Osmanlı'yı denizler hakimi yapan Kaptanıderya: Barbaros

- İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İdris Bostan: - "Kanuni devrinin iki büyük siyaset yapıcısı, iki devlet adamı vardır. Biri Veziriazam İbrahim Paşa, diğeri de vezir, Kaptanıderya Barbaros Hayreddin Paşa'dır" - "1538 yılında Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasını Preveze'de mağlup ediyor. Preveze'den sonra uzun bir dönem Osmanlı'nın karşısına güç getirecek bir ordu çıkmıyor. Ta ki İnebahtı savaşına kadar. Preveze, Avrupa nezdinde en önemli zaferdir. Preveze ile Avrupalılar, 'Osmanlı asla yenilemez.' anlayışına kapıldı" - "Cezayirliler bugün de Barbaros'u Cezayir'in sultanı olarak görürler. Barbaros olmasa belki de bugün Cezayir diye bir yer ve bağımsız Cezayir halkı olmazdı. Varlıklarını önce Barbaros kardeşlere ve Osmanlı'ya borçludurlar. Barbaros Hayreddin Paşa orayı bir Osmanlı şehrine çevirmiştir"

Google Haberlere Abone ol
Osmanlı'yı denizler hakimi yapan Kaptanıderya: Barbaros

İSTANBUL (AA) - MÜCAHİT TÜRETKEN - İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İdris Bostan, Barbaros Hayreddin Paşa'nın yaşadığı devirde dünya çapında politika üreten bir asker olduğunu belirterek, "Kanuni devrinin iki büyük siyaset yapıcısı, iki devlet adamı vardır. Biri Veziriazam İbrahim Paşa, diğeri de vezir, Kaptanıderya Barbaros Hayreddin Paşa'dır." dedi.

Bostan, Barbaros Hayreddin Paşa'nın Midilli adasında dünyaya geldiğini ve Osmanlı Devletinde 2. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve özellikle Kanuni Sultan Süleyman devirlerinde etkili olduğunu söyledi.

Asıl adı Hızır olan Hayreddin Paşa'nın kardeşi Oruç Reis'le birlikte önceleri Rodos Şövalyelerine karşı verdikleri mücadele dolayısıyla haklı bir üne kavuştuklarını ifade eden Bostan, Barbaros unvanına önce Oruç Reis'in sahip olduğunu, onun ölümünün ardından bu unvanın bütün Akdeniz dünyasında Hayreddin Paşa için kullanıldığını dile getirdi.

Osmanlıların, denizciler ve devlet donanması ile o dönemde Ege'de Rodos Şövalyelerine karşı mücadele ettiğini bildiren Bostan, Saruhan Sancağı'nda görevli olan şehzade Korkut'un Oruç Reis’i desteklediğini, onun için kadırga inşa ederek denizlere açılmasını istediğini aktardı.

- "Endülüs Müslümanlarına yardım ediyorlar"

Yavuz Sultan Selim'in tahta çıkmasından sonra rakibi olarak gördüğü şehzade Korkut'u ve onunla birlikte yer alanları takibe aldığını ifade eden Bostan, Oruç ve Hızır Reislerin Akdeniz'e açılarak ticaret yaptığını kaydetti.

Bu dönemde Endülüs Müslümanlarının, İspanya’daki Katolik Krallığının baskısı altında bulunduğunu kaydeden Bostan, "1492'de Endülüs Emevi Devleti yıkılınca Osmanlılardan yardım isteniyor. Müslümanların bir kısmı kaçarak Kuzey Afrika'ya geçiyor, büyük kısmı da orada kalarak mücadele etmeye çalışıyor. Osmanlılar ve onların emrindeki Barbaros kardeşler de Endülüs Müslümanlarına yardım ediyor. Sonrasında Barbaros kardeşler, 1510'larda Cezayir ve çevresine giderek, Kemal ve Piri Reis'in yaptığı gibi bölgede faaliyet gösterip tutunmaya çalışıyorlar. Bütün Hristiyan dünyası onları mücadelelerinden dolayı tanıyor. Oruç Reis burada İspanyollara karşı yaptıkları savaşlardan birinde hayatını kaybedince Hızır Reis başa geçiyor." diye konuştu.

Bostan, Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim'in 1519’da Hızır Reis'i İstanbul’a davet ettiğini ama Cezayirlilerin onu bırakmak istememesi ve İspanya’ya karşı bölgeyi korumasını talep eden bir mektup göndermeleri üzerine orada kalmasına razı olduğunu söyledi.

Barbaros'un etrafındaki leventlerin sayısını artırıp filolarını da büyüterek Avrupa'nın dikkatini çektiğine işaret eden Bostan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Barbaros, Akdeniz'de gezen bütün Hristiyan gemilerine ya da sahillerine akın yapıp yağmalıyor. Kuzey Afrika'da önemli bir egemenlik kuruyor. Bu arada Tunuslular da mücadele ediyor. Kanuni Sultan Süleyman padişah olunca Akdeniz'e yeniden bir düzen vermek amacıyla ve Barbaros'un denizcilik bilgisinden istifade etmek için 1533’de İstanbul'a davet ediyor. Barbaros o döneme kadar reis, emir ve bey olarak tanınıyor. İstanbul'da Kanuni Sultan Süleyman ile divanda uzun bir görüşme yapıyor. Bununla ilgili bir minyatür var kayıtlarda. Orada, Kanuni'ye Akdeniz'de nasıl bir mücadele yapılması, devletler arası ilişkilerde izlenecek politikalar konusunda fikirlerini paylaşıyor. Kanuni, Barbaros'u o sırada Irakeyn seferi hazırlıkları için Halep'te bulunan ve tayin işlerinden sorumlu olan veziriazam İbrahim Paşa'nın yanına gönderiyor. Veziriazam İbrahim Paşa, 1534 Şubat’ında Kanuni’nin isteği ile Barbaros'u Akdeniz'de denizlerden sorumlu beylerbeyi yapıyor. Daha önce bey iken bu tayinle paşa olmuştur. İstanbul'a döner dönmez de Kanuni onu vezir yapıyor ve divan toplantılarına iştirak ediyor."

Bostan, Barbaros'un Türkçe yanında Arapça, İtalyanca, Rumca, İspanyolca ve Fransızca dillerine hakim, Akdeniz'in politikalarını oluşturan bir komutan olmasının yanı sıra, gemi inşa mühendisi olduğunu da vurguladı.

- "Preveze ile Avrupalılar 'Osmanlı asla yenilemez.' anlayışına kapıldı"

Barbaros'un Cezayir'de olduğu dönemde dönemin en ileri teknolojilerini kullanarak ince, uzun manevra kabiliyeti yüksek kadırga denilen savaş gemileri imal ettiğini, vezir olduktan sonra da İstanbul'daki Tersâne-i Âmire’de da çalışmalarını sürdürdüğünü dile getiren Bostan, şöyle devam etti:

"Barbaros,1534 senesinin kış ve baharını gemi inşasıyla geçiriyor. Yaza girerken 100 gemiden oluşan donanmasıyla Akdeniz'e açılıyor. İspanya baskısı altındaki Tunus’a gidiyor. Daha önce Malta'ya sürülen Rodos Şövalyeleri ile mücadele ediyor. Bu dönemde İspanya ve Fransa, Barbaros'u yanına çekmek için çeşitli tekliflerde bulunuyor. Ancak o devletinin ve milletinin hizmetinde kalıyor. 1538 yılında Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasını Preveze'de mağlup ediyor. O sırada Kanuni Sultan Süleyman da kara ordusuyla Boğdan'da Bender kalesini fethediyor, bir başka donanma Hadım Süleyman Paşa komutasında Kızıldeniz’den hareket ederek, Portekiz’e karşı Hindistan’a sefer düzenliyordu. Aynı sene içinde üç büyük ordu ve donanma seferber etmek için imparatorluğun eriştiği gücü ve sahip olduğu vizyonu görmek gerekir. Preveze'den sonra uzun bir dönem Osmanlı'nın karşısına güç getirecek bir ordu çıkmıyor. Ta ki İnebahtı savaşına kadar. Preveze Avrupa nezdinde en önemli zaferdir. Preveze ile Avrupalılar, 'Osmanlı asla yenilemez.' anlayışına kapıldı. Osmanlı'yı aslında büyük yapan denizlerdeki zaferlerdir. Her sene 100'den fazla yeni gemiyi Akdeniz'e çıkartıyordu. Bu yüzden başka devletler Osmanlı'nın gücüne erişemiyor ve egemenliğini kabul ediyordu."

Barbaros Hayreddin Paşa'nın donanma komutanlığı, savaşlar, kurduğu ilişkiler ve yaptığı faaliyetlerle Akdeniz Dünyası’nda haklı bir şöhreti bulunduğunu bildiren Bostan, bütün Avrupa devletlerinin Barbaros'a gıpta ile baktığını söyledi.

Barbaros, komutasındaki Osmanlı deniz gücüyle Akdeniz'de tartışmasız bir egemenlik kurduğunu vurgulayan Bostan, şunları kaydetti:

"İspanya Krallığı, Fransa üzerine hareket düzenleyip Fransa'ya ait bazı yerlere el koydu. Fransa Kralı Fransuva (I. François) da bu arada Alman İmparatoru ve İspanya kralı olan V. Karlos’a 1525’te esir düştüğü için, annesi Kanuni'den yardım istedi. Kanuni'nin girişimi ile Fransuva serbest bırakıldı. Bu tarihten sonra Fransa, adeta Osmanlı himayesini kabul etti. Daha sonra 1543'te Polin adlı Fransız elçisi Edirne'ye gelip Nice şehri ve ele geçirilen yerler için İspanya’ya karşı yardım istedi. Barbaros Hayreddin Paşa, harekete geçerek hazırladığı güçlü donanması ile bölgedeki İspanyol varlığını püskürttü. Osmanlı donanması Ceneviz'i de tehdit ederek Nice'i terk etmelerini sağladı. Bu arada Barbaros, 8 ay Tolon limanında demirledi. Burası adeta bir Osmanlı üssü haline geldi. Binlerce asker buraya yayılınca Fransa karışıyor ve Paris Belediye Başkanı, Osmanlı ordusunun ayrılmasını istiyor. Ancak kral aradaki antlaşma gereği Barbaros'un tarafında yer alarak belediye başkanını görevden alıyor. O dönemlerde Venedik Doçu da İspanya ile olan dostluğuna son verip Osmanlı'nın talebi ile Fransa ile dost oluyor."

Barbaros Hayreddin Paşa'nın adeta deniz üssü haline getirdiği Cezayir'de çok sevildiğini dile getiren Bostan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Cezayirliler böylece yüzlerce yıl hem kendilerini hem Akdeniz’i korumuştur. Cezayirliler bugün de Barbaros'u Cezayir'in sultanı olarak görürler. Barbaros olmasa belki de bugün Cezayir diye bir yer ve bağımsız Cezayir halkı olmazdı. Varlıklarını önce Barbaros kardeşlere ve Osmanlı'ya borçludurlar. Barbaros Hayreddin Paşa orayı bir Osmanlı şehrine çevirmiştir. 1519'da yaptırdığı caminin kitabesine kendisinin Allah yolunda bir mücahid olduğunu, babasının adının Yakub et-Türki olduğunu belirtmiştir. Barbaros Hayreddin Paşa, dünya çapında siyaset yapıp politika üreten az sayıda denizci-devlet adamı kimliğine sahip bir askerdir. Bir beylerbeyi, vezirdir aynı zamanda. Barbaros, standart Osmanlı eğitiminden geçmediği halde denizlerde yaşadıkları sayesinde bizzat hayatı tecrübe ederek yetişmiş olması onun ne kadar yetenekli olduğunu göstermiştir. Kanuni devrinin iki büyük siyaset yapıcısı iki devlet adamı vardır. Biri Veziriazam İbrahim Paşa, diğeri de vezir, Kaptanıderya Barbaros Hayreddin Paşa'dır. O, Cezayir Sultanı olarak ünü mağripten maşrıka (doğudan batıya) kadar yayılmış bir deniz gazisidir ve aynı zamanda gemi mimar ve mühendisi kimliği ile kurduğu donanmalar sayesinde de 'Cezayir-i Bahr-i Sefid'in mirmiran-ı biharı' unvanıyla bütün Osmanlı denizcilerinin piri kabul edilmiştir."






Yorumlar