Evim depreme dayanıklı mı?

Maalesef her deprem afetinin yaşanmasından sonra akıllara gelen ve hayatın olağan akışı içerisinde unutulagelen bir soru; evim depreme dayanıklı mı?

Deprem, ülkemizin bir gerçeği. Birçok haber kanalında jeologlar ve deprem bilimcilerle saatlerce yayın yapılıyor. Buna bir itirazım yok ama ülkemiz için deprem yağmur yağması, rüzgâr çıkması gibi doğal bir olgu. Her şey bu kadar ayanken deprem bilimcilerle sabahlara kadar depremin olup olmayacağını yahut büyüklüğünün ne olacağını konuşmak, Amerika’yı yeniden keşfetme çabasından başka bir şey değil. Fay hatlarının geçtiği yerler belli ve farklı aralıklarla ve farklı şiddetlerde depremler olacağını bilerek yapımızın durumunu gözetmemiz gerekiyor.

Ülkemizde eski tabir edebileceğimiz yapı stoğu ciddi manada fazla. Aslında mesken olarak kullanılan bir yapının ekonomik ve teknik ömrünün yaklaşık 100 yıl olduğundan bahsetmek mümkündür. İnsanoğlu var olduğundan beri barınma ihtiyacının giderilmesi için meskenler yapılmakta ve uzun süreler önce yapılmış olan yapıların halen ayakta kaldığını görmek mümkün. Yani yapı dayanım parametreleri 99 depreminden sonra ortaya çıkmış değil. Sadece yönetmeliklerle standartları belirlenmiş ve öngörülen dayanımların üzerinde olması kayıt altına alınmıştır. Dolayısıyla eski de olsa yapınız sağlam olabilir, her eski yapı deprem dayanımı sağlamaz demek doğru değil.

Yapının yıkım riskini haiz olduğunun ilk alametleri, görsel deformasyonlardır. Taşıyıcı sistemlerin çatladığı, döküldüğü, korozyona uğradığı durumlarda kesinlikle dikkatli olunmalıdır. Bu gibi yapısal deformasyonlar, binanızın sağlamlığına dair işaret olarak algılanmalıdır. Burada şu göz ardı edilmemelidir; görebildiğiniz deformasyonlara sahip binalar katiyen yıkılmak zorunda değildir. Güçlendirme gibi yöntemlerle binalar oturulabilir hale gelebilir fakat bu alametleri de göz ardı etmek doğru olmayacaktır. Evlerde bazen sıva çatlakları endişeye mahal verebilir. Dolayısıyla şayet varsa binanızda bodrum, otopark alanı gibi genellikle sıvaya ihtiyaç duyulmayan taşıyıcılarda bu gözlemleri yapmak daha doğru olacaktır.

Yapınızın sağlam olup olmadığını en kesin yöntem olarak bir yapı laboratuvarıyla görüşerek yaptıracağınız testlerle öğrenebilirsiniz. Emin olmadığınız her yapı için bunu yaptırmanız olası felaketlerin önüne geçmek açısından önemlidir. Önceden Kat Mülkiyeti Kanunu’nda yapısal değişikliklerin acil düzenleme ve ana yapının güçlendirilmesine dair kısımları da bütün kat maliklerinin beşte dördünün yazılı rızasının olması gerektiğini söylerken, 2007’de yapılan değişiklik ile bu zorunluluk kaldırılmıştır. Halihazırda yapısal testlerin sonuçları doğrudan Bakanlığa da bildirildiğinden, yapısal risk taşıyan binalar Bakanlık tarafından resen yapı tatil edilecektir ya da mühürlenecektir. Bazı laboratuvarların Bakanlığa bildirmeden bu testleri yaptığını da duymaktayız fakat bu durum mülk sahibinin bir yararına olmadığı gibi bir anlam da ifade etmemektedir. Ezcümle, yapısal testlerin sonuçları haricinde söylenen bilgiler mülk sahiplerini yanıltıcı nitelikte olacaktır.

Ülkemiz yapı stoğundaki yıkıma en çok davetiye çıkaran husus ise, belli bir kata göre projelendirilmiş yapıların üzerine kaçak katların yapılmasıdır. Bu neviden bir yapı maalesef yıkılmaya en öncelikli adaylardandır. Küçük bir hesapla, 200 metrekare döşeme alanına sahip olduğunu varsaydığımız bir binanın üzerine atılan her bir kat ortalama 200 ton civarında ek yük binmesi anlamına gelmektedir. Bu tarz yapıların sadece analizlerinin yapılması, binanın sağlam olup olmadığını göstermeyecektir zira dayanım hesapları, proje katlarına göre belirlenmiş ve yapılmıştır. Şayet böyle bir yapınız var ise, binanın yeniden modellenerek teknik analizleri de kullanmak suretiyle riskli olup olmadığını teyit ettirmek elzemdir.

Peki, devlet eski yapıları denetlemiyor mu?

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve bağlı yönetmelikleri uyarınca, riskli yapılan tespiti iki şekilde yapılıyor. Birincisi, az önce de bahsettiğimiz gibi yapı malikleri veya kanunî temsilcileri tarafından, masrafları kendilerine ait olmak üzere yaptırılır. Kat irtifakı veya kat mülkiyeti kurulmadığı için arsa paylı tapu var ise, arsa üzerinde fiilen bulunan yapının riskli yapı tespiti, yapının sahibi olan arsa payı sahibince yaptırılır. Arsa üzerindeki yapının başkasına ait olması ve bunun da tapu kütüğünde belirtilmiş olması halinde, riskli yapı tespiti lehine şerh olan tarafça yaptırılır.

İkinci olarak, Bakanlık ya da İdare (Belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeleri, bu sınırlar dışında il özel idareleri, büyükşehirlerde büyükşehir belediyeleri, Bakanlık tarafından yetkilendirilmesi hâlinde büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyeleri) tarafından süre verilerek maliklerden veya kanunî temsilcilerinden istenebilir. Verilen süre içinde yaptırılmadığı takdirde, tespitler Bakanlıkça veya İdarece yapılır veya yaptırılır. Bakanlık, belirlediği alanlardaki riskli yapıların tespitini süre vererek İdareden de isteyebilir. Malikler tarafından yaptırılmadığı için Bakanlık veya İdare tarafından yapılan veya yaptırılan riskli yapı tespitinin masraflarından malikler hisseleri oranında sorumludur.

Dünyada hiçbir devlette anlık olarak binaların risk durumunu takip edebileceğimiz bir sistem bulunmamaktadır. Bakanlık ya da İdare’nin de rutin aralıklarla bu testleri yapması teknik olarak mümkün olmadığı gibi sürdürülebilir de değildir. Söz gelimi 10 sene önce devlet tarafından yapılan/yaptırılan tespitler neticesinde sağlam olduğuna kanaat edilen bir bina, zaman içerisinde farklı yapısal sorunlarla karşılaşmış olabilir. Bu nedenle bu durumu en iyi takip edebilecek olanlar malikler ya da sınırlı ayni hak sahipleri olan kiracılardır; yani her gün yapıyı kullanan kişilerdir.

Yani kısaca, riskli binaların tespitinde devletin “mülkiyet” mefhumuna müdahale etmeden önce maliklere mühlet verdiği, bu zaman zarfında maliklerce ilgilenilmemesi halinde resen harekete geçildiğini görüyoruz. Buradaki ince nüans ise, maliklerin itiraz hakkıdır. Maalesef son depremde de acı bir şekilde yaşadığımız gibi, maliklerin itirazı ile alınan riskli alanlara dair Cumhurbaşkanı Kararları idari yargı tarafından iptal edilerek binlerce binanın yıkılmasına sebebiyet vermiştir.

Ekonomik ve sosyolojik olarak birçok sebep ve sonucu olan riskli binaların dönüştürülmesi hadisesi, bilhassa İstanbul gibi metropollerde büyük bir sorunsal olarak karşımıza çıkıyor. Hiçbir servetin bir canı geri getirmeyeceğini unutmadan, yapınızın durumundan emin değilseniz mutlaka testlerinizi yaptırın.

Diğer Yazıları

Yorumlar