GRAFİKLİ - Darbe sanıklarında yalanın bini "1 dolar"

- FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin yargılanmasına devam edilen Genelkurmay "çatı" davasında sanıklar, "inkar üzerine kurdukları" savunma taktiğini devam ettiriyor - Darbecilere karşı direnen vatandaşlara ateş ettiği anlar güvenlik kameralarına yansıyan eski binbaşı Balcı, "Ayağım kaydı, böyle bir görüntü oluştu. Ateş etmedim." diyerek görüntülere rağmen ateş ettiğini inkar etti - Silahlı olarak kameralara yansıyan bir başka sanık eski albay Turğut da söz konusu silahı yerde bulduğunu öne sürdü - Sanık eski ÖKK personeli albay Korkmaz ise odasında ele geçirilen dönemin Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın ile Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Varank'ın isim ve adreslerinin yazılı olduğu notu, bu isimlere akademik çalışmasını göndermek için hazırladığını iddia etti - Harekat merkezine silahlı bir şekilde girdiği güvenlik kameralarına yansıyan sanık eski kurmay binbaşı Gültekin de bu durumuna ilişkin, "Silah sol elimde ancak ben o elimi kullanmıyorum, silahı kullanma kastım olsaydı sağ elime alırdım" savunmasını yaptı - Karargahta darbeciler tarafından vurulan vatandaşın fotoğrafını çeken sanık eski kurmay albay Çiçek ise "Hukuki bir delil teşkil etsin diye çektim, olay budur" iddiasında bulundu. Delil için çektiği fotoğrafların telefonunda silindiğini iddia eden Çiçek, delil olarak değerlendirebilecek başka bir olayı fotoğraflamadığını söyledi

Google Haberlere Abone ol
GRAFİKLİ - Darbe sanıklarında yalanın bini "1 dolar"

ANKARA (AA) - SERDAR AÇIL / TANJU ÖZKAYA - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin "çatı" davasında savunma yapan sanıklar, "inkar taktiğini" devam ettiriyor.

Ses ve görüntü kayıtları ile hazırlık aşamasındaki itiraf niteliğindeki beyanlarını kabul etmeyen sanıklar, savunmalarıyla kimi zaman mahkeme heyetinden de tepki görüyor. Önceki ifadelerini inkar eden sanıkların, duruşmada özellikle olay anına ait görüntü ve fotoğraflarını kabul etmemesi dikkati çekiyor.

İnkar taktiğinin en çok kullanıldığı dosyaların başında, darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, aralarında sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de bulunduğu 221 sanığın yargılandığı "çatı" davası geliyor.

Buna göre Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davanın 24 Kasım'daki duruşmasında savunma yapan eski kurmay binbaşı Ahmet Yıldız, darbe karşıtı askerlerin ellerinin bağlanması için cuntacı Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeline koli bandı götürdüğü anların görüntülerini inkar etti.

Çapraz sorgu sırasında, "O gece ÖKK personeline yardımcı oldunuz mu, onlara koli bandı götürdünüz mü?" sorusuna sanık Yıldız, "Kesinlikle reddediyorum" cevabını verdi. Bunun üzerine elinde koli bandını ÖKK askerlerine verdiği görüntüler izletilen Yıldız, bu kez de elindekilerin koli bandı olmadığını savundu.

- "Ateş etmedim ayağım kaydı"

Aynı davada savunma yapan sanık eski binbaşı Gökhan Balcı da Tekirdağ'daki 8. Mekanize Piyade Tugayında görev yaparken, geçici görevle Kara Harp Okuluna gönderildiğini söyledi.

Genelkurmay Başkanlığı yakınlarında polis tarafından durdurulduğunu, bu sırada helikopterden üzerlerine ateş edildiğini savunan Balcı, can güvenliğinden endişe ettiği için Genelkurmay Karargahına sığındığını öne sürdü.

Genelkurmay koridorunda kimin, ne zaman, nereden getirdiğini bilmediği G3'leri gördüğünü, korunma refleksiyle bu silahlardan birini aldığını iddia eden Balcı'nın, darbeyi engellemek için Genelkurmay'a giren vatandaşlara ateş ettiği anların görüntüleri için yaptığı savunma müştekilerin tepkisini çekti.

Söz konusu görüntülerin izletildiği Balcı, "Dikkat ederseniz yerde su birikintisi var. Ayağım kaydı, böyle bir görüntü oluştu. Ateş etmedim." iddiasında bulundu.

Öte yandan duruma ilişkin hazırlanan bilirkişi raporu ile Genelkurmay Başkanlığı İdari Tahkikat Raporunda Balcı'nın vatandaşlara doğrudan ateş ettiği tespitine yer verildi.

- Silahı yerde bulmuş

Sanıklardan eski plan şube müdürü kurmay albay Cemal Turğut ise iddianamedeki "Karargahta silahlı olarak devriye görevi yaptığı" suçlamasını reddederek elindeki silah için "yerde buldum" savunmasını yaptı.

Turğut, "Nizamiye bölgesinde yerde bir silah gördüm. Terk edilmiş halde bulduğum o silahı 'yanlış kişilerin eline geçmesin, emniyetsiz bir durum oluşmasın' diye aldım. Biri bırakıp gitmiş. Silah bende 8-10 dakika ancak kalmıştır. Silahı hiç kullanmadım, ateş etmedim. Yaptığım tamamen başıboş olan bir silahı 'yanlış kişinin eline geçmesin' diye emniyete almaktır. O sırada kim olsa aynısını yapardı." ifadelerini kullandı.

- "Şifrelerin alınması rutin bir uygulama"

Genelkurmay Mesaj ve Evrak Dağıtım Sistemi (MEDAS) şifresini alıp sıkıyönetim mesajlarını çektiği belirlenen sanık eski astsubay Kenan Şimşek de söz konusu şifrenin sorumlu memurdan alınmasının rutin bir uygulama olduğunu iddia etti.

MEDAS şifrelerini, şube müdürü sanık eski albay Cemil Turan'ın talimatıyla eski astsubay Hüseyin Ömür ile aldıklarını anlatan Şimşek, "Turan, ayın 14'ünde bizi çağırarak MEDAS odasının anahtarı ve sistemin şifrelerini almamızı istedi. Biz de Muhabere Elektronik Bilgi Sistemleri Daire Başkanlığında görevli sivil memur Zehra Hanım'ın yanına gittik. Olayı anlattık. O da bize şifreyi verdi. Hüseyin Başçavuş anahtardan bir tane çoğaltıp şifrelerle birlikte Turan'a verdi." diye konuştu.

- Yardım için koluna girmiş

Eski kurmay albay Nuri Gayır da Tuğgeneral Atilla Gökesaoğlu'nu derdest edildikten sonra kolundan tutarak götürdüğünü gösteren anların fotoğraflarıyla ilgili savunması mahkeme başkanının da tepkisini çekti.

Gökesaoğlu'na yardım etmeye çalıştığını, görüntülerden yanlış anlaşıldığını savunan Gayır, "Atilla Paşa bir nevi şoka girmiş durumdaydı, titriyordu. Özel Kuvvetçiler aldıkları eğitim nedeniyle olsa gerek sert davranıyorlardı. Öyle olduğunu görünce ona yardım etmek hissi ve gayesiyle koluna girme gereğini hissettim ve koluna girdim." dedi.

Gayır, bu sözlerinin ardından Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'e, "Başkanım gülüyorsunuz bana ama Rabbim şahit." dedi.

Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Dik, "Ama ne yapayım gülünmez mi buna?" diyerek savunmaya tepki gösterdi.

- Akademik çalışma gönderecektim

Çatı davasının bir diğer sanığı eski Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli albay Murat Korkmaz da odasında bulunan, dönemin Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Varank'ın isim ve adreslerinin yazılı olduğu notu, onlara akademik çalışmasını göndermek üzere hazırladığını iddia etti.

Genelkurmay Başkanlığı Harekat Merkezine silahlı bir şekilde girdiği güvenlik kameralarına yansıyan sanık eski kurmay binbaşı Ali Gültekin ise bu durumuna ilişkin yaptığı savunmada ilginç bir iddiada bulundu.

Gültekin, "Görüldüğü üzere harekat merkezine girdiğim sırada silah sol elimde bulunuyor. Ancak ben o elimi kullanmıyorum, silahı kullanma kastım olsaydı, sağ elime alırdım" diyerek görüntülere rağmen silah kullanmadığını öne sürdü.

Karargahta darbeciler tarafından vurulan bir vatandaşın fotoğrafını çektiği sırada güvenlik kameralarına yansıyan sanık eski kurmay albay Mustafa Çiçek ise bu duruma ilişkin basında hakkında çıkan haberlerden şikayetçi olacağını söyledi.

- Delil olsun diye yaralıları fotoğraflamış

Çapraz sorgu sırasında yaralı vatandaşın fotoğrafını neden çektiğine ilişkin soruya, "Normal zamanda karşılaştığımız kaza durumunda, herkes için alışılagelmiş bir davranıştı. Durum bundan ibarettir. Bulunduğum ortamın şartları, refleks olarak fotoğrafı çekmemi sağladı. Selfie çekmedim. Ahlaksız olarak nitelenecek bir fiilim olmadı. Darbeci olsam kendi aleyhime suç delili teşkil edecek bir şeyi neden telefonuma kaydedeyim. Meydana gelen bir durumda hukuki bir delil teşkil etsin diye çektim, olay budur." ifadelerini kullandı.

Çapraz sorgu sırasında Başbakanlık avukatı Süleyman Ayhan'ın "O gece fotoğraf çekiyorsunuz, normalde fotoğraf merakınız var mı?" sorusuna, "hayır" cevabı veren Çiçek, fotoğrafların akıbetine ilişkin de "Yaralı vatandaşın fotoğrafını çektikten sonra tam teçhizatlı bir asker yanıma gelerek, 'Burada kim fotoğraf çekti' deyince, 'Ben çektim' diye cevap verdim. O da zorla telefonumu benden alarak fotoğrafları sildi." iddiasında bulundu.

Çiçek, o gece vurulan vatandaşın dışında başka kimsenin fotoğrafını çekmediğini sözlerine ekledi.​

- Avukatın sorusu iddiasını çürüttü

Sanık eski kurmay binbaşı Veysel Özmen, olay gecesi tanımadığı bir subaydan saat 23.00 sıralarında kendisinin ve kışlanın güvenliğini sağlamak üzere silah aldığını iddia etti.

Çapraz sorgu sırasında Başbakanlık avukatı Süleyman Ayhan da "21.26'da sende silah var. İdari tahkikat raporunda da var" dedi ve dosyadaki görüntüleri gösterdi.

Bunun üzerine Özmen, önceki beyanını değiştirerek, "21.25'te binadan çıktım. Arka tarafa gittiğimde yaklaşık 21.30'du. Birkaç dakika sonra çatışma sesleri geldi. Bundan 15-20 dakika sonra bana silah verildi." diye konuştu.

Sanık eski Genelkurmay Başkanlığı Personel İşlem Daire Başkanı Tuğgeneral Uğur Şahin de "darbe girişiminin Akın Öztürk başkanlığında yapıldığına" yönelik daha önceki ifadesini kabul etmeyerek, "Savcı 'Kim var?' dedi işin başında. 'Bilmiyorum ama polisler Akın Öztürk'ü getirdiklerinde (İşte komutanınızı da getirdik) dediler.' dediğini söyledim." şeklinde konuştu.

- Fotoğraflarını inkar etti

Sanık eski ÖKK personeli üsteğmen Uğur Bostan da hazırlık aşamasındaki ifadelerini reddederek, tatbikat için Akıncı Üssü'ne, oradan da Genelkurmay'a geldiklerini savundu.

Kamera görüntülerinden elde edilen fotoğraflar gösterilen Bostan, sadece teslim olduğu andaki fotoğrafta yer alan kişinin kendisi olduğunu kabul etti.

Bostan, diğer fotoğrafları ise "Ben değilim." diyerek reddetti. O gece şehit edilen Kara Kuvvetleri Komutanı koruma personeli Astsubay Bülent Aydın'ın vurulma anı da izletilen Bostan, olay yerinin çok yakınındaki heykel altında bulunan iki ÖKK personelinden birinin kendisi olduğu yönündeki iddiayı da kabul etmedi.

Yorumlar