MHP'li Başesgioğlu: Karar BDP'li milletvekilleri ve Engin Alan için emsal olsun
MHP İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu, Anayasa Mahkemesi'nin Mustafa Balbay hakkında verdiği kararın diğer davalardan tutuklu BDP'li milletvekilleri için de yol gösterici olacağına, aynı şekilde bu kararın İstanbul Milletvekili Engin Alan için de e.
MHP İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu, Anayasa
Mahkemesi'nin Mustafa Balbay hakkında verdiği kararın diğer
davalardan tutuklu BDP'li milletvekilleri için de yol gösterici
olacağına, aynı şekilde bu kararın İstanbul Milletvekili Engin Alan
için de emsal teşkil edeceğine inandığını kaydetti.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmeler
devam ediyor. Altıncı tur görüşmelere başlandı. Altıncı turda
Adalet Bakanlığı, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları
Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü bütçe ve
kesin hesapları yer alıyor.
MHP Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu,
adalet kavramının hem devlet hem de toplumsal hayatında önemli bir
değer olduğuna dikkat çekti. Kamuoyunun çok yakından takip ettiği
birçok davada masumiyet karinesinin ortadan kalktığı, tutukluluğun
geçici bir tedbir olmaktan çıkıp fiilî mahkûmiyete dönüştüğü
yolunda çok sayıda iddia ve itirazlar gerçekleştiğini belirten
Başesgioğlu, bu davalardan Balyoz ve Ergenekon gibi sonuçlanan
davaların da toplum vicdanında karşılık bulmadığını, hâlen de
tartışılmaya devam edildiğini kaydetti.
Tutuklu milletvekilleri konusuna değinen Başesgioğlu, şöyle devam
etti: "2011 Temmuz ayında Meclis'te temsil edilen tüm siyasi
partilerin ortak iradeleriyle bir protokol imzalanmış ve tutuklu
milletvekillerinin sorununa çözüm bulunması amaçlanmış idi. 2011
Temmuz'undan bu tarafa geçen iki buçuk yılı aşkın süre içerisinde
tutuklu milletvekillerinin sorununa yasama kendi dinamikleriyle bir
çözüm maalesef üretememiştir. Yargılamalar bitmiş, davalar
sonuçlanmıştır. Bu bağlamda -çok yakında- Anayasa Mahkemesi'nce
sayın Mustafa Balbay hakkında verilen kararı çok önemli buluyoruz.
Sayın Balbay'a bir kez daha geçmiş olsun diyoruz. Bu kararın diğer
davalardan tutuklu BDP'li milletvekilleri için de yol gösterici
olacağına inanıyorum. Aynı şekilde, bu kararın İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Engin Alan için de emsal teşkil edeceğine
inanıyoruz. Sayın Alan'ın avukatı tarafından Anayasa Mahkemesi'ne
müvekkili hakkında adil yargılamanın ihlali ve milletvekilliği
görevlerinin yapamaması nedeniyle bireysel başvuruda bulunulmuştur.
Anayasa Mahkemesi'nin sayın Balbay hakkındaki kararının gerekçesi
iki ana noktadadır: Birincisi, uzun tutukluluk süresiyle; ikincisi
de milletvekilliği yapamaması yani seçilme hakkının ihlaliyle
ilişkilidir. Sayın Alan hakkında bu gerekçeler geçerli olduğu gibi,
adil yargılanamama itirazı da daha önemlidir. Burada klasik tutuklu
hükümlü, kesin hüküm gibi şeklî ve zamana bağlı ayrımlara
takılmamalıyız, netice de işin özü özgürlüğe ilişkindir. Kaldı ki
hem doktrinde hem de uygulamada kesin hüküm konusu hâlen
tartışmalıdır. Kaldı ki sayın Alan için hak arama yolları tamamen
tükenmemiştir; kanun yararına bozma, yargılamanın yenilenmesi,
Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru ve kendi takdirine bağlı
olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru yolları
açıktır. Bu çerçevede, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Alan
tarafından Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvurunun kabul
edilmesini, tutukluluğunun sona ermesini ve yeniden yargılama
yolunun kendisine açılmasını temenni etmekteyiz. Bu temennimiz
Sayın Alan'la sınırlı değildir, uzun tutukluluk ve diğer hak ihlali
tüm mağdurlar için de geçerlidir. Eğer, yargının tozlu arşivlerine
üzerine şaibe bulaşmış dosyalar terk etmek istemiyorsak bu
mağdurların ödemiş olduğu ağır bedeller dikkate alınmalı ve yeniden
yargılanmalarının yolu açılmalıdır."
Son on yılda mevcut yapısal sorunlarına ilaveten yeni ve can alıcı
iki büyük tehdit daha ilave olduğunu dile getiren Başesgioğlu,
parlamenter demokrasiden hızla uzaklaşıp otoriter bir tüme doğru
gidildiğini savundu. "Siyasal yönetim sistemimiz kuvvetler ayrılığı
sistemine göre tanzim edilmiş, devlet organlarına bu prensip
çerçevesinde yetki ve sorumluluklar verilmiştir." diyen
Başesgioğlu, "Yasama, yürütme ve yargı erklerinin kendi aralarında
dengeli, kendi sınırlarını aşmayan, tek elde toplanmayan, birbirini
kuşatmayan bir konumda olmaları demokratik yöntemlerin olmazsa
olmazıdır. Bu prensibin zorlanması, yetki ve görev alanlarının
açılması, devlet yönetiminde siyasi krizlere neden olur. Kuvvetler
ayrılığı prensibini hayata geçiren, onu ayakta tutan da hukuk
devletidir." dedi.
Hiçbir Millî Güvenlik Kurulunda bu sözde açılım sürecine atıf
olmadığını dile getiren Başesgioğlu, açılım sürecinin gerçek
içeriğini bilen parlamentoda ve hükûmet içinde çok sınırlı sayıda
kişi bulunduğunu kaydetti. Gelinen noktanın, PKK'yı tüm Kürt
kökenli vatandaşların temsil noktasına çıkardığını, etnik
bölücülüğün siyasallaştığını, muhatap alınıp ve meşru sayarak
müzakere edildiği bir noktaya getirdiğini vurgulayan Başesgioğlu,
"Aslında bu saydığım hususlar bir terör örgütünün baştan beri
hedeflediği hususlardır. 1983 yılında Türk milletine isyan eden
bölücü örgüt, 800 bin kişilik Türk Silahlı Kuvvetlerini
yenemeyeceğini biliyordu. O, günün birinde Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kendisini masanın karşısına oturtup muhatap almasını,
kendisini meşru saymasını ve kendisiyle müzakere koşullarını
oluşturmasını hedeflemiştir. Çok açıktır, bu kürsüden hicap duyarak
ifade etmek istiyorum ki bu örgüt, 1983'ten beri yapmış olduğu
mücadeleler sonunda bu hedefini bu devirde yakalamıştır. Bunu sizin
ve aziz milletimizin tertemiz vicdanlarına havale ediyor ve
önümüzdeki sürecin ülkemiz açısından, kardeşlik hukukumuz açısından
çok kritik bir süreç olduğunu da takdirlerinize sunmak istiyorum."
diye konuştu. CİHAN
Yorumlar