Kan ve gözyaşı Gazze katliamının hikayesine tercüman oluyor

- AA ekibi, İsrail askerlerinin Gazze Şeridi sınırlarında gerçekleştirdiği katliamda şehit ya da yaralanan Filistinlilerin nakledildiği bölgenin en önemli sağlık merkezi Şifa Hastanesinde yaşanan dramı ve acıyı görüntüledi

Google Haberlere Abone ol
Kan ve gözyaşı Gazze katliamının hikayesine tercüman oluyor

GAZZE (AA) – ESAT FIRAT – Gazze Şeridi’nin en kapsamlı sağlık merkezi Şifa Hastanesi, İsrail’in 2014’teki Gazze saldırısından sonra bir kez daha yine İsrail’in katliamına şahit oluyor, bir kez daha Filistinlilerin İsrail askerleri tarafından söndürülen ocaklarının son durağı haline geliyor.

AA ekibi, İsrail askerlerinin Gazze Şeridi sınırlarında gerçekleştirdiği katliamda şehit ya da yaralanan Filistinlilerin nakledildiği bölgenin en önemli sağlık merkezi Şifa hastanesinde yaşanan dramı ve acıyı görüntüledi.

Gazze Şeridi’nin orta bölgelerinde, İzzeddin el-Kassam ve Vahdet Caddelerinin kesişiminde yer alan Şifa Hastanesinin avluları, odaları İsrail askerleri tarafından şehit edilen veya yaralanan Filistinlilerin yakınlarının hıçkırıkları ve gözyaşlarıyla yankılanıyor.

Bu avlularda dökülen kan ve göz yaşları, İsrail’in katliamından kurtulmayı başaran “devrimcilerin” hikayelerini bir bir anlatacak kadar çok, dile gelecek kadar ağır, dünyayı ateşe verecek kadar hüzün dolu.

ABD’nin Kudüs’te büyükelçilik açmasını protesto etmek, vatanlarının elinden alınışını ifade eden ve büyük felaket anlamına gelen Nekbe’yi anmak için Gazze Şeridi’nde 14 Mayıs’ta toplanan on binlerce Filistinli sivil, bir bir İsrail askerlerinin hedefi oldu, 62 Filistinli şehit oldu, binlercesi ise yaralandı.

İşte asıl hikâye ise Şifa hastanesinin kapısında başlıyor. Koltuk değneklerine yaslanarak gelen gençler; yüzleri, gözleri şehit eşi, oğlu veya babası için ağlamaktan şişmiş kadınlar ya da kahırlı erkekler şimdi bu kapıdan aynı hüzünle geri dönecekler.

Çünkü bu yıl Ramazan ayında evlerinde kurulacak iftar sofralarında bir ya da birçok eksikleri olacak, küçük kardeşleri, eşleri, oğulları bu sofrada olmayacak.

Şifa Hastanesinin özellikle 3. katındaki cerrahi bölümünde yaşanan tablo karşısında ne bir doktor ne bir ziyaretçi ne de bir gazeteci hıçkırıklara boğulmaktan kendini alıkoyabilir veya gözyaşlarına hâkim olabilir. Zira her oda organları İsrail askerlerinin kullandığı tahrip uçlu mermilerle parçalanmış Filistinli gençler, kadınlar ve çocuklarla dolu.

Yaralıları, acılarından yükselen çığlıkla, yakınlarının döktüğü gözyaşından tanırsın. Sesi çıkmayanlar ise bu acılı tablo karşısında akıllarını kaybetmek üzere.

Bu odalardan birinde yaşlı bir adamın; elleri, göğsü ve karnına pansuman yapılmış, ayakları şişmiş, üzerindeki beyaz örtüsünde 5 noktada oluşmuş kan lekeleriyle yatan torunu Ömer Muhammed’in üstüne göz yaşlarını döktüğünü görmek mümkün.

Yatağın bir diğer köşesinde ise, bir kez daha hıçkırıklara boğulmadan önce gözleri ağlamaktan şişmiş, yüzü kızarmış Ömer'in annesi oturuyor.

İsrail askerlerinin Filistinli göstericilere yönelik saldırılarını yoğunlaştırdığı bir anda sınır bölgesinden dönmek üzere alandan uzaklaşmaya çalışırken, İsrail askerlerinin kullandığı tahrip uçlu mermilerin eline, karnına ve göğsüne isabet etmesi sonucu yaralanan Ömer'in annesinden hikayesini dinlemek için izin istedik.

Yaralandıktan sonra yere yığılan “Ömer”, göstericiler tarafından motosikletle hastaneye götürmeye çalışılırken yetişen ambulansla “Şifa”ya ulaştırılmış ve gözlerini büyük bir acıyla ertesi günün sabahında ancak açabilmiş.

“Ömer” bedeninin bıçaklarla kesilmesi hissi veren acılarına daha fazla dayanamayarak konuşmasına devam edemedi. İşte bir kez daha titremeye başlayan “Ömer”in başına doktorlar toplandı. Yaraları kontrol edilen “Ömer”, yapılan ağrı kesici iğneyle derin bir uykuya daldı.

“Ömer”in odasının birkaç adım ilerisinde ise, İsrail askerleri tarafından açılan ateş sonucu yaralanan onlarca Filistinli genç kız yatıyor.

Ellerinde gazlı bezler, pamuk ve ilaçlarla koşuşturan çok sayıdaki hemşireler de bir bir bu odalara giriyor. Kızlarının yanı başlarında bekleyen annelerin kalpleri bir kez daha heyecanla atmaya başlıyor, meçhule doğru giden kızlarının akıbeti için.

Hastane odalarında yaşanan acıları tarif etmekte kelimeler kifayetsiz kalıyor.

Mesela bu odalardan birinde yatan Filistinli genç kız “Tehani”, susuzluğunu gidermek için kısık sesiyle durmadan su istiyor. Ancak, ciğeri, dalağı ve midesi İsrail askerlerinin tahrip gücü yüksek mermilerine maruz kalarak parçalanan “Tehani”nin su içmesi doktorlar tarafından yasaklanmış.

Annesi “Meryem”, “Aslında su talebi Tehani’nin acılarının dile gelmesidir. O su istemekten vazgeçse de acılar bir ateş sarmalı gibi vücudunu sarmış durumda.” diyor.

Tehani’nin yanındaki yatağında ise İsrail askerlerinin şarapnel parçalarıyla kafasından yaralandıktan sonra arkadaşlarının şehit olduğunu sanarak kefenledikleri ancak ölümden “bir mucizeyle” kurtulan küçük kız çocuğu “Beyan” yatıyor.

Herhalde “Beyan”ın durumu, yaşattığı hüzün ve acı, hiçbir insanı gözyaşlarına boğulmaktan alıkoyamaz.

“Beyan”, şuurunu kaybetmeden hemen önce yüzünden kefeni kaldırmaya çalışınca, ilk yardım ekipleri onun şehit olmadığını anlar ve “Şifa”ya yetiştirirler.

Uyandığından beri 17 yaşındaki kız çocuğu “Beyan”a kendi ifadesiyle başını çatlatacak hissi veren bir baş ağrısı eşlik ediyor. Beyan ile konuşmayı uzatmaya hiç gerek yoktu, korkunç bir acının yüzüne vurduğu ifadeler her şeyi anlatmaya yetiyordu.

Ziyaretçilerin ve doktorların odasını doldurmasıyla AA ekibi, “Beyan”ın da yanından ayrılıyor.

Dönüş yolunda, bahçeye bakan pencerelere yaslanmış, bahçede yalnız başlarına oturan, gözyaşlarını gizlemeye çalışan anneler ya da saatlerdir bekledikleri yakınlarının acılarıyla bir tarafa yığılmış kalmış acılı insanlar, Şifa hastanesi tablosunu ayrılmaz bir parça gibi tamamlıyor.

Yorumlar