Çocuğa mahremiyet eğitimi nasıl verilmeli?

Çocuğa mahremiyet eğitimi sadece ailede verilebilir. Çocuklara verilmesi gereken en önemli eğitimlerde biri de mahremiyet eğitimidir.

Google Haberlere Abone ol
Çocuğa mahremiyet eğitimi nasıl verilmeli?

Çocuğa mahremiyet eğitimi ailede verilir. Bazı şeyler vardır ki öyle her yerde herkesle konuşulmaz. Mahremiyet, bunların en başta gelenidir. Peki, nerede ve kiminle konuşulur? Okulda öğretmenle mi, yoksa sokakta arkadaşlarla mı? Uzman Pedagog Adem Güneş, mahremiyet eğitiminin verilecek yerin ikisi de olmadığını belirterek mahremiyet eğitiminin sadece ve sadece ailede verilebileceğini söylüyor.

Türkçemizdeki “Ağaç yaşken eğilir” atasözünden yola çıkarak her eğitimin başlangıcının çocuk yaşlarda olduğu, dolayısıyla mahremiyet eğitiminin de bu yaşlarda verilebileceği düşüncesinden yola çıkarak Uzman Pedagog Adem Güneş’le bu konuyu görüştüğümüzde atalarımızın söylediği sözün ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anladık. Güneş, uzunca süren sohbetimizde bir konuya özellikle vurgu yaptı: “Mahremiyet eğitimi çocuğa küçük yaşlarda ve sadece aile tarafından verilebilir.” 

Güneş’in mahremiyet eğitimi üzerine verdiği bilgileri sizlerle başlıklar halinde ve Güneş’in anlatımıyla paylaşmanın çok daha iyi olacağını düşünerek sizi bu çok önemli konu ile baş başa bırakıyoruz…

Cinsel eğitim, mahremiyet eğitimi değildir

Cinsel eğitimin amacı cinselliğin yemek, içmek, uyumak gibi doğal bir ihtiyaç olduğunu, dolayısıyla utanılacak herhangi bir duygu olmadığını anlatmaktır. Cinsel eğitim, insanlara cinselliği –gayr-i meşru olarak da olsa- yaşarken bunun bilinçli olarak yapılmasını, hastalıklara, istenmeyen hamileliklere karşı tedbir alınmasını öğretir. Cinsel eğitim, Avrupa’da son dönemde yaşanan cinsel özgürlük sonucu yaşanan istenmeyen durumlara karşı alınmış bir tedbirdir.

Oysa Anadolu’da ve Müslüman coğrafyada durum tamamen farklıdır. Anadolu insanı cinselliği sıradan bir olay olarak algılamaz. Bu konular mahremdir. Ulu orta her yerde yaşanmaz; yaşanmayı bırakın konuşulmaz bile. Bu konuda o kadar tedbirli davranılmış ki örneğin bir kız, bir şeyi beğenmediği konusunda dahi duygularını, cinsellikle ilgili duygularını hiçbir zaman ön plana almamıştır. Bu bir çeşit haya, utanma duygusudur. İşte mahremiyet eğitiminde uluorta yaşanması ve konuşulması gerekmeyen konuların eğitimi verilir. 

Mahremiyet eğitimi ne zaman verilir?

Çocuklara mahremiyet eğitiminin verilmesinin iki dönemi vardır: Bunlardan birincisi çocuğun kendi vücudunun kendine ait olduğunun bilincinin verildiği ve adına “Temel Davranış Refleksi” denilen 4-7 yaş arasıdır. Bu dönemde çocuğa vücudunun kendine ait olduğu, bir başkasının bakmasına ve dokunmasına izin vermemesi gerektiği bilinci kazandırılır. 

Temel Davranış Refleksi’nin kazanılması sayesinde çocuklar kendilerini kötü niyetli insanlardan korur. Temel Davranış Refleksi gelişmiş bir çocuk, kendisine yönelecek bir tehlikenin, tehlike olduğunu fark etmese bile, ani bir refleks ile o tehlikeden kendisini koruyabilir. Çocuk, kendisine yönelen anormal davranışın ne anlama geldiğini bilmese dahi ciddi rahatsızlık duyar ve o an o ortamdan uzaklaşmak ister. 

Mahremiyet eğitiminin ikinci safhası çocukların ergenliğe ulaştığı dönemdir. Bu dönemde çocuğun vücudunda ve duygularında yaşanan gelişmelerin sebebi anlatılarak yeni safha kendisine anlatılır. Yani bu dönemde cinsel bilgiler aile fertleri tarafından çocuklara aktarılır.

Temel Davranış Refleksi nasıl kazandırılır?

Temel Davranış Refleksi, çocuklara, en kolay olarak 4-7 yaş arasında kazandırılır. Bu yaş aralığındaki çocuklara aşağıdaki yol ve yöntemler izlenilerek bu refleks kazandırılır. 

“Bedenim bana aittir” bilinci

Daha bebekliğinden itibaren kendisini rahatlıkla yetişkinlerin eline bırakan bebeğin ilerleyen yıllarda kendi bedeninin farkına varması ve çevresindeki yetişkinlerden ayrı bir birey olduğunu hissetmesi gerekir. Kendi bedeninin kendisine ait olduğu hissini kazanamayan ve kendi bedeni üzerinde başkalarının bir şeyler yapabileceğini düşünen çocuk rahatlıkla taciz tuzağına düşebilmektedir. Anne-babalar, çocukları dört yaşına gelmeye başladığı andan itibaren çocuklarına vücudunun kendisine ait olduğu bilincini vermelidir. Bu bilincin oluşturulmasında en temel faktör anne-babaların çocuklarının bedenleriyle yapacakları tasarruflarda çocuklarının onayını alma yönünde eğilim göstermektir. Örneğin, terlemiş bir çocuğun atleti izin alınmadan aniden çıkartılmamalı, altını ıslatmış bir çocuğun pantolonu kızgınlıkla ve öfkeyle değil, çocuktan izin alınarak çıkartılmalıdır. Çocuk zamanla kendisinden izin alınmadan bedenine yapılacak müdahaleleri hisseder ve rahatsız olur. 

“İzin verirsem dokunabilirsin” bilinci

Bu bilincin oluşturulması için anne-baba, çocuğunun vücudunu hoyratça kullanmaktan kaçınmalıdır. Ebeveynlerin çocuklarını öperken “Seni öpebilir miyim?” diye izin istemeleri bu bilincin oluşmasında etkilidir. Çocuğun güçsüz bedeninin, herkes tarafından izinsiz kullanılmasının çocukların kendi bedenlerini koruma refleksini kıracağı unutulmamalıdır.

“Dokunulması yasak olan yerlerim” refleksi

Çocuklar dört yaşından itibaren vücutlarının belli bölgelerine dokunulmasından rahatsızlık duymaya başlamalıdır. Özellikle genital bölgelere dokunulması çocukta ani tepkiye neden olmalıdır. Bu bilincin kazandırılması için dört yaşından itibaren çocukların genital bölgelerine temas azaltılmalıdır. Eş, dost ve akrabalar tarafından çocuk, cinsel organlarına dokunularak, öperek, vurarak sevilmemelidir. 

“Fiziksel baskıya direnme” refleksi

Küçük yaştaki çocuklar kendi güçsüzlüklerini ve çaresizliklerini büyüklerin gücünü keşfettikçe anlarlar. Anne-babalar ve akrabalar, çocuklarına olan sevgi gösterileri sırasında çocuklara kendi güçsüzlüklerini hissettirecek kadar büyük ve orantısız güç kullanmaktan kaçınmalıdırlar. Anne-babalar, çocuğuna kendisine güç uygulandığında karşılık verilmesi gerektiğini öğretmelidirler. Bunun için bazen çocuğun istemediği bazı durumlarda gösterdiği tepki, güç gösterisi ile kırılmamalı, çocuğun direncinin işe yaradığı bizzat yaşayarak gösterilmelidir.

“Vücudum görünmemeli” hissi

Çocuklar yürümeye başladığı andan itibaren, çırılçıplak olarak ortada bırakılmamalıdır. Çocuk, hatırlayabildiği en küçük yaşlardan itibaren kendisini genital bölgeleri giyinik olarak hatırlamalıdır. Özellikle dört yaşından itibaren çocuklar çırılçıplak olarak ev içinde veya ev dışında bulunmamalı, giysilerini kendisinin giyip çıkartmasına izin verilmelidir. Kendisini başkalarının yanında çıplak olarak görmeye alışkın olmayan bir çocuk, elbisesinin birileri tarafından çıkartılmasından ciddi rahatsızlık duyacaktır.

“Banyoda çıplak olunmaması” bilinci

Çocuk, temel davranış refleksi kazanması açısından dört yaşından itibaren anne-babası ile birlikte tamamen çıplak olarak banyoda bulunmamalıdır. Ayrıca çocuklar banyo yaparken üzerinde külotu da bulunmalıdır ki, çocuk, genital bölgelerinin görülmemesi ilkesini pratikte yaşayarak öğrenmiş olsun.

“Tuvalette benden başkası olmamalı” bilinci

Bazı anne-babalar, çeşitli nedenlerle ya çocukları ile birlikte tuvalete girmekte veya tuvaletin kapısını aralık bırakmaktadır. Bu davranış çocuğun temel davranış refleksi kazanmasına engel olmaktadır. Her ne sebeple olursa olsun dört yaşına gelen bir çocuk, tuvaletin “özel” bir mekan olduğunu öğrenmeli, tuvalet ihtiyacını gideren birisinin başkaları tarafından görülmesinin uygun olmayacağını bilmelidir. Çocuk genital bölgelerinin görülmesinden rahatsızlık duymamaya, kendisini tuvaletteyken gören birisine tepki vermemeye alışmamalıdır.

“Soyunma ve giyinmede yalnızlık” ilkesi

Çocuğun dört yaşından itibaren genital bölgelerinin başkaları tarafından görülmesinden adım adım uzaklaşması gerekir. Bu bağlamda çocukların elbiseleri herkesin içerisinde değiştirilmemelidir. Çocuklar mümkünse elbiselerini kendileri ve kimsenin görmediği bir ortamda değiştirmelidir. Eğer çocuk kendisi elbiselerini değiştiremiyorsa, anne ile ayrı bir odaya gidilerek elbiseler değiştirilmelidir.

“İzin verirsem kabul edilirsin” ilkesi

Anne için çocuk ne kadar büyürse büyüsün çocuktur. O yüzden anne, çocuğunun odasına girerken izin alınması gerektiğini düşünmez. Ancak, çocuk dört yaşına girdiğinden itibaren “izin verirsem kabul edilirsin” ilkesi hayata geçirilmelidir. Anne-baba, çocuğun odasına girerken izin istemeli, her şeye rağmen onun çıplak vücudu ile karşılaşıldığında özür dilenip kapı kapatılmalıdır. Bu davranış kalıbı hem çocuğun kişiliğine saygıyı, hem de çocuğun rahatsız olduğu bir durumda itiraz edebilme becerisi kazandırılması açısından önemlidir.

Mahremiyet eğitimini kim verir?

Mahrem konuların kimlerle konuşulacağı da Anadolu’da belirlenmiştir. Bir kız tutup da babasıyla kendi mahrem duygularını konuşmaz. Bir erkek çocuk da yine babasıyla mahrem meseleleri konuşmaz. Anadolu Pedagojisi’nde mahremiyet eğitiminin konuşulabileceği, mahrem konuların konuşulabileceği adresler çok net olarak belirlenmiştir. 

Batı’ya baktığımızda böyle bir sınırlama göremeyiz. Mesela Rusya’da bir kız, babasıyla da, annesiyle de, herhangi bir erkekle de cinselliği konuşabilir. Ama bizim coğrafyamızda bu denge çok hassas bir şekilde sağlanmıştır. Hiç bir kırılganlık olmadan, çocuk hiç incinmeden, duyguları hiç tahrip olmadan ve mahrem duyguları yırtılmadan -ki Anadolu’da buna “ar damarı çatlamadan” denir- bilgi aktarımının yapılacağı adresler çok nettir. Kız anneyle konuşacaktır mahrem meseleleri. Erkek çocuk ise ne annesiyle ne de babasıyla konuşmaz, ikincil derecede bir akrabayla konuşur. Bunlar kendinden büyük yetişkin dayı, kuzen veya yeğenler olabilir. 

Kız çocuk anneyle çok rahat konuşabiliyorken erkek çocuk babasıyla konuşamaz çünkü erkek çocuğunun ergenlik dönemi ve cinsel varoluşunu hissedişinde tuhaf bir şey vardır. Bu dönemde erkek çocuklarda suçluluk psikolojisi gelişir. Çünkü erkek çocukları cinselliğini fark ettiği anda haz kaynakları da çalışmaya başlar. Çocuk ilk defa girdiği bu haz döneminin taşkınlığıyla kendini sanki suçlu gibi hisseder. Kendini gizlemeye çalışarak ne olup bittiğini yorumlamaya ve bunu anlamlandırmaya çalışır. Kendisinin haz aldığı şeylerden aynı anda babasının da haz aldığını bilmek istemez. Babayla o konuları konuşmaya erkek çocuğunun fıtratı çok uygun değildir. Çocuk, babayı da o pozisyonda görmeyi istemez. Ağabeyini de görmek istemez. Hele ki anneyi hiç görmek istemez. Çünkü kendisinin haz aldığı gibi anneyi, babayı da öyle basitleşmiş bir duygunun içerisinde hissetmek istemez. Eğer anne, baba veya ağabey bu konuları konuşmaya çalışırsa erkek çocuk agresifleşir. 

O yüzden Osmanlı çok ilginç bir yöntem geliştirmiş; şehzadeler İstanbul’dan alınıyor, tam ergenlik dönemine gireceği sırada Bursa’ya götürülüyor. Farklı kişilerin yanında yetiştiriliyor. Erkek çocuklarının bu ilk cinsellikle tanıştığı dönemi daha sindirerek atlatması için aileden başka bir yere götürülüyor. Daha sonra çocuk durulduğunda tekrar babanın yanına dönüyor. 

Günümüz aileleri erkek çocuklarının bu dönemini takip ederek ergenlik dönemini hissetmesi lazım. Çocuğun vücudundaki değişikliklerden, sakalının çıkmasından, sesinin kalınlaşıyor olmasından ve biraz kendini saklıyor, sosyal ortamdan geri çekiyor olmasından anne-babanın işareti almış olması gerekir. 

Bu işaretler alındığında devreye çocuğun kendisinden büyük yetişkin olan dayı, kuzen veya yeğen devreye girmelidir. Bu kişiler uygun zamanda ve ortamda ergenliğe yeni adımını atan çocuğa uygun bir dille mahremiyet eğitimi vermelidir. Mesela, yeni ergeni çarşıya götürürken, sinemaya götürürken, birlikte parkta oynarken bir takım şeylerden bahsedebilir. Erkeklerin ergenlik dönemi olduğundan, bu dönemde yaşanan değişimlerden söz edebilir. Başkaları üzerinden örneklendirmeler yaparak konuyu izah edebilir. Böylece çocuğun yaşadığı ergenlik döneminin aslında çok doğal olduğu ve herkes tarafından yaşandığı anlatılarak ergen çocuk rahatlatılmış olur. 

Gusül abdesti ne zaman ve nasıl öğretilir?

Mahremiyet eğitimi sırasında müşahede ettiğim bir yanlış da şu: Anne-babalar çocukları ergenlik çağına gelince ona gusül abdestinin nasıl alınacağını anlatmaya çalışıyorlar. Hâlbuki gusül abdesti bu dönemde öğretilecek bir şey değildir. Çocuk daha 7-8 yaşındayken banyoya girdiğinde annesi ona gusül abdesti almasını öğretmelidir. Cinselliğin olmadığı bir dönemde, çocuk banyoya girdiğinde gusül abdestini alarak çıkması lazımdır. Gusül abdestiyle namaz kılınıyor olmasını da bilmesi gerekir. Gusül abdestinin öğretilmesi çocuğun ergenlik dönemine kadar bekletilmemelidir. Sekiz yaşındaki bir çocuğa “Hadi gusül abdesti al” dendiğinde bundan hiç kırılmaz ama ergenlik dönemindeki bir gence gusül abdestinin niçin ve nasıl alınacağını öğretmeye çalışırsanız beklenmedik bir tepkiyle karşılaşırsınız.

Evin içinde nasıl davranmalı?

Anne ve babanın evin içerisindeki tutum ve davranışlarının bir kısmı mahremiyet eğitimi içerisine girer. Ama diğer bir kısmı ise adap dediğimiz kısmın içerisine girer. Örneğin anne-babanın pijamayla evin içerisinde dolaşıyor olması mahremiyet eğitimiyle çok alakası olmayabilir. Ama bu adap kısmının içerisine girer. “Çocuğumun yanında istediğimi yaparım” basitliğinin içerisine girmemek lazım. Bu çok yüzeysel bir yaklaşım olur. Eğer bir insan yetiştirme sürecinin içerisindeysek hassas olmamız lazım. 

Mesela evin içerisinde babanın şortla dolaşması sıkıntı olur. Bir taraftan çocuğunuza vücudunuzun kimse tarafından görülmemesini öğretirken evin içerisinde şort giyiyor olmak çocuğun mahrem duygularının gelişmesine engel olur. Aynı şekilde eşler arasında sevgi ifade eden, duygu ifade eden kelimeler de çocuğun mahrem duygularının gelişmesinin önüne geçer. Örneğin “aşkım, cicim, yavrum” gibi kelimeler anne-baba arasında çocuğun yanında konuşulacak kelimeler değildir. Bunlar çocuğun cinselliğini de çağrıştıracak kelimeler olacağı için mahremiyet eğitimi açısından oldukça önemli. Onun yerine eşler Osmanlı’da kullanılan kelimelerle birbirine hitap edebilir. Osmanlı kadını eşine “efendi“ diye hitap etmiş, erkeği de eşine “zevce, sultan, hanım” diye hitap etmiştir.

Amca ile Bakkal Ali Amca arasındaki fark

Çocukların öz amcaları onların mahremidir. Bu Kur’an-ı Kerim’de de belirtilmektedir. Çocuklar onların yanında rahat hareket edebilir. Ancak çocuğa “amca” ile “Bakkal Ali Amca” arasındaki fark öğretilmelidir. Çocuk, amcayla Bakkal Ali Amca arasındaki farkı bilemeyebilir başlangıçta. Çocuğa 4-5 yaşından itibaren, sosyal çevreyi tanımaya başladığından itibaren öz amcası “amca” olarak, Bakkal Ali Amca ise “Ali Amca” diye, ismiyle amcalık sıfatını birlikte söylettirerek tanıtmak lazım. Çocuğa, öz amca, öz dayı ile Ali Amca ve Ali Dayı arasındaki fark öğretilmelidir. Yoksa çocuk herkesi amcası olarak görüp yakınlık gösterebilir. 

Burada çok tedirgin edici bir şey daha var. Genellikle büyükanneler, büyükbabalar kendi çocuklarının torunlarını yani kuzenleri birbirlerine kardeş diye tanıtıyorlar. Diyelim ki oğlunun oğlu var, kızının da kızı var. Büyükanneler ve büyükbabalar bu kuzenleri “Siz kuzensiniz, kardeş sayılırsınız” diye aynı ev içerisinde tutmaya, yakınlaştırmaya çalışıyorlar. Aile içerisindeki bağlar kopmasın diye devamlı yakın tutuyorlar ama maalesef bu çok yanlış bir davranış. Çünkü torunlar birbirlerine karşı artık nikâh kıyabilecek durumda oldukları için birbirlerine yakınlaştırıyor olmak, aynı evin içerisinde, aynı yatağın içerisinde yatırmak oldukça tehlikeli bir şeydir. Büyükanne ve büyükbabalar bunu belki aile bütünlüğünü korumak için yapıyorlar ama bu doğru bir davranış değil. 

Kardeşlerin aynı odada kalması

Kardeşlerin belli bir yaştan sonra özellikle yedi yaşından sonra aynı yatak içerisinde olmamaları lazım. Belki küçükken bir yatağın içerisinde yatırılabilir. Odada olabilirler. Çocuklar ön ergenliğe girdiklerinden itibarenodalarını da mümkünse ayırmak lazım. 10-11-12 yaş ön ergenliğe giriş yaşıdır. Bu yaşlarda kızla erkek aynı odanın içerisinde olmamalıdır. Yedi yaşından sonra, sekiz yaşından sonra bir kız çocuğuyla kardeşi olan erkek çocuk aynı odanın içerinde olmamalıdır. Erkek çocukları bir arada olabilir ama kızla erkek bir arada olmaması lazım. İki kız çocuğunun odasının, ön ergenlikte ayrılmasında fayda var. Ayrı odalarda olmak aynı zamanda kişilik gelişimi için de faydalıdır.

Günümüzde üç çocuğu, dört çocuğu olan ailelerin her çocuğa bir oda tahsis etmeleri mümkün olmayabilir. Bu durumda yapılacak şey, çocukların giyinip-soyunurken veya mahrem halleri sırasında ayrı odalara gitmeleri, başkası görmeden üstünü değiştirmesidir. 

Kız ve erkek çocuklarının iç çamaşırlarını görünür, aleni bir yerde tutmamaları da yine mahremiyet eğitimi içerisinde yer alan unsurlardan biridir. Çocuğun 7-8 yaşından sonra ablasının iç çamaşırlarını, kıyafetlerini aleni, ulu orta yerlerde görmemesi lazım. Çünkü bu durumda çocukta merak duygusu başlayacak, kendi iç çamaşırlarının farklı, ablasının çok farklı olmasını sorgulamaya başlayacaktır. Bunun için çamaşırların da yine tertipli ve düzenli bir şekilde ayrı ayrı dolapların içinde olmasında fayda var. 

Mahremiyet eğitimi ailede verilir

Günümüzde okullarda verilen cinsellik eğitimi asla ve de asla mahremiyet eğitiminin yerini tutamaz. Mahremiyet eğitimi öyle rastgele “Hocam, gel de şu mahremiyeti çocuklara anlat, cinsel eğitimi anlat” denilecek bir şey değildir. Mahremiyet eğitimi ailede başlar. Bunun özellikle altını çizmek ve tekrar etmek isterim. Mahremiyet eğitimi ailede başlar. Okullarda verilen eğitim, çocuğun utanma duygularını yıkıcı nitelik taşır. 

Yorumlar