Demirtaş ve Önder'in "terör örgütü propagandası" davası

- HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in, Zeytinburnu'nda yaptıkları bir konuşmada "terör örgütü propagandası yaptıkları" iddiasıyla 5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları istemiyle yargılanmasına devam edildi - İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, sanık avukatlarının reddihakim talebi üzerine dosyayı taleple ilgili karar vermek üzere İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi - Sırrı Süreyya Önder: - "Söylediğim sözler benim şeref madalyamdır, çocuklarıma mirasımdır. Yaptığımız konuşmaları şerefle taşırız, bizim için onur meselesidir. İddianameyi kabul etmiyorum."

Google Haberlere Abone ol
Demirtaş ve Önder'in "terör örgütü propagandası" davası

İSTANBUL (AA) - HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in, Zeytinburnu'nda yaptıkları bir konuşmada "terör örgütü propagandası yaptıkları" iddiasıyla 5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları istemiyle yargılanmasına devam edildi.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya başka suçtan tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş katılmazken, tutuksuz sanık Sırrı Süreyya Önder duruşmada hazır bulundu. Sanıkları çok sayıda avukatın temsil ettiği duruşmayı HDP İstanbul Milletvekili Pervin Buldan da izledi.

Duruşmada söz alan sanık avukatları, sanıklar hakkında aynı suçtan Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'nde de bir dava açıldığını ve dokunulmazlıkları kaldırılan müvekkillerinin yasama sorumsuzluklarının devam ettiğini öne sürerek, davanın düşmesini veya beraat kararı verilmesi talebinde bulundu.

Mahkeme heyeti de, dokunulmazlıkların kaldırıldığına dikkati çekerek davanın düşmesi veya beraat verilmesi yönündeki talepleri reddetti.


- Sırrı Süreyya Önder'in savunması

Duruşmada savunması sorulan Sırrı Süreyya Önder, ciddiyetten uzak ve hukukilikle alakası olmayan bir özensizliğin baştan sona devam ettiğini öne sürerek, "Bu konuda savunma yapmayı zul addederim. Savunma adı altında bir şey yapmam, barış ve demokrasi anlayışıma, kendime saygısızlık olur. Bu davayla ilgili değil, bütün süreçle ilgili konuşuyorum." dedi.

Aynı kapsamda daha önce Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığını ve bu mahkemede yargılanma sebebini bilmediğini dile getiren Önder, oradaki yargılamanın çöktüğünü ve burada aynı suçtan bir kez daha beyanda bulunmak zorunda kaldığını ifade etti.

Bakırköy'de yargılandığı davanın resen değil, iki müştekinin ihbarı üzerine açıldığını belirten Önder, "Bu müştekilerin kim olduğunu öğrenmek için internette araştırma yaptım. Nefret suçu işleyen, 'Ordu göreve' veya 'Kürtlerden alışveriş yapmayın' gibi manşetler atan Türksolu dergisinin yayın yönetmeni Gökçe Fırat Çuhadaroğlu şikayet etmiş, iki müştekiyle beraber. Adliyede fotoğraf çekip, altına, 'Sırrı Süreyya Önder ve Selahattin Demirtaş iti hakkında vatani görevimizi yaptık, suç duyurusunda bulunduk' yorumunu koyup paylaşmışlar. Bunu mahkemede faş ettim. Mahkeme salonunu terk ettiler. Başkan, 'durun nereye gidiyorsunuz' dedi ve birini tutamadı, diğeri kaldı. Ben de, 'müşteki yok, davanın iptal olması lazım' dedim." şeklinde konuştu.


- "Savcıların çoğu soğan doğrar gibi fezleke doğradılar"

Dokunulmazlıklarının bir defalığına topluca kaldırıldığını ve belirlenebilmesi için her suçlamayla ilgili ayrı fezleke hazırlanması gerektiğini savunan Önder, şöyle devam etti:

"Ben halkın temsilcisiyim. İki buçuk milletvekilliğine yetecek oyla meclise girdim. O yüzden savunmam da tarihe karşıdır, mahkemeye değil. Söylediğim sözler benim şeref madalyamdır, çocuklarıma mirasımdır. Yaptığımız konuşmaları şerefle taşırız, bizim için onur meselesidir. İddianameyi kabul etmiyorum. Bir hakime, 'Neden karar verdin?' demekle, bir milletvekiline 'Neden konuştun?' demek aynı şeydir. İddianamenin bakış açısına göre, söylediğim sözlerin daha vahimini meclis kürsüsünde söyledim. Daha önce de söylemiştim; yargılanmamız, siyasi iktidarın tasarrufudur. Türkiye'de yargının siyasileştiği yanlış bir tespittir. Aslında siyaset yargısallaşmıştır. Bu ülke savaş meydanlarında değil, mahkeme salonlarında kurulmuş ve dönüştürülmüştür. Demokrasi tarihi olan bir ülkede bu kadar aynı işi yapan farklı adla mahkemeler kurulmaz. HSK üyeleri yürütme organı tarafından belirleniyorsa yargı bağımsızlığından bahsedilemez. Siyasetin, yargı eliyle hegamonik alanını genişletme çabalarına karşı durmak beni seçen halka karşı şeref ve onur borcumdur. "

Talepleri sorulan sanık avukatlarından Ramazan Demir, mahkemenin herhangi bir araştırma yoluna gitmeden düşme talepleriyle ilgili ret kararı verdiğini savunarak, "ret" kararının ihsas-ı rey (görüş bildirme) anlamına geldiğini öne sürdü. Avukat Demir, reddihakim talebinde bulundu. Söz alan diğer sanık avukatları da, bu talebi yineledi.

Davaya ilişkin ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, heyetle ilgili reddihakim talebi olduğu gerekçesiyle herhangi bir işlem yapmadan dosyanın üst mahkeme sayılan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine hükmetti.


- İddianameden

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, 17 Mart 2013'te Zeytinburnu'nda BDP organizasyonuyla gerçekleştirilen Nevruz kutlamalarında terör örgütü PKK adına yasa dışı sloganların atıldığı ve parti yöneticilerinin "Öcalan'a özgürlük-Kürtlere statü" yazılı slayt perdesinin önünde konuşma yaptığı belirtiliyor.

Kutlamaların terör örgütü yandaşları tarafından PKK/KCK terör örgütünün sözde bayrağının açılmasıyla tamamen yasa dışı bir eyleme dönüştüğü vurgulanan iddianamede, şüpheliler Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder'in, terörist başı Abdullah Öcalan'ın fotoğrafları önünde, yüzünü kapatan örgüt mensuplarının sözde bayrakları açtıkları sırada konuşma yaptıkları dile getiriliyor.

Söz konusu konuşmalarda terör örgütü ve Öcalan'ın propagandasının yapıldığı öne sürülüyor.

Dava kapsamında, şüphelilerin "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan 5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.











Yorumlar