BOP haritası gerçekten var mı? İşin aslı nedir?

Son dönemlerde başta Saadet Partisi yöneticilerinin kendi tabanını AK Parti ve Erdoğan'a karşı doldurmak için başvurduğu yollardan biri olan BOP Eşbaşkanlığı veya BOP haritası aslında nedir? Gerçekten de "Büyük İsrail"in kurulmasını öngören bir BOP veya BOP haritası var mı? İşte BOP haritasıyla ilgi

Google Haberlere Abone ol
BOP haritası gerçekten var mı? İşin aslı nedir?

BOP haritası gerçeğini GazeteDuvar'dan İlhan Güzel kaleme almıştı. İşte Güzel'in o analizi: Türkiye’deki BOP analizinin düz mantığı şöyle işliyor. BOP, ABD’nin Ortadoğu’yu bölme planının adıysa ve Ralph Peters adlı emekli bir Amerikalı Albay da bu projenin haritasını, yani sınırların değiştiğini gösteren bir Ortadoğu haritasını yayınladıysa, bu harita otomatik olarak BOP haritasıydı. Bu haritayı hayata geçirecek olan da, bu durumda tabii ki BOP eşbaşkanları olmalıydı.

Geçen yazıda, Türkiye’de BOP diye bilinen şeyin ABD’nin İslamcı siyasete yönelik politikasının adı olduğunu, Washington’un Kürt meselesine yönelik bir siyasetinin de olduğunu ama bu ikisinin birbirine karıştırılmaması gerektiğini anlatmaya çalıştım. Gelen tepkilerden anladığım kadarıyla yıllar boyunca yerleşmiş, kemikleşmiş algılamalar nedeniyle bu noktanın yeterince anlaşılmamış olduğunu fark ederek bu yazıda konuyu açmaya çalışacağım.

BOP’U YANLIŞ ANLAMAK

2000’lerden itibaren ABD’nin Ortadoğu’daki sosyolojik değişime (artan genç nüfusa rağmen rejimlerin yönetme kapasitelerinin düşüşe geçmesi) ayak uydurma siyaseti çerçevesinde, yıpranmış, halklarının büyük kesimi tarafından nefret edilen rejimlerin tasfiye edilip, yerine İslamcıların ılımlılaşarak iktidara gelmelerini tercih ettiğini, Büyük Ortadoğu Projesi denen siyasetin temelinin bu olduğunu belirtmiştim. Bu politika değişikliğindeki maksadın bağımlılık ilişkisinin toplumsal meşruiyeti olan rejimler aracılığıyla kurulması olduğunu, hayatın her alanında başarısız olan bu rejimlerin yerine geçecek İslamcı iktidarların, söz konusu toplumsal ve ekonomik sıkıntılarla başetmeye çalışacaklarını, başarısızlık durumunda tepkilerin seçimle başa gelmiş ılımlı İslamcılara yöneleceğini tasarlayan bir siyasete geçildiğini belirttim. Sonuçta bu siyasetin de tutmadığı ve söz konusu projenin tamamen ortadan kaldırılığı biliniyor.

BOP özellikle Türkiye’de çok farklı yorumlandı çünkü 2000’lerden itibaren Irak işgaliyle hız kazanan bir ABD karşıtlığı ve ondan duyulan bir rahatsızlık vardı ama bunun adını koymak kolay olmuyordu. İşte böyle bir bağlamda, ABD’nin kendisi BOP’u ortaya atınca, Amerika’nın bölge politikasını tanımlamakta zorlananlar, bu siyaseti kavramsallaştırmakla uğraşmak istemeyenler için BOP kurtarıcı oldu. ABD kendi kendisini ele vermişti. Bu kesime göre, planın adı BOP, hedefi ise sınırları değiştirmekti. Bu politikanın da üç tane dayanağı keşfedildi. Birincisi, geçen yazıda bahsettiğim C. Rice’ın yazısı ki, iddia edilen sınır değişimiyle hiçbir ilgisi yoktu. Ama muhtemelen bir gazeteci böyle bahsettiği için, içinde ne yazdığına bakılmadan, ezbere tekrarlandı. İkincisi Erdoğan’ın bu projenin eşbaşkanı olması ve üçüncüsü de Amerikalı bir Albay’ın yayınladığı harita.

BİR HARİTA ÇİZİCİLİK OLARAK EŞBAŞKANLIK

Türkiye’deki BOP analizinin düz mantığı şöyle işliyor. BOP, ABD’nin Ortadoğu’yu bölme planının adıysa ve Ralph Peters adlı emekli bir Amerikalı Albay da bu projenin haritasını, yani sınırların değiştiğini gösteren bir Ortadoğu haritasını yayınladıysa, bu harita otomatik olarak BOP haritasıydı. Bu haritayı hayata geçirecek olan da, bu durumda tabii ki BOP eşbaşkanları olmalıydı. Bu eşbaşkanlara dönüp baktığımızda da Erdoğan’ın yanında İtalyan başbakanı Belusconi ile Yemen lideri Salih’i görüyoruz. Yani bu mantığı takip edersek, ABD, Ralph Peters’in çizdiği Ortadoğu haritasını hayata geçirme misyonunu alt taşeronlar olarak Erdoğan, Berlusconi ve Salih’e vermiş ve bu üçlü de Ortadoğu’yu bölme işine girişmiş olmalıydılar.

Muhtemelen Erdoğan, o dönemde eşbaşkanı olduğu Demokrasi Diyalog programının böylesine bir etki yaratacağını tahmin etmeden ilan etmişti. Yoksa, böylesine içeriği vahim, lider kompozisyonu absürt bir misyonu üstlendiğini neden açıklasın. Tabii ki, bir kez bu türden bir politikanın varlığına kanaat getirilince, bu tür soruları sormaya gerek kalmıyor.

MEŞHUR HARİTA

İlginç bir şekilde BOP ve malum harita Türkiye’de yalnızca ulusalcı, solcu kesimi değil, İslamcı kesimi de aynı şekilde etkilemiş. Erdoğan’ın akıl danıştığı isimlerden olan Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman da geçen  haftaki yazısında,  tıpkı Gazete Duvar yazarı Musa Özuğurlu gibi, Ralph Peters’in haritasını öne çıkararak, onun BOP haritası olduğunu ileri sürmüş.

 - Başta SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu olmak üzere birçok isim sık sık BOP'un "Büyük İsrail Projesi" olduğunu savunur. Oysa söz konusu harita gerçek olsa bile, o haritada İsrail'in büyümesi değil tam tersine 1967 sınırlarına geri dönerek küçülmesi ön görülüyor.

 

Muhtemelen yayınlayanın bu kadar ilgi çekeceğini tahmin etmediği, Ortadoğu üzerine yapılmış bu en saçma fikir ekzersizi üzerinde artık kısaca durmak gerekiyor. Öncelikle Ralph Peters, 1998 yılında emekli olmuş bir subay, o tarihten sonra da hiçbir kamu görevi üstlenmemiş, tarih kitapları yazan ve bazı TV kanallarında yorumcu olarak çalışan biri. Yayınladığı harita ise akla ziyan nitelikte. Biraz dikkatli bakıldığında birleşik bir Kürdistan var tabii haritada. Ama koskoca Amerikan emperyalizmi emekli albaya harita çizdirirken bu Kürdistan’ın denize çıkış yolunu karıştırmış. Günümüzdeki endişelerin tersine bu Kürdistan’ın denize çıkışı Akdeniz değil, Karadeniz olmuş! Yani, ABD, BOP’u planlarken ve bu büyük stratejist geleceği öngörürken ya ufak bir hata yapıp denizleri karıştırmış ya da bilerek Rusya ve İran’ın müttefiki Suriye yerine, kendi müttefiki Türkiye’yi bölmeyi tercih ederek, Karadeniz’den denize çıkış öngörmüş. Tabii çıkış Karadeniz’den olunca, yeni kurulacak Kürdistan’ın, mesela deniz ticareti için vs tekrar Boğazları kullanması gerekecek.

Haritanın geri kalanı daha bir garabet. Örneğin, nasıl olacaksa kendi içinde bir türlü istikrar sağlayamayan Afganistan hem Pakistan’dan parça kopararak topraklarını büyütmüş, hem de bu ülkenin içinden bir Belucistan çıkmış. Pakistan ise epey bir küçülmüş. Günümüzde harabeye dönen Yemen’in, tam tersine topraklarını hem de Suudi Arabistan’a karşı genişleteceği tahmin edilmiş ya da istenmiş. Nereden icap ettiyse Ürdün’ün de toprakları genişlemiş, haritadaki adıyla “Büyük Ürdün” kurulmuş. Ayrıca büyük bir stratejik öngörüyle Irak’ın üçe bölüneceğini tahmin etmiş Peters ama nedense Irak’ın Şii bölgesi büyüyerek Suudi Arabistan’daki Şii bölgeleriyle birleşmiş. Yani, ABD müttefiki Suudi Arabistan’dan toprak alarak, İran’a hediye etmek istemiş bu haritaya göre. Suudi Arabistan ise hem küçülmüş, hem de içinde, sanki kendisi yeterince İslamcı değilmiş gibi, bir de “Kutsal İslam Devleti” kurulması öngörülmüş. Nasıl oluyorsa, bu BOP haritasında, Arap Baharının başladığı Tunus, Libya ve Mısır’a ise hiçbir şey olmamış. 10 yıldır BOP haritası diye anlatılan haritaya biraz yakından bakınca işte bunlar görülüyor.

Batı’da, ABD’de isteyen istediği haritayı yayınlayabilir. Ben de daha önemli bulduğum ama nedense, Türkiye’yi bölünmüş göstermediği için olsa gerek, üzerinde durulmayan bir harita önerebilirim. Örneğin, The New York Times gazetesinin Eylül 2013’te, "Beş Ülke Nasıl 14 Ülke Olur" başlığıyla verdiği haritaya da bakılabilir ki bu haritada çizilen ve Irak ve Suriye’deki Kürt bölgelerini birleştiren Kürdistan çok daha gerçekçi sınırlara sahiptir.

Sonuçta, Batı’da çizilen her harita karşısında zıplamak yerine, kimin yayınladığına, içinde ne olduğuna dikkat etmek ve yine haritalarla mücadele etmek yerine Kürt meselesinin çözümü üzerine kafa yormak daha sağlıklı olacak.

KAFA KARIŞIKLIĞI NEREDEN KAYNAKLANIYOR

Sorunun temelinde şu yatıyor sanırım. ABD, İslamcı hareketlere ilişkin olarak 2000’li yıllarda geliştirdiği siyaseti çok açık bir şekilde yürüttü. Onlarca resmi açıklama, rapor, makale ve diplomatik girişim, işin içinde demokratikleşme ve reform olduğu için gayet rahat yayınlandı, tartışılabildi. Oysa, ABD’nin Kürt sorunundaki yaklaşımı son derece kapalı, dışarıya çok az veri sağlayan bir politikayla yürütülüyor. Bu yüzden de ABD’nin Kürt politikasını analiz ederken sağlam verilere dayanma zorluğu çeken hem sağ hem de sol kesimler, işin kolayına kaçıp, Washington’un İslamcılık için geliştirdiği siyaseti, Kürt sorununu açıklamakta kullanmak gibi tuhaf ama kolaycılık açısından anlaşılır bir yolu tercih ediyorlar. Bunun sakıncası şurada yatıyor. ABD İslamcı siyaseti ılımlılaştırarak dönüştüreceğim diye açıkladığı halde, ısrarla bunu bir bölme politikası olarak okumak, hem entelektüel duruş hem de siyasal tavır alış konusunda kafa karışıklığına yol açıyor. Sonuçta hem İslamcı siyasetin dönüşümü, bununla neyin hedeflendiği tam olarak anlaşılamıyor, hem de Kürt sorununun gelişimi ve Batı bağlantısı bir tek bölünme kaygısı üzerinden tartışılıyor.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: DOĞMADAN ÖLMÜŞ BİR PORJE

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan BOP eleştirilerine bir grup toplantısı sonrasında cevap vermişti. Başbakan Erdoğan, Büyük Orta Doğu Projesi'nin (BOP) amaçları ve bu amaçlar içinde Türkiye'nin üstlendiği görevin belli olduğunu belirterek, BOP’un Ortadoğu barışına yönelik kurulduğunu, bunun yanında bölgenin ekonomik kalkınmasına, özgürlüğüne, kadın haklarına yönelik kurulmuş, eğitim özgürlüğünü daha ileri safhalara taşımak için atılmış bir adım olduğunu savundu. BOP çerçevesinde Türkiye'ye de görev verildiğini ve Türkiye’nin de bu görevi üstlendiğini belirten Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu, aslında şu anda zaten doğmadan ölen bir proje durumuna düştü. Bunu kalkıp ikide bir, gerek ana muhalefeti gerek yavru muhalefeti, bu şekilde kullanıyor. Bunun bizi bağlayıcı yanı yok. Bu konuyla ilgili olarak bizi bağlayan, Tayyip Erdoğan'ın attığı bir imza yoktur. Bu sadece insani olarak bizim üstlendiğimiz görevdir. Kusura bakmasınlar, ne ana muhalefet ne yavru muhalefet ne yanındakiler, bizim şu anda Ortadoğu'da duyduğumuz hassasiyeti, bugüne kadar duymadıkları gibi bundan sonra da duyamazlar.”

Yorumlar