CHP sözcüsünden skandal ifadeler

ABD başkan adaylarından Biden'ın skandal açıklamalarına hala net bir şekilde tepki göstermeyen CHP Sözcüsü Öztrak, "Cumhurbaşkanlığı koltuğu ABD seçimlerinde meze olmuş durumda" şeklinde skandal ifadeler kullandı.

Google Haberlere Abone ol
CHP sözcüsünden skandal ifadeler

ABD başkan adaylarından Joe Biden'ın Türkiye'deki muhalefeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı açıkça destekleyecekleri şeklindeki ifadelerine hala net bir tepki göstermeyen CHP'den skandal açıklamalar geldi.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak tarafından kullanılan skandal ifadeleri duyanlar kulaklarına inanamadı. ABD'de iki rakip başkan adayının Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na karşı izledikleri politikalar tartışılırken, CHP Sözcüsü Öztrak, "Cumhurbaşkanlığı koltuğu Amerikan seçimlerinde meze olmuştur" ifadelerini kullandı. 

Öztrak partisi adına yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: Saray bu konularda sessiz, bu konuların üzerine gitmiyor. ABD Başkanı “ahmak olma” dediğinde hakareti yutuyor. ABD yönetimi “malvarlığını araştırırım” dediğinde, şantaj karşısında susuyor. Yetmiyor Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturduğunu unutuyor. Birde bakıyorsunuz Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı koltuğu ABD Başkanlık seçimlerine adeta meze oluyor. Adayın bir tanesi haddini aşıp, “ona karşı muhalefete destek olacağız” deyip beyefendinin değirmenine su taşırken, diğer aday da bunun adını “dünyanın önde gelen diktatörleri arasında” zikredip, “kendisi bir tek beni dinler” diye caka satıyor.

İşe Faik Öztrak'ın CHP sitesinde yayınlanan 18 Ağustos 2020 tarihli açıklamasının tam metni:

Güzel bir söz vardır: “Arsız güçlü olunca, haklı suçlu olurmuş” derler… Hakkı, hukuku, adaleti yok eden tek adam vesayet rejiminin iki yılı doldu. Bu iki yılda; hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı yok edildi. Edepsiz edepliyi, haksız haklıyı bastırmak için elinden geleni ardına koymadı. Saray OHAL şartlarında yaptırdığı gayrimeşru, mühürsüz anayasa referandumuyla bir vesayet düzeni kurdu. Yürütmeyi tekeline aldı. Yasamaya pranga vurdu. Yargıyı kendisine karşı olanlara karşı kullanılacak bir silaha çevirdi. Yargıda FETÖ taktiklerini sürdüren, yargıyı kendi vesayet rejiminin koltuk değneği haline getiren saray sayesinde, bugün ülkede yargıya güven dip seviyede. Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın ifade ettiği şekliyle, yasaların herkese tarafsız ve adil uygulandığını düşünenlerin oranı 2018 itibariyle sadece yüzde 38. Bu yıllar ilerledikçe giderek düşüyor.

ADALET DEVLETİN ORTA DİREĞİDİR

Oysa adaletin bittiği yerde her şey biter. Bu dün böyleydi, bugün de böyledir. Konfüçyüs, “Adalet kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey onun etrafında döner” demiş. Aristoteles ise, “Adalet devletin orta direğidir. Toplumun temeli haktır ve hak, neyin adaletli olduğuna karar vermemizi sağlar” diyor. Bizim topraklarımızda, Anadolu’yu bize yurt yapan erenlerden Hacı Bektaşi Veli ise; “Adalet her işte hakkı bilmektir” diyor. Her işte hakkı bilmeyen yönetici adil olamaz. Yine, Fatih Sultan Mehmet, “Kadı'yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür” diyerek adaletin olmadığı yerde devletin olmayacağını söylüyor. Zaman değişse de, coğrafyalar ve iklimler değişse de hakikat değişmez: Toplumu ayakta tutan hak, hukuk ve adalettir. Sayın Genel Başkanımız tam da bu nedenle, Ankara’dan İstanbul’a milletimizle birlikte gerçekleştirdiği büyük yürüyüşünde, “hak, hukuk ve adalet” demiştir. Onun çağrısına yüz binler, “hak, hukuk, adalet” diye ses vererek katılmıştır.

SARAY GENEL BAŞKANIMIZIN SÖZLERİNE BOZULMUŞ

Dün basına yansıyan haberlere göre Saray, yandaş yargıyı kullanarak açtığı yeni bir tazminat davasıyla Sayın Genel Başkanımızı köşeye sıkıştıracağını düşünüyor. Ortaya atılan gerekçe ise Sayın Genel Başkanımızın dün bir gazeteye verdiği röportaj, bu röportajda Erdoğan ve ailesinin mal varlığı hakkında söylediği sözler. Evlerindeki kasalarda tuttukları milyonlarca doları, avroyu, sıfırlama tapeleri ortalığa dökülen, çocuklarının başında olduğu vakıflara New York’un ortasına gökdelen diktiren, ABD’de çiftlikler aldıran, duran, uçan, yürüyen saraylarda keyif süren saray sosyetesi, Sayın Genel Başkanımızın, kendisinin ve ailesinin mal varlığı hakkında konuşmasına bozulmuş.

O SÖZLER İNTERNETTE DÖNÜP DURUYOR

Peki ne demiş Genel Başkanımız? “Erdoğan ailesi memleketi seviyorsa yurtdışındaki servetini Türkiye’ye getirsin” demiş. Ortaya dökülen tapeler, kayıtlar, daha hala akıllarda, Sıtkı Bey’li tapelerde, oğluna söylediği, “10 milyonu kabul etme, başkalarının getirdiği gibi o da getirsin. Kucağımıza düşecekler merak etme” sözleri hala internette dolaşıp duruyor. Tüm gayretlere rağmen sıfırlanmayan paralarla ilgili tapeler de hala internette. Normal bir hukuk devletinde mahkemelerde hesap verip aklanması gereken saray sosyetesi, kendisinin ve ailesinin mal varlığı hakkında söylenenlere çok alınmış. Genel Başkanımıza dava açıyor.

YA SAYMAYI BİLMİYOR YA DA…

Ne kadar tazminat istiyor? 2 milyon TL. Parayı gerçekten alın teriyle kazanan biri, 2 milyon TL’nin ne demek olduğunu bilir. Milletimizin hem feraseti derindir, hem de kültürü engindir. Böyle durumlar için Anadolu’da; “Sen ya para saymasını bilmiyorsun ya da hayatında hiç sopa yemedin” derler.

2 MİLYONLA ZENGİN OLMAYACAK KADAR ZENGİN

Hukuk ise bunu mevzuatla ve içtihatla söyler. Hukuka göre manevi tazminatın miktarı, bir taraf için zenginleşme yaratmayacak şekilde belirlenir. Bu dava sadece bu nedenle bile en baştan reddedilmelidir. Eğer bu dava kabul edilirse, mahkemenin 2 milyon TL’nin “Sarayın kibirli kişisinde bir zenginleşme yaratmayacağını” kabul ettiği anlamına gelir. 2 milyon TL ile Erdoğan ailesinin zengin olamayacak kadar büyük bir serveti olduğunu bu durum ortaya koyar. Yani Erdoğan’ın açtığı dava kabul edilmese de, kabul edilse de, her iki durum da Genel Başkanımızın haklılığını kanıtlar.

ABD’YE TEK SÖZ SÖYLEYEMEDİ

Genel Başkanımızın verdiği röportajdaki sözleri, yeni gündeme getirdiği sözler değildir. Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz yıl, ABD Temsilciler Meclisi Üyeleri Dış İlişkiler Komisyonu’na Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda gerçekleştirdiği Barış Pınarı operasyonu nedeniyle bir yaptırım paketi getirmişlerdi. Bu paketin önemli maddelerinden biri de, Erdoğan ve ailesinin “mal varlığının, yatırımlarının, iş ilişkilerinin ve diğer gelir kaynaklarının” araştırılması, bu konuda bir rapor hazırlanmasıydı.
Sayın Genel Başkanımızda, 22 Ekim 2019 tarihli TBMM’de yaptığı grup toplantısında, meclis kürsüsünden aynen şunları ifade etti: “Erdoğan’ın, ‘Ey Trump, sen benim, ailemin, çocuklarımın mal varlığını mı araştıracaksın? Araştırmazsan namertsin, benim verilmeyecek tek kuruş hesabım yoktur. Ben hesap vereceksem Türk milletine hesap veririm demesi gerekirdi” demişti.

Evet, bu sözlerin üzerinden daha bir yıl bile geçmedi. Erdoğan bu sözlerin gereğini yapabildi mi? Yapmadı, yapamadı. Emperyal güçlere cevap verebildi mi? Veremedi. Ağzını açıp tek bir söz söyleyebildi mi bu tehditlere karşı? Söyleyemedi.

SAYIN BAYKAL’I ÖRNEK ALIN

Oysa, böyle bir durumda gerçek bir devlet adamının ne yapması gerektiğini, önceki dönem Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal, bundan 15 yıl önce göstermişti. Kendisi ve kızı hakkında İsviçre’de hesapları bulunduğu iddiası üzerine, Sayın Baykal, “Benim ve ailemin İsviçre’de 1 kuruşu yoktur” dedi. Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne giderek dava açtı. İsviçre’de kendisinin ve ailesinin hesabının olup olmadığı konusu, Adalet Bakanlığı aracılığıyla İsviçre’den soruldu. Bu iftiranın gerçekle uzaktan yakından alakası olmadığı, “resmen” ortaya kondu. İşte yapılacak olan budur. Kendine güvenmek budur. Aslında bir benzer iddia Wikileaks belgelerinde dünyayı birbirine karıştıran Wikileaks belgelerinde Sayın Erdoğan’la ilgili olarak da ortaya atılmıştı. İsviçre’de hesapları olduğu söyledi. Ne yapıldı? Hiçbir şey yapılmadı.

TÜRKİYE’NİN CUMHURBAŞKANLIĞI KOLTUĞU, ABD SEÇİMLERİNDE MEZE OLDU

Saray bu konularda sessiz, bu konuların üzerine gitmiyor. ABD Başkanı “ahmak olma” dediğinde hakareti yutuyor. ABD yönetimi “malvarlığını araştırırım” dediğinde, şantaj karşısında susuyor. Yetmiyor Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturduğunu unutuyor. Birde bakıyorsunuz Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı koltuğu ABD Başkanlık seçimlerine adeta meze oluyor. Adayın bir tanesi haddini aşıp, “ona karşı muhalefete destek olacağız” deyip beyefendinin değirmenine su taşırken, diğer aday da bunun adını “dünyanın önde gelen diktatörleri arasında” zikredip, “kendisi bir tek beni dinler” diye caka satıyor.

BİZ BUNU SİNEYE ÇEKEMEYİZ

Çok açık söyleyeyim değerli basın mensupları, biz bunları hazmedemeyiz, sineye çekemeyiz. Çekmedik de zaten… Bu ipe sapa gelmez sözler gündeme geldiği anda bizim bunlarla işimiz olmayacağını, demokrasi ve özgürlük mücadelemizin hiçbir emperyalist himmete muhtaç olmadığını açık açık söyledik.

“SARAYIN ALTUN ÇOCUĞU” SÜS ÇİÇEĞİ Mİ?

Ama duymak istemeyen kulaklar duymuyor. “Sarayın altun çocuğu” bugün sosyal medyadan Biden’ın sözlerini neden 8 aydır gündeme getirmediklerini açıklayıvermiş. “Biz bunu zaten biliyorduk” demiş. “Ama Muhalefetin ne diyeceğini bekledik” demiş. Siz devletsiniz, devlet yönetiyorsunuz. Biliyordunuz da ne yaptınız? Dışişleri Bakanınız ne yaptı? Sizleri orada süs çiçeği diye mi oturtuyorlar? Çifter çifter maaşları bunun için mi size veriyorlar? ABD’nin başkan adayı kalkmış ülkemizi aşağılarken, siz muhalefete tuzak kurmak için ülkeye edilen bu hakareti 8 ay boyunca sineye mi çekiyorsunuz, sineye mi çektiniz? Bu nasıl bir devlet ciddiyetidir? Nasıl devlet adamlığıdır?

ABD’YE DAVA AÇIP 2 MİLYON DOLAR İSTEMELİYDİ

Ama bunları sadece siz değil aynı zamanda Sayın Erdoğan’da sineye çekiyor. Genel Başkanımız, “malvarlığını Türkiye’ye getir” dedi diye, 2 milyon TL’lik tazminat davası açmayı ama unutmuyor. Her zaman yaptığı gibi aslında davanın muhatabını da, istediği paranın cinsini de yanlış seçiyor. Erdoğan oturduğu koltuğun itibarını korumak için, davayı ABD Kongresi’ne açmalıydı. 2 milyon TL değil, 2 milyon dolar istemeliydi. Yapabildi mi? Yapamadı. Gıkı çıkmadı.

BEKA MESELESİ: MAL VARLIĞI ÜLKENİN ÇIKARININ ÖNÜNE GEÇİYOR

Bu suskunluk, bir “beka meselesiyle” karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Biz bu ucube rejim milletimize dayatılırken uyardık, “Emperyalistler tek adam düzenini sever. Çünkü güçle, baskıyla tek adamın kolunu bükmek kolaydır. Tek adamın zaaflarını, kusurlarını kullanmak mümkündür. Ama kuvvetler ayrılığına, güçlü meclislere dayanan demokratik rejimlerde, emperyalistlerin meclisin tamamının kolunu bükmesi, yargıyı baskı altına alması mümkün değildir” dedik. Haklı çıkmaktan memnun değiliz ama sonuç ortada: Ülkesinde her şeyi vesayeti altına alan tek kişi, ABD Kongresi “mal varlığını soruştururum” deyince sus pus oluyor. Başlattığı sınır ötesi harekatı durduruveriyor. Mal varlığı soruşturması ülke çıkarlarının önüne geçiyor. Devleti yöneten birinin mal varlığı üzerinden tehdit edilmesi hele hele emperyal güçler tarafından ülkenin, ülkenin bu güçler tarafından yönetilmesinin önünü açar. İşte bu yüzden; “Biz ülkenin esas beka sorunu budur” diyoruz. İşte onun için, “hiçbir devletin şantajına muhatap olmamak için kendinize, yandaşlarınıza, vakıflarınıza ait, yurt dışındaki mal varlıklarınızı, gökdelenlerinizi, çiftliklerinizi satın paraları yurda getirin” diyoruz.

ATATÜRK GİBİ, İNÖNÜ GİBİ, ECEVİT GİBİ, BAYKAL GİBİ…

Çünkü biz, bu ülkeyi yönetenlerden emperyalist talepler karşısında dik durmalarını bekliyoruz. Nasıl ki, Atatürk Sevr karşısında, İnönü ABD Başkanı Johnson’un mektubu karşısında, Ecevit “haşhaş ekmeyin” diye ülkeyi tehdit edenler karşısında, Baykal 1 Mart tezkeresi karşısında, Kılıçdaroğlu’da FETÖ ve 15 Temmuz darbe girişimi karşısında dimdik durduysa.

MUHALEFETİ SUSTURMA ÇABASI

Bunu istedi diye, Sayın Genel başkanımıza 2 milyon TL’lik tazminat davası açmak çok açık söyleyeyim suçunu gizlemek için muhalefeti susturma çabasıdır. Demokrasiye saldırıdır. Bu ilk de değildir. Hatırlayacaksınız, Genel Başkanımız, 1 sterlinlik şirket üzerinden, 15 milyon dolarlık yapılan para transferini belgeleriyle ortaya koymuştu. Erdoğan da “mevcut şirketlerini satmaları nedeniyle yakınlarının bu şirketleri satmaları nedeniyle bu para geldi” diyerek bunu kabul etmişti. Ama Genel Başkanımıza tazminat davası açmaktan da geri kalmadı. Hakimlerin değiştiği, delillerin dikkate alınmadığı, hukuk ihlalleri bakımından ülkemizde ibretlik olan, Mann adası davasında ülkeyi yönetenlerin akraba-i taallukatının ülkeye vergi ödememek için vergi cennetlerinde gerçekleştirdikleri işleri milyonlarca dolarlık para transferinin, 1 sterlinlik şirket üzerinden milyonlarca doların gelip geçmesinin, sorgulanması gerekirken, yandaş yargı, cezayı Sayın Genel Başkanımıza kesti. Ve tabii vergi cennetlerinde yapılan işlerden vergi alabilmek için, uluslararası kuruluşlara açıklamayı taahhüt ettikleri vergi cennetleri listesini de hala açıklamadılar.

ELİNİZDEN GELENİ ARDINIZA KOYMAYIN

Şimdi saray, yeniden Genel Başkanımıza saldırıyor. Yine bir kullanışlı savcı, elverişli mahkeme ayarlanacak kumpas tamamlanacak. Biz de bir kere daha söylüyoruz. Güneşi balçıkla sıvayamazsınız. Bu davayı açmazsanız namertsiniz. Bu millet Hakk’ın ve haklının yanındadır. Milletimiz her şeyi görüyor. Notunuzu veriyor. Önüne gelecek ilk sandıkta yerinizi de gösterecek, oturduğunuz koltuklardan sizi kaldıracak, evlerinize gönderecek. O güne kadar zulmünüz artsın, zulmünüz artsın ki zevaliniz hızlansın. Bizler Cumhuriyet Halk Partisi ailesi olarak Genel Başkanımızın arkasındayız. Zulmünüze karşı hep birlikte direneceğiz. Bu yolda birlikte yürüyeceğiz. Elinizden geleni ardınıza koymayın.

Yorumlar

Mustafa Normal cibilliyetsizler vatan hainlerden başka ne beklenirki adamlar demedimi bizim işimiz kötülemek bu iblisl er menfaat koltuk için herşeyi yaparlar
Ali bektaş Vatanını ve Reisi cumhurunu itibarsızlaştıracak sözler kullanan bir muhalefet istemiyoruz.Söylenler hakkında gerekenlerinde yapılmasını istiyorum.tşklr.