2018 Yılı Bütçe Tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunda
- Başbakan Yardımcısı Bozdağ: - "(OHAL uygulaması) Vatandaşın gündelik hayatında 20 Temmuz'dan öncesi ve sonrası arasında bir fark olmadığını, her türlü hakkını hukukunu kullandığını özellikle ifade etmekte fayda görüyorum. Ne zaman kalkar? Tabii bu ihtiyaç kalktığı zaman elbette kalkacaktır. Zaruret kalktığı zaman kalkacaktır" - "FETÖ ile alakalı Diyanet İşleri Başkanlığı hem Cumhurbaşkanımızın hem de önceki Başkanımızın görevden ayrılırken ifadesi çok açık ve net. Burada bir geç kalmışlığı vardır. Çünkü FETÖ ve dini konularda sapkınlık içinde olan gruplarla ilgili elbette Diyanet İşleri Başkanlığının toplumu bilinçlendirme, aydınlatma ve onlara karşı uyarma görevi vardır. Bunu tam yapması lazım. FETÖ raporu, 15 Temmuz'dan sonra değil de daha önce yayımlanmış olması gerekirdi" - "DEAŞ, İslam, Müslüman düşmanıdır. FETÖ gibi şeytanla beraber Müslümanlara ve İslam'a büyük zarar vermek için büyük çaba sarf ediyor ve bunun karşısında bütün Müslümanların uyanık olması lazım. Hep beraber DEAŞ'la da etkin mücadeleyi yapmamız lazım"
TBMM (AA) - Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, olağanüstü hal (OHAL) uygulamasına ilişin, "Vatandaşın gündelik hayatında 20 Temmuz'dan öncesi ve sonrası arasında bir fark olmadığını, her türlü hakkını hukukunu kullandığını özellikle ifade etmekte fayda görüyorum. Ne zaman kalkar? Tabii bu ihtiyaç kalktığı zaman elbette kalkacaktır. Zaruret kalktığı zaman kalkacaktır." dedi.
Bozdağ, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Başbakanlık ve bağlı kuruluşlarının 2018 yılı bütçeleri üzerindeki görüşmelerde, milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Diyanet İşleri Başkanlığından, 2002'den bu yana diğer kurumlara 9 bin 318 kişinin geçtiğini bildiren Bozdağ, bu kişilerden büyük kısmının öğretmenliğe geçiş yaptığını belirtti. Bozdağ, Diyanet'ten Milli Eğitim Bakanlığına 5 bin 50 kişinin geçtiğini, bunların tamamının öğretmen statüsüne intikal ettiğini vurguladı.
"Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) görevlilerinin Almanya'da istihbari faaliyetlerde bulunduğu" iddiasının iftira olduğunu söyleyen Bozdağ, "Orada FETÖ'cüler özellikle Diyanet ile ilgili olan herkesin böyle bir şey yaptığına dair ihbarlarda, şikayetlerde bulunuyor. Halen başka ülkelerde aynı ihbar ve şikayetlerde bulunuyorlar ve orada işlem yapılıyor." ifadelerini kullandı.
Konuyla ilgili Alman savcılık makamının tutuklama talebinde bulunduğunu ancak Alman mahkemesinin delil yetersizliği nedeniyle talebi reddettiğini aktaran Bozdağ, şöyle devam etti:
"Almanya'nın son yıllarda Türkiye'ye karşı tutumunu hepimiz yakından görüyoruz. Onun için orada bir kasıt olduğunu biliyoruz. Bizim Almanya'daki din görevlilerimizin hiçbiri teröre, şiddete karışmadığı gibi o camilere giden vatandaşlarımızın hiçbiri de bugüne kadar Alman hukukunu ihlal eden herhangi bir suçun içinde asla bulunmamışlardır. Herhangi bir istihbarat faaliyetinin içinde de bulunmaları söz konusu değildir. Türkiye Cumhuriyeti devleti istihbaratını nereden, nasıl alacağını bilir ve onun gücü, kudreti kendinde vardır. Din adamları hiçbir zaman buna alet edilmez, edilmemiştir de. Bu, din adamlarımıza yapılmış bir iftiradır."
- OHAL ne zaman kalkacak?
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, OHAL uygulamasına ilişkin daha önce "Üç aydan sonra buna ihtiyaç kalmaz hatta daha erken de bitirebiliriz." dediğini hatırlattı.
Türkiye'nin 15 Temmuz'da karşılaştığı tehdit ve OHAL ilan edildikten sonra yapılan çalışmaların, görülenin buz dağının bir kısmı olduğunu ortaya koyduğunu dile getiren Bozdağ, şunları söyledi:
"Örgütün yapısı, çalışma yöntemi, takiyeyi esas alması ve bunların tespiti konusundaki zorluklar, bu örgüte terör örgütü nazarıyla bakışın sonradan olması ve geçmişte böyle kriminal bir yaklaşım olmaması, eldeki bilgi, belge, delil durumu nedeniyle mücadelenin zaman alacağı görülmüş ve bu nedenle bu tehdidi bertaraf etmek maksadıyla bu zamanı da dikkate alarak OHAL'in uzatılma ihtiyacı doğmuştur. Ayrıca OHAL sadece FETÖ için değil PKK ve diğer terör örgütleriyle mücadele için de kullanılmaktadır. Vatandaşımızın şu anda OHAL'den dolayı rutin hayatında bir değişiklik yoktur. Terör örgütlerinin bir rahatsızlığı vardır çünkü OHAL onlara etkin şekilde uygulanıyor ve onlar bundan fevkalade rahatsız. Vatandaşın gündelik hayatında 20 Temmuz'dan öncesi ve sonrası arasında bir fark olmadığını, her türlü hakkını hukukunu kullandığını özellikle ifade etmekte fayda görüyorum. Ne zaman kalkar? Tabii bu ihtiyaç kalktığı zaman elbette kalkacaktır. Zaruret kalktığı zaman kalkacaktır."
- "Göz yumulması, izin verilmesi mümkün değil"
"Merdiven altı din eğitim ve öğretimi yapıldığı" iddialarına da yanıt veren Bozdağ, buna göz yumulması ve izin verilmesinin mümkün olmadığını vurguladı.
Bozdağ, Türkiye'de din eğitim ve öğretimi ihtiyacının, yasalar kapsamında, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde İmam Hatip Liseleri, üniversitelerde İlahiyat Fakülteleri ve İslami İlimler Fakülteleri, liselerde ise seçmeli Kur'an-ı Kerim ve Hazreti Muhammed'in hayatı ve dini bilgiler dersleri yoluyla giderildiğini belirtti.
Diyanet İşleri Başkanlığının cami içi ve dışı eğitimleri sürdürdüğüne dikkati çeken Bozdağ, bunun dışında bazı sivil toplum örgütlerince yürütülen çalışmaların ilgili bakanlıklarca denetlendiği anlattı.
- FETÖ ile mücadele
FETÖ ile mücadeleye değinen Bozdağ, "FETÖ ile alakalı Diyanet İşleri Başkanlığı hem Cumhurbaşkanımızın hem de önceki Başkanımızın görevden ayrılırken ifadesi çok açık ve net. Burada bir geç kalmışlığı vardır. Çünkü FETÖ ve dini konularda sapkınlık içinde olan gruplarla ilgili elbette Diyanet İşleri Başkanlığının toplumu bilinçlendirme, aydınlatma ve onlara karşı uyarma görevi vardır. Bunu tam yapması lazım. FETÖ raporu, 15 Temmuz'dan sonra değil de daha önce yayınlanmış olması gerekirdi." diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"FETÖ ile ilgili konularda, bugüne kadar Türkiye'de Cumhuriyet hükümetlerinden hiçbiri, AK Parti hükümetine gelene kadar hiçbir başbakan FETÖ'ye terör örgütü demedi, hiçbir bakan da demedi ama ilk defa Sayın Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız bu yaklaşımı ortaya koydu ve daha sonra ortaya çıkan olaylar, bu yaklaşımın doğruluğunu ortaya koydu. Kriminal gözle devlet bütün kurumlarıyla bu örgüte yaklaştı ve bu örgütün suç delillerini ortaya çıkarma konusunda bir seferberlik var.
O yüzden zorluk var FETÖ ile mücadelede. Çünkü gizliliği esas alıyor, göründüğü gibi olmuyor, olduğu gibi görünmüyor. Siz çok laik biri zannediyorsunuz ama adam kendini gizlemiş, laik biri değil. Çok dindar biri zannediyorsunuz, kendini gizlemiş başka bir yerde. Çok milliyetçi zannediyorsunuz, siz milliyetçisiniz, o sizden daha milliyetçi gözüküyor. O yüzden bunları tespitte gerçekten çok büyük zorluklar var ama kamu kurumlarımız bu konuda kılı kırk yararcasına bir faaliyetin içindedir. Kimseye haksızlık yapmadan, doğru tespitler yaparak, devletimiz ve milletimiz için tehdit oluşturan bu terör örgütü ve mensuplarını tehdit ve tehlike olmaktan mücadele devam etmektedir."
Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığının, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yürüttüğü faaliyetlerine ilişkin, "Diyanet İşleri Başkanlığımız, bu olaydan sonra Türkiye'de başka dini kitap, dergi, yayın veya sohbet, başka şeyler yapan bütün gruplarla ilgili de buradan çok net söylüyorum, bundan sonra raporlar yayımlayacaktır. Onların kitaplarında varsa sapkınlıklar, yanlışlıklar bunları rapor edecektir. Halk bu raporlara itibar eder, etmez o vatandaşımızın takdiridir ama Diyanet İşleri Başkanlığı bundan sonra bu alandaki bütün yayınları, bütün çalışmalar üzerinde bir değerlendirme yapıp vatandaşı uyarma görevini yapacak. Bu konudaki çalışmalara da başlamıştır." değerlendirmesinde bulundu.
- "Ortaöğretimde de pansiyonları artırmamız lazım"
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, "imamların öğrencileri devlet yurtlarına yönlendirmesi gerektiğine" ilişkin talep üzerine bu konuya açıklık getirdi.
Kredi ve Yurtlar Kurumunun kapasitesini 183 binden 680 bine çıkardıklarını aktaran Bozdağ, "Bunu artırmak için de büyük bir kampanya başlattık. Ortaöğretimde de pansiyonları artırmamız lazım. Ben de katılıyorum, oradaki yurtların sayısını da öğrencilerimizin başka yere gitme ihtiyacı duymayacağı şekilde artırmamız gerektiğine inanıyorum." dedi.
Dini yüksek ihtisas merkezlerine ilişkin eleştirilere de yanıt veren Bozdağ, bu merkezin kamuoyunda yeterince bilinmediğine dikkati çekti. Bozdağ, bu merkezlerde vaizlik ya da müftülük görevi yürütecek olanların eğitim aldığını vurguladı.
Söz konusu merkezlerde "eğitim alanlara doktora veya yüksek lisans payesinin verilmediğini" anlatan Bozdağ, "Şu anda İlahiyat Fakültelerinde Arapça maalesef tam öğretilemiyor. Dil konusunda Türkiye'de ciddi manada sıkıntı var. Uzmanlık eğitimi veriliyor, kaliteli din adamı yetiştirmek için yapılıyor. Yaşadığımız sıkıntılar yaşanmasın diye yapılıyor. Onun için son derece önemli eğitim, ihtisas eğitim merkezi. Bu, paralel bir eğitim merkezi kesinlikle değil. Diyanet'in bünyesinde hizmet içi eğitim veren bir yerdir. Burası müftü, vaiz yetiştiriyor." değerlendirmesini yaptı.
- "Böyle bir şeyin olması asla söz konusu değil"
Bozdağ, "Diyanet'in Fatih'teki misafirhanesinde DEAŞ'lı teröristlerin kaldığı" iddiasına ilişkin, "Bu, kesinlikle doğru değil, aslı yok bunun. Onun için DEAŞ'a karşı en büyük mücadeleyi Diyanet'in vermesi gerekiyor ve veriyor. DEAŞ, İslam, Müslüman düşmanıdır. FETÖ gibi şeytanla beraber Müslümanlara ve İslam'a büyük zarar vermek için büyük çaba sarf ediyor ve bunun karşısında bütün Müslümanların uyanık olması lazım. Hep beraber DEAŞ'la da etkin mücadeleyi yapmamız lazım. Böyle bir şeyin olması asla söz konusu değil. Eğer buna rağmen 'Böyle bir şey var' diyorsanız, lütfen onları savcılığa verin. Biz de ilgili kişiler hakkında hiç tereddütsüz işlem yapalım." açıklamasında bulundu.
Yorumlar