Kurtulmuş: Cemaatler insanları Allah'a yöneltir, Osmanlı'yı ayakta tutan budur

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, cemaat kavramının bizim medeniyet değerlerimizin içinden çıkmış bir terim olduğunu vurgulayarak, " Bu ülkede bizim herhangi bir cemaatle problemimiz olamaz.

Google Haberlere Abone ol
Kurtulmuş: Cemaatler insanları Allah'a yöneltir, Osmanlı'yı ayakta tutan budur

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, cemaat kavramının bizim medeniyet değerlerimizin içinden çıkmış bir terim olduğunu vurgulayarak, " Bu ülkede bizim herhangi bir cemaatle problemimiz olamaz. Cemaatler ne iş yapar? İnsanları Allah’a yöneltir. İnsanların manevi olgunluğunu sağlar. Selçuklu'yu, Osmanlı'yı, ayakta tutan budur. Arkasında güçlü bir maneviyat vardır. Böyle bir şey başımızın üstüne, böyle bir şeyden rahatsız olmayız, tam aksine seviniriz. Bu şekilde insanların manevi olgunluklarını düzenleyen herkesin hizmetlerinin önünü açmak için her gücü kullanırız.” dedi.

Kurtulmuş, Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜMSİAD) Ankara Rixos Otel’deki ‘Yeni Türkiye’de Siyaset ve Ekonomi’ konulu konferansa katıldı. Burada bir konuşma yapan Kurtulmuş, eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki farkı anlattı. Dünyanın ve Türkiye’nin önemli süreçten geçtiği bir dönemde olunduğunu belirten Kurtulmuş, bu süreçleri iyi atlatabilmek için Türkiye’nin nereden geldiğini, hangi geçmişe sahip olduğunu bilmek gerektiğini ifade etti.

"DİKKAT EDERSENİZ ÇÖZÜM SÜRECİ KONUŞULMUYOR"

Eski Türkiye’de büyümenin engellenmesi için terörün kullanıldığını aktaran Kurtulmuş, “Ne yazık ki terör Türkiye’yi kontrol etmek isteyen bir takım iç ve dış güçler tarafından araç olarak kullanılmış. Gördüğünüz terör örgütü işin ucundaki sadece bir araçtan ibaret. Dolayısıyla Türkiye bütün bunları geride bırakıyor. İnşallah bu terör meselesini de çözeceğiz. Bu memlekette hiçbir Allah’ın kulu, bu toprağın çocuğu ölmeyecek.

Terörün nasıl kullanıldığını son günlerdeki gelişmelerde daha iyi görüyoruz. Gezi Parkı olayları, 17 Aralık olayları vs… bütün bunların arkasından bir takım niyetlerin oğlunu biliyoruz. En önemli niyetlerden bir tanesi de çözüm sürecini baltalamaktır. Dikkat ederseniz, bu tadar süredir, büyük cesaretli adımlar atılmış olmasına rağmen çözüm süreci ile ilgili bir şey konuşuyor muyuz? Hangi televizyon kanalında duyuyorsunuz? Tam aksine bu mesele hal olmasın diyerek endişe içerisinde olan bir takım gizli, kirli işleri yeniden tezgahlamak üzere bir takım çevreler var. Ama bu millet buna müsaade etmeyecek. İlk olarak önümüzdeki yerel seçimlerde bu millet istikrardan yana oy kullanacak ve inşallah bütün bunların hepsi hal yoluna girmiş olacak. Türkiye çözüm istikametinde önemli adımlar atacak.” diye konuştu.

Yine eski Türkiye’nin eski alışkanlıklarından birisinin de finansal mühendislik olduğunu anlatan Kurtulmuş, ekonomik olarak bunun başarılamaması halinde bir takım olağanüstü dönemlerin yaşatıldığını dile getirdi. Bu dönelerden bir tanesinin de 28 Şubat süreci olduğunu kaydeden Kurtulmuş, 28 Şubat’ta tankların yürütüldüğünü belirterek, ellerini ovuşturanların kasalarını dolduranların, devletin imkanlarını ceplere aktaranların kimse farkına varmadığını söyledi. 28 Şubat’ın kaybının 290 milyar dolar olduğuna dikkat çeken Kurtulmuş, “Bunun hesabı sorulmayacak mı?” diye sordu. Kendileri ‘faiz lobisi’ dediklerinde birilerinin ‘komplo kuruyorsunuz’ dediğini hatırlatan Kurtulmuş, grafikler üzerinden 2002’den bu yana faize gitmeyen paraya dikkat çekti. 2002’de borçlanma faizinin yüzde 63 olduğunu aktaran Kurtulmuş, geçtiğimiz Mayıs ayında bu oranın yüzde 4,61’lere kadar indiğini, sonradan olaylarla birlikte biraz çıktığını bildirdi.

"TÜRKİYE AYNI ZAMANDA YARGI DEVLETİ DE OLMASIN"

Türkiye’nin 2002-2012 yılları arasında büyük bir değişim sürecine girdiğini ifade eden Kurtulmuş, daha atılacak önemli adımların olduğunu kaydetti. 10 yıllık dönemde bürokratik oligarşinin zayıflatıldığını fakat bunun bütünüyle ortadan kalktığını söylemenin mümkün olmadığını söyleyen Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı: “İnşallah Türkiye’de bütün bürokratik oligarşinin ortadan kalkacağı Türkiye’yi kurmak zorundayız. Evet Türkiye asker devleti olmasın, Türkiye polis devleti olmasın, Türkiye bir takım işadamlarının yönettiği devlet olmasın ama Türkiye aynı şekilde bir yargı devleti de olmasın. Gücü ele geçirenler, devletin her hangi bir yerinde güç teyakkuz edenler, her hangi bir şekilde o gücü kullanarak, milletin egemenliği üzerinde her hangi bir operasyon yapmasın. Dolayısıyla bürokratik oligarşi kalksın derken, şu kısım bürokratik kısım kalksın da bu kısım bürokratik kısım kalsın diyemeyiz. Çünkü demokratik meşruiyetin kaynağı halkın iradesidir.

‘Yasama, yürütme ve yargı bağımsız olsun’ eyvallah bu ilkokul düzeyinde bir bilgi. İlkokul iki düzeyinde bir bilgi olsun, yasama, yürütme, yargı birbirinden bağımsız olsun ama hepsinin üzerinde de milletin egemenliği olsun."

"HER HANGİ BİR CEMAATLE PROBLEMİMİZ OLAMAZ"

Hiçbir demokratik ülkede seçilmiş bir hükümetin, ‘beni seçtiniz ama bana verdiğiniz bu meşruiyetin bir kısmını Ahmet beye, bir kısmını Mehmet beye, bir kısmını da Fatma hanıma bırakıyorum’ diyemeyeceğinin altını çizen Kurtulmuş, "Bunu söylerken de bizim bu ülkede her hangi bir cemaatle problemimiz olamaz. Cemaat aslında bizim medeniyet değerlerimizin içinden çıkmış bir terimdir. Cemaatler ne iş yapar? İnsanları Allah’a yöneltmektir. İnsanların manevi olgunluğunu sağlamaktır. Selçuklu'yu, Osmanlı'yı ayakta tutan budur. Arkasında güçlü bir maneviyat. Böyle bir şey başımızın üstüne, böyle bir şeyden rahatsız olmayız, tam aksine seviniriz. Bu şekilde insanların manevi olgunluklarını düzenleyen herkesin hizmetlerinin önünü açmak için her gücü kullanırız.” şeklinde konuştu.

Kurtulmuş, 17 Aralık’ın Türkiye’ye ekonomik maliyetine de dikkat çekti. “Türkiye’nin makro ekonomik dengeleri başarılı olmasaydı 17 Aralık’tan sonra krizlerin içine girerdi.” diyen Kurtulmuş, “17 Aralık’tan sonra Türkiye’de faiz oranları arttı. Devlet iç borçlanma senetlerinde 7,18 milyar lira değer kaybı var. Borsa İstanbul 79 milyar lira bir değer artışı ile karşı karşıya kaldı. Yabancı para pozisyon açığı 27,3 milyar dolar. Bunlar dün akşam itibariyle elde edilen rakamlar. Bugün itibariyle toplam 135,8 milyar TL zarar ile karşı karşı kalmıştır. En çok övündüğümüz Merkez Bankası döviz rezervimizdi. Ama maalesef 11 Haziran’dan bu yana Merkez Bankası 21 milyar dolar döviz satmak zorunda kaldı.
CİHAN

Yorumlar