Çocuk nasıl eğitilmeli? Çocuk eğitiminde dikkat edilecek hususlar nelerdir?
Eğitimde ana ilke, çocukta iyiye, doğruya, güzele, başarıya yönelişi ”gerçekleştirmek; onda, kendi kendini denetleyecek, kendi kendini yönlendirecek bilincin oluşmasını sağlamak olmalıdır
Sena Aksoy
Kuşkusuz bu yazıyı okuyan değerli ziyaretçilerimiz 'Çocuklar Nasıl
Eğitilmeli?' sorusunun yanıtı olarak iki kere iki dört eder
biçiminde bir yanıt beklememelidir. Her çocuk, kendi benzersiz
kişilik ve özelliğine ve her aile de kendi özel ortam ve
koşullarına sahiptir. Bu nedenle aileye, anne babaya ve çocuğa
elverişli eğitim, bu öğelerin içeriğinde gizlidir.
Bununla birlikte genel bazı önerilerde bulunmak olasıdır: Aile
çocuğun, yukarıda anılan tüm gereksinimlerini yeterince
karşılamalıdır. Çocuk; canlı, sıcak, içten bir sevgiyle
büyütülmelidir. Ancak bu sevgi bilinçli olmalı, çocuğun
hareket istemine, etkinliklerine bir set olmamalıdır. Hareket eden,
çevreye açılan çocuk, dış dünyayı ve kendi yeteneklerini
tanıyarak yaşama hazırlanmalıdır. Aile
bireylerinin; gösterilen sevgi, eğitim ve disiplin anlayışında
uyumlu olmaları, birbirlerine ters düşecek davranışlar
içine girmemeleri, çocukta bir güven ve emniyet hissi
uyanmasını sağlar ki bu onun gelişimi ve kişiliğinin
sağlıklı yapılanması için gerekli ortamı sağlar.
Aile içinde sevildiğini bilen, etkinlikleri kendine ve çevresine
zararlı ölçüye varmadıkça kısıtlanmayan çocuk, aile bireyleri
tarafından ortak bir tutumla bazı davranışlarına
kısıtlamalar konduğunda bunu fazla zorluk çıkartmadan
kabullenecektir. Çünkü tüm gereksinmelerinde belli
bir doygunluğa ulaşmıştır. Herhangi bir alanda aşırı bir
açlığı yoktur. Kendisini sevenlerin ortak bir karşı çıkışla
engellediği davranıştan vazgeçmek ona büyük bir yoksunluk olarak
gelmeyecektir. Bununla birlikte zaman zaman anne baba ile
çocuk arasında bazı çatışmaların çıkması doğaldır. Çocuk,
belirli bir konuda söz dinlememesinden, başarısızlığından, yanılgı
veya yanlışlığından dolayı tepkilere hedef olur. Kuşkusuz
çocuğun olumsuz davranışlarına göz yummak sakıncalıdır.
Ancak tepkilerimizin öfke ve kızgınlığımızı söndürmek için
değil; çocuğu, iyiye, doğruya ve güzele yöneltmek
için kullanılması gerekmektedir. Eğer uyarı biçimimiz bu amacı
sağlama içeriğinden yoksunsa yarar yerine zarar
getirecektir.
Çocuğu eleştirirken onu küçük düşürmek, aşağılamak,
beceriksizliğini, yetersizliğini, ayıbını yüzüne vurmak yerine
nasıl davranması gerektiğini, yapması gerekeni doğru olanı
göstermek, bunu yaparken açık anlaşılır ve kesin bir dil
kullanmak gerekir.
Yergilerimizde olduğu gibi övgülerimizde de ölçülü olmalıyız. Yerli
yersiz övgülerle çocuğu pohpohlamak, onda kendine karşı yersiz
bir güven uyandırmak, ileride büyük düş
kırıklıklarına uğramasına neden olabileceğinden sakıncalıdır.
Benim akıllı yavrum, benim çalışkan evlâdım, sen bir tanesin,
senden üstünü, senden beceriklisi, senden akıllısı yok gibi
sözlerle avutulan çocuk, ailesi tarafından sevilmesi için
sürekli başarılı ve üstün! olması gerektiği inancına saplanır.
Herhangi bir alanda ana babasının isteklerine uygun davranışta
bulunamadığı zaman, onların tüm sevgisini
kaybedeceği korkusuyla yaşar. Büyüklerinin sözleriyle kendi
hakkında oluşturduğu sanal portre, yaşamın gerçeklik aynasında
gördüğüyle çeliştiğinde duygusal olarak yıkılır.
Çocuk; yararlı bir davranışta bulunduğu, bir beceri gösterdiği, bir
işi başardığı zaman bu başarıyı görmezlikten gelmek veya
küçümsemek de son derece sakıncalıdır. Bu, çocuğun iş yapma başarı
için çaba harcama eğilimini baltalar, özgüvenini kırar. En
doğrusu, övgülerimizin yerinde, objektif ve abartmasız olması,
Çocuğu daha iyiye ulaşmaya özendirmesidir.
Eğitimde ana ilke, çocukta iyiye, doğruya, güzele, başarıya
yönelişi ”gerçekleştirmek; onda, kendi kendini denetleyecek,
kendi kendini yönlendirecek bilincin oluşmasını sağlamak olmalıdır.
Bu ise çocukla anne baba arasında etkili bir anlaşmanın
oluşmasıyla sağlanabilir. Anne baba çocuğu anlamalı ve
bundan öte çocuğun diline, aklına, ruhuna uygun bir dil
kullanmalıdır. Bu sanıldığı gibi pek kolay bir iş
değildir. Övmede, yerme de, yönlendirme de, dertleşme de,
eleştirme, öğretme, özendirme ve engellemede, en uygun yolu
bulmak, çıkmazlara saplanmaktan kurtulmak gerekir.
Yararsız ve kötü sonuçlanacak konuşmalardan kaçının. Ana babanın
çocukla yaptığı bazı konuşmalar, daha başlangıçta olumlu bir
sonuca ulaşmamaya mahkûmdur. Çocuklar; ana babalarıyla
dertleşmekten, sorunlarını onlara açmaktan çoğunlukla kaçınırlar.
Öğüt dinlemekten, kusurlarının söylenmesinden ve uzun
nasihatlerden sıkılırlar. Bu gibi konuşmalar başlarına dert
getireceği için, soruları kestirme ve açıklamasız yanıtlarla
geçiştirmeye çalışırlar. Doğal olarak bu da ana babayı üzer.
Ancak bir yerde çocuklara hak vermek de gerekir. Çünkü çocuk anne
baba konuşmaları dinlendiğinde, bunların uyarma ve öğütle,
karşı koyma ve yakarıştan ibaret olduğu görülür. Bu
durumu değiştirmek yine ana babalara düşmektedir.
Onlarla konuşma biçimimizi değiştirmeli, yeni konuşma ve yaklaşım
yöntemleri uygulamalıyız. Bu yöntemlerde temel, saygı ve
anlayış olmalıdır. Anne baba bu gibi sözler yerine; çocuğun
üzüntüsünü, duygularını anladığını belirtecek
biçimde konuşabilir. Böylece her ikisi arasında daha olumlu
bir hava oluşarak çocuğun üzüntü ve öfkesi hafifleyebilir.
Kaynak: http://www.alimanne.com
Yorumlar