Çocuk nasıl eğitilmeli? Çocuk eğitiminde dikkat edilecek hususlar nelerdir?

Eğitimde ana ilke, çocukta iyiye, doğruya, güzele, başarıya yönelişi ”gerçekleştirmek; onda, kendi kendini denetleyecek, kendi kendini yönlendirecek bilincin oluşmasını sağlamak olmalıdır

Google Haberlere Abone ol
Çocuk nasıl eğitilmeli? Çocuk eğitiminde dikkat edilecek hususlar nelerdir?

Sena Aksoy

Kuşkusuz bu yazıyı okuyan değerli ziyaretçilerimiz 'Çocuklar Nasıl Eğitilmeli?' sorusunun yanıtı olarak iki kere iki dört eder biçiminde bir yanıt beklememelidir. Her çocuk, kendi benzersiz kişilik ve özelliğine ve her aile de kendi özel ortam ve koşullarına sahiptir. Bu nedenle aileye, anne babaya ve çocuğa elverişli eğitim, bu öğelerin içeriğinde gizlidir.

Bununla birlikte genel bazı önerilerde bulunmak olasıdır: Aile çocuğun, yukarıda anılan tüm gereksinimlerini yeterince karşılamalıdır. Çocuk; canlı, sıcak, içten bir sevgiyle büyütülmelidir. Ancak bu sevgi bilinçli olmalı, çocuğun hareket istemine, etkinliklerine bir set olmamalıdır. Hareket eden, çevreye açılan çocuk, dış dünyayı ve kendi yeteneklerini tanıyarak yaşama hazırlanmalıdır. Aile bireylerinin; gösterilen sevgi, eğitim ve disiplin anlayışında uyumlu olmaları, birbirlerine ters düşecek davranışlar içine girmemeleri, çocukta bir güven ve emniyet hissi uyanmasını sağlar ki bu onun gelişimi ve kişiliğinin sağlıklı yapılanması için gerekli ortamı sağlar.

Aile içinde sevildiğini bilen, etkinlikleri kendine ve çevresine zararlı ölçüye varmadıkça kısıtlanmayan çocuk, aile bireyleri tarafından ortak bir tutumla bazı davranışlarına kısıtlamalar konduğunda bunu fazla zorluk çıkartmadan kabullenecektir. Çünkü tüm gereksinmelerinde belli bir doygunluğa ulaşmıştır. Herhangi bir alanda aşırı bir açlığı yoktur. Kendisini sevenlerin ortak bir karşı çıkışla engellediği davranıştan vazgeçmek ona büyük bir yoksunluk olarak gelmeyecektir. Bununla birlikte zaman zaman anne baba ile çocuk arasında bazı çatışmaların çıkması doğaldır. Çocuk, belirli bir konuda söz dinlememesinden, başarısızlığından, yanılgı veya yanlışlığından dolayı tepkilere hedef olur. Kuşkusuz çocuğun olumsuz davranışlarına göz yummak sakıncalıdır. Ancak tepkilerimizin öfke ve kızgınlığımızı söndürmek için değil; çocuğu, iyiye, doğruya ve güzele yöneltmek için kullanılması gerekmektedir. Eğer uyarı biçimimiz bu amacı sağlama içeriğinden yoksunsa yarar yerine zarar getirecektir.

Çocuğu eleştirirken onu küçük düşürmek, aşağılamak, beceriksizliğini, yetersizliğini, ayıbını yüzüne vurmak yerine nasıl davranması gerektiğini, yapması gerekeni doğru olanı göstermek, bunu yaparken açık anlaşılır ve kesin bir dil kullanmak gerekir.

Yergilerimizde olduğu gibi övgülerimizde de ölçülü olmalıyız. Yerli yersiz övgülerle çocuğu pohpohlamak, onda kendine karşı yersiz bir güven uyandırmak, ileride büyük düş kırıklıklarına uğramasına neden olabileceğinden sakıncalıdır. Benim akıllı yavrum, benim çalışkan evlâdım, sen bir tanesin, senden üstünü, senden beceriklisi, senden akıllısı yok gibi sözlerle avutulan çocuk, ailesi tarafından sevilmesi için sürekli başarılı ve üstün! olması gerektiği inancına saplanır. Herhangi bir alanda ana babasının isteklerine uygun davranışta bulunamadığı zaman, onların tüm sevgisini kaybedeceği korkusuyla yaşar. Büyüklerinin sözleriyle kendi hakkında oluşturduğu sanal portre, yaşamın gerçeklik aynasında gördüğüyle çeliştiğinde duygusal olarak yıkılır. 

Çocuk; yararlı bir davranışta bulunduğu, bir beceri gösterdiği, bir işi başardığı zaman bu başarıyı görmezlikten gelmek veya küçümsemek de son derece sakıncalıdır. Bu, çocuğun iş yapma başarı için çaba harcama eğilimini baltalar, özgüvenini kırar. En doğrusu, övgülerimizin yerinde, objektif ve abartmasız olması, Çocuğu daha iyiye ulaşmaya özendirmesidir. 

Eğitimde ana ilke, çocukta iyiye, doğruya, güzele, başarıya yönelişi ”gerçekleştirmek; onda, kendi kendini denetleyecek, kendi kendini yönlendirecek bilincin oluşmasını sağlamak olmalıdır. Bu ise çocukla anne baba arasında etkili bir anlaşmanın oluşmasıyla sağlanabilir. Anne baba çocuğu anlamalı ve bundan öte çocuğun diline, aklına, ruhuna uygun bir dil kullanmalıdır. Bu sanıldığı gibi pek kolay bir iş değildir. Övmede, yerme de, yönlendirme de, dertleşme de, eleştirme, öğretme, özendirme ve engellemede, en uygun yolu bulmak, çıkmazlara saplanmaktan kurtulmak gerekir.
 
Yararsız ve kötü sonuçlanacak konuşmalardan kaçının. Ana babanın çocukla yaptığı bazı konuşmalar, daha başlangıçta olumlu bir sonuca ulaşmamaya mahkûmdur. Çocuklar; ana babalarıyla dertleşmekten, sorunlarını onlara açmaktan çoğunlukla kaçınırlar. Öğüt dinlemekten, kusurlarının söylenmesinden ve uzun nasihatlerden sıkılırlar. Bu gibi konuşmalar başlarına dert getireceği için, soruları kestirme ve açıklamasız yanıtlarla geçiştirmeye çalışırlar. Doğal olarak bu da ana babayı üzer. Ancak bir yerde çocuklara hak vermek de gerekir. Çünkü çocuk anne baba konuşmaları dinlendiğinde, bunların uyarma ve öğütle, karşı koyma ve yakarıştan ibaret olduğu görülür. Bu durumu değiştirmek yine ana babalara düşmektedir.

Onlarla konuşma biçimimizi değiştirmeli, yeni konuşma ve yaklaşım yöntemleri uygulamalıyız. Bu yöntemlerde temel, saygı ve anlayış olmalıdır. Anne baba bu gibi sözler yerine; çocuğun üzüntüsünü, duygularını anladığını belirtecek biçimde konuşabilir. Böylece her ikisi arasında daha olumlu bir hava oluşarak çocuğun üzüntü ve öfkesi hafifleyebilir.

Kaynak: http://www.alimanne.com

Yorumlar