Abdurrahim Karakoç ne zaman öldü, kaç yaşındaydı?

Anadolu insanının karşılaştığı zorlukları ve çektiği sıkıntıları eserlerinde işledi. "Mihriban" eseriyle toplumun her kesimi tarafından tanınan Karakoç'a yazdığı şiirlerden dolayı birçok kez dava açıldı

Google Haberlere Abone ol
Abdurrahim Karakoç ne zaman öldü, kaç yaşındaydı?

Türk halk edebiyatının en önemli seslerinden birisi olan şair ve yazar Abdurrahim Karakoç'un vefatının ardından 10 yıl geçti.

Türk şiirine kazandırdığı "Mihriban", "İsyanlı Sükut", "Hak Yol İslam Yazacağız", "Gel Gayrı", "Hasan'a Mektuplar", "Vur Emri" ve "Omuzumda Sevda Yükü" adlı eserleriyle tanınan Karakoç, dört kuşak şair olan bir ailenin içinde doğdu.

Yine dededen itibaren hafız ve alim bir babanın çocuğu olan usta şair, böyle bir ailede doğmuş olmanın etkilerini hem yaşantısına hem de ortaya koyduğu eserlere taşıdı.

Anadolu insanının karşılaştığı zorlukları ve çektiği sıkıntıları eserlerinde işleyen Karakoç, 7 Nisan 1932'de Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesine bağlı Ekinözü köyünde dünyaya geldi.

- Kitapla bağını hiç koparmadı

Karakoç'un annesi Fadime Hanım ile babası Ümmet Efendi çiftçilikle uğraşıyordu. İlkokuldan sonra öğrenimine bir süre devam edemeyen Karakoç, köyünde marangozluk ve çiftçilik yaptı.

Ağabeyi Bahaettin Karakoç, şairin başarılı bir öğrenci olarak ilkokulu köyünde dört yılda bitirdiğini, daha sonra okula gitmediğini ancak kitapla bağını hiç koparmadığını anlatmıştı. Kardeşinin okuma tutkusuna ilişkin de Bahaettin Karakoç, "İster bir şiir kitabı ister bir roman ve ister bir kanun kitabı olsun, okuduğunu adeta beynine resmeder, ufak bir ayrıntıyı unutmazdı." demişti.

Henüz küçük yaşlarda şiirle tanışan Karakoç, 1958'de Elbistan Belediyesi'nde muhasebeci olarak çalışmaya başladı, 1981'de emekli olana kadar bu görevini sürdürdü.

Memuriyetinin üzerinden yedi yıl geçtikten sonra Pakize Hanım ile evlenen Karakoç'un 1967'de ilk çocuğu dünyaya geldi. İlk sevincini "Kızıma Mihriban adını koydum. Evde her daim onun adı anılsın diye…" sözleri ile anlatan Karakoç, 1969'da ikinci çocuğunu kucağına aldı ve ona da Türk İslam adını koydu. Bunu da "Aşkımı ve davamı eser yaptım. Şiirlerim de çocuklarım da eserim." sözleriyle aktarmıştı. Usta şair, 1971'de ise üçüncü çocuğuna Enderhan adını verdi.

- İlk şiirleri iki kitap olacak hacimdeyken beğenmeyip yaktı

İlk şiirleri iki kitap olacak hacimdeyken beğenmeyip yaktığı söylenen Karakoç'un eserleri ilk olarak Elbistan'da çıkan Engizek gazetesinde yayımlandı.

"Şiire nasıl başladınız?" sorusuna "Besmeleyle" cevabını veren Abdurrahim Karakoç, 1958'de kaleme almaya başladığı, birbirinin devamı 22 şiirden meydana gelen "Hasan'a Mektuplar" isimli eserini 1964'te yayımladı. Emekliliğin ardından Ankara'ya yerleşen Karakoç, çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazdı.

"Mihriban" eseriyle toplumun her kesimi tarafından tanınan Karakoç, "Saati Yok Eremi Yok (Ben Hep Seni Düşünürüm)", "Anadolu Sevgisi", "Zikrullah", "Hak Yol İslam Yazacağız", "Bayramlar Bayram Ola", "İsyanlı Sükut" ve "Tut Ellerimden" adlı eserlerin yanı sıra 5 şiirden oluşan "Hasan'dan Gelen Mektup", 8 şiirden oluşan "Haberler Bülteni", 7 şiirden oluşan "Vatandaş Türküsü" ve 5 şiirden oluşan "Masal" adlı çalışmalara imza attı.

Yazdığı şiirlerden dolayı hakkında çeşitli davalar açılan Karakoç, kendisine isnat edilen bütün suçlamalardan aklandı.

- Anadolu insanının karşılaştığı zorlukları ve çektiği sıkıntıları şiirlerinde ele aldı

Şiirlerinde ilahi ve beşeri aşk, tabiat, gurbet, toplumsal yozlaşma, Türklük, İslam davası, ölüm gibi çeşitli konulara değinen Abdurrahim Karakoç, şiiri "bir gayeye varmak için araç" olarak gördüğünü ifade etmişti. Şairin yerini milletin, mertebesini Allah'ın tayin ettiğini söyleyerek milli ve dini duruşunu ortaya koydu.

Usta şairin eserleri "Fedai", "Devlet", "Töre", "Bizim Ocak" dergileriyle kendisinin çıkardığı "Yeni Ufuk" gazetesinin yanı sıra "Yeni Düşünce", "Yeni Hafta" ve "Gündüz" gazetelerinde okuyucuyla buluştu.

"Vakit" gazetesi bünyesinde vefatına kadar sürdürdüğü köşe yazarlığı serüvenine başladığı dönemde siyasete dahil olan Karakoç, Milliyetçi Hareket Partisi'ne üye oldu. Bu durumu ise şöyle anlatmıştı:

"Gençlik ve halk bölünmüştü. Bilgili değillerdi, okumuyorlardı. Ne tam kafir ne tam Müslümandılar. Mesele gençleri 'Hak yolu' olarak bildiğimiz 'İslamiyet'e' yöneltmekti. Misyon hiçbir zaman tamamlanmaz ama başarılı olduğumuza kanaat getirince bıraktık. Elimizden geleni yaptık ama daha fazlasına da gücüm yok. Politika hayatı bana yaramadı."

Daha sonraki zamanlarda Büyük Birlik Partisi'nin aktif bir üyesi olan Abrurrahim Karakoç, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nu "aradığı gençlik lideri" olarak tanımlayarak, ona daima destek olmuştu.

- Bestelenen 100'e yakın şiiriyle geniş kitlelere ulaştı

Temiz Türkçe ve hece vezniyle aşk, ayrılık, özlem, tabiat ve gurbet konulu şiirler yazan Karakoç, şiirindeki ahengi aliterasyon (aynı sesin veya hecenin tekrarlanması) ve asonanslarla (aynı ünlü seslerin tekrarı) sağladı.

Usta şairin 100'e yakın şiiri bestelenerek İbrahim Tatlıses, Şükriye Tutkun, Selda Bağcan, Musa Eroğlu, Esat Kabaklı, Cem Adrian, Mahsun Kırmızıgül, maNga, Gülay, Orhan Hakalmaz, Hasan Sağındık, Selçuk Küpçük, Gülşen Kutlu, Sevcan Orhan, Güler Duman, Gündoğar, Haluk Levent ve Azerin tarafından seslendirilerek geniş kitlelere ulaştı.

- "Lambada titreyen alevin üşüdüğünü yazan kar sesini de bulur"

"Mihriban" eserini 1960'ta yazdığını söyleyen Karakoç, bir açıklamasında şunları anlatmıştı:

"Bazıları 'Gerçek mi?' diyor. Gerçek, diyorum ama adı Mihriban değil. O gençliğimde yaşanmış bir aşktı. Ama şimdi adını deşifre etmem, ayıp olur. Benim takmış olduğum sembol bir isimdir Mihriban. Masa başında yazılmış, hayal bir aşk, bu tadı ve lezzeti vermez. Yaşayacaksın ki yazacaksın. O zamanlar elektrik yoktu. Lamba ışığı altında yazıyordum. Şiire başladığımda lambadaki alev titremeye başladı. 'Lambadaki alev üşüyor' çıktı...

Bazen aklıma düşüyor. Ben unutursun diyorum ama, insan hiçbir zaman unutamıyor... O bir mektup üzerine yazılmıştır. Benim gönderdiğim bir mektuptan dolayı bir cevap aldım. 'Unutmak kolay mı?' mektubun başlığı..."

Karakoç, bir röportajında şiiri nasıl yazdığı ile ilgili olarak sorulan bir soruya da "Şiirde ilham vardır. Şiir ilhamsız olmaz. Cenab-ı Allah bir ilham veriyor. O ilham bana yazmayı emrediyor. Bakın yağmur yağarken bulutların geldiği gibi, Allah bulutsuz yağdıramaz mı yağmuru? Ama bir vesile ihdas etmiş. İnsana da bazı şeylere görerek, duyarak ihsas ettirdiği için yazdırıyor..." ifadeleriyle cevap vermişti.

- "Anadolu halkının ezeli şikayetlerini dile getirir"

Doğuş Edebiyat 1983’te, Genç Kardelen 1998’de, Kardeş Kalemler dergisi ise 2012'de "Abdurrahim Karakoç Özel Sayısı" yayımladı.

Evli ve 3 çocuk babası olan ve hakkında birçok tez, makale de kaleme alınan Karakoç, 7 Haziran 2012'de tedavi gördüğü Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde vefat etti.

Cenaze namazı eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez tarafından kıldırılan Karakoç'un naaşı, Kocatepe Camisi'ndeki törenin ardından Bağlum Mezarlığı'nda Şeyh Abdülhakim Arvasi Türbesi'nin yanına defnedildi.

- Eserleri

Şair ve yazar Abdurrahim Karakoç, "Çobandan Mektuplar" ve "Düşünce Yazıları" gibi düz yazılarının yanı sıra şu şiir kitaplarına da imza attı:

"Hasan’a Mektuplar", "El Kulakta", "Vur Emri", "Kan Yazısı", "Dosta Doğru", "Suları Islatamadım", "Beşinci Mevsim", "Akıl Karaya Vurdu", "Yasaklı Rüyalar", "Gökçekimi", "Gerdanlık", "Parmak İzi"

 

 

Yorumlar