"15 Temmuz Gecesi ve Direniş Konferansı"

- İstanbul Emniyet Müdürü Çalışkan: - "O gün bekleyenler var. O gün ateş edenler kadar, bekleyenler, 'Acaba asker başarılı mı olacak acaba siviller başarılı mı olacak' diye bekleyen, sivil veya resmi hiç fark etmez o insanlar da en az köprüde o gariban insanlara ateş edenler kadar suçlu, belki daha fazla suçlu" - "Bu milleti hafife alanlar, bu millete tepeden bakanlar, bu milleti korkak görenler, 'İki asker çıktığında bakalım kim dışarı çıkabilecek' diyenler şunu gördü: Bu milletin çok özel olduğu bize anlatılır, kitaplardan okuruz, inanırız ama bire bir yaşamak kadar güzel bir şey yok. Bu millet dünyaya da ders verdi" - "Bazıları şunu söylüyor: 'Helalleştim, abdest aldım da çıktım'. Ben hiç kimseyle helalleşemedim. Abdest de alamadım. Almak isterdim ama öyle bir pozisyondaydım ki eşimi ve çocuklarımı 3, 4 saat sonra hatırladım"

Google Haberlere Abone ol
"15 Temmuz Gecesi ve Direniş Konferansı"

İSTANBUL (AA) - İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, 15 Temmuz gecesi asker arasında gidişatı izleyen ve bekleyenler olduğunu belirterek, "O gün ateş edenler kadar, bekleyenler, 'Acaba asker başarılı mı olacak acaba siviller başarılı mı olacak' diye bekleyen, sivil veya resmi hiç fark etmez, o insanlar da en az köprüde o gariban insanlara ateş edenler kadar suçlu, belki daha fazla suçlu." dedi.

Boğaziçi Üniversiteliler Derneği (BURA) tarafından Rektörlük Konferans Salonunda düzenlenen, "15 Temmuz Gecesi ve Direniş" konulu konferans, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Çalışkan, 15 Temmuz'un bir "işgal hareketi" olduğunu söyledi. Türkiye'nin ayaklarının üzerinde durmaya başladığı, kendi insanına, çevresindeki devletlere, milletlere sahip çıkmaya başladığı bu dönemde yaşanan hiçbir olayın "doğal" olmadığına işaret eden Çalışkan, her birisinin ince ince, belli bir merkezde planlandığını dile getirdi.

Çalışkan, darbe girişimi gecesi Hava Harp Okulunda yakaladıkları bir minibüsün içinin patlayıcı dolu olduğunu belirterek, "Minibüsün içi, TNT dediğimiz her biri burayı havaya uçuracak kadar doluydu. El bombaları, diğer şeyler... Bunları niçin getirir darbeci? Darbeci yönetime el koyacak. Nereleri havaya uçuracaklardı? Kimleri öldüreceklerdi? Bu el bombalarını, bu patlayıcıları hangi hassas noktalarda kullanacaklardı?" diye sordu.

15 Temmuz'un hazırlıklarının 30-40 yıl öncesine dayandığının altını çizen Çalışkan, şöyle konuştu:

"Generallerin her birisine 30-35 yıllık emek verildi. Ortaokuldan alındı, tuğgeneral, tümgeneral, hatta korgeneral yapılana kadar her hafta, belki her gün kontrol edildi. Bunlara emek verildi ve bunlar eğitildi. 30-35 yıllık bir emek. Sadece orduyla ilgili kısmı söylüyorum. Bu operasyonu bir grubun, bir cemaatin, bir topluluğun yapma, yönetme lüksü yok. Böyle bir akılları da yok, liderleri de dahil böyle bir kapasiteleri yok. 'Üst akıl' diyebilirsiniz, başka bir şey diyebilirsiniz ismini siz koyun. Ama dünya sistemi içinde birileri bu organizasyonu planladılar, biz 'FETÖ'cü diyoruz onlar ön plana çıktı. O gün bekleyenler var. O gün ateş edenler kadar, bekleyenler, 'Acaba asker başarılı mı olacak acaba siviller başarılı mı olacak' diye bekleyen, sivil veya resmi hiç fark etmez o insanlar da en az köprüde o gariban insanlara ateş edenler kadar suçlu, belki daha fazla suçlu. Bekleyip de ikbal peşinde koşanlar, sessiz kalanlar, yapması gerekeni yapmayanlar, telefonlara çıkmayanlar, bunlar da en az o gün büyükşehir belediyesinde, Ankara'da veya herhangi bir yerde insanların üzerine ateş edenler kadar benim açımdan suçludur."

- "Bu millet dünyada ders verdi"

Emniyet Müdürü Çalışkan, 15 Temmuz'dan bilimsel anlamda da dersler çıkarılması gerektiğini söyledi.

"Böyle bir tecrübe her ülkeye nasip olmaz" diyen Çalışkan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu milleti hafife alanlar, bu millete tepeden bakanlar, bu milleti korkak görenler, 'İki asker çıktığında bakalım kim dışarı çıkabilecek' diyenler şunu gördü: Bu milletin çok özel olduğu bize anlatılır, kitaplardan okuruz, inanırız ama bire bir yaşamak kadar güzel bir şey yok. Bu millet dünyaya da ders verdi. Türkiye'ye değil, bölgemize değil, dünyada akl-ı selim kim varsa azıcık mantıklı düşünen, demokrasi dediğimiz bir takım ortak değerler dediğimiz şeylerin hangisine sahip çıkan, objektif bakan kim varsa hepsine müthiş bir ders verdi. Kendi ordunuza talimat verseniz bu kadar hızlı sokağa indiremezsiniz. Buyrun Amerikan ordusuna talimat versin oradaki yönetici. Bir saat içinde, iki saat içinde 1 milyon, 2 milyon, 5 milyon insanı ve hiçbir karşılık yok, ne olacağı belli değil, evinden çıkanın geri dönme ihtimali olmadığını bile bile... Bazıları şunu söylüyor: 'Helalleştim, abdest aldım da çıktım'. Ben hiç kimseyle helalleşemedim. Abdest de alamadım. Almak isterdim ama öyle bir pozisyondaydım ki eşimi ve çocuklarımı 3, 4 saat sonra hatırladım. Kurşunlar yağarken, birden aklıma eşim ve iki çocuğum var onlar geldi."

- "Ölümü öldürdüler, korkuyu korkuttular"

Çalışkan, 15 Temmuz gecesi bir yakın korumasının şehit olduğunu, birinin de ağır yaralandığını anlattı. Şehit olan korumasıyla ölmeden önce göz göze geldiğini dile getiren Çalışkan, o ortamda tamamen sivil ve silahsız insanlara, sanki "düşman askerine ateş ediyormuş" gibi ateş açıldığını vurguladı.

Darbeye karşı direnen insanların, kurşunların üzerine yürüdüğünü gördüğünü dile getiren Çalışkan, "O insanlarda ben bütün resmi, sivil, polis hepsinden bahsediyorum, ölümü öldürdüklerini, korkuyu korkuttuklarını, her şeyi aştıklarını gördüm." dedi.

Gözünün önünde şehit olanlar, ağır yaralananlar olduğuna değinen Çalışkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Devlet, yetişen askerleri her şeyiyle el bebek gül bebek büyüttü. Fakir halkın vergileriyle büyüttü. Tekrar seyretseniz siz de hırslanırsınız. Talimat veriyor, askerlere ateş ettiriyor, ateş ettirdiği insanlar kadın, çoluk çocuk. Bir tanesinin elinde taş dahi yok. Oradaki bir tanesi de yarbay, o gün bana hakaret eden yarbay. Ben ona şunu soruyorum: 'Siz Türk milletinin üzerine bomba mı atacaksınız, Türk polisini mi öldüreceksiniz?'. 'Hayır' diyor, 'Senin gibi geri zekalılar korksun diye yapıyoruz'. O geri zekalı, çok özür dilerim, şu anda cezaevinde. Yüz yüze gelmedik, gelmeyi de istemiyorum. Şunun için bunu dile getiriyorum, bu ordunun yarbaylık rütbesine kadar gelmiş, bu devletin ekmeğiyle büyümüş, bu kişinin insanların üzerine ateş etme talimatı verebilmesi inanın klinik bir vak'a. Özel incelenmesi gereken bir vak'a. Adanmışlığın üzerinde bir şey. Özel ihtisas yapılması gereken bir konu."

- "İnsan babasına ateş eder mi"

Çalışkan, Boğaziçi Köprüsü'nde ateş açanların büyük bölümünün er olduğunu, erlerin masum oldukları, kandırıldıkları yönündeki söylemlere ise katılmadığını ifade etti.

"İnsan babasına ateş eder mi? Annesine, evladına ateş eder mi?" diye soran Çalışkan, o erlerin, yaşananlar karşısında silahlarını bırakarak, "Ben milletime ateş etmem" demeleri gerektiğini söyledi.

Darbeci askerlerin cezaevinde olduklarını ancak hala pişmanlık hissetmediklerini dile getiren Çalışkan, "Ben bu insanların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kelimesi kullanacağım, vatandaşlığından bile şüphem var." diye konuştu.

Mustafa Çalışkan, olaylar sırasında tanktan vatandaşların üzerine ateş açıldığını hatırlatarak, bunun savaşta bile olmayacağını vurguladı. Asker elbisesi içindeki darbecilerin en büyük zararı Türk ordusuna verdiğini belirten Çalışkan, "Bu namussuzluğu yapanlara eminim ki adalet en ağır cezayı verecektir. Bunlara sahip çıkanlar da uluslararası arenada sahip çıkanlar, şu gerçeği görecekler: Yanlışın anlatımı olmaz. Yanlış üzerinde Avrupa hala ısrar ediyor. Bizim yaşadığımız olayın yüzde 1'ini yaşasalar dünyayı ayağa kaldırırlardı." ifadelerini kullandı.

- "O gece için bir tane yanlış adam çıkmadı"

15 Temmuz'da İstanbul'da emniyet müdürü olduğu için Allah'a şükrettiğini dile getiren Çalışkan, şunları söyledi:

"35-36 bin polisi yönettiğim için ve bu polislerin içinde o gece için bir tane yanlış adam çıkmadığı için şükrediyorum. Her bir polisin kahramanca savaşmasından, tabancayla tankın peşinde koşmasından, vatandaşı yönlendirmesinden dolayı şükrediyorum ve gurur duyuyorum. 14-15 yaşından beri Emniyet Teşkilatının ekmeğini yiyen birisi olarak, üzerimize düşen görevi yaptığımız için gurur duyuyorum. Köprüde saat 06.40'a kadar aralıksız ateş ettiler. Yanımda bir rütbeli komutan vardı. 'Ne kadar dayanabilirler' diye sordum, 'İki, üç gün daha dayanabilirler.' dedi. Saat 06.40'ta teslim olduklarında vatandaş, sel gibi askerlerin üzerine yürüdü. Bunları tabii biz kamuoyuyla paylaşamadık. Orada vatandaşa gaz da sıktık, su da sıktık. Çünkü vatandaşın orada kardeşi ölmüş, evladı ölmüş... Ateş edenler de karşıda. Ellerini kaldırdılar. Biz onları korumak için çok çaba sarf ettik. Cezayı hak ettiler ama cezasını verecek biz değiliz, mahkemeler verecek. Onlar en ağır cezaları hak ettiler."

Çalışkan, zırhlı araca bindirdikleri darbeci tuğgenerale yanında bulunan bir polis memurunun tükürür gibi bir hareket yaptığını da anlatarak, "Eli kelepçeli, üniformalı. Ben o zaman şunu söyledim: 'Yapmayacaksınız, küfretmeyeceksiniz, hakaret etmeyeceksiniz, kesinlikle dokunmayacaksınız'. Kendisine de dönüp şunu söyledim: (Bunların hepsini, belki daha ağırını hak ettin, ama biz devlet gibi davranacağız, biz polis gibi davranacağız.)" diye konuştu.

- "Talimat beklesem durum farklı olurdu"

Darbe girişimi başlar başlamaz hiç kimseye sormadan, polisin silahını teslim etmeyeceği, gerekirse silahını kullanacağı yönünde personeline talimat verdiğine de işaret eden Çalışkan, bu talimatı vermenin de kolay olmadığının altını çizdi.

O gün yaptığı anonsu tekrar yapmakta zorlanacağını da belirten Çalışkan, teşkilatın o anonsun ardından adeta "aslan kesildiğini" dile getirdi. Asker içinde ise bazı kişilerin emir beklediklerini hatırlatan Çalışkan, şunları söyledi:

"Neyi bekliyorsunuz, kimden emir bekliyorsunuz? Evinize girmişler, kalenize girmişler. Neyi bekliyorsunuz? Kimden ne talimat bekliyorsunuz? Benim bildiğim askerlik, liderlik işidir. Liderlik eğitimi verilir. Bu işi yapanlar oldu askerler içinde ama ben daha fazlasını bekledim. Emre ne gerek var, kim emir verecek size. 'Bekleyin' deyip 2 saat gecikseydim, inanın İstanbul'da durum farklı olurdu."

Çalışkan, darbe girişimi gecesi "Gerekirse öleceksin" diye emir verdiği hiçbir çalışanından itiraz gelmediğini, hepsinin, "Emredersiniz" diyerek göreve gittiğini vurguladı.

- "Sizin zırhlılarınız yok mu?"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın o gece kendisini arayarak, köprüdeki durumu sorduğunu ve kendilerine, "Sizin zırhlılarınız yok mu siz de onlara ateş edeceksiniz." dediğini belirten Çalışkan, o dönemde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde sadece bir tane zırhlı araç olduğunu, 200'e yakın da özel harekatçı bulunduğunu kaydetti.

İstanbul'un darbe girişiminden önce de terör saldırıları yaşadığını hatırlatan Çalışkan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bundan sonrası için İstanbul için sorduklarında şunu söylüyorum: İstanbul'da darbeyi kafasından geçirme ihtimali yüzde 1 bile değildir. Sıfır diyeceğim 'İddialı' diyeceksiniz. Sadece askeri darbeden bahsetmiyorum, sokak hareketi başka bir şey. Bizim tecrübemiz, kapasitemiz, elimizdeki polisimiz, her şeyimizle söylüyorum, hiçbir harekete izin vermeyecek kadar gücümüz var. İstanbul için net söylüyorum. Kendime ve personelime teşkilatıma güvenerek söylüyorum. İstanbul'daki yöneticilere güvenerek söylüyorum. İstanbul, Türkiye'nin en güvenli şehri diyebilirim."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısı üzerine havalimanına yüzlerce insanın girdiğine de işaret eden Çalışkan, yaşanan olağanüstü duruma rağmen duty free bölgesinden tek bir hırsızlık yapılmadığının altını çizdi.

Yeniden bir darbe girişiminde bulunacaklara da seslenen Çalışkan, "Kafasından geçenlere tavsiyem şu: Bu seferki gibi olmaz. Ben dahi hiç kimse bu kişilere aynı mesafede bakmaz. Herkes aklını başına alsın, işine gücüne baksın, polis polisliğini, asker askerliğini yapsın. Dışarıdakiler de bizimle uğraşmayı bırakıp kendi işlerine baksınlar." dedi.

- "Hiçbir sivile silah vermedik"

Çalışkan, konferansın ardından Emniyet Teşkilatı'ndan bazı vatandaşlara kendilerini savunmaları için silah verildiği yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine, "Öyle bir şey yok. Hiçbir sivile silah vermedik." cevabını verdi.

15 Temmuz'da 24 saat içinde bine yakın telefon görüşmesi yaptığına da değinen Çalışkan, bu sırada Prof. Dr. Kezban Hatemi'nin kendisine cep telefonu mesajı göndererek "CNN'e girdiler" dediğini, ona da gecenin yoğunluğu içinde, "Merak etmeyin biraz sonra orayı alacağız.' diye cevap yazdığını anlattı. Çalışkan, böyle bir cevap yazdığını sonradan Hatemi'den öğrendiğini belirterek, "Bunu sonradan gördüm, ama zaten o arada da almışız." diye konuştu.

Çalışkan, FETÖ mensuplarının Emniyet Teşkilatından temizlendiğini belirterek, "Bir kısmı ihraç oldu bir kısmı cezaevinde. Hiçbirisi kalmadı. Terör şubesi de istihbarat şubesi de olabildiği kadar milli oldu. Milliden kastım şu: Sadece devleti düşünen, memleketi düşünen polislerle doldu." dedi.

- Organizasyona tepki

Öte yandan, konferansın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayacağının söylenmesinin ardından salonda izleyiciler arasında bulunan bir kişi, üniversitede Kur'an-ı Kerim okunamayacağını, saygı duruşunda bulunulmasının yeterli olduğunu savunarak tepki gösterdi. Programda bir değişiklik yapılmayacağının söylenmesinin ardından bu kişi salonu terk etti.

Çalışkan da konuşmasında, yapılan itirazı üniversite atmosferine uygun bulduğunu dile getirdi. İtirazdan rahatsızlık duymadığını ifade eden Çalışkan, "Daha objektif olmamız lazım. Üniversitelerde her şey rahat konuşulabilmeli, yapılabilmeli. Üniversiteler bizim ufkumuzu açacak." görüşünü dile getirdi.

Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Özkan da 15 Temmuz'dan çıkarılması gereken dersler olduğunu bildirdi.

Yorumlar