GRAFİKLİ - "Çağları aşan mimar: Sinan"

- Osmanlı'nın muhteşem asırlarında mimarbaşı olarak görev yapan Mimar Sinan, Devlet-i Aliyye'nin birçok bölgesine çağları aşan camiler, külliyeler, köprüler, hamamlar, çeşmeler inşa etti - Osmanlı toprakları üzerinde kendisinden önce yapılmış olan birçok eseri de restore eden Sinan, bu eserlerin günümüze ulaşmalarını sağladı - Prof. Dr. Suphi Saatçi: - "Sinan, hendese ilminde kazandığı derinlik, inşaat alanında sahip olduğu deneyim, ayrıca form, ölçü ve oran gibi mimari estetiğin incelikleri konusundaki şaşırtıcı ve çarpıcı bakışı sayesinde kendinden emin biçimde hareket etmiştir. Kendisine karşı duyduğu güvenden dolayı, zaman zaman inşaat sürecine ve tasarım yaklaşımlarına karışılmasına direnmiştir" - "Padişah karşısında hayatını tehlikeye atma pahasına olsa bile, bu direnişi sürdürmüş ve böylece mimarlık mesleğinin onurunu korumasını bilmiştir. Kentsel planı yönlendirici özellikleri yanında Sinan yapıları, siluete yansıyan çizgileri, nice kente kimlik kazandırmıştır. Eşsiz görsellikleri ile de bu yapılar, kentlerin adeta birer simgesi haline gelmiştir"

Google Haberlere Abone ol
GRAFİKLİ - "Çağları aşan mimar: Sinan"

İSTANBUL (AA) - MÜCAHİT TÜRETKEN - Mimar Sinan, Kayseri'nin Ağırnas köyünden çıkıp Yeniçeri Ocağı'na katılmasıyla değişen hayatında bıraktığı yüzlerce eserle bugün de hayranlıkla anılmaya devam ediyor.

"Çağları aşan mimar" olarak anılan Sinan'ın kesin doğum tarihi bilinmiyor. 1491 ile 1499 arasında Kayseri'nin Ağırnas köyünde doğduğu ve bazı kaynaklarda babasının isminin "Abdülmennan" olduğu bilgisi yer alıyor.

1512'de Yeniçeri Ocağı'na alınan Sinan'la ilgili Alman sanat tarihçisi ve müzeci Ernst Kühnel, "Sinan'ın eserleri en küçük ayrıntılarına kadar o denli Türk'tür ki onun Arnavut mu, Rum mu olduğu tartışmaları tamamen yersizdir." ifadelerini kullanıyor.

Kühnel'in de belirttiği gibi Sinan, yetişmesi, mesleği öğrenmesi ve sanatıyla Osmanlı asırlarında nadir yetişen bir deha kabul ediliyor.

Mimar Sinan'ın ailesi hakkındaki bilgiler de sınırlı. Adına düzenlenen vakfiyeye göre eşi Mahmud kızı Mihri Hatun. Yine aynı belgeye göre Mimar Sinan'ın 3 çocuğu bulunuyor. Biri Sinan hayatta iken şehit olan oğlu Mehmed, diğerleri ise Neslihan ve Ümmühan isimlerini taşıyan kızları.

Acemi Oğlanlar Ocağında dülgerliği isteyip inşaat ustalarının yanında çalıştı. Yıllar sonra bu dönemi için, "Tıpkı bir pergelin sabit ayağı gibi kararlıydım. Pergelin gezen ayağı gibi başka diyarları gezmeye özenirdim" diyen Mimar Sinan, Yavuz Sultan Selim döneminde orduyla Doğu seferlerine, Kanuni Sultan Süleyman döneminde de Batı seferlerine katılarak, mimari alanda büyük bilgi ve tecrübe edindi.

Yavuz Sultan Selim'in Mısır, 1521'de Kanuni Sultan Süleyman'ın Belgrad Seferine yeniçeri olarak, 1522'de Rodos seferine Atlı Sekban olarak katılıp, 1526 Mohaç Meydan Muharebesi'nden sonra, başarıları sebebiyle Acemi Oğlanlar Yayabaşılığına (bölük komutanı) terfi ettirildi. Sonraları ise Zemberekçibaşı ve başteknisyen oldu.

1533'te Kanuni Sultan Süleyman'ın İran Seferi sırasında Van Gölü'nde karşı sahile gitmek için Mimar Sinan iki haftada üç adet kadırga yapıp donatarak büyük itibar kazandı. İran Seferinden dönüşte, Yeniçeri Ocağı'nda itibarı yüksek olan Hasekilik rütbesi verildi. Bu rütbeyle, 1537 Korfu, Pulya ve 1538 Moldavya seferlerine katıldı.

1538'deki Kara Buğdan seferinde Prut Nehri üzerine kısa sürede bataklık alanda inşa ettiği köprü, 40'lı yaşlarındaki Mimar Sinan'a büyük ün kazandırdı.

Mimarbaşı Acem Alisi'nin ölümü üzerine Sadrazam Lütfi Paşa, Mimar Sinan'ı Subaşılık'tan Mimarbaşılığına getirdi. Sinan böylece askerlikten ayrıldı ve büyük eserlerini vereceği mimarlığa kendini adadı.

Sinan, baş mimarlık görevini I. Süleyman, II. Selim ve III. Murat zamanında 49 yıl süreyle yaptı.

Mimar Sinan, yarım asırlık mimarlık serüveninde bazı kaynaklara göre irili ufaklı 477 yapıyı tasarladı, inşasını denetledi yahut inşa ve tamir etti.

En çok göze çarpan eserleri camiler ve külliyeler olsa da Mimar Sinan, köprü ve su kemeri gibi farklı alanlarda da çok önemli eserler ortaya koydu.

Mimar Sinan, devrinin sanat dallarının hemen hepsi ile yakından ilgilendi. Eserleri 16. yüzyıl Osmanlı çini, hat, oymacılık ve tezyinat sanatlarını da bünyesinde barındırıyor.

- "Dünyayı süsleyen bir mimar"

Turgut Cansever, Mimar Sinan'ın abidevi eserlerini olduğu kadar mahalle ölçeğindeki küçük mescitleri, çeşmeleri, köprülerinin de çevre ve tabiatla uyum içerisinde onları anlamlı kılarak güzelleştiren bir yaklaşımla İslami hayat tarzına uygun, dünyada sonraki nesillerin de hakkı olduğu anlayışını yansıtan, gelişmeye açık, dünyayı süsleyen bir mimariyle meydana getirdiğini söylüyor.

Cansever ayrıca, Mimar Sinan'ın yapısal çözümlemelerinde mühendislik alanından yararlanırken, mimariyi asla bir 'mühendislik becerisi' seviyesine indirgemediğini, diğer sanatlarla beraber varlığın bütün alanlarının problemlerini çözümleyen, bütünleyici ve sürekli gelişen bir üsluba sahip olduğunu belirtiyor.

- "Hayatı pahasına direnip mimarlık mesleğinin onurunu korumasını bilmiştir"

Prof. Dr. Suphi Saatçi ise "Bir Osmanlı Mucizesi Mimar Sinan" adlı eserinde, Mimar Sinan'ın tasarım gücüyle eşsiz plastikler ortaya koyup boşlukları biçimlendirmede büyük ustalık gösterdiğini belirterek, şunları söylüyor:

"Sinan, hendese ilminde kazandığı derinlik, inşaat alanında sahip olduğu deneyim, ayrıca form, ölçü ve oran gibi mimari estetiğin incelikleri konusundaki şaşırtıcı ve çarpıcı bakışı sayesinde kendinden emin biçimde hareket etmiştir. Kendisine karşı duyduğu güvenden dolayı, zaman zaman inşaat sürecine ve tasarım yaklaşımlarına karışılmasına direnmiştir. Padişah karşısında hayatını tehlikeye atma pahasına olsa bile, bu direnişi sürdürmüş ve böylece mimarlık mesleğinin onurunu korumasını bilmiştir. Kentsel planı yönlendirici özellikleri yanında Sinan yapıları, siluete yansıyan çizgileri, nice kente kimlik kazandırmıştır. Eşsiz görsellikleri ile de bu yapılar, kentlerin adeta birer simgesi haline gelmiştir."

Osmanlı toprakları üzerinde kendisinden önce yapılmış olan birçok eseri de restore eden Sinan, bunların günümüze ulaşmalarını sağladı. Kendi sanat ve teknik bilgisine güven duyan Mimar Sinan, başka kültürlerin eserlerine karşı da kompleksiz yaklaştı. Bizans döneminin İstanbul'daki en büyük eseri Ayasofya'nın günümüze ulaşması bile 2. Selim'in fermanı ile Mimar Sinan'ın yaptığı restorasyon sayesinde mümkün oldu.

Bir kubbe ustası olan Mimar Sinan, kubbelerin düzenini bir bütün olarak ele alıp özellikle 'Ustalık eseri' olan Selimiye Camisi'nde sanatının zirvesine çıktı. 'Kubbeyi zirveye taşıyan büyük mimar' olarak da anılan Mimar Sinan, klasik dönem Osmanlı mimarisinin simgesi olarak, eserleri yüzyıllar sonra da taklit edilmeye çalışıldı.

9 Nisan 1588'de İstanbul'da vefat eden Mimar Sinan ardında bugün birçok ülkeye yayılan Osmanlı coğrafyasında yüzyıllardır ayakta duran yüzlerce eser bıraktı.

Şair ve Nakkaş Sai Mustafa Çelebi'nin Tezkiretü'l Bünyan ve Tezkiretü'l Enbiye eserleri Mimar Sinan hakkında bilgiler içeren ve onun hatıralarını yansıtan en önemli kaynaklardır. Mustafa Çelebi, Süleymaniye Camisi'nde yer alan Mimar Sinan Türbesi'nin kitabesine şunları yazar:

"Ey bir iki gün dünyanın sarayında yer tutan

Huzur yeri değildir insanoğlu için cihan


Oldu Süleyman Han'a mimar bu mert seçkin kişi

Bir cami yaptı ki 'yüce cennet'i hatırlatan


Padişah buyruğuyla su yollarına özendi

Oydu hayat suyunu Hızır gibi halka sunan


Çekmece Köprüsü'ne bir yüksek kemer çekti ki

Gökyüzünde Samanyolu gibi asılı duran


Dörtyüzden fazla ulu mescit inşa eyledi

Seksen yerde cami yaptı bu aziz usta insan


Yüzden fazla ömür sürdü sonunda vefat etti

Yattığı yeri Allah kılsın cennet gibi gülistan


Göçüşün tarihini dedi duacı Sa'i

Geçti bu demde dünyadan mimarların piri Sinan 996

Ruhuna Fatiha bağışlasın her yaştan insan


Yorumlar