Ersun Yanal: Birileri istiyor diye yabancı kuralı değişmez
Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal, yabancı oyuncu sınırlaması konusunda "Birileri istiyor diye oyun oynanırken yabancı kuralı değişmez.
Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal, yabancı oyuncu
sınırlaması konusunda "Birileri istiyor diye oyun oynanırken
yabancı kuralı değişmez." dedi.
Sarı - lacivertli kulübün tecrübeli teknik
adamı Ersun Yanal, kulüp televizyonuna sezonun ilk yarısını
değerlendirdi. Kendisine sorulan sorulara Yanal şu cevapları
verdi:
Soru: Sezonun ilk yarısında beklentileriniz ne kadar karşılandı?
İlk yarı değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Cevap: Değerlendirmeden önce sezon başından başlayarak hikayeyi
anlatmak lazım. Fenerbahçe’nin bulunduğu şu andaki konum hepimizi
çok mutlu ediyor. Fenerbahçe’nin bu sezondan itibaren de yaptığı
birçok şey var ve ondan öncesi de var. Aslında onları
detaylandırmamız gerekiyor. Biz sezon başında yaptığımız tüm
röportajlarda hep sahanın içinde kalacağımızı söyledik ve sahayla
ilgileneceğimizi, hiçbir zaman hiçbir oyuncumuzun, bizlerin hiçbir
şekilde sahanın dışında kalmayacağımızdan söz etmiştik ve bence
bunda başarılı olduk. Biz sahayla ilgilendik, saha içiyle
ilgilendik, oyuncularla ilgilendik, performansla ilgilendik. Fakat
Fenerbahçe’yi ve bizi daha iyi analiz etmek için biraz sahanın
dışından bir bakış atmak lazım.
Soru: 3 Temmuz süreci devam ediyor. Neler söyleyeceksiniz?
Cevap: Sezon başında oldukça sert geçti. 3 Temmuz olaylarını
yorumlamadan geçmek istiyorum. Bu konuda Sayın Başkanımız başta
olmak üzere Yönetim Kurulumuzun duruşu var. Fenerbahçe her şeye
rağmen inanılmaz büyük bir kongre gerçekleştirdi. Çok saygıdeğer
bir kongreydi. Katılım olağanüstüydü, kongrenin sonuçları
olağanüstü yansıdı. Ve bu sene çokça dillendirilerek 'biz bir
aileyiz' kavramını net bir şekilde herkes hissetti. Tüm branşlar, 9
branşın hepsi, başında bulunan sorumluları da dahil olmak üzere
inanılmaz bir katılım var. Fenerbahçe, Türkiye’nin en büyük sivil
toplum örgütü belki dünya üzerinde böyle bir sivil toplum örgütü,
böyle bir spor kulübü çok nadir, çok ender bulunur. Bunun başarılı
sonuçları hepimize çok ciddi bir şekilde yansıdı. Buradan aldığımız
önemli bir enerji var. Bu enerji bize önemli bir katkıda bulunacak
katılım sağladı.
"UEFA AVRUPA LİGİ KURALARIN DA 3 TEMMUZ KABUSUYLA TEKRAR KARŞI
KARŞIYA KALDIK"
"3 Temmuz sürecine bir dağınıklılık gibi bakılsa da aslında büyük
bir birlikteliğin oluştuğu büyük bir desteğin oluştuğu bir yapı da
görüyoruz. Bu kongreye kadar olan süreçte de yansıdı. Ondan sonrası
da var çünkü bu senenin başında bir teknik olarak ilgilendiğimiz
kısmın dışında ne olacağımız belli değildi. Biz Avrupa’da kalacak
mıyız? Avrupa’da devam mı edeceğiz? Şampiyon olursak ne olacak?
UEFA’dan elenirsek ne olacak? Hiçbir şey belli değildi. Arsenal
maçına kadar her şey yolundaydı. Son anda katılamamamız kura
çekiminden önce belli oldu. Kura çekimi için heyecanla
televizyonların başına geçtik. Salzburg’la eşleştik. Ciddi bir
rakipti iyi bir rakipti ki şu anda da performansları iyi
gidiyor.
Ve böyle bir sürecin içinden bir anda tekrar o 3 Temmuz süreci
kabusuyla karşı karşıya kaldık. Ve alınan karar ortada. Bunların
detaylarını takıma yansıyış şekliyle tartışmak istemiyorum. Ona
göre bir kadro yapılanması olacak mı olmayacak mı? Devam edecek
miyiz etmeyecek miyiz? İnanılmaz bir hukuk savaşı, buna rağmen
Sayın Başkanımız, Yönetim Kurulu, önemli bir duruş sergilediler. Bu
duruş takımımız bütünlüğü açısından çok kritikti ve bütünlüğü
sağladık. Sadece bir branşta değil, 9 branşta da bu böyle
olmalıydı. Bugün bütün branşlarımız şu anda zirvede. Hepsi çok
önemli misyonları temsil ediyor ve çok başarılılar. Böyle bir yılın
başlangıcında biz Konya’yla başladık. Konya maçıyla gelen
mağlubiyet sonrasında saha içinde neden kalmamız gerektiğini çok
önemli bir şekilde aslında oyuncular da biz de iyi biliyorduk. Tabi
bunun içinde bir yerde bizi ilgilendiren kısmı performans
değerlerimiz vardı.
Rakiplerimiz çok güçlü, rakiplerimizin sezon başındaki profillerine
ve yapılarına bakacak olursak onların hiçbir sorunları yokmuş
gibiydi. Kazanılan kupalar vardı, yeni yapılanmalar vardı, seçilen
yönetimler, hem Avrupa’da hem Türkiye’de başarı sloganlarıyla yola
çıkılmıştı. Biz çok daha fazlasıyla bir aile, bir takım ruhuyla
devam ettik ve kenetlendik. Başta Başkanımız olmak üzere Yönetim
Kurulu’ndan bize olan davranışlarıyla, tutum ve bütünlüğü koruma
adına büyük destek bulduğumuzu düşünüyorum. Ben kendi adıma takım
içinde yaşanabilecek normal hadiselerin, normal inişlerin
çıkışların olduğu anlarda öncelikle Başkanımızın duruşu ve bir
takım göstermiş olduğu reflekslerle oldukça bizi çok rahatlattı ve
takımı yönetmede bize çok güzel bir ortam sağlamış oldu. Ve bunu da
biz iyi değerlendirdik. Bu değerlendirmemiz sonucunda hiçbir kriz
yaşamadık. Ben hatta bir açıklamamda şunu altını çizerek
söyledim."
"MOUSSA SOW'U KAZANDIK"
"Bizde sorun olacak, her ailede sorun vardır, sorun olmalıdır.
Sorun bir büyümenin, bir gelişmenin, bir sürecin başlangıcıdır
belki sürecin içerisinde gelişimdir. Bizde de sorunlar oldu. Hala
da olmaya devam ediyor ama biz bu sorunları bir krize
dönüştürmedik. Kriz yaratmadık ve biz bunları pozitif dönüşlerle
gerçekleştirdik. Sezon başındaki Moussa Sow krizini biz
performansla çözdük. Moussa Sow’un geldiği dönemdeki ilk performans
çizgisine bakacak olursak, yaklaşık bedensel kitle endeksi
dokuzların üzerinde ki futbolda olması gereken rakam bizim
ölçülerimize göre 7 buçuk civarıdır. Moussa’nın 9 buçuk
civarındaydı. Dayanıklılığı oldukça düşüktü, sakatlık sorunları da
vardı. Bu bir kriz olarak algılandı ama tam tersi Moussa Sow’un
performansının başlangıcıydı ve bize göre onu kazandık. Kriz olarak
değerlendirilecek bazı durumlar örneği oynayanla oynamayan
oyuncuların arasında çıkacak sorun gibi görünen hadiseler tam tersi
bize performans dönüşü olarak geldi. 24 oyuncumuz var ve bu 24
oyuncumuzun, tüm oyuncularımızın hepsine tek tek teşekkür ediyorum.
Oyuncularımızı kutluyorum, onların profesyonelce tavrı da
performansa oldukça katkıda bulunmuştur. Yine Moussa’dan yola
çıkarak örnek verecek olursak, tam tersi Moussa işine sarılmıştır,
çok ciddi bir şekilde disiplinli bir şekilde çalışmıştır. Ve takıma
katıldığı günden itibaren de performansı ortadadır.
Soru: Moussa Sow’un moral bozukluğu nasıl performansa döndü?
Cevap: Eskişehirspor maçından sonra benim şöyle bir açıklamam oldu.
Biz bir kriter koyduk. Bugün dünyada yıldız oyuncular yıldız takımı
yaratmaya çalışıyor. Bugün Messi bir yıldız, Ronaldo bir yıldız ama
bu yıldızların takıma olan katkıları, takım için olan duruş ve
davranışları, takımın yıldızlığına yönelik. Önce takım parlıyor. Ve
takımın içerisinde oyuncuların duruşu ve onların süreçteki
devamlılığı uzun vadedeki başarısını belirliyor. Devamlılık 1
yıllık iniş çıkışlarla olmuyor. Dolayısıyla biz de takım içerisinde
yıldız olan oyuncularımızın kendileri için değil takımın
performansı için katkılarını sağlatmak gerektiğine inandık ve
oyuncularımızı buna inandırdık.
Şu andaki tablo oyuncuların gol dağılımları, oyuncuların performans
dağılımları bize bunu çok net bir şekilde gösteriyor. Bizim de
memnun olmadığımız, eleştirdiğimiz, gelişmemiz gereken yönlerimiz,
zaman oyundaki eksikliklerimiz ve zaaflarımız her takımda olduğu
gibi bizde de var. Bunların giderilmesiyle ilgili aslında bize çok
ışık tutacak sonuçlar var. Birçok performans analizleri ve detaylar
var. Antrenmanlarımız sürekli kayıt altında, oyuncularımın
gelişimleri kayıt altında, objektif değerlendirmeler yapıyoruz. Bir
takım subjektif değerlendirmelerle bir takım yorumların daha ciddi
ve temele oturur bir takım değerlerle olmasını da kamuoyundan ve
kamuoyunu yönlendirenlerden rica ediyorum. Biraz daha hassas biraz
daha dikkatli olursak, kamuoyunu daha doğru yönlendiririz.
Subjektif değerlerle, bir kere maçı izleyerek kafanız bir yerde
tutulduğunda gözünüz o tutulduğunuz yerden ayrılmaz ve tek bir yere
takılı kalırsınız, biz öyle analiz yapmıyoruz. Biz birçok
ayrıntının birlikte değerlendirildiği subjektif değil objektif
değerlerle bir değerlendirme içerisindeyiz.
Bir takım insanların gönlünden geçenler değil, bizimde gönlümüzden
geçenler var ama gönülden geçenlerle rakamdan geçenler arasındaki
uyumu da yakalamak zorundayız. Rakamla gönülden geçen uyumları
sağlamadığınız zaman da problemler çıkıyor. Biz de şimdi
oyuncularımızın bu performansı için hem gönlümüzden geçeni hem de
rakamlardan geçeni uyumlu hale getirmek zorundayız. Onun uyumunu
burada bir noktada taşıyoruz. Kolay olmuyor çok ciddi mesai
harcanıyor. Bu işin bir idari yönü var, sosyal psikolojik bir yönü
var. Takım içerisindeki dinamiklerin yönetilmesi var. Ama bir
taraftan da bu dinamiklerin yönetilmesinde bize bir veri tabanı
oluşturan bilgi tabanı var. Bu ikisinin uyumlu olması gerekiyor.
Size gelen sonuçların içinde bu sonuçları size öyle bir şekilde
sunuluyor ki, öyle bir şekilde geliyor ki, işte o zaman
duygularınız ya da dinamiklerinize cevap verebilecek bir altyapı
oluşturabiliyorsunuz. Oyuncunuz karşısına çıktığınız zaman teknik
analizleri önüne koyuyorsunuz."
"HERŞEY KOŞMAK DEĞİLDİR"
"Her şey koşmak da değil. Bugün Türkiye’de en çok koşan takım bizim
takımımız. Biz bunu kendimiz de özel başka bir firmaya
yaptırdığımız ölçümlerden görüyoruz. Sadece koşmak yetmiyor. Mesela
koşu mesafelerinde birazcık azalma var, ama takımın boyunda da
ciddi bir azalma olduğunu görüyoruz. Kompakt oyun var. Ama bu sefer
de sprint mesafelerinde çok ciddi yükselişler var. Yüksek şiddetli
koşular daha çok yapılıyor. Bunu yaparken de antrenmanları ona göre
organize ediyorsunuz. Müsabaka uygun maç kondisyonlarını
geliştirecek tarzda yüksek sprintlerin oluşabileceği antrenmanlar
oluşturuyorsunuz. Taktik antrenmanları buna göre
yönlendiriyorsunuz. Oyuncuların atletik performanslarını ona göre
yönlendiriyorsunuz. Bu bilgi altyapısını oturup oyuncuyla
karşılaştırdığınızda sizin elinizde birtakım veriler oluyor. Öyle
oyuncularımız var ki atletik performansları çok yüksek, ama teknik
katkılarında bazen problemler oluyor. Bunları da değerlendirirken,
bu bilgi altyapısı bize oldukça ciddi cevap vermiş oluyor. Bunun 2
boyutu var. 1. boyutu atletik boyutu, 2. boyutu performans boyutu.
Yani performans dediğimizde teknik ve taktik analiz bölümü,
ikisinin de aynı zaman uyumlu hale getirilmesi gerekiyor. Yani maçı
1 kez televizyondan izleyip ben bu işi bilirim diye karar vermek
çok bana subjektif geliyor. Çok ciddi maç izleyen ve bunun çok
tekrarını yapanlarda böyle refleksler oluşuyor. Biraz bu işi
korteksle birleştirip yani akıl ve duygu yönüyle birleştirip
ikisiyle beraber karar vermek ciddi bir analiz altyapısını
gerektiriyor. O yüzden orda harcanan emeğe de biraz insanlar saygı
duymalı bence.
Biz her gün belli değerler koyuyoruz, bu koyduğumuz değerler
atletik değerler ve bunların karşılığında oyuncu hangi performansı
yaptı, o performansın sonucunda ne çıktı, hem antrenman hem de
müsabaka performanslarını görüyoruz. Bunların verisi tesislerde
duvara asılıyor. Oyuncular arasında küçük tatlı bir rekabet de
oluşuyor. Atletik performansın birçok parametresi var. Her şey
koşmak değil. Sakatlanmamak gerektiğinin altını çiziyoruz. Çok iyi
bir sağlık ekibi var. Sağlık ekibi aynı zamanda koruyucu hekimliğin
Türkiye’deki ciddi sembolüdür. Bu konuda çok öncelikli çalışmalar
var. Başta doktorumuz Burak Kunduracıoğlu olmak üzere ekibinde yer
alan arkadaşlarımız antrenman öncesi ve sonrası özel çalışmaların
hepsine katılıyorlar. Oyuncularımızın özellikle kas yaralanmalarına
karşı olan egzersizlerin yapılmasında öncüler. Ve bu konuda da
ciddi testler ve deneyimli ekiplerle ön hazırlıklar yapılıyor.
Bence sakatlık açısından iyi bir sezon geçirdiğimizi düşünüyorum.
Herkesin hangi performansı yapması gerektiğini gösteren ölçümler
var. Sağlık ekibi ile birlikte yaptığımız ölçümler var, sağlık
ekibinden bağımsız olarak yaptığımız ölçümler var. Bu ölçümlerin
sonucunda bütün oyuncularımızın ihtiyacı olan çalışmalar
belirlenmiş durumda. Kuvvet, sürat, dayanıklılık, koordinasyon
gibi. Eksiklikler ortada. Bütün oyuncularımızın ölçümleri ortada
olunca herkesle ilgili belli programlar yapılıyor. Müsabaka
yoğunluğu, müsabaka yapmaması, cezalı duruma düşmesi, sakatlığı
bulunması, neler yapılacaksa her şey belirlenmiş durumda.
Oyuncuların karşılaşacağı sorunlarla birlikte bu sorunların
giderilmesi ile ilgili planlar programlar hazırlanıyor. Fazlasıyla
programlı bir şekilde bu işler sağlık ekibi de dahil olmak üzere
teknik ekiplerle birlikte koordineli bir şekilde devam ediyor.
Mesela şu anda oyuncuların tatilde yapacakları programlar da belli.
Hem tedavi programları belli hem antrenman programları belli. Çünkü
ciddi bir 2. yarı bizi bekliyor. Burada daha başarılı olmak, şu
anda bulunduğumuz konumumuzu ve misyonumuzu daha da ileriye taşımak
gibi ciddi bir sorumluluk sahibi oyuncularımızla birlikte ekibimiz
ve biz önümüzdeki döneme de bu ciddiyetle hazırlanmak adına, bu
süreci en iyi şekilde değerlendirecek programlar oyuncularımızın
elinde var."
"DÜNYAYLA BİREBİR GİDİYORUZ"
Soru: Can Bartu Tesisleri’nde sağlıkla ilgili altyapıyı
değerlendirir misiniz?
Cevap: Şu anda kullanılabilen tüm cihazlar var. Yani dünyayla
birebir gidiyoruz. Şu anda kullanmadığımız olmayan cihazımız yok.
Bu konuda yönetimimizin bize olan katkısı büyük. Her istediğimiz
ekipmanı hemen hemen çok hızlı bir şekilde tedarik edip aldık ve
kullanıyoruz. Örneği bireysel performansların gelişimi için en son
teknoloji cihazlar var, kuvvet oranlarını ölçebileceğimiz test
cihazımız var. Fizyoterapistimiz Erdem Yörükoğlu’nun Almanya’da
kursuna katıldığı oyuncuların sakatlıktan korunmasına yönelik her
gün girdikleri bir cihaz var. Hem dengeyi ölçebilen hem de dengeyi
kullanabilen denge cihazımız var. Tedavilerde kullanılan cihazımız
var. Atletik performanslarla ilgili ölçüp değerlendirme yaptığımız
devre arasında anında analiz yapabileceğimiz robotik kameraların
oluşturduğu göz var. Antrenman sahasında da bunu yapabiliyoruz aynı
zamanda. 3 boyutlu analiz yapabiliyoruz. 3 boyutlu analizin her
kısmında bunun ölçümlerini yapabiliyoruz.
Her antrenmanda oyuncularımıza binecek yükü hesaplandığı bir
sistemle çalışıyoruz. Oynayacağımız oyunun kondisyonunu geliştirmek
adına bu bizim için çok önemli. Bireysel performansları geliştirmek
adına uyguladığımız bu yöntemleri tutabilecek, bize karşılığında
sonuçları verebilecek yazılıma sahibiz. Anında analiz yapabilecek
ve anında bu analizden görüntü alabilecek sisteme sahibiz. Çok
güzel bir klip programı var. Anında şu görüntüyü dediğinizde o
görüntüyü karşınıza çıkartıp devre arasında anında analizler yapıp
oyuncularla belirleyip fotoğrafını çekip onu gösterebileceğiniz bir
sistem var. Tabi bunları kullanmak verimli hale getirmek belli bir
süreci alıyor. Biz de bu süreçte oyuncuların buna alışması doğal
hale gelmesi., onlarında bunu kullanıyor olması zaman isteyen bir
şeydi. O zamanı da iyi kullanmaya başladık ve yavaş yavaş bu zamanı
da oyuncularımızın alışkanlıkları haline getirip daha verimli hale
getirmeye çalışıyoruz. Devre arasında da bunu daha da pekiştirmek
için çalışacağız."
"TATLI BİR REKABET VAR"
Soru: Bireysel antrenmanlara neden çok önem veriyorsunuz?
Futbolcuların bireysel anlamda gelişimleri sizi tatmin ediyor
mu?
Cevap: Çok ciddi gelişimler oldu. Belli parametreler var. Örneğin
dayanıklılıktaki makasın açıklığı ile kuvvet makasındaki açıklık
arasında fark var. Dayanıklılıkta makasın ağzı çok dardır. Ama bunu
oyundaki taktik, disiplinle, takım boyuyla, biraz daha
yardımlaşmayla, iyi bir takım düzeniyle artırabilirsiniz. Ama takım
içerisinde çok yüksek dayanıklılığı olan oyuncular var. Gökhan gibi
Caner gibi… Mesela bir Cristian’ı dayanıklılık konusunda Caner
seviyesine çıkarabilmeniz çok zor. Ama kuvvet parametrelerinde
ulaştırabilirsiniz. Ve bu konuda sakatlıklardan koruyabilirsiniz.
Taktik analizlerimiz var, taktik analizlerimizde de oyuncularımızın
yapmış olduğu teknik performanslar var. Örneği en çok şut atan
takımız, ceza sahasında en çok topla buluşan takımız, 3. bölgeyi en
iyi oynayan takımız, en çok topun bizde kaldığı, en çok sürede
topla oynayan takım olduk. Bu konuda oyuncularımızın bireysel
anlamda katkıları var. En çok orta yapan oyuncular Caner, Gökhan
gibi ya da o kanatlardan en çok orta yapan takım olduğumuz gibi…
oyunun 2. bölgesinde ve 3. bölgesinde rakibe en az topla oynatan
takım olmak gibi… Defans oyuncularımıza ve orta saha oyuncularımıza
düşen vazifeler var. Kendi yarı sahamızda kazandığımız top sayıları
gibi, kazanan oyuncularla ilgili belirli rakamlar var. Bu
oyuncularımızın kendi arasındaki tatlı rekabeti var. Hava topları
ile ilgili ya da sahipsiz toplarla ilgili yaptığımız bir takım
istatistikler var. Onlarla ilgili oyuncularımızın kendi aralarında
yaptığı küçük yarışlar var. Bunların hepsi bir bütün olarak
performanslarında belli bir çizgiyi ve hedefi oluşturuyor. Bu
çizgiyi, bu hedefi oluştururken; onlarla yapmış olduğumuz
toplantılarda geri dönüşleri veriyoruz. Onlarda kendilerini
geliştirmek adına tatlı bir rekabete giriyorlar. Bu da takım içi
rekabete artırıyor."
"FENERBAHÇE'DE EKONOMİK SORUNLAR YOK"
Soru: Siz oyuncuların antrenmanlardan keyif almasına çok önem
veriyorsunuz? Bunun sebebi nedir?
Cevap: Bir işi severek yapmıyorsan ve keyif almıyorsan, yaptığın
işte mutlu değilsen performansın olmaz. Adımların geri geri
gidecektir. Kendi varlığını orada hissedemeyeceksindir. Bir yerde
bir grubun mutlu olması için size sunulan imkanların ve size
sağlanan ortamın kıymeti ve değeri var. Sayın Başkanımız, Yönetim
Kurulu’nun futbolcularla olan iletişimlerinde ki objektifliği benim
çok hoşuma gidiyor. Oyuncuların net bir şekilde ne yapacağı belli
şu anda. Öncelikle çok sıkıntılı ve dertli diye tanımladığımız
Fenerbahçe’de ekonomik sorunlar yok. Böyle bir problem olmadığı
için oyuncuların bir kaygısı oluşmuyor. Organizasyon kalitesi ve
organizasyon zamanlaması açısından da olağanüstü derecede iyi bir
ortam var. Hiçbir sıkıntı çekilmiyor, yemek konusunda ortam
konusunda standartlar ve kaliteler konusunda en üst düzeyde
davranılıyor. Fenerbahçe’de en güzelini en iyisini en uygununu
seçiyor. Bu çok pahalı da olmuyor çok zayıf da olmuyor. En
kalitelisi o gün olması gereken en iyisi. Seyahat
organizasyonlarında kalite en yüksek düzeyde oluyor. Dolayısıyla
oyuncuya sadece tek bir şey kalıyor. Buraya gelip burada bütün bir
performansını vermek. Bu performansı verirken onun da mutlu olacağı
şekilde düşünmek. Onlarında en iyi performansı vermek için neler
yapması gerektiğini biraz da biz düşünüyoruz ve onlarla
paylaşıyoruz. Onların grup olarak hoşlandığı ve sevdiği şeyleri
tespit etmek ve oraya doğru yönelmek de önemli. O iletişimi de
karşılıklı anlayışla gösterdiğimizde güzel bir ortam çıkıyor. Ama
şu bir gerçek şu anda Fenerbahçe’de oynayan oyuncularımızın yaş
ortalaması yaklaşık 29, genç oyuncularımız da var. Ben 29 yaş
ortalamasındaki bir takımla bu çalışmayı yaparken, olağanüstü
faydalı, yardımcı hiç sorun çıkarmadan sıfır sorunla problemsiz bir
takımla çalışıyoruz. Çok iyi ciddi profesyonel oyuncular hatta
profesyonelliğin ötesinde çok kolay organizasyon yapabilen
oyuncular var. Gerçekten çok rahat bir takım, çalışılması rahat bir
takım. Fenerbahçe bu konuda örnek olacaktır.
Oyuncuların en keyif aldığı antrenman haftanın bir günü
belirlediğimiz rejenerasyon antrenmanı, çünkü hepsinin kendi için
belirlediği bir oyun var. Bir de son dönemde birlikte oynadıkları
oyunlardan, iddialardan keyif alıyorlar. "
"İKİNCİ YARI ÇOK DAHA DİNAMİK OLACAĞIZ"
Soru: Takım ruhunu da konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. Takım
ruhunun sahaya yansıyacağını hep toplantılarda da anlatıyorsunuz.
Dışarıda yenen yemeğin bile sahadaki oyuna yansıyacağını
düşünüyorsunuz. Bu konuyla ilgili sizin öncelikleriniz neler?
Cevap: Takım içerisindeki tüm ahengin oluşmasındaki en önemli
etmen, en önemli kuvvet ve güç başkanımız ve yönetim kurulumuzdur,
daha sonra biz geliriz. Buradaki otorite yönetimimizden başlar. Bu
ahengi yakalayamazsanız bu büyük bir problem yaratır. Biz bu
problemleri hiç yaşamadık, son derece destek aldığımız güzel bir
ortam oluşturduk. Bu ortamdan sonra oyuncularımızın
profesyonelliği, katılımı burayı mutlu bir yer haline getirdi.
Gelen skorlar tabii ki çok önemli. Son dakikalarda gelen goller çok
konuşuldu. Yaptığımız çalışmalara şahitsiniz, umarım
konuşmalarımızı da sezon sonunda mutlu bir şekilde taraftarımızla,
kamuoyuyla paylaşırız, neler yaptığımızın hikayesini anlatırız.
Şöyle bir gerçek var; her katılımın kalitesi, değeri sonucu
etkiliyor, sonuca bir kez daha katkı yapıyor. Bir takım 5 kez, 6
kez son anlarda gol attıysa bu takımın maç kazanma arzusu, ortaya
koyduğu emek, maçı nasıl istediği, maçı kazanmanın onlar için ne
kadar değerli olduğunu anlamak gerekiyor. Bunun için de bir alt
yapı olması gerektiği, tabii ki duygular çok önemli, bunun %51’i
duygu ve karakterle ilgilidir, ancak o duyguyu kullanacak temel
kondisyondadır, dayanıklı olmaktadır, o işi yapabilmek için, gücü
ortaya koyabilmesi için altyapının olması gerekiyor. Oyuncularımız
belki antrenmanlarda çok acı çekti, çok yoruldu, ama bu alt yapıyı
iyi kurduklarını, iyi kurduğumuzu düşünüyorum. Donanımımız bize
faydalı oldu. Oyuncularımızın bu bilince ulaşabilmesi adına da
tabii ki sezon başında çatışmalar oldu, ama şimdi bu çatışmalar tam
bir uzlaşıya ve hedefe doğru yönelmiş durumda. 2. dönemden çok
umutluyum, çok daha dinamik, çok daha mücadele gücü yüksek, ne
yaptığını bilen, kazanma arzusunu her seferinde sahaya koyabilecek
bir takım olacağımızı düşünüyorum.
"MÜCADELE ETTİĞİMİZDE HİÇBİR MAÇI KAYBETMEYİZ"
Soru: En çok gol atan takım, en yakın rakibine 8 puan fark atmış
bir takım. Ortaya konan performansı değerlendirdiğinizde sezon
sonunda ne görüyorsunuz?
Cevap: Bizim de mutlu olmadığımız, kazanırken kaybedebileceğimiz,
daha erken koparabileceğimiz maçlar oldu. Eksiklerimiz var, zaman
zaman oyuncu yapısından kaynaklanan problemler de var, bunların
hepsi Fenerbahçe’nin kazanmaması anlamı taşımıyor. Birlikte
olduğumuzda, oyunu forse etmek için disiplinli oynadığımızda
rakibimize üstünlük kurabileceğimiz çok özelliklerimiz var.
İnancımız şu: Biz mücadele ettiğimizde hiçbir maçı kaybetmeyiz.
Eğer o isteğimizi, o coşkumuzu o kafamızdaki Fenerbahçe’yi sahaya
koyarsak kazanırız, kimse bize dayanamaz. Biz böyle güçlü bir
takımız. Öncelikle rakiplerimize ciddi saygı duymamız gerekiyor.
Bizim için her rakip çok kıymetli ve çok özel. Bu konuda deneyimler
de elde ettik. Hiçbir rakibi küçümsemeyi, rakibe karşı gevşemeyi,
ya da rakibin olumsuz süreçlerinden kendimize çıkar elde etmeyi
düşünmüyoruz. Her rakibimizin her pozisyonu ciddidir, her
pozisyonuna saygı duyacağız, kazanmak için de en iyisini yapmaya
gayret edeceğiz, felsefemiz ve iş disiplinimiz bu.
"DAHA AGRESİF OLMALIYIZ"
Soru: Şu ana kadar 180 antrenman yaptınız. Antrenmanların genel
olarak daha sert, daha coşkulu daha agresif olmasını istediniz.
Oyuncuların son ana kadar antrenmanların içinde olmasını istediniz.
Şu anda istediğiniz antrenman kalitesinde neredesiniz?
Cevap: Bir takım eksiklerimiz var. Taktiksel anlamda oyun disiplini
anlamında bazı eksiklerin beni rahatsız ettiği anlar oldu ve hala
var. Bunu gidermek için çok daha fazla çalışmamız gerekiyor.
Fazlasıyla tekrar yapmamız gerekiyor. Hafta içerisinde çalışacak
çok zamanımızın olması avantajımız ve daha az yıpranacağız. Şu ana
kadar yaptıklarımızın daha iyisini yapmalıyız ve yapacağımıza da
inanıyorum. Devre arasında yapacağımız çalışmalar bunu bize verimli
bir şekilde geri döndürecektir. Özellikle top rakipteyken çok daha
iyi oynamalıyız. Hücumlarda biraz daha takım oyunu sağlamalıyız,
daha agresif oynamalıyız. Bunları yapabilecek oyunculardan
kuruluyuz. Oyuncularımız hem fiziksel hem de ruhsal olarak bunları
yapmaya çok müsait. Biz de onlardan bunu istiyoruz ve
karşılayabileceklerini düşünüyorum. 2. yarıda daha iyi olacağımızı
düşünüyorum.
"SKORLARA TAKILMIŞ DEĞİLİZ"
Soru: 43 gol, sezon sonu için 100 gol barajını gösteriyor mu?
Cevap: Öyle bir iddiamız yok. Atabildiğimiz kadar atmayı istemek en
doğal hakkımız. Bu bir yarış ve en iyisini yapmaya gayret ediyoruz.
Böyle bir skor vermek doğru değil, ama kendi içimizdeki yarışlarda
ve paylaşımlarda herkesin en iyisini yapmasını istiyoruz. Sonuç
oraya getiriyorsa o da olacaktır, ama bu bir şart, bir koşul
değildir. Şu anda birçok kimse bizimle ilgili eleştiride bulunuyor,
saygı duyuyoruz, ama biz dediğiniz skorlara takılmış değiliz. Bizim
takıldığımız skorlar kendi skorlarımızın daha iyisini yapmak
olacaktır, onun da sonucunda ne olacak bakacağız.
"ORTA SAHANIN BİRAZCIK DAHA SKORA KATKI YAPMASI GEREKTİĞİNİ
DÜŞÜNÜYORUM"
Soru: Çalıştırdığınız takımlarda gol krallarından ziyade çok gol
atan takım hüviyetini görüyoruz. Fenerbahçe’nin hedeflediğiniz
noktaya doğru ilerlediğini düşünüyor musunuz?
Cevap: Gol ağırlığı önde oynayan 4 oyuncumuzda. Bunlara orta
sahadan katılım olması gerekiyor. Savunma oyuncularının da duran
toplarda katkısı olması gerekiyor. Şu anda duran toplar konusunda
oldukça başarılıyız, bu konuda yüksek ve atletik oyuncularımızın
performansları çok iyi. Orta sahanın birazcık daha skora katkı
yapması gerektiğini düşünüyorum, 2. yarıda bununla ilgili
çalışacağız.
"OYUN OYNANIRKEN BİRİLERİ İSTİYOR DİYE 6+1 YA DA 6+4 MÜ
YAPACAĞIZ?"
Soru: Kariyerinize baktığımızda alt yapı konusuna ilgi duyduğunuzu
ve bu konuda çalışma yaptığınız biliyoruz. Gençlik Geliştirme
Koordinatörü Şenol Çorlu ile de alt yapılar konusunda irtibat
içinde olduğunuzu biliyoruz. Antrenmanlarda genç futbolculara da
yer veriyorsunuz. Alt yapı Türkiye’de çok konuşuluyor, sizin
düşünceleriniz nedir?
Cevap: Bu konuda sayın Başkanımızla birkaç kez ciddi konuşmalarımız
oldu. Onun ve kulübümüzün bakış açısını çok iyi biliyorum. Artık
genç ve yetenekli oyuncuların yönelme zamanı geldi. Çünkü bu
gidişat ve maliyetler hepimizi çok ciddi sıkıntıya sokacak. Kendi
değerlerimizi bulmak ve yaratmak zorundayız. Tabii bu zaman
içerisinde gerçekleşecek. Fenerbahçe’nin bu konuda oldukça iyi
planları var, scout ekibi kuruldu, çalışmaları başladı. Ama bizim
şu anda tek hedefimiz şampiyonluk, biz her şeyimizle şampiyonluğa
kilitlendik. Onun için şu anda alt yapımızdan A takımda hemen
oynatabileceğimiz oyuncu yok. Ama kiralık olarak verdiğimiz genç
oyuncularımız var, hepsini takip ediyoruz. Kendi alt yapılarımızda
yaş olarak küçük ama yetenek olarak büyük birkaç oyuncumuz var.
Devre arası kampında alt yapıdan 8 veya 10 oyuncuyu bulacak bir
katılım olacak. 15 antrenmanda 10’ar oyuncu bizimle oldu. Onları
tanıma fırsatımız oldu. Yetenekli oyuncular var. Onların
kazanılması için bir başka plan daha var, ama şimdi onun üzerinde
çok durmuyorum. Birkaç girişimle iyi bir alt yapı organizasyonu da
doğabilir. Türkiye’de genç oyuncuların yetişmediği, çok fazla A
takımlara kazandırılmadığı bir ortam da Türkiye’de var. Türkiye’de
maalesef çok gereksiz olduğunu düşündüğüm birkaç tartışma var.
Felsefe olarak şuna karşıyım: Yabancı oyuncu kısıtlamasıyla alt
yapıların kalkındırılmasına hiç anlam veremiyorum. İkisi ayrı
şeyler, biri ağaçsa direği direktir. Alt yapı ayrı bir kavramdır,
üst taraf ayrı bir kavramdır. Biz Süper ligi nasıl konumlandırıyor,
neyi hedefliyoruz? Süper ligde hangi hedeflerimize ulaşıp hangi
rekabetin içinde olacağız? Avrupa ile nasıl bir rekabet içerisinde
olacağız? Düşüncelerimiz içerisinde nasıl bir oyuncu profili
düşünüyoruz? Kulüplerimizin nasıl bir katılımla bu işin içerisinde
olmasını istiyoruz? Biz pahalı bir ligiz. Biz İspanya, Almanya,
İngiltere Fransa ve İtalya ile bir takım yerlerde yarışıyoruz,
onların arkasından geliyoruz. Yabancı konusunda rekabet edeceğimiz
yerleri düşünmeliyiz ve bu kaliteyi nasıl planlayacağımıza karar
vermemiz gerekiyor. Üst yapılardaki oyuncu kısıtlamalarıyla alt
yapıların gelişeceğini düşünüyoruz. Alt yapıyla ilgili aldığımız
önlem bu kadar, diğer önlemlerin hiçbir ciddiyeti yok. Birçok
takımımızın elit ve akademi liglerde takımları yok. Birçok Süper
lig takımının yaz dışında spor okulları yok, daha doğrusu futbol
okulları yok. Yazın da bunu birkaç kuruş para kazanmak adına
yapıyorlar. Birçok takımın alt yapısı olmadığı gibi alt yapı
tesisleri de gayri ciddi. Bir takımın yıllık 30-35 milyon euro bir
harcaması olduğunu düşünürseniz şehrin değerleriyle dahi olsa
birkaç milyon euroluk alt yapı organizasyonuna ciddiyetle
bakıldığını düşünmüyorum. Gittiğim yerlerde ilginin hiç olmadığını
düşünüyorum.
Türkiye’nin spor, sanat ve kültürde alt yapı sorununun olduğunun da
altını çizmemiz lazım. Maalesef oyuncu üretemiyoruz. Ama yabancı
konusunda bir karar alındı. Kulüpler Birliği toplandı ve karar
aldı, biz de Fenerbahçe olarak kararın altına imza attık bütün
kulüpler gibi. Ve bu imzalar atıldıktan sonra süreç başladı.
Takımımızı ona göre konumlandırdık.Biz takımlar içinde en
mağduruyuz. 2. bir 3 temmuz vakası yaşandı. UEFA’dan ihraç olduk,
hepimiz için çok üzücü olan bir süreçti.Bunları yaşamış bir
takımız, oyuncularıma çok üzülüyorum. Değerli oyuncularımız var;
Yobo gibi, Kadlec gibi, Holmen gibi zaman zaman kadroya alamadığım
çok değerli oyuncularım var. Bu oyuncular kadroya giremiyorlar, ama
bu planlama yapılmış, altına imza atılmış. Olası şey değil, biz
mahallede bile kriket oynarken oyunun kuralını oynarken
değiştirmezdik. Şimdi oyunun kuralını değiştirmekten bahsediliyor.
Futbol bu kadar yap boz yapılacak bir oyun değil. Bu kadar yap
bozun yapılacağı bir sorumluluk alanı değil. Çok ciddi bir
sorumsuzluk bu, hadi olmadı 10 olsun, hadi 6’ydı, 2 daha ilave
edelim. Bu kadar oynanmaz bu işlerle. Bir plan belirlenir ve bu
belli bir felsefenin ve temelin üzerine oturtulur. Temel ne? 6+0’ın
temelini bana anlat. Ya da 6+2’nin temelini anlat. Nereye gitmek
istiyoruz, bunun felsefesi ne? Alt yapıdan oyuncu mu yetiştirmek?
Alt yapıdan oyuncuyu böyle yetiştiremezsiniz ki. Buradan da sonuca
gidemezsiniz. Şu anda bir karar alınmış. Alınan karar belli. Şimdi
mi değiştireceğiz? Oyun oynanırken birileri istiyor diye 6+1 mi
yapacağız? Ya da 6+4 mü yapacağız? Ya da serbest mi bırakacağız?
Artık bu şekilde komik duruma düşüyoruz. Bir kural kondu ve oyun
devam ederken değiştirilmez. Tavla oynanırken bazı zarları devreden
çıkarmak mümkün mü? Böyle bir karar alınmış ve oyunun sonuna kadar
bu karar devam edecek. Ona göre de planlama yapacağız. Herkes de
planlaması yaptı oynayacağız, bu oyunun kuralı bu.
CİHAN
Yorumlar