Abdülkadir Özdemir: Hem oynadım hem okudum
Trabzonspor altyapısının 1461'de yetiştirdiği önemli oyunculardan biri olan, Abdülkadir Özdemir, yaptığı açıklamada, "Hem oynadım hem okudum.
Trabzonspor altyapısının 1461'de yetiştirdiği önemli
oyunculardan biri olan, Abdülkadir Özdemir, yaptığı açıklamada,
"Hem oynadım hem okudum." dedi.
Bordo-mavili formayla ilk maçında golle tanışmasını "hayallerin
ötesinde" diye değerlendiren Abdülkadir Özdemir, satranç
oyunculuğunun faydasını saha içinde de gördüğünü söylüyor. Futbol
oynayarak babasının ve kendisinin hayallerini gerçekleştirirken,
üniversitede okuyarak annesini de kırmadığını anlatıyor. En büyük
hayali ise Trabzonspor'a uzun yıllar sonra şampiyonluk yaşatacak
takımın bir parçası olabilmek diyen Abdülkadir Özdemir'in Nuri
Bekar'a yaptığı açıklamaların detayı şöyle:
Trabzonspor bu sezon altyapıdan çıkardığı oyuncularına şans tanıyan
bir görüntü veriyor. O altyapının ürünlerinden biri de sensin.
Şimdi en başa dönüp seni yakından tanıyalım istiyoruz. Futbol
topuyla ilk tanışma hikâyenden başlayalım...
Trabzon zaten futbol şehri. Herkes gibi ben de mahalle aralarında
başladım. Sonra okul takımında oynadım. 10 yaşına geldiğimde
babamla konuştum, "Ben artık bir takıma girmek istiyorum" dedim.
Köyden tanıdığımız olan Kâmil Aydın, İdmanocağı'nda antrenördü.
Onun sayesinde seçmelere katıldım ve kazandım. Bir yıl sonra da
filiz lisansım çıktı.
Bize biraz ailenden bahseder misin? Kaç kardeşsiniz, annen, baban
ne iş yapıyor?
Dört kız, bir erkek olmak üzere beş kardeşiz. Kız kardeşlerimden
biri benim ikizim. Tonyalıyız. Babam belediyede çalışıyordu, emekli
oldu. Annem ise ev hanımı. Ablalarımın birisi evli, diğeri ise bu
yaz evlenecek.
Futbola başlama sürecinde ailenin tavrı ne oldu?
Ailede genellikle babalar oğullarının futbolcu olmasını ister.
Benim babam da futbolcu olmam konusunda bana destek verdi. Annem
ise "Ne işin var futbolla, okulunla ilgilen" diyordu. Ama benim
içimde büyük bir heves vardı, hem futbol oynadım hem de okudum.
Dolayısıyla annemin de gönlünü yapmış oldum. O da benim futbolla
okulu bir arada götürdüğümü görünce başlangıçtaki olumsuz tavrını
değiştirdi. BESYO'da antrenörlük bölümü dördüncü sınıf
öğrencisiyim. İnşallah bu sene mezun olurum.
Başladığın dönemde futbol senin için ne anlama geliyordu? Sadece
bir oyun mu yoksa gelecekte sana rahat bir hayat sağlayacak bir
meslek mi?
Tabii ki küçükken futboldan para kazanma hayalleri kurmazsınız. Ben
de başlangıçta futbolu oyun olarak gördüm. Ama zaman ilerledikçe
hayaller kurmaya başlıyorsunuz. Televizyonda Trabzonspor'u izlerken
kendi kendime "Neden ben de orada olmayayım" diyordum. Bu hayalleri
kurmak beni daha da kamçıladı. Her zaman çok çalışan bir oyuncu
oldum. Futbola başladığım günden bu yana kaçırdığım bir idmanı
hatırlamıyorum. İşimi sevdim, hayallerimi gerçekleştirmek için
hayatımdan fedakârlıklarda bulundum ve işte şimdi buradayım.
Hayatını futbolcu olarak devam ettireceğini, bu işten ekmek
yiyebileceğini ilk olarak ne zaman anladın?
İdmanocağı'ndayken amatör olarak oynuyordum. O dönemde de
hayallerim vardı ama bunların ne kadar gerçekçi olduğunu
bilemiyordum. İlk olarak Trabzonspor beni istediği zaman futboldan
ekmek yiyebileceğimi, bu işi profesyonelce yapabileceğimi idrak
ettim.
Trabzonspor'un seni keşfedip altyapısına alması süreci nasıl
gelişti?
Biliyorsunuz İdmanocağı altyapıda önemli kulüplerden biri. Sürekli
final oynuyorduk ve bir keresinde Trabzonspor'u yenerek şampiyon
olmuştuk. Trabzonspor da beni o süreçte tanımış oldu. Trabzonspor'a
geldiğimde ilk olarak Metin Bak'la çalıştım. O dönemde B Genç
takıma yaşım tutuyordu ama Metin Bak beni Süper Genç takımda
oynatıyordu. Aslında Trabzonspor'a daha önce de gelebilirdim. Çünkü
Trabzonspor beni geçmiş yıllarda bir-iki kez daha istemiş ancak o
dönemde İdmanocağı kulübü bu transfere razı olmamıştı. Trabzonspor
altyapısına girdikten sonra futbola bakış açım da değişti. Büyük
bir kulübün, üstelik taraftarı olduğum bir kulübün parçası olmak
beni daha büyük düşünmeye yöneltti.
Seninle birlikte futbola başlayan ancak bugün esamisi okunmayan
arkadaşların var. Seni onlardan ayırıp bugün büyük bir takımın
formasını giymeni sağlayan en önemli farkların nelerdi?
Bence en önemli şey özveri. Biraz önce de söylediğim gibi futbolcu
olmak için önemli fedakârlıklar yaptım. Futbolcu olmak istiyorsanız
futbolun istediği gibi yaşamanız gerekiyor. Dediğim gibi hiç bir
antrenmanı kaçırmadım. Antrenmanım bittikten sonra dışarıda vakit
geçiren birisi de olmadım. Evime gelip dinlenir, derslerimi
çalışırdım. Yani hayatımda sadece futbol, ev ve okul vardı. Bunları
da içimden gelerek yapardım.
Bugüne gelmeni, futbol karakterinin şekillenmesini sağlayan teknik
adamlar kimler? Hangileri sana nasıl katkılar sağladı?
Futbola ilk olarak İdmanocağı'nda Kamil Aydın'la başladım.
Sonrasında İlker Erdem Hocam yaşım küçük olduğu halde beni A takıma
aldı, oynattı. Trabzonspor'a geçmemi Metin Bak sağladı. Orada
Serdar Şahin'le de çalıştım. PAF takımda Ahmet Özen ve Sadi
Tekelioğlu hocalığımı yaptı. Ardından Şenol Güneş Hocam beni A
takım kadrosuna aldı. O sezonun devre arasında Ahmet Özen
yönetimindeki 1461 Trabzon'a geçtim. Orada Zafer Hızarcı'yla
çalıştım. Son üç sezonumu ise Mustafa Akçay Hocamla geçirdim.
Hocalarımın arasında bana en çok katkı yapan Mustafa Akçay'dır.
Çünkü 1461 Trabzon'da küme düşme noktasına kadar gelmiştik. Takımın
başına Mustafa Akçay'ın getirilmesinden sonra ise herkesin parmakla
gösterdiği bir başarı çizgisi yakaladık. O sayede de yeniden
Trabzonspor formasını giydim.
Futbola başladığın günden beri bugünkü mevkiin olan orta sahada mı
oynuyorsun?
Okul takımlarında stoper oynadım. Bir dönem Metin Bak Hocam beni
sağ bekte değerlendirdi ama asıl mevkiimin orta saha olduğunu
söyleyebilirim.
İdollerin var mıydı? Hangi oyuncuları beğeniyorsun ve neden?
Chelsea'de oynadığı dönemde Essien'i çok beğenirdim. Oyunu iki
yönlü oynaması çok hoşuma giderdi. Daha sonra Selçuk İnan'la
tanışmak ve konuşmak kısmet oldu. Hem oyunu hem de kişiliğiyle
örnek bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Kendi stilimi de Selçuk
abinin stiline benzetiyorum. İnşallah benim de onunki gibi bir
futbol kariyerim olur.
Taraftar olduğun dönemden Trabzonspor'la ilgili anıların var
mı?
Avni Aker'de izlediğim ilk maçı unutamıyorum. Bir Beşiktaş maçıydı.
2002 veya 2003 yılıydı. Amcam ve amcamın oğluyla birlikte gitmiştim
maça. O gün kaybetmiştik ama benim için Avni Aker'de Trabzonspor'u
seyretmek başlı başına çok önemli bir olaydı.
Trabzonspor altyapısında yetiştikten sonra direkt A takıma alınmak
yerine 1461 Trabzon'a gönderilmeni nasıl karşıladın? Bu senin için
bir hayal kırıklığı mıydı?
Tabii ki her oyuncu çıktığı zaman yukarıda kalmak ister ama
gerçekçiliği de elden bırakmamak gerekiyor. PAF takımından çıkıp da
Trabzonspor'da oynamak kolay değil. Pişmek gerekiyor. 1461
Trabzon'un varlığı benim ve benim gibi oyuncular için çok faydalı
oldu. Pişme sürecimi orada geçirdim ve doğrusunu söylemek gerekirse
4 yılda futbolun içindeki her şeyi yaşadım. İlk sezonumda play-off
oynadık. İkinci sezonumda küme düşme korkusunu yaşayıp ligde
kalmayı son maçın son dakikasında başardık. Üçüncü sezonumda
şampiyon olup 1. Lig'e çıktık. Dördüncü sezonumda PTT 1. Lig'de
şampiyon olup Süper Lig'e yükselecektik neredeyse... 1461
Trabzon'da oynamak bana önemli tecrübeler kazandırdı. PAF takımdan
direkt Trabzonspor'a çıkmakla 1461'de dört sezonda pişerek gelmek
arasında büyük farklar var. 1461 Trabzon'da Süper Lig takımlarına
karşı da oynama fırsatı buldum. Galatasaray'ı, Fenerbahçe'yi
yendik. Bunları yaşayarak Trabzonspor'a gelmek çok farklı.
Bu sezon başında Trabzonspor kadrosuna alındın. Bu çıkışı bekliyor
muydun? Mustafa Akçay'ın buradaki rolü neydi?
Açıkçası 1461 Trabzon'da geçtiğimiz sezona başlarken böyle bir
beklentimin olduğunu söylemek abartılı kaçabilir. Ama sezon
ilerleyip biz de takımla birlikte başarılar elde edince doğal
olarak hedeflerimiz de büyüdü. Çok başarılı bir dönem geçirdiğimiz
için sezon sonunda Trabzonspor kadrosuna alınmayı bekliyordum.
Tabii ki bu çıkışta Mustafa Hocanın rolünü de en başa yazmak
gerekiyor. 1461 Trabzon'da öyle bir takım oluşturmuştu ki, bütün
Türkiye o takımdaki oyuncuları birer birer tanıdı ve keyifle
izledi.
Trabzonspor'la ilk maçına bir Avrupa kupası müsabakasında çıktın ve
ilk maçında da gol attın. Bize o maçı ve golü attıktan sonraki
duygularını anlatır mısın?
Derry City maçıydı. İlk yarı 0-0 bitmişti. Hoca ikici yarıya
başlarken Colman'ı oyundan alıp beni sahaya sürdü. Henrique'nin
attığı gollerle 2-0 öne geçtik. Son dakikalarda Henrique'ye bir top
atıldı, ben de o anda golü hissettim ve öne doğru koşup "Paulo,
Paulo" diye bağırdım. Topu çıkardı, gelişine vurdum ve güzel bir
gol oldu. İlk maçta ilk gol bambaşka bir duygu. İnsan hayal kursa
ancak bu kadarını kurabilir. Zaten golden sonra nasıl sevindiğimi
de hatırlamıyorum. Sonra golün ardından yaşadığım sevinci izlerken,
"Ne yapıyorum ben burada?" dedim kendi kendime (gülüyor).
Takımda çok genç oyuncular da var, ustalar da... Onlarla
ilişkileriniz nasıl, öğrenme sürecinde size nasıl katkılar
yapıyorlar? Genç oyuncularla en çok ilgilenen futbolcular
hangileri?
Takımdaki genç oyuncuların tümü son derece saygılı arkadaşlar.
Büyüklerimiz de bize aynı derecede saygı duyuyor. Onlar bize bir
adım attığında doğal olarak biz de 10 adım yaklaşıyoruz. Yabancı
oyuncular olsun, Onur abi, Olcan abi olsun hepsinin yaklaşımı son
derece sıcak. Mesela Bosingwa benimle sık sık konuşuyor, "Her yere
koşma, pozisyonunu koru, kendi bölgende kal" diyor, yaptığım
hataları söylüyor. Diğer abilerimiz de aynı şekilde... Bosingwa,
Malouda, Zokora büyük kulüplerde oynamış, kupalar kazanmış
oyuncular. Onlarla birlikte idman yapmak, aynı takımda yer almak
bizim gibi genç oyuncular için çok ciddi bir tecrübe oluyor.
Süper Lig'de kulüplerin kendi altyapılarından yetiştirdikleri
oyuncuların sayısı kısıtlı. 20 yaş altında sürekli oynayan oyuncu
ise neredeyse yok gibi.... Bu durumu nasıl açıklamak gerekiyor?
Kulüpler bu konuda neden tutucu davranıyor sence?
Bence bu durum büyük ölçüde teknik adamın kişiliğiyle ilgili. Öyle
hocalar var ki, genç oyuncusuna gözünü kırpmadan şans tanıyor. Ama
diğer yandan insanların bakış açısını da değiştirmek gerekiyor.
Genç oyunculara, "Bir maç oynadı, hemen havalandı" gibi bir etiketi
çok kolay yapıştırabiliyorlar. Biz Trabzonspor'daki genç oyuncular
olarak bu anlayışı değiştirebilmek için çabalıyoruz. İnşallah da
başarılı oluruz. Bize inanmalarını, bu şehrin çocukları olarak bize
daha çok sahip çıkmalarını bekliyoruz.
Her oyuncunun mutlaka eksikleri, geliştirmesi gereken yönleri
vardır. Sen bu konuda kendinle ilgili muhasebeler yapıyor
musun?
Elbette yapıyorum. Bence biraz daha agresif oynamam gerekiyor.
Gücüm, kuvvetim var ama bunu sahaya daha fazla yansıtmam lâzım.
Geçtiğimiz sezon gol atma konusunda sıkıntılarım vardı. Bu sezon
ilk maçımda gol attım ama gol bölgesine biraz daha fazla gitmeli,
rakip savunmaları daha çok zorlamalıyım.
Trabzonspor'un orta sahasındaki rekabette geleceğini nasıl
görüyorsun?
Rekabetten korkan değil, aksine kendisine artılar çıkarmaya çalışan
bir oyuncuyum. Rekabetin olmadığı yerde oyuncunun kendisini
geliştirebilmesini mümkün görmüyorum. Formasını garanti gören
oyuncu kendisini salar. O oyuncudan verim de alamazsınız. Ama şimdi
beş-altı oyuncunun bir forma için yarıştığı bir ortamdayız. Oynayan
oyuncunun elinden formayı alabilmek için onun bir çalıştığı yerde
on çalışmam gerektiğini biliyorum ve daha fazla fedakârlıkta
bulunuyor, daha fazla çabalıyorum. Bu çalışmamın karşılığını
alacağıma da inanıyorum. Bu sezon lig tecrübesini yaşayıp gelecek
sezon çok daha iyi olacağımı düşünüyorum.
Trabzonspor bu sezon kupadan erken elendi, ligde de hedeflediği
noktanın uzağında kaldı. Oysa UEFA Avrupa Ligi'nde çok farklı bir
Trabzonspor izliyoruz. Bu farklılığın nedenleri nedir sana
göre?
Önce kupadan elenişimize cevap vereyim. Biliyorsunuz,
Balıkesirspor'a yenilerek elenmiştik. Hiçbir oyuncu böyle bir
sonucu istemez. Çünkü hepimiz bu sezon Avrupa kupalarına geçtiğimiz
sezon kupada oynanan finalle gittiğimizi biliyorduk. Ama bazen
sahadaki sonuçlar istediğiniz gibi olmuyor. Rakip kadar koşmazsanız
istediğinizi elde edemiyorsunuz. Ligde ise gerçekten de istediğimiz
yerde değiliz. Ama hiçbir şey için çok geç değil. Her şeyi
değiştirmek bizim elimizde. UEFA Avrupa Ligi'nde hiç yenilmeden son
32 takım arasına gelen de yine aynı oyuncular. Açıkçası iki ayrı
cephede neden bu kadar farklı bir performans gösterdiğimizi
bilemiyorum. Ama bu oyuncular Avrupa performanslarını lige de
yansıttıklarında Trabzonspor'un sezon sonunda çok daha iyi yerlerde
olacağını göreceğiz.
Trabzonspor'un iç saha-dış saha maçlarında da çok ciddi farklar
var. Bunu nasıl açıklamak gerekiyor?
Gerçekten de Akhisar maçına kadar iç sahada hiç maç kaybetmedik.
Deplasmanlarda ise kazandığımız maç sayısı sınırlı. Kendi aramızda
da bu olayı çok sorguluyoruz. Galiba kendi seyircimizin önünde daha
fazla sorumluluk alarak oynuyoruz.
Trabzonspor'un altyapısından yetişmiş bir oyuncu olarak şehirdeki
insanların sana bakışı nasıl? Gereken desteği görüyor musunuz?
Yoksa üzerinde ekstra bir baskı mı hissediyorsun?
Trabzonlu oyuncular olarak yabancı oyunculara oranla daha fazla
baskı hissediyoruz. Bunu da çok yadırgamıyorum. Çünkü
taraftarlarımız kendi çocuklarının çok daha iyi olmasını bekliyor.
Bizim de bu baskıyı olumluya çevirmemiz ve eksiklerimizi daha çabuk
gidermemiz lâzım. Ama taraftarlarımızın şunu da bilmesi gerekiyor;
biz Trabzonlu genç oyuncular olarak bu kulübü en az onlar kadar
seviyor ve elimizden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyoruz. Bize
biraz daha fazla sahip çıkar, destek verirlerse çok daha iyi
noktalara geleceğimize de inanıyoruz. Tepkiler de olacaktır
elbette. Çünkü Trabzonspor büyük bir camia ve biz de onun bir
parçasıyız. Baskıları normal görmek ve bu baskıyı kaldırmak, onunla
baş etmek zorundayız.
En son 2013 yılında A2 Millî Takımı'nda oynamış bir oyuncu olarak
ay-yıldızlı formayı giymek senin için ne ifade ediyor?
Millî Takım oyuncusu olmak çok büyük bir gurur. Oraya gidenler bazı
şeyleri başararak ve seçilerek gidiyor. Hep ay-yıldızlı formayı
giymenin hayalini kurardım ve bunu da başardım. İnşallah A Millî
Takım'da oynamak da nasip olur.
Fatih Terim'le birlikte başlayan reform sürecinde kendini A Millî
Takım'a ne kadar yakın hissediyorsun? Orasıyla ilgili hayallerin
neler?
Herkes A Millî Takım formasını giymek ister. Ben de daha çok
çalışarak, kendimi geliştirerek o formaya ulaşmak istiyorum.
Gelecekle ilgili planlarında neler var?
Trabzonspor'la şampiyonluk yaşamayı çok istiyorum. Bu şehir
geçmişte 6 kez yaşadığı şampiyonluğa çok uzun yıllardır hasret
çekiyor. Zaten takımın üzerindeki baskı da daha önce yaşanmış
başarılara duyulan özlemden kaynaklanıyor. İnsanlar geçmişte bu
şehrin nasıl oyuncular yetiştirdiğini gördükleri için bizim de
onlar gibi olmamızı bekliyor. Biz de bu beklentiyi karşılamak
zorundayız. Dediğim gibi, en büyük hayalim Trabzonspor'un
şampiyonluk hasretini dindirecek kadronun bir parçası olmak. Bir
başka hayalim de İngiltere'de futbol oynamak. İnşallah bu hayalimi
de gerçekleştirebilirim.
Bize futbolun dışındaki hayatından söz eder misin? Hobilerin var
mı, nelerden hoşlanır, nelere kızarsın?
Kimseye kızıp gücenen bir insan değilim. Her ortama ayak
uydurabilirim. Kimseye karşı bir saygısızlığım olmaz. Futbolun
dışında zaten bir okul hayatım var ve zamanımın önemli bir bölümünü
de oraya ayırıyorum. Sinemaya gitmeyi seviyorum. Bilardo oynuyorum.
Köyümü, yaylamı çok seviyorum. Boş vaktimde oralara gidiyorum.
Sessiz, sakin ortamlardan hoşlanıyorum. Bir köpeğim var, onunla
oynamaktan hoşlanıyorum. Sözlümle, ailemle birlikte vakit geçirmek
beni mutlu ediyor. Okul ve antrenmanın dışında beni şehirde pek
göremezsiniz. Ya evimde ya da köyümde olurum. Her Tonyalı gibi
horon oynamayı çok severim. Bu arada iyi de satranç oynarım.
Küçükken turnuvalara da katılmıştım. Şimdi de okulda arkadaşlarımla
oynuyorum ve kolay kazanıyorum.
Satranç oynamanın futboluna bir katkısı oluyor mu?
Elbette var. Çünkü satranç hem birkaç hamle sonrasını kurmayı hem
de rakibin yapacağı hamleleri hesaplamayı gerektiren bir oyun.
Futbolda da özellikle bir orta saha oyuncusu için yapacağı
hamleleri önceden hesaplayabilmek ve rakibin yapacaklarını
öngörebilmek, onu analiz edebilmek çok önemli. Satranç oynamanın
sahada da faydasını gördüğümü söyleyebilirim.
Herhangi bir uğurun var mı?
Bazı oyuncuların uğurlu yüzükleri, kolyeleri, bileklikleri
olabiliyor. Ya da bazıları maçtan önce birilerini aramayı uğurlu
görebiliyor. Benim böyle bir şeyim hiç olmadı. Sadece sahaya sağ
ayakla ve besmele çekerek giriyorum.
Hayatının dönüm noktası nedir?
Futbola başlamam. Bazen düşünüyorum, "Futbol oynamasaydım, ne
olurdum?" diye... Tamam, okuyorum ve başka bir mesleğim de
olabilir. Ama futbolcu olmak bambaşka bir şey. Bu oyunun ve
Trabzonspor'un bir parçası olmayı parayla satın alabilmek mümkün
değil.
CİHAN
Yorumlar