Antalya'da aşırıcılıkla mücadele de konuşuldu

Antalya Diplomasi Forumu'nda "aşırıcılık ve ayrımcılıkla mücadele" tartışıldı

Google Haberlere Abone ol
Antalya'da aşırıcılıkla mücadele de konuşuldu

İstanbul Süryani Kadim Vakfı Başkanı Sait Susin, Türkiye'nin ayrımcılıkla mücadelede örnek bir ülke olduğunu belirterek "Ülkemiz 1959 yılından beri AB üyeliği için bekliyor. Bu en büyük ayrımcılık örneği olarak önümüzde duruyor. Ama Türkiye'nin AB'ye girdiği günü görecekler." dedi.

Antalya'nın Belek Turizm Merkezi'ndeki NEST Kongre Merkezi'nde düzenlenen, Anadolu Ajansının (AA) "Global İletişim Ortağı" olduğu Antalya Diplomasi Forumu kapsamında, TRT World muhabiri ve sunucusu Maria Ramos'un moderatörlüğünü yaptığı "Aşırıcılık ve ayrımcılıkla mücadele" başlıklı panele, Susin'in yanı sıra Birleşmiş Milletler (BM) Medeniyetler İttifakı Yüksek Temsilcisi Miguel Angel Moratinos, Dünya Aramiler Konseyi Başkanı Johny Messo, AGİT Müslümanlara Karşı Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılıkla Mücadele Özel Temsilcisi Mehmet Paçacı ve Avrupa Komisyonu Bilim Başdanışmanı Prof. Alberto Melloni konuşmacı olarak katıldı.

Susin, Süryanilerin Türkiye'de bazı dönemlerde birtakım sıkıntılar yaşadığını söyleyerek "Türkiye'de son yıllarda hiçbir dönemde yaşamadığımız kadar rahatız şu anda." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Süryani Kadim Vakfı Mor Efrem Süryani Kadim Ortodoks Kilisesi'nin temel atma törenine katıldığını hatırlatan Susin, kilisenin açılışından sonra vakıf mallarının da kendilerine iade edildiğini anlattı.

Kadim geçmişi olan Süryani nüfusunun hızla azaldığını dile getiren Susin, "Bitme noktasına gelen 5 milyon Süryani nüfusu, dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış durumda. Doğup büyüdüğümüz Türkiye'de şu anda 25 bin kişi kaldık." şeklinde konuştu.

Susin, insanların inanç, dil, etnik köken üzerinden ayrımcılığa tabi tutulmasına karşı çıktıklarına dikkati çekerek "Fakir-zengin, yerli-göçmen ya da mezhepler üzerinden farklılıklar körükleniyor. Bu ayrımcı kavramlar üzerinden amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar. Orta Doğu'dan, Asya'dan, Afrika'dan Batı'ya göç edenlerin sayıları arttıkça bunlara karşı olanların söylemleri de aynı oranda sertleşiyor." ifadelerini kullandı.

Avrupa başta olmak üzere dünyanın her yerinde ırkçı ve milliyetçi partilerin, ayrımcı söylemlerle politika yürüttüklerine değinen Susin, bu partilerin hızla yükseldiklerini ve yönetimleri ele geçirdiklerini kaydetti.

Irkçı siyasetçilerin din, dil ve etnik köken söylemleri üzerinden yerel halk ile göçmenler arasında kutuplaşma yarattığını vurgulayan Susin, "Halklar arasındaki bu kutuplaşma ırkçı yönetimler sayesinde giderek derinleşiyor ve daha çok taraftar topluyor. Popülist söylemlerle 'Bölgeye demokrasi ve insan hakları getireceğiz.' diyenler Orta Doğu'nun ve Kuzey Afrika'nın birçok ülkesini yaşanmaz hale getirdiler." değerlendirmesinde bulundu.

Susin, Doğu Hristiyanlarının en rahat yaşadığı Suriye ve Irak'ta Hristiyan nüfusun bitme noktasına geldiğini, birçok kilise ile manastırın tahrip edildiğini, Süryani okullarının ise kapatıldığını aktardı.

Batı'da İslamofobik eylemlerin her geçen gün arttığını söyleyen Susin, "Camilere, kiliselere, havralara ve göçmenlere yönelik tüm saldırılar insanlık suçudur. İbadet eden insanlara saldırılması veya öldürülmesi asla kabul edilemez." dedi.

Susin, Türkiye'nin ayrımcılıkla mücadelede örnek ülke olduğunu belirterek "Ayrımcılıkla, aşırıcılıkla en büyük mücadeleyi veren ülkemiz, 1959 yılından beri AB üyeliği için bekliyor. Bence bu en büyük ayrımcılık örneği olarak önümüzde duruyor. Ama Türkiye'nin AB'ye girdiği günü görecekler." diye konuştu.

-"AŞIRICILIK VE AYRIMCILIKLA MÜCADELE İÇİN EĞİTİM ŞART"

Paçacı da medya dilinin, nefret söylemini ve ayrımcılığı körüklediğini kaydetti.

Dünyada hızla yükselen nefret söylemine karşı yapılacak en öncelikli işin eğitim olduğunu vurgulayan Paçacı, "Nefret dili ve ayrımcılıkla mücadele etmek için her düzeyde eğitime başlamak zorundayız. Bu belki uzun zaman alacaktır ama başka bir yolumuz da yok." görüşünü dile getirdi.

Ayrımcılıkla mücadele için temel yasaların olması gerektiğini belirten Paçacı, "İnsan haklarından taviz veremeyiz. Dolayısıyla insan hak ve özgürlüklerini yasalarla güvence altına almak ve korumak zorundayız." ifadelerini kullandı.

Ayrımcılık ve nefret söylemiyle mücadelede devletlerin STK'lerle iş birliği yapması gerektiğine dikkati çeken Paçacı, öğretmenler, polisler, savcılar gibi kamu görevlileri, dini cemaatler, dernekler ve herkesin bu sürece katılması gerektiğine işaret etti.

Paçacı, bazı ülkelerde, Müslüman, Hristiyan ve Yahudi karşıtlığı üzerinden politikalar üretildiğini, bunun da toplumlarda ayrımcılık ve nefret söyleminin artmasına neden olduğunu anlattı.

- "AYRIMCILIK SÖYLEMLERİ ŞİDDET EYLEMLERİNİ YÜKSELTTİ"

Messo ise DEAŞ gibi terörist grupların Suriye’de, Irak’ta birdenbire ortaya çıkarak büyük toprakları ele geçirmediğini, bu gruplara yeşil ışık yakan ve destek veren birilerinin bulunduğunu söyledi.

Terörist oluşumlara karşı tüm dünyanın iş birliği yapması gerektiğini söyleyen Messo, "Terörist yapılanmalara, ayrımcılığa, aşırıcılığa ve nefret söylemine karşı devletlerin iş birliği yapması ve iyi bir eğitim sisteminin kurulması şart." dedi.

Messo, Müslüman, Hristiyan ve Yahudi karşıtlığı gibi söylemlerin son yıllarda artış gösterdiğini, bu kavramlar üzerinden şiddet eylemlerinde de yükseliş yaşandığını aktardı.

Etnik ayrımcılıkla beraber ortaya çıkan nefret söyleminin de bölgeden bölgeye değişkenlik gösterdiğinin altını çizen Messo, ayrımcılığın köklerinin iyi araştırılması ve ona göre bir perspektif geliştirilmesi gerektiğini kaydetti.

Yorumlar