Diyar-ı Bekr'in Hasankeyfi

Hasankeyf, bir zamanlar El Cezire'nin bir idari bölgesi olan Diyar-ı Bekr'e bağlıydı.

Google Haberlere Abone ol
Diyar-ı Bekr'in Hasankeyfi
Bir zamanların kadim şehri El-Cezire bir süre sonra, buraya yerleştirilen Müslüman Arap aşiretlerinin adına nispetle Diyâr-ı Rabia, Diyâr-ı Mudar ve Diyâr-ı Bekr olmak üzere üç idari bölgeye ayrılmıştı. Hasankeyf, bu üç idari bölgenin en kuzeyinde yer alan ve günümüzde Yukarı Dicle Havzası’na denk gelen Diyâr-ı Bekr şehirleri arasında yer almıştı.
 
Batman iline bağlı küçük bir ilçe merkezi olarak bilinen, Ortaçağ’ın önemli yerleşimlerinden Hasankeyf, il merkezinin yaklaşık 32 kilometre güneydoğusunda, Mardin - Midyat eşiğinin doğu kesimine tekabül eden tarihi bölge Tûr Abdin’in kuzey yamacında, Dicle Nehri’nin, İran ve Kafkaslar’dan gelip Mardin-Midyat eşiği üzerinden Suriye ve Irak’ı birbirine bağlayan tarihi yolun geçişe en uygun yerinde hakim bir mevkide kurulmuştu.
 
Kaynaklarını Doğu Anadolu Bölgesi dağlarından alan Fırat ve Dicle nehirlerinin suladığı topraklar, ilk medeniyetlerin ortaya çıktığı, insanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinin başında geliyor.



Grekler, bu bereketli topraklara “iki nehir arası” anlamına gelen Mezopotamya adını verirken, Müslüman Araplar aynı bölgeyi 7. yüzyılın ortalarındaki İslam fetihleriyle birlikte iki kısma ayırarak, güneyine Sevad veya Irak, kuzeyine de ‘ada’ anlamına gelen El-Cezire demişlerdi. El-Cezire bir süre sonra, buraya yerleştirilen Müslüman Arap aşiretlerinin adına nispetle Diyâr-ı Rabia, Diyâr-ı Mudar ve Diyâr-ı Bekr olmak üzere üç idari bölgeye ayrılmıştı. Hasankeyf, bu üç idari bölgenin en kuzeyinde yer alan ve günümüzde Yukarı Dicle Havzası’na denk gelen Diyâr-ı Bekr şehirleri arasında yer almıştı.


 
El-Cezire ya da bir başka deyişle Yukarı Mezopotamya, tarih boyunca Yakındoğu kültürleri ile Anadolu kültürlerinin birleştiği, birbirine karıştığı bir kavşak konumunda olmuştu. Nitekim “Bereketli Hilal” olarak da adlandırılan bu bölgenin, uygarlık tarihindeki önemi, hemen her yerinde görülen binlerce yılın izlerini taşıyan höyükler, ören yerleri, anıtlar gibi çok zengin bir tarihi geçmişi günümüze ulaştıran kültür varlıklarından anlaşılıyor. 



Kaynak: Aktüel Arkeoloji

 

Yorumlar