Osmanlı'da ezoterik gizli örgütler hangileridir?

Teşkilat-ı Mahsusa bu örgütlerden biriydi. Osmanlı devletinden önce de Selçukluları yıpratmak için Tapınakçılar, Haşhaşiler gibi örgütler kurulmuştu. Onlar da benzer faaliyetler içinde bulunmuşlardır.

Google Haberlere Abone ol
Osmanlı'da ezoterik gizli örgütler hangileridir?

Osmanlı İmparatorluğu döneminde birçok ezoterik yani gizli örgüt bulunuyordu. İmparatorluğu yıpratmak, bölmek, parçalamak hatta yok etmek için çalışan ezoterik örgütlerin birçoğu batılı güçler tarafından destekleniyordu. Varlıklarını hala sürdürdükleri bilinen bazı örgütlerin Osmanlı'nın yıkılması için yaptığı faaliyetler imparatorluk tarafından da biliniyordu. İşte bu tür faaliyetlere karşı bazen karşı faaliyetler yürüten örgütler kurulmuştur. Örneğin Teşkilat-ı Mahsusa bu örgütlerden biriydi. Osmanlı devletinden önce de Selçukluları yıpratmak için Tapınakçılar, Haşhaşiler gibi örgütler kurulmuştu. Onlar da benzer faaliyetler içinde bulunmuşlardır.

Tarih boyunca dünya üzerinde gizli örgütler ve yapılanmalar faaliyet göstermiştir. Devletlerin, imparatorlukların ve krallıkların içinde her zaman gizli, ezoterik örgütler olmuştur. Özellikle tarihte Haşhaşiler, Tapınakçılar, Calvakiler gibi karanlık örgütler hala gizemini koruyan en büyük örgütlerdir. Haşhaşilerden sonra yeryüzünün en karanlık örgütü olarak bilinen Tapınakçılar, Masonlar, İlluminati gibi örgütlerin bazıları ise hala dünya genelinde bazı ülkelerde aktif bir şekilde faaliyet gösteriyor. Bazıları dini, bazıları siyasi amaçlarla kurulan bu örgütlerin birçoğu genellikle düşman devletler tarafından desteklenmiş, karanlık işlerle uğraşan krallıklar tarafından beslenmiştir. Osmanlı'daki gizli ezoterik örgütler Batılı devletler tarafından her zaman desteklenmiştir. Örneğin, Tapınakçıların yıllarca Osmanlı devletinde faaliyet gösterdiği, İlluminati ve Masonlar gibi örgütlerin ise Türkiye Cumhuriyeti döneminde de çeşitil yıkıcı faaliyetlerde bulundukları biliniyor. 

Osmanlı'daki gizli örgütler genellikle imparatorluğu yıpratmaya, İslam dininin yayılmasını engellemeye, imparatorluğu parçalamaya yönelik faaliyetlerde bulunmuştur. Özellikle İmparatorluğun son yüzyılında mantar gibi biten gizli ezoterik örgütlerin sayısı tam olarak bilinmese de çok sayıda gizli örgüt olduğu biliniyor. İşte bazıları Osmanlı devletinde de faaliyet gösteren dünyanın en karanlık gizli ezoterik örgütlerinden bazıları:

TÖTON ŞÖVALYELERİ

Fransız ağırlıklı Tapınak Şövalyeleri'nin Almanya'daki benzeri. 12. yüzyılda kurulmuştur. Tapınakçılar, krallık, kilise ve aristokrasi işbirliğiyle 14. yüzyılda ortadan kaldırıldıysa da Tötonlar günümüzde sembolik olarak halen aktiftir. Nazi Lideri Hitler'in esin kaynaklarından birinin Tötonlar olduğu söylenir.

GÜL HAÇLILARI ÖRGÜTÜ KİMDİR, NE ZAMAN KURULDU?

16. yüzyılda Avrupa'da kurulmuş ezoterik örgüt. Adı, gül ve haçtan oluşan en önemli simgelerinden türetilmiştir. Anglia"da bulunan "Societas Rosicruciana"nın üyesi olan Hargrave Jennings, bu rit ve gizemlerin temelde cinsel nitelikli olduklarını vurgulamak için elinden geleni yapmıştır... Gül-Haç felsefesinin dayanağının Tantrik seks olduğu konusunu sürekli işleyen Jennings, bir mason simgesi olan Süleyman Mührünün iç içe geçmiş erkek ve kadın üçgenler biçiminde yaşamı simgelediğini açıklıkla belirtmiştir.

Kurucusu Christian Rosenkreuz olarak bilinmektedir.Fakat bazıları örgütün eski Mısır'da filizlendiğini ve Platon, İsa ve İskenderiyeli Philo gibi, sıra dışı din ve felsefe önderlerinin de örgüte üye olduklarını ileri sürerler. Ancak, örgütün tarihini 16. yüzyıldan daha eskiye dayandıracak hiçbir kanıt mevcut değildir.

Örgüt 1630'da Malineler konseyi tarafından sihirbazlık ve dinsel sapkınlık suçlamasıyla kapatılmıştır.

MASONLAR NEDİR, NE ZAMAN KURULDU?

Yer yüzündeki en etkili ve en karanlık örgütlerden biri olarak bilinen Masonlar, resmi olarak 17. yüzyılda İngiltere'de kuruldu. Ancak kökeni Tapınak Şövalyeleri'ne, hatta Milattan Önce 960 yıllarında Kudüs'te Süleyman Tapınağı'nı inşa ettiği söylenen Hiram Usta'ya kadar gittiği belirtiliyor. Bu ezoterik, inisiyatik tarikat/örgüt, ABD, Avrupa ve Ortadoğu'nun birçok ülkesinde dinler üstü küresel bir yapıya sahip olarak etkisini hala sürdürüyor.

‘Mason’ kelimesi taş ustası anlamına gelir. Başlangıçta mason loncaları gerçekten masonlardan, yani taş ustalarından oluşmaktaydı fakat daha sonra nedeni bilinmeyen bir şekilde, taş ustası olmayan bir kaç kişi bu loncalara girdi ve bu akımla birlikte oluşan yeni gruba ‘Hür ve kabul edilmiş mason’ (free mason) dendi.

Masonluk, başlangıcının resmi olarak 16'ncı yüzyılın sonu ve 17'nci yüzyılın başlarına dayandığı düşünülen bir çeşit ‘Kardeşlik’ organizasyonudur. Dünyanın birçok ülkesinde beş milyon üyesi bulunmaktadır. Sadece İngiltere, İskoçya ve İrlanda’da 480 bin, Amerika Birleşik Devletleri’nde ise 2 milyona yakın üyesi bulunmaktadır. Tarihte ve günümüzde legal sistemlerde önemli yerlerde politik adamları ve bağlantıları bulunmaktadır.

Masonlar için sır ve gizliliğin bir gereği olan sembolizm çok büyük önem taşır. Masonlukta semboller, Masonik ilkeleri daha iyi anlatmak, ritüellerin içerdiği aşamaları ve öğütleri belleklere iyice yerleştirmek bunların uzun ömürlü olmalarını sağlamak için kullanılırlar. Masonlukta sır olarak nitelendirilen şeylerin başında Masonik işaretler, sözcükler ve simgelere verilen anlamlar gelir.

İLLUMİNATİ ÖRGÜTÜ KİMDİR, NE ZAMAN KURULDU?

Dünyanın en karanlık ve ezoterik örgütlerinden biri olarak bilinen İlluminati örgütü, 1776'da Almanya'da kuruldu. Hareket 1 Mayıs 1776 yılında Ingolstad'ta (Yukarı Bavyera), Ingolstadt Üniversitesi kilise hukuku profesörlerinden biri olan filozof Adam Weishaupt tarafından beş kişiyle kurmuştur. 'Aydınlanma Çağı'nda Almanya'da kurulan bir gizli cemiyet olan İlluminati örgütü, geçmişte Goethe ve Herder gibi yazarların da üye olduğu bir örgüt olarak bilinir. 

Topluluğun kuruluş amacı cehaletle, baskıcılıkla ve kilisenin dogmalarıyla mücadele etmekti. Her ne kadar asıl amaç, aydınlanarak dinsel dogmalardan uzak, hür düşünceyi ve Newtoncu pozitif bilimin önünü açmak idiyse de, daha sonraları gizli siyasi amaçları olduğu öne sürüldü. İlluminati dünya siyaset tarihinin belki de zaman içerisinde üzerine en fazla komplo teorisi üretilmiş topluluğu halini almıştır. Günümüzdeki öne sürülen amacı ise; halk kitlelerinin karar verme yetisini kontrol altında tutmak, dünya liderlerini ve ekonomiyi istediği şekilde yönlendirmektir.

ALTIN ŞAFAK HERMETİK CEMİYETİ

1888'de İngiltere'de kurulan inisiyatik cemiyet. Üyeleri arasında okültist İngiliz yazar Aleister Crowley de bulunuyordu.

ORDO TEMPLİ ORIENTIS

19. Yüzyılın başında kurulmuş bir kardeşlik örgütü. Crowley bu örgüte de üye idi.

KURU KAFA VE KEMİKLER CEMİYETİ 

19. yüzyılda ABD Yale Üniversitesi bünyesinde kurulan bir kardeşlik örgütü.

1832 yılında William Huntington Russell ve Alphonso Taft tarafından Yale Üniversitesi'nde Society of Skull and Bones ismi ile kurulan, gizli yapısı ile üye profilinin yüksek seviyesi sebebiyle o yıllardan beri sayısız komplo teorisine karıştırılmış olan öğrenci topluluğu. Amacı ise, yenidünya düzenini gerçekleştirmektir. Topluluğun üye listesi, üniversite yönetimi de dahil olmak üzere, tüm halka açılabilecek yerlerden gizli tutulur.

Mezar adı verilen S&B’nin merkezi  eski Yale kampüsüdür.Skull and Bones'a üye olabilmek için, Yale Üniversitesi'nde son sınıf lisans öğrencisi olmak gerekir. Pledge adı verilen adaylar, üçüncü sınıftayken Skull and Bones üyeleri tarafından belirlenir ve aday oldukları, bir sene boyunca izlenecekleri ve uygun görülürlerse bir sene sonra üyeliğe kabul edilecekleri kendilerine söylenir. Uygun görülen adaylar ise bu bir senelik izlemenin ardından, son sınıfta iken üyeliğe alınırlar.

Üye olmayanların giremediği ve herhangi bir pencere bulunmayan binalarına, 1960'lı yıllarda iki Yale öğrencisi, ormanda buldukları bir gizli geçit vasıtasıyla gizlice ve şans eseri girmeyi başarmışlar ve gördüklerini anlatmışlardı. Tamamıyla ezoterik bir yapıya sahip olduğunu söyledikleri binada, çeşitli mabetler ve ritüelik malzemeler yer aldığını; üst katta bulunan büyükçe bir mezar resminde ise yan yana duran üç kuru  kafanın yanında bir taç, bir asa ve bir kalem bulunduğunu öne sürmüşlerdi. Altında yazan yazıda ise Almanca olarak; "Kim Kral, Kim Prens, Kim Dilenci? Ölüm Karşısında Hepsi Eşit" ibaresi, topluluğun ezoterik ve felsefi yapısını tüm dünyanın gözleri önüne sermiş, topluluğa yönelik yapılan sert eleştiriler, bunun ardından, büyük ölçüde kesilmişti.

Birçok ABD başkanının ve Dünya’nın en zenginlerinin içerisinde bulunduğu örgüt, bünyesinde ki üyeleri daha iyi makamlara yerleştirmesi ile de biliniyor.

THULE ÖRGÜTÜ

1918'de Almanya'da kurulan, Naziler'in ilham kaynağı milliyetçi örgüt.

1912 yılında Rudolf Von Serbottendorff tarafından kurulmuş ezoterik bir örgüttür. Hitler’in bu örgüt sayesinde yükseldiği söylentiler arasındadır.

Thule örgütü'nün sembolü, çift boynuzlu Viking miğferidir. Kökleri, kayıp kıta “mu” uygarlığına dayanan bu öğretinin temel taşları, insan psikolojisinin bilinmeyen yanları ve zaman boyutları idi. Amaçları, “zamanda insan ve taşıt naklini” gerçekleştirerek, Dünya'nın kaderini değiştirip üstün bir ırk meydana getirmek ve “üst zekalılarla” diyaloğa geçmekti. 

Nazi partisinin 7 kurucusundan biri olan Dietrich Eckardt, Thule tarikatının temel ifadesini şöyle açıklıyordu;

"Thule'nin tüm sırları, eski kayıp bir uygarlığa dayanır. insanoğlu ile dış zekalar' arasında bulunan bazı aracı varlıklar, bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadırlar. Bu güç kaynağı Almancayı dünyaya egemen kılacaktır. Yine bu güç kaynağı, geleceğin üstün insanının ortaya çıkmasını ve insan türünün değişimini sağlayacaktır. "

Thule örgütü'nün merkezi, birinci dünya savaşı'ndan sonra, İstanbul'a taşınmıştır. örgütün başkanı, hitler tarafından İstanbul'a gönderilen, ancak daha sonra İstanbul'da intihar süsü verilerek öldürülmüş olan (Türk literatüründe “Gizli Müslüman Baron” diye anılan), “Baron Rudolf von Sebottendorff” (diğer adıyla, “Rudolf Glauer”)dir. araştırmacı yazar Jason Bishop, Baron Sebottendorff'un, İslam mistizmi ve Süfizmini tüm ayrıntıları ile çok iyi bilen ve tarikatlarla doğrudan teması olan bir kişi olduğunu belirtmektedir.

BILDERBERG ÖRGÜTÜ

Siyaset, ekonomi, medya ve akademi dünyasının önde gelenlerinin bir araya geldiği gizli toplantıları tertipleyen kulüp.

TRILATERAL KOMİSYON

Küresel sermayenin başat temsilcilerinden Rockefeller ailesinden David Rockefeller, ABD'nin 39. Başkanı Jimmy Carter ve siyaset bilimci Zbigniew Brzezinski tarafından kurulan örgüt.

ABD'de yeşertilen Yeni Dünya Düzenini tüm dünyaya yani Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya’ya daha iyi yayabilmek için oluşturulmuş ve 1973'te David Rockefeller, Henry Kissenger ve Zbigniew Brzezinski tarafından kurulmuş gizli bir örgüttür.

Masonik sistemin yeni bir uyarlaması olan Komisyon, ilk olarak Carter hükümetinde büyük güce ulaştı. Hükümette, Carter'ın kendisi de dahil 20 önemli kişi Komisyon'a üye idi. Komisyonun diğer üyeleri önde gelen finansörler, sanayiciler ve akademi uzmanlarıydı. Carter'ı izleyen hükümetlerde de Trilateral'ın etkisi sürdü; Bush ve Clinton birer Trilateral üyesiydiler.

Brzezinski, 1973-1976 arasında başkanlığını yapmıştır. Tarikatın simgesi şu şekildedir: Bir kürenin üç yanından üç üçgen uzayarak kürenin ortasında buluşurlar ama birleşmemişlerdir. Bunları birleştirdiğiniz taktirde tek bir büyük üçgen meydana çıkar. Her bir üçgen trilateralin üç bölgesini simgeler. Üçgenler muhtemelen piramidi simgelemektedir. Büyük üçgen de büyük piramittir. Büyük piramidin birleşmemiş olması, tek dünya devletinin henüz kurulmamış olduğunu gösteriyor olabilir.

BOHEMIAN KULÜBÜ

19. Yüzyılda San Francisco'da kurulmuş ABD örgütü. Batı yakası elitlerinin ve küresel sermayenin kulübü olarak bilinir.

1872 de kurulmuş bir örgüttür. ABD’nin batı yakasındaki elitleri bu topluluğun üyesidir. Cumhuriyetçi başkan ve başkan adaylarının tümü bu topluluğun üyesidir.

Faaliyetleri son derece gizli olan topluluğun özel vadisine giriş ABD devlet güçleri tarafından engellenmektedir. Merkezdeki çiftlik aynı anda yüzlerce kişinin hafta sonu toplantılarına katılabileceği niteliktedir. ABD’nin hemen her eyaletinde tapınakları vardır. Sembolleri baykuştur. Ritüellerde baykuşa hitap edilir ve bir simge olarak baykuş motifi kullanılır.

Bohemian Grove hem çok zengin hem de en kilit noktalardaki elitlerin oluşturduğu daha üst ve çok daha gizli bir seçkin kulübüdür. Bine yakın ABD’li elit insan sürekli olarak hafta sonu California’da veya diğer eyaletlerdeki çiftliklerde toplanıp törenler yapıyorlar ve gizli ritüeller uygulanıyor.

MOLLY MAGUIRES ÖRGÜTÜ

ABD'de Pensilvanya'da etkin olmuş bir gizli İrlandalı işçi örgütü. 19. yüzyılda kurulmuş ve pek çok suç olayına karışmıştır.

KU KLUX KLAN ÖRGÜTÜ

24 Aralık 1865 ABD'de Tennessee'de kurulan siyahi karşıtı ırkçı gizli örgüttür. Kurucuları; Büyük Büyücü olarak bilinen Nathan Bedford Forrest, Yüzbaşı
John C. Lester, Binbaşı James R. Crowe, John D. Kennedy, Calvin Jones, Richard R. Reed, Frank O. McCord'dır.

Ku Klux Klan örgütü Amerikan İç Savaşı sonrasında siyahilerin kazanmaya başladığı haklara, özgürlüklere ve siyah ırk-beyaz ırk eşitliğine karşı çıkmıştır. Amaçlarına ulaşmak için şiddet ve teröre başvurmuşlardır. Örgüt iki defa dağılmasına rağmen 1950 ve 1960'larda tekrar canlanmıştır. Günümüzde bazı bölgelerde sadece yerel bazda faaliyet göstermektedir.

TAPINAK ŞOVALYELERİ - TAPINAKÇILAR

Fransız Soylusu Hugues de Payen tarafından 1119 civarında Kudüs'te Hristiyan hacıları korumak için 9 şövalyeden oluşan bir grup kuruldu. Katolik Kilisesi tarafından resmi olarak 1129 yılında tanınan tarikat kısa zamanda güçlenmiştir. En güçlü zamanlarında askerî varlıkları 20.000'i bulmuştur, fakat bunların sadece %10'u tarikata bağlı şövalyelerdir. Tarikatın ömrü neredeyse Haçlı Seferleri'yle eş olmuştur. Beyaz renkteki eşyaları üzerindeki kırmızı haçlarıyla Tapınak Şövalyeleri zamanlarının en korkulan savaşçılarından olmuşlardır.

Tarikat hiyerarşik bir yapılanma içerisinde bulunmuştur. Tarikatında başında her zaman Fransız asıllı bir şövalye bulunmuş ve Avrupa'nın belirli şehirlerinde ve ülkelerinde bu başkana bağlı birer temsilci ve temsilcilere bağlı daha küçük gruplar şeklinde örgütlenmişlerdir.

1307 yılında tarikatın başındaki isim olan Jacques de Molay, tarikatı Hospitalierlerle birleştirmek istedi fakat bir anlaşmaya varamadılar. Papa, Fransa Kralı IV. Filip'in baskısıyla tarikatı aforoz etti ve tarikat üyeleri tutuklanarak işkence altında kabule zorlandıkları suçlamalardan dolayı idam edildiler.

TEŞKİLÂT-I MAHSÛSA NEDİR?

XIX. yüzyıl sonlarında, Osmanlı Devleti'ne karşı ayrılıkçı hareketlerin yoğunluk kazanması ve isyanların gelişmesi, istihbarat ve espiyonaj çabalarını da artırdı.

Balkan Savaşı (1912-1913)'nın sonuna kadar, Osmanlı Devleti'nde geniş olarak istihbarat yapan gizli bir teşkilata rastlanılmaz. Balkan Savaşı'nın getirdiği kötü sonuçlardan sonra Osmanlı gibi üç kıtaya hükmetmiş, çeşitli ırk ve mezhepte milletleri idare etmiş bir devlet için gizli modern bir istihbarat teşkilatına mutlak suretle ihtiyaç olduğu artık anlaşılır. Böyle bir teşkilata sahip olma zaruretini düşünen Harbiye Nazırı Enver Paşa oldu.

TEŞKİLAT-I MAHSUSA'NIN AMAÇLARI?

I.Dünya Savaşı'nda Teşkilat-ı Mahsusa'nın çeşitli faaliyetlerde bulunması amaçlanmıştır.

Yıkıcı faaliyetlere karşı mücadele etmek, imparatorluk içindeki ayrılıkçı ve milliyetçi grupların düşmanla ilişkilerini engellemek.

Teşkilat üyelerini, İngiltere ve Fransız sömürgelerine ve Osmanlı İmparatorluğu'nun düşman işgaline uğrayabilecek yerlerine yerleştirmek.

Rus-Ermeni işbirliği ve planlarını önlemek, Rusya'da Müslüman Türkleri ayaklandırmak

Çeşitli askeri harekatlar yapmak (baskın, sabotaj, düşman haberleşme hatlarının tahribi gibi..)

TEŞKİLAT-I MAHSUSA NERELERDE FAALİYET GÖSTERDİ?

Teşkilat 1914-1916 yılları arasında İspanya, Fas, Trablusgarp, Rusya, İran, Kafkas Cephesi'nde aktif faaliyetler gösterek bazı katkılarda bulundu. Trablusgarp ve Bingazi'de Teşkilat-ı Mahsusa: İtalya'nın Trablusgarp'ı işgali ile burada direniş örgütleri kurulmaya başladı. 1915'te İtalya ile Osmanlı arasında savaş devam ederken Enver Paşa bölgeye silah ve cephane yetiştirmeye, personel takviyesi yapmaya çalıştı. Bu amaçla Teşkilat-ı Mahsusa'nın sevkiyat memuru Hacı Kemal Bey'in ölmeden önce yapmakla meşgul olduğu işler bu durumu daha iyi ortaya koyar: Umur-i Şarkiye Müdüriyeti tarafından gönderilecek tüm mühimmatı ve diğer nesneleri teslim almak ve Polo (Adriyatik sahilinde) ambarında muhafaza etmek, İstanbul'a gidecek postayı deniz altına verecek, Afrika'dan gelecek postayı Viyana Ataşemiliterliği aracılığıyla İstanbul'a göndermek, İstanbul'dan Afrika gruplarına gidecek subaylar için Viyana'da bir pansiyonda yer ayırtmak ancak denizaltı hareketinden iki gün önce onları Polo'ya getirtmek.

30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi nedeniyle Teşkilat-ı Mahsusa'ya mensup Türk birliklerinin de buradan ayrılmasıyla birlikte büyük bir destekten yoksun kalan Libya'daki Müslümanlar dirençlerini kaybetti ve bu bölge Türklerin elinden kesin olarak çıktı.

Lübnan ve Suriye'de Teşkilat-ı Mahsusa: İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Arap ihtilalci faaliyetleriyle ilgilenmesi Trablusgarp Savaşı'ndan bile önce başladı. Osmanlı parlamentosundaki Arap mebuslarından bazılarının faaliyetleri nedeniyle İttihat Terakki Halep, Şam, Beyrut, Kahire, Kudüs, Derne ve Sana'da hücreler oluşturulmuş, Arap kökenli teşkilatçılar buralara gönderildi.

1914 yılının sonlarına kadar Suriye'de Mümtaz ve Eşref Bey idaresinde Teşkilat-ı Mahsusa hücreleri şeklinde örgütlenen Teşkilât-ı Mahsûsa üyeleri, bozguncu faaliyette bulunduklarından şüphelendikleri Osmanlı subayı hakkında dosya oluşturdu.

Teşkilat-ı Mahsusa 1914 yılında Fransız Konsolosluğuna el koyar. Fransız Konsolosluğu'nun basılmasından sonra ele geçirilen belgele incelendiğinde İstanbul'da Arap milliyetçiliği için mücadele eden bir gizli örgütün varlığı ortaya çıkar fakat hiçbir işlem yapılmaz. Çünkü Enver Paşa Arabistan'da görüşmeler devam ederken, İtilaf Devletleri'nin ne zaman nereye saldıracağı anlaşılıncaya kadar statükoyu değiştirecek hiçbir şey yapılmaması yolunda emir verilir.

Rusya'da Teşkilat-ı Mahsusa: İttihat ve Terakki I. Dünya Savaşı'nda seferberliğin ilan edilmesinden sonra Teşkilat-ı Mahsusa üyelerini çeşitli bölgelerde görevlendirdi. Bunlardan bazıları Erzurum'a gönderilen Bahattin Şakir ile Ömer Naci'dir.

Osmanlı ordusunda sınır taburunda Ermeniler de bulunmaktaydı. Bunlar doğu illerinden kaçan Ermenilerin Rusya'ya geçmelerine yardım ettikleri için daha içerideki taburlara nakli istenmişti.

TEŞKİLAT-I MAHSUSA'NIN ÜNLÜ ÜYELERİ KİMLERDİR?

Gerek İstiklal Savaşı'nda gerekse cumhuriyet sonrasında önemli roller oynayan Rauf Orbay, İstiklal Mahkemeleri'ne başkanlık eden Ali Çetinkaya, Cumhuriyet döneminin önemli isimlerinden Ali Fethi Okyar, TC'ye bakanlık ve başbakanlık yapan Dr. Refik Saydam, Atatürk'ün yaveri piyade subayı Rasuhi, THK Başkanlığı yapan Fuat Bulca, İstiklal Marşı'mızın yazarı ve Kurtuluş Savaşı'nın manevi dinamiklerinden Mehmet Akif Ersoy, Eşref, Salim Sami Kuşçubaşı, Çerkez Reşit ve Hüsrev Sam'da teşkilatta bulunuyordu.

Başlıca isimler şunlardı: Mustafa Kemal Paşa, Enver Paşa, Süleyman Askeri, Eşref Kuşçubaşı, Teğmen Yakup Cemil, Dr. Bahattin Şakir, Mithat Şükrü Bleda, Ohrili Eyüp Sabri Fuat Baalkan, İsmail Canbulat, Filibeli Hilmi Bey.

Philip H. Stoddard, Teşkilat-ı Mahsusa adlı çalışmasında 1916 yılında personel sayısı 30 bin kişiye ulaştığını söyler. Teşkilatçıların büyük bir kısmı ise uzmanlardan oluşuyordu. Örgütte doktorlar, mühendisler, gazeteciler, politikacılar ve subayların yanı sıra, sadakatlerinden kuşku duyulmayan kişiler de yer alıyor. Zengin kadrosuna sahip olmasına rağmen Türkçe ve yabancı dillerde yayınlanan kitaplarda Teşkilat-i Mahsusa'dan pek söz edilmemesi, söz edenlerin de yeterince bilgi vermemesi, Stoddard'a göre teşkilatın faaliyet alanı ve personel sayısını gizli tutmakla yükümlü olan Osmanlı devlet adamlarının bir taktik başarısıydı.

HAŞHAŞİLER KİMDİR, NE ZAMAN FAALİYET GÖSTERDİ?

Tarihin en karanlık örgütlerinden biri de Haşhaşiler'dir. Haklarında fazla bilgi olmamakla birlikte dünya terör literatürüne öncülük eden Haşhaşiler gençlik çağlarında araştırmacı olan ve hırslı bir kişiliğe sahip oluşu ile bilinen Hasan Sabbah tarafından 11. Yüzyıl dolaylarında (1090 yılı sonrasında) kuruldu.

Elbruz Dağı’nda Alamut Kalesi’ne yerleşerek Selçuklular’ın baskısından ve denetiminden uzak kalacaklarını düşünen Haşhaşiler güvenli bir ortamda mürit toplayıp bunları eğiterek rivayetlere göre Niza’ül-Mülk ile siyasi bir mücadeleye girdiler.“Suikastçı, kiralık katil” anlamına gelen “assasini, assissini, heyssisini” kelimelerinin Arapça kökeni olan “haşhaş” ismi ile anılan Haşhaşiler Hasan Sabbah’ın müritlerini uyuşturarak cennet vaadi ile kandırmasından dolayı birçok aşırı cesaret gerektiren olaya karışırlar.

Aslında Alamut Kalesi’nin arka bahçesi olan cennet birçok müridin tarikata katılması için cezbedici bir faktör olur. Fedailerinin ölmek için can attığı Haşhaşiler tarikatında herhangi bir tarikat üyesinin suikast sırasında yakalanmamış olması da dikkate değerdir, zira eğer süikast sırasında karşısındakini öldürdükten sonra yakalanma durumları söz konusu olursa zehirli hançer ile kendilerini öldürürlerdi.

Hasan Sabbah’ın rahatsızlanıp yatağa düşmesinden sonra yerine refakat eden Lemeser Komutanı Kiya Buzrug Ummid 14 yıl kadar süre Haşhaşileri yönetir ancak gelişen süreçte Haşhaşilere komuta eden kişilerin değişiklik göstermesi ve siyasi baskılara maruz kalmaları onları eski güçlerinden alıkoyar. Haçlı ve Moğol tehdidinin yanında Memlük Sultanı 1.Baybars'ın böyle bir tarikatten rahatsız olmasından dolayı Haşhaşilere karşı ataklar düzenlendi ve 1273 yılına gelindiğinde tüm kaleleri tek tek ellerinden alındı.

Bu dönemden sonra siyasi önemlerini kaybeden Haşhaşiler suikast düzenleme güçlerini de kaybettiler ve 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti'ne vergi vererek şiddet ve siyasetten uzak şekilde varlıklarını sürdürmeye çalıştılar. Uyuşturucu kullanıp müritleri ile geleneksel ritüellerine uyarak varlığını gözle görülmeyecek kadar seyrek şekilde devam ettiren Haşhaşiler 19. yüzyılda hem nicelik hem de nitelik bakımından önemsiz bir topluluk haline geldiler.

CAVLAKİLER ÖRGÜTÜ KİMDİR, NE ZAMAN KURULDU, NEREDE FAALİYET GÖSTERDİ?

Haşhaşilere karşı Anadolu'da 13. Yüzyılda kurulan bir örgüttür. Selçuklu Devleti tarafından Haşhaşilere karşı caydırıcı olmak için kullanılan Cavlakiler, Anadolu’da gizli örgütlerden biri olmakla birlikte tanınırlıkları Haşhaşiler ile olan mücadelelerinden kaynaklanıyor. Vücutlarındaki tüm kıl, tüy, sakal, bıyık ya da saçları kazımalarından dolayı dilimize “cascavlak” kelimesini de kazandıran Cavlakiler haklarında fazla bilginin olmadığı bilinir.

Sadece Cavlakilerin 9-13 yüzyılları arasında Anadolu’nun istikrarsız siyasi yapısından beslenerek özellikle dini bir görünüm üzerinden toplum içerisinde büyük suçlar işledikleri bilinmektedir. Haşhaşiler gibi Şiiliğin siyasi bir başkaldırı iddiası etrafında şekillenen aykırı duruşlarından dolayı mevcut siyasal otoriteler tarafından sürekli olarak hedef alınmışlar ve dağınık olarak varlıklarını sürdürmeye çalışmışlardır.

13. Yüzyıl kaynaklarına göre İbn’ül Hatip’in anlatımına göre kadınlara da fazla ilgi duymayan Cavlakiler sosyal hayat içerisinde bulunmazlardı ve müritleri de genelde dışlanmış bir sınıftan oluşurdu.

ARMENAKAN KOMİTESİ ÖRGÜTÜ KİMDİR, NE ZAMAN KURULDU?

Osmanlı Ermenileri içinde ayrılıkçı bir tarafın fikri önderliğini yapan Portakalyan tarafından eğitilen devrimci ruhlu Ermenilerden oluşan komite 1885 yılında Van’da kuruldu. Armenakan’ın kurucuları, Mıgırdiç Terlemezyan (Avetisyan), Grigor Ter­lemezyan, Ruben Şatavaryan, Grigor Adian, Grigor Acemyan, M.Bartutciyan, Gevord Hancıyan, Grigor Beozikyan ve Garegin Manukyan olmakla birlikte “kan dökmeden hürriyetin kazanılamayacağı” mottosu ile hareket etmekteydiler.

Armenekan Komitesi üyelerini sadece Ermenilerden seçiyor ve Ermenilerin mutlak özgürlüğü adına mücadelesinin toplu bir başkaldırı olduğunu düşünüyorlardı. Çoğunlukla Doğu Anadolu’da sıklaşan eylemlerde yerel güvenlik güçleri, zaptiyeler, polis teşkilatları ve Müslüman önde gelenleri hedef alınmış, aleni suikastler işlenmiştir. İlerleyen süreçte hükümetin aldığı tedbirlerle dağılma sürecine giren komite kendisinden sonra gelecek olan Hınçak, Taşnakya da Ramgavar komitesine katılarak eylemlerini devam ettirdiler.

HINÇAK KOMİTESİ ÖRGÜTÜ KİMDİR, NE ZAMAN KURULDU?

1887 yılında yine Portakalyan ve Armenia gazetesinin destekleri ile bir araya gelen Ermeni devrimcilerinin kurduğu Hınçak partisi, adını Ermenice’deki Çan kelimesinden alır. Uyanış anlamıyla da yorumlanabilecek olan örgüt silahlı mücadele ile büyük Ermenistan hayallerine ulaşabilmenin hayalleri içerisindedir. Karl Marx’ın fikirlerinden etkilenen örgüt tüzüğünü de bu doğrultuda şekillendirerek başta hükümet idareleri olmak üzere ülke içerisinde de gerek sivil gerekse bürokrat kesimlere ve güvenlik güçlerine karşı saldırılarda bulunmuştu.

İsviçre’de Armenia yazarlarından Avedis Nazarbekian, eşi Maro, Haraciyan ve Kafkasyalı bir grup öğrenci tarafından kurulan örgütün bir diğer önemli yanı da kurucularının Osmanlı sınırlarına hiç girmemiş olmakla birlikte Osmanlı’daki sorunlardan kendilerine politika üretmiş olmalarıydı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı’ya karşı düşman kuvvetleri safında militanları ile birlikte saf tutan çete binlerce masum Müslüman ve Ermeni’nin ölmesine sebebiyet verdi.

Ermeni Yazar Louise Nalbandian’a göre Hınçaklar’ın stratejisi şöyleydi; “Parti, Osmanlı hükümetini terörize etmek, onun saygınlığını aşağılamak ve devleti yıkma amacı güdüyordu. Hınçaklar, aynı zamanda Türk hükümet için çalışan ve kendi çıkarları için tehlikeli gördükleri Ermeni ve Türk unsurları ortadan kaldırmayı ve bütün bilgi sağlayıcı casusları da yok etmeyi amaçlıyordu. Büyük bir isyanın başlaması için sürekli teyakkuz halinde olan Hınçaklar asıl büyük başkaldırının yapılması için Osmanlı Devleti’nin büyük bir savaşa girmelerini bekliyorlardı.”

ERMENİ TAŞNAK ÖRGÜTÜ KİMDİR, NE ZAMAN KURULDU?

Ermenice’de Daşnaksütyün olarak dillendirilen ve Ermeni Devrimci Federasyonu anlamına gelen Taşnak komitesi 1890 yılında Tiflis’te Mikaelyan, Zoryan ve Simon Zavaryan tarafından kuruldu. Kuruluş amacı Osmanlı Devleti sınırları içerisinde belirlendiği üzere bir Ermeni Devleti kurmaktı. Hınçakların kendilerinden önceki Hınçakların Bağımsızlık ideallerine karşı seslendirdikleri söylem ise özgürlüktü. Genel itibari ile liberal ilkeleri benimseyen Taşnaklar, strateji bazında da kendilerinden önce kurulan Hınçakların ideoloji ile zaman kaybettiklerini düşünerek “daha az ideoloji, daha fazla eylem” prensibi ile faaliyete geçtiler. 2. Abdülhamit’e Yıldız Cami’sinde suikast, Osmanlı Bankası’na saldırı, 1909 Adana olaylarının başlaması ve Anadolu şehirlerinde yağma, suikast ve bombalama eylemleri gerçekleştirdiler. Taşnaklar hakkındaki daha ayrıntılı bilgiyi Rus General Mayewski’den alalım; “Ermeni çeteleri kimlerdir? Ermeni çetelerini Ermenilerin yaşadıkları yerlere bağımsızlık ya da özerklik getirmeye çalışan veya dinlerini savunanlar olduğunu sanmayınız. Bunların birçoğu birşey bilmeyen şehirli gençler olup ancak ünlü komitecilerin ateşli sözleri ile alevlenen fakat en ufak sorunu çözmekten aciz cahillerdir. Çünkü hareketleri ile Ermenileri felakete sürüklemişlerdir. 1895-1896 yılları arasında Müslümanlarla Ermenilerin arasını öyle bir açmışlardır ki bu düşmanlık hiçbir zaman giderilmez.”

EOKA TERÖR ÖRGÜTÜ KİMDİR, NE ZAMAN, NEREDE KURULDU?

Yunanca’da Kıbrıslı Milli Mücadele Örgütü olarak bilinen EOKA Kıbrıs Rumları tarafından Kıbrıs’ta kuruldu ve eylemlerini burada gerçekleştirdi. Georgios Grivas liderliğinde 1950 yılı dolaylarında kurulan örgüt adada garantör olan Birleşik Krallık’a karşı etkinlikler ile kendini gösterdi. Türklerin de adada yaşıyor olmasından dolayı self-determinasyon ilkesi istedikleri gibi uygulanmayan Kıbrıslı Rumlar BM’nin isteklerine olumlu yanıt vermemesi üzerine adada Türklere karşı saldırılara başladılar. Bu saldırılar bir yıldırma ya da tek taraflı bir ada yönetimine Türkleri mecbur etme amacı güdüyordu. Grivas yönlendirmesiyle 1958 yılından sonra Türklerin doğrudan hedef alınması adadaki asayiş ortamını bozdu. Sonrasında 1971 yılına gelindiğinde ise silahlı EOKA terör örgütü daha kararlı şekilde Türklere karşı saldırıya geçti. Kıbrıslı Rumların kısmen destek verdiği EOKA 15 Temmuz 1974’te adada dikta yönetimini ilan ettiğinde Türkiye Cumhuriyeti 20 Temmuz 1974 tarihinde başlattığı Kıbrıs Barış Harekatı ile EOKA’nın adadaki bütünlüğünü bozdu, bu süreçten sonra da EOKA terör örgütü dağıldı.

ASALA ÖRGÜTÜ KİMDİR, NE ZAMAN, NEREDE KURULDU?

Şimdi göreceğimiz örgüt ise Türkiye Cumhuriyeti döneminde kurulmuş, Türkiye'ye karşı faaliyetlerde bulunmuş Avrupa destekli bir Ermeni örgüt olan ASALA'dır. Bu örgüt Filistin Halk Cephesi'nin desteğiyle Lübnan'daki kamplarda kuruldu. İngilizce’de Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia (Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu)anlamına gelen ASALA 1973 ve 1985 yılları arasında büyük yoğunlukta aktif olan bir terör örgütüydü.

Agop Agopyan tarafından Marksist-Leninist çizgide ideolojisini belirleyen ASALA soğuk savaş döneminin asayişten uzak ortamında Dünya genelindeki Türk temsilciliklerini hedef alarak suikast girişimlerinde bulundu. ABD dahil birçok ülkenin terör listesinde bulunan ASALA Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin yardımı ile Lübnan iç savaşı sırasında Beyrut’ta kuruldu.

Hedefleri Soykırım iddiasına dünya kamuoyunu ikna etmek ve bunun tanınmasını Türkiye Cumhuriyeti’ne kabul ettirmek olarak belirten ASALA Yunanistan ve Suriye istihbarat ve lojistik desteklerinden yararlanarak Türk diplomatlarına büyük bir tehdit oluşturdu. 21 ülkede 39’u silahlı, 70’i bombalı, 1 de bombalı toplamda 110 eylem gerçekleştiren teröristlerin saldırıları sonucunda 42 Türk diplomatı ve 4 yabancı uyruklu kişi hayatını kaybetmişken 15 Türk ve 66 yabancı kişi de yaralı olarak saldırılardan kurtuldu.

Örgüt; iç çekişmeleri, Avrupalı Devletlerin desteğini çekmesi ve Türkiye’deki Ermenilerin destek vermemesinin yanında dünya kamuoyunda oluşan olumsuz yargılar ve ülkelerin engellerinden dolayı 1985 yılından itibaren silahlı eylemlerini sonlandırdı.

Yorumlar