'Mangalda kül bırakmayan irademiz İran'da Suriye konusunda sessizliğe büründü'

AK Parti'de kesin ihraç istemiyle disipline sevk edilen İstanbul Milletvekili Muhammed Çetin, kardeş ülke Suriye’de kan gövdeyi götürdüğünü belirterek,"Bu katliama en büyük desteği de paralarını akladığımız, milyar dolarlık yolsuzluk iddialarına konu ola.

Google Haberlere Abone ol
'Mangalda kül bırakmayan irademiz İran'da Suriye konusunda sessizliğe büründü'

AK Parti'de kesin ihraç istemiyle disipline sevk edilen İstanbul Milletvekili Muhammed Çetin, kardeş ülke Suriye’de kan gövdeyi götürdüğünü belirterek,"Bu katliama en büyük desteği de paralarını akladığımız, milyar dolarlık yolsuzluk iddialarına konu olan komşumuz İran veriyor. Ve bu İran kendimizi ikinci evimizde gibi hissettiğimiz dost bir ülke oluyor. Her yerde mangalda kül bırakmayan irademiz, İran’da nedense Suriye konusunda sessizliğe bürünüyor." dedi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) basın toplantısı ile partisinden istifasını açıklayan İstanbul Milletvekili Muhammed Çetin, ülkeye, millet ve insanlığa hizmet vermek gayesiyle 2011 seçimiyle siyasete atıldığını hatırlatarak, bugüne kadar da bu gayeye sadık kalmaya çalıştığını vurguladı. Gösterişten hoşlanmadığı için, kameralardan ve başkalarının dikkatinden, hep uzak kaldığını dile getiren Çetin, ama partinin kendisine verdiği görevleri en iyi şekilde ve de beklentisizce yerine getirmeye çalıştığını ifade etti.

"Maalesef, bugün bazı meseleleri tavzih için huzurunuzda bulunuyorum, 'hayırlısı olsun.'" diyen Çetin, şöyle devam etti: "Bugün size güzel şeylerden bahsetmek isterdim. Ancak son aylarda yaşananların hâsıl ettiği gerilim, hayal kırıklığı ve sıkıntı, maalesef güzel şeylerden bahsetme imkânını bize vermiyor. Gün geçmiyor ki gazete manşetlerinden, televizyon ekranlarından, bu milletin evlatlarına hakaretler, küfürler, iftiralar savrulmasın. Sorumluluk sahibi olması gereken insanlar, ülkeyi yönetenler, ellerinde hiçbir delil olmadan, masum insanları insafsız ithamlarla karalıyorlar, gerilim ve huzursuzluk oluşturuyorlar. 17 Aralık’ta gerçekleştirilen rüşvet ve yolsuzluk operasyonu, pek çok şeyi görmemize vesile oldu. Yaşanan süreç adeta bir turnusol vazifesi görerek, pek çok işin ve kişinin, gerçek rengini ortaya çıkardı. Siyasi hayatımıza “adaletin ve kalkınmanın” teminatı olarak giren, ve adına AK diyen partimiz, maalesef, yolsuzlukların ve rüşvetin üzerine gideceği yerde, aksine, onları ortaya çıkarmaya çalışan kamu görevlilerini, kıyıma tabi tuttu. Kışta-kıyamette, eğitim döneminin tam ortasında, binlerce insan ve ailesi, hem de hiçbir somut suç gösterilmeden, keyfi bir şekilde, görevlerinden alınıp başka yerlere tayin edildi."

"HUKUK ALT ÜST EDİLİYOR"

"Hukuk alt üst ediliyor ve böylece adalet mekanizması, hükümetin bir kolu haline getirilmek isteniyor." diyen Çetin, "Tek kabahatleri yolsuzlukları soruşturmak ve ortaya çıkarmak olan yüzlerce hukuk adamı yerlerinden ediliyor, ellerindeki dosyalar hukuksuzca alınıyor. Daha iki sene önce, ileri demokrasinin gereği diye, kapı kapı dolaşıp “evet” istediğimiz anayasa değişiklikleri, yok muamelesine tabi tutuluyor. Bakan yakınlarının evlerinden çıkan ve izahı yapılamayan para kasaları, ayakkabı kutularından fışkıran dolarlar, ortalığa saçılan telefon görüşmeleri, kol saatleri, yeni medyanın(!) millete küfür eden metazori patronları, onları bir gazeteyi almak için zorlayan bakanlar, villa-havuz konuşmaları, ne iş yaptığını tam olarak anlamadığımız ama milyar dolarlara hükmeden, hakkında ulusal ve uluslararası anlamda pek çok iddianın olduğu İran’lı karanlık işadamları, onlara kefil olan yerli yöneticiler, beraber poz verenler, ve daha neler neler... Bunların hiçbirine, makul, inandırıcı bir tek cevap bile verilmezken, masum insanlara, akla hayale gelmedik isnat ve iftiralarda bulunmalar." diye konuştu.

"YOLSUZLUK ÜZERİNE GİDENLER, DARBECİ VEYA PARALEL YAPI İTHAMIYLA BASKI ALTINA ALINIYOR"

Hükümet medyasının ve oradaki tetikçiler marifetiyle, millete her gün yalanlar söylendiğini, üfürükten masallar anlatıldığını belirten Çetin, şunları söyledi: "Elli yıldan beri hiç değişmeyen aynı ezberler tekrarlanıp duruyor: bir kere bile ispat edilemeyen, ortaya belgesi konamayan, Amerikancılık, İsrailcilik gibi hayaletlerle, masum insanların günahı alınıyor. Aynı çevreler, hani o hep tenkit ettikleri Yahudi kuruluşlarından, Üstün cesaret madalyası alan yöneticilerimizle, ve onların yine o hep tenkit ettikleri İsraille, ticaret yapmaya devam eden yakınlarıyla alakalı, tek satır habere bile yer vermiyorlar. Öte yandan gerçekleri ortaya koymak isteyen medya organları, her türlü baskıya maruz kalıyorlar; habere, kaynağa, İnternete erişimler engelleniyor; indi yayın yasakları konuluyor; ve halkın, hırsızlıklardan, yolsuzluklardan, milletin malını kimin/nasıl yediğinden, haberdar olmasının önüne geçiliyor. Bunların üzerine gidenler darbeci veya paralel yapı ithamıyla baskı altına alınıyor. Yolsuzlukları örtmek, hırsızlığı gizlemek, çalınanları saklamak adına, daha dün kendileri ile olan mücadelemizi övüne övüne anlattığımız, Ergenekon örgütleriyle, kol kola girmeye teşne, hazır bir tavır sergileniyor. Darbelerle mücadele ederek geldiğini söyleyenler, darbecileri affedecek ve onlarla işbirliği gerçekleştirecek bir noktaya doğru hızla ilerliyor."

"BUGÜNE KADAR YABANCI OLDUĞUMUZ HUMUS VE MUTA İLE TANIŞTIK"

Çetin, "Ne gariptir ki, hepimiz, bugüne kadar yabancı olduğumuz bir kısım kavramlarla tanıştık. Humus gibi Mut’a gibi... Bu ve benzeri harici kavramlar artık, Ankara kulislerinin en çok konuşulan konuları arasına girdi. Sözde hayır adı altında, zorla nasıl bağış yaptırıldığını, her gün bir yenisini dinlediğimiz telefon kayıtlarından görüyoruz. Devletin bekasını, partinin bekasına bağlayan anlayış, her türlü yolsuzluğa, hırsızlığa ve hatta ölümlere fetva vermiş gibi görünüyor.
Çözüm süreci çerçevesinde bugüne kadar binlerce vatan evladını şehit eden kanlı örgüt muhatap alınıyor, liderine neredeyse bilge, filozof muamelesi yapılıyor. Başbakan yardımcısının ağzıyla, örgüt lideri, bütün Kürtlerin lideri olarak ilan ediliyor. Kendi kongrelerinde Türk bayrağının varlığına tahammül edemeyen örgüt elemanlarına, neredeyse barış elçisi muamelesi yapılıyor. Ülkenin bir bölümünde kanlı örgüt “paralel bir yapı” kurmuş, vergi topluyor, yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, yargiliyor, sözde şehitliklerde törenler düzenliyor, ve bütün bunların bir tekine bile, hükümet kanadından ne bir eleştiri ne de bir yorum geliyor. Herkes oynanan bu iğrenç tiyatroya karşı, adeta kör, sağır ve dilsiz bir tavır takınıyor. Buna karşılık, bugüne kadar bir karıncayı bile ezmemiş, herkese ve her yere, sadece sevgi ve hoşgörü götürmüş, dünyanın dört bir yanında bayrağımızı dalgalandıran, dilimizi, kültürümüzü öğreten fedakâr insanlara, tarihin en iğrenç örgütlerinden olan, haşhaşi yakıştırması yapılıyor. İnlere girmekten, ellerin kırılacağından bahsediliyor. Güya insaflıca, vede sanki varmış gibi, örgütün tavanı ile tabanından bahsediliyor. Dış ilişkilere gelince de, elçilere, yurt dışındaki sevgi ve hoşgörü okullarının kötülenmesi talimatı veriliyor." şeklinde konuştu.

"SURİYE'DE KAN GÖVDEYİ GÖTÜRÜYOR, İRAN'DA SESSİZLİK"

Kapı komşumuz kardeş ülke Suriye’de kan gövdeyi götürüyor. Yüzbinlerce masum insan hergün hunharca bir zulme, katliama maruz kalıyor." diyen Çetin, şöyle devam etti: "Bu katliama en büyük desteği de paralarını akladığımız, milyar dolarlık yolsuzluk iddialarına konu olan komşumuz İran veriyor. Ve bu İran kendimizi ikinci evimizde gibi hissettiğimiz dost bir ülke oluyor. Her yerde mangalda kül bırakmayan irademiz, İran’da nedense Suriye konusunda sessizliğe bürünüyor. Ve en acısı da, bunca hırsızlığa, yolsuzluğa, hukuksuzluğa, yalana, talana rağmen herkes susuyor. Ülkenin pek çok din adamının bir arada bulunduğu toplantıda hayatında insanlığa hizmetten başka gayesi olmayan bir insana her türlü edep dışı iftirada bulunuluyor, ama bir tek kişi kalkıp, Yahu bu kadarı da fazla! diyemiyor."

"HOCAEFENDİ HAYATI BOYUNCA BİR KURUŞLUK DÜNYA MALINA TAMAH ETMEMİŞTİR"

"Âlimlerin sultanı olmaktansa sultanın âlimleri olmayı tercih eden bu kişiler, yarın o güzide insanla yüz yüze geldiklerinde, ne diyeceklerdir, merak ediyorum." diyen Çetin, "Orada bulunan zevatın pek çoğunun da yakından tanıdığı gibi, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, ilmi, ameli, takvası ve zühdüyle örnek alınacak müstesna bir şahsiyettir. Bütün ömrünü insanlığın kurtuluşu adına çalışmakla geçirmiş, hayatının her anını, çile ve ızdırapla örgülemiş bir gönül insanıdır. Hayatı boyunca bir kuruşluk dünya malına tamah etmemiştir. Ne kendisinin ne de ailesinin bir tek dikili ağacı yoktur ve olmayacaktır. İşçi emeklisi kardeşlerinin nasıl bir hayat yaşadığını tanıyan herkes bilir. Ne havuzlu villaları, ne gemileri, ne kutu kutu dolarları, ne de helal olmayan bir kuruş parası vardır. Kendisi böyle yaşadığı gibi, etrafındaki herkese de bunu öğütlemektedir. Beklentisizlik, adanmışlık, istiğna, yasatma duygusu, diğergamlik gibi kavramlar, O’nun ve hizmetin ana karakteristiğini oluşturur. Ahiret hayatı, her zaman, O’nun tek önceliği olmuştur. Bu hakikati kavrayamayanların, Hocaefendi’yi anlamaları da mümkün değildir. Şurası bilinmelidir ki, en büyük mahkeme Allah’ın huzurunda kurulacaktır. Orada Aklar-karalar belli olacaktır. Kimler haklı, kimler haksız gün yüzüne çıkacaktır. Haksızlıklara, zulümlere, iftiralara, isnatlara, hakaretlere sessiz kalanlar, mahşerde hesabı nasıl vereceklerdir? Talebeleri için canını veren ve yurtdışındaki okulların bahçesine defnedilen muhacir şehitleri, haşhaşilere benzetenler, ve onları elleri patlarcasına alkışlayanlar, sessiz kalıp tepki vermeyenler, o masumların yüzüne huzur-u ilahide nasıl bakacaklardır? Dünya nimetlerini rüyasında dahi görmemiş Hocaefendi’yi yalancı peygamberlere, sahte velilere benzetenler, bu benzetmeye alkışlarıyla destek verenler veya sessizce ikrar edenler, dünyada veya mahşerde, Hocaefendi ile karşılaştıklarında ne hissedeceklerdir? Bakanlık, vekillik, bir daha seçilme, listelere yeniden girme arzusuyla, bunca haksızlığa-hukuksuzluğa sessiz kalıp göz yumanlar, ahirette ne diyeceklerdir?" dedi.

"BUGÜN GELİNEN NOKTADA AK PARTİ KARARMIŞTIR"

"Bugün gelinen noktada AK Parti, maalesef, ka-rar-mış-tır." diyen Çetin, şunları söyledi: "Yolsuzlukların örtüldüğü, hırsızların korunup-kollandığı, hukuksuzluğun hukuk haline geldiği bir sürecin, mimarı olmuştur. Çalanlardan, yiyenlerden, hortumculardan bıkıp, bir ümitle, Ak partiye teveccüh eden temiz yürekli milletimiz, maalesef, bir kere daha hayal kırıklığına uğramıştır. Güvendiği dağlara kar yağmış, ümitle yöneldiği kapılar, insafsızca yüzüne kapanmıştır. Partinin kuruluşunda, hakikaten bir hizmet aşkıyla yer alan binlerce insan, küstürülmüş; teşkilatlarda samimane çalışan insanlar, yok sayılmış; onun yerine yeni türeyen, ne idüğü belirsiz bir kısım isimler, parti adına medyada ve sosyal mecralarda boy göstermeye başlamıştır. Daha düne kadar, parti kapansın diye yazılar yazan, dine diyanete en sert tavırları alan, partinin felsefe ve idealleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan menfaatçi yalakalar, alnı secdeli, nur yüzlü, temiz Anadolu insanının yerini almıştır. Ak parti, asli hüviyetinden ve kimliğinden süratle uzaklaşmış ve istifa eden bir bakanımızın ifadesiyle, oligarşik dar bir yapının hegemonyasına girmiştir. Bu sebeple, varlık sebebini yitirmiş bu partide daha fazla kalmak, günahlarına ortak olmak anlamına geleceğinden, bugünden itibaren, Ak parti’den istifa ediyor, ve siyasi hayatıma bağımsız olarak devam edeceğimi, milletimize saygıyla arz ediyorum."

AK PARTİ'DEN ŞİMDİYE KADAR 8 KİŞİ İSTİFA ETTİ

Çetin'in istifa etmesiyle İstanbul'da 17 Aralık 2013 tarihinde başlatılan yolsuzluk ve rüşvet soruşturması sonrası AK Parti'den ayrılan milletvekili sayısı 8'e çıktı. Rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının ardından parti içine yönelik eleştirileri sebebiyle Kütahya Milletvekili İdris Bal, ihracı istenince istifasını açıklamıştı.

Ardından eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile Ankara Milletvekili Haluk Özdalga ve İzmir Milletvekili Erdal Kalkan, benzer süreçle partiden ayrıldı. Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ile İstanbul Milletvekili Hakan Şükür ve Burdur Milletvekili Hami Yıldırım ise haklarında disiplin işlemi olmamasına karşın Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yaklaşımına tepki göstererek AK Parti'den ayrılmıştı.

Çetin, son bir buçuk ayda partiden kopan sekizinci milletvekili oldu. Çetin'in istifasıyla AK Parti'nin Meclis'teki sandalye sayısı 319'a düştü. CİHAN

Yorumlar