağı) litre su içilmesi gerekir. Suyun yanı sıra sıvı olarak ayran, taze sıkılmış meyve suları veya az şekerli komposto gibi içecekleri de tercih edebilirsiniz. Aşırı miktarda kahve ve çay tüketmemeli eğer tüketiyorsanız su alımınızı artırmaya dikkat etmelisiniz." dedi.

- Bayram beslenmesi

Prof. Dr. Tanju Besler, bayram dışında da sofrada her zaman farklı besin gruplarına yer vermek gerektiğinin altını çizerek, şöyle devam etti:

"Gün boyunca yapacağınız ziyaretleri de dikkate alarak öğünlerinizi dengeli bir şekilde dağıtmalısınız. Güne yumurta, peynir, süt, yoğurt gibi protein kaynaklarının yanında tam tahıllı ekmek, zeytin, yeşillikler, söğüş ve tuzsuz sebzeler tüketerek başlayabilirsiniz. Ayrıca yoğurt, meyve, yulaf, müsli ve kuruyemiş gibi seçenekleri ara öğünlerinizde tercih edebilirsiniz. Gün içinde sofranızda posa içeriği zengin marul, kıvırcık, semizotu, domates, havuç, taze biber, maydanoz, dereotu, salatalık, turp, karalahana, kereviz, kereviz sapından hazırlanmış salatalar, baklagiller, tam tahıllar, yoğurt, ayran, kefir gibi besinlere yer verebilirsiniz. Ağır şerbetli tatlılar yerine dondurmalı, sütlü veya meyveli tatlıları tüketebilirsiniz. Kızartma, hamur işi, yağ ve tuz içeriği yüksek besinleri aşırı miktarda tüketmemeye çalışabilirsiniz."

Besin hazırlama, pişirme ve saklama yöntemlerinde dikkat edilecek noktalara değinen Besler, yağlı, şekerli, hamurlu ve kızartılmış besinleri fazla tüketmenin sindirim sisteminde hazımsızlık, reflü gibi sorunlara neden olabildiğini ve olanları tetikleyebildiğini belirtti.

Besler, porsiyonları olabildiğince küçük tutup, söz konusu besinlerin dengeli miktarda tüketebileceğini vurgulayarak, "Ayrıca yemekler hızlı yenmemeli, yavaş ve iyice çiğnenmeli. Yemek esnasında da mümkünse su içilmeli. Yemeklerin pişirilmesinde mümkün olduğunca haşlama, fırın ve ızgara sistemlerinden yararlanmalı. Kızartma, direkt ateş karşısında-mangal gibi pişirme yöntemleri daha az kullanılmalı. Ayrıca kişisel ve çevre temizliğine de çok dikkat edilmeli. Özellikle tavuk, balık, kurubaklagil yemekleriyle sütlü tatlıların pişirildikten sonra uygun ortamlarda (buzdolabı koşullarında) bekletilmesi olası gıda zehirlenmelerini de azaltacaktır." diye konuştu.

Yorumlar