Kılıçdaroğlu: Yasak getiren paket nasıl ‘demokratikleşme paketi’ olur?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) getirilen yasa teklifi için ‘demokratikleşme paketi’ denilmesine tepki gösterdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Büyük Millet
Meclisi'ne (TBMM) getirilen yasa teklifi için ‘demokratikleşme
paketi’ denilmesine tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, "Parlamento'ya
getirilen tekliflerin adına ‘demokratikleşme paketi’ deniliyor. Ben
merak ediyorum, yasak getiren paket nasıl demokratikleşme paketi
olur? Yasağı, uygulayan paketin hangi amaçla demokratik paket olur?
Yok öyle bir şey. İnternet yasağı getiriyorsunuz. Müdahale
getiriyorsunuz.” dedi.
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu
başkanlığında genel merkezde toplandı. Toplantının ardından basının
karşısına geçen Kılıçdaroğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
getirilen yasa tekliflerine değindi. Parlamento'ya getirilen
tekliflerin adına ‘demokratikleşme paketi’ denildiğini hatırlatan
Kılıçdaroğlu, “Ben merak ediyorum, yasak getiren paket nasıl
demokratikleşme paketi olur? Yasağı, uygulayan paketin hangi amaçla
demokratik paket olur? Yok öyle bir şey. İnternet yasağı
getiriyorsunuz. Müdahale getiriyorsunuz. Kamu görevlilerini yasa
ile görevden alıyorsunuz ki mahkemeye başvurmasınlar. Adına
‘demokratikleşme paketi’ diyorlar. Biz itiraz etmeyelim diye bir
iki şey ilave ediyorlar: Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırıyorlar.
Günaydın, günaydın... Bunu aylar önce söyledik. Neden kaldırmak
istiyorlar? Ucu kendilerine dokunacak olduğu için. Aynı
mahkemelerde yargılanmak istemiyorlar. Ama siz merak etmeyin. CHP
iktidarında ÖYM’ler olmayacak. Tarafsız ve yargı olacak. Ve kul
hakkı yiyenlerden hesap sorulacak. Bunu unutma. Defterinde bir
köşeye yaz. Bu ülkede yolsuzluk yapanlar, kul hakkı yiyenler er ya
da geç hesap verecekler, bağımsız ve tarafsız yargıda verecekler.”
diye konuştu.
“SARRAF VE BAŞBAKAN’IN KONUŞMASI LAZIM”
Kılıçdaroğlu, 17 Aralık’ta yapılan yolsuzluk operasyonuna da
değindi. 17 Aralık’ın üzerinden oldukça uzun bir zaman geçtiğini
belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “17 Aralık bizim
tarihimizde rüşvet, yolsuzluk açısından çok önemli bir tarih.
Türkiye Cumhuriyeti'nde bu denli yolsuzluğun yapıldığı
görülmemiştir. Sıradan bir yolsuzluk olayı değildir. Bildiğiniz
türde bir yolsuzluk olayı değildir. Bu güne kadar toplumun çok
dikkat etmediği farklı bir bir süreç var. Yabancı uyruklu birisinin
4 bakanı ele geçirmesi vardır. Rıza Sarraf’ın 4 bakanın para
karşılığında açıkça yönetmesi vardır. Sıradan bir olay değildir.
Bakanlar Kurulu’nda görev yapan Başbakan'ın bilgisi dahilinde
yapılan bir operasyon vardır. MİT eğer, uyaramasaydı Başbakan'ı,
derdik ‘Başbakan’ın haberi yoktur bu işte.’ Ama 18 Nisan’da uyarı
yapıyor, Rıza Sarraf’a dikkat edin, bazı bakanlar ve çocuklarının
ilişkilerine dikkat çekiyor. Rıza Sarraf, Türkiye’de holdingi olan
biri vatandaşımız değil, sıradan bir yurttaşımız da değil. Yabancı
uyruklu birisi. Parayla vatandaşlık alan biri. Devletin Bakanlar
Kurulu’na kadar sızan biri. Parayla her şeyi yapabileceğine inanan
biri. Bakanları özel uçağı ile umreye götüren birisi. Bakana 700
bin liralık kol saati hediye eden birisi. Bakanların çocuklarını
yöneten biri. Sıradan bir olay değil. Biz bunu sıradan bir rüşvet
yolsuz operasyonu olarak görüyoruz. Veya öyle göstermek isteyenler
var. Bu sıradan bir rüşvet ve yolsuzluk operasyonu. Uluslararası,
boyutu olan bir operasyon. Kim bilir hangi devletin sırları dahil
edildi buna. Rıza Sarraf’ın konuşması lazım. Başbakan'ın konuşması
lazım.”
“BAŞBAKAN’IN TEK DÜŞÜNCESİ TOPLUMUN DİKKATİNİ NEREYE
ÇEKEBİLİRİM?”
Kılıçdaroğlu, bu kadar büyük operasyon yapılmasına ve 4 bakanın
istifa etmesine rağmen, Başbakan’ın sadece 'Paralel devlet bize
operasyon yaptı.' ifadelerini kullandığını ve savunmasını bu yönde
yaptığına dikkat çekti.
“Senin bakanlarına rüşveti kim verdi? Rüşveti veren alan konusunda
sen önceden uyarıldın” diyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: "Neden
konuşmuyorsun? Biz ‘kutu’ diyoruz, ‘paralel devlet’ diyor. ‘Kutunun
içinde 4,5 milyon dolar’ diyoruz, o ‘paralel devlet’ diyor. Bakana
‘700 bin dolarlık saat verildi.’ diyoruz, o ‘paralel devlet’ diyor.
‘Bakanın çocuklarının yatak odalarında kasalar var.’ diyoruz. O
‘paralel devlet’ diyor. Hadi kasaları, 700 bin dolarlık saati aldık
bir köşeye bıraktık, sen bana kutudan haber var kutudan. Vatandaş
senden bir cümle bekliyor. O genel müdürün evinde, ayakkabı
kutularının içinde milyon dolarların ne işi var? Bundan bahset. Hiç
konuşmuyor. Tek düşüncesi var: Toplumun dikkatini nereye
çekebilirim: Paralel devlet var. ‘Paralel devlet, bize operasyon
yaptı’ diyor.”
“BU GÜN SUÇLADIKLARINA 'NE İSTEDİNİZ DE VERMEDİK' DİYEN KİM?”
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın, ‘Hizmet Hareketi’ne ilişkin
söylemlerindeki çelişkilere de dikkat çekti. “Şu soruya yanıt yok:
Bu gün suçladıkları kişilere karşı, ‘Ne istediniz de vermedik?’
diyen kim?” sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Kendisi. Peki sen neden şikayet ediyorsun? Sanki kendisi Başbakan
değil. Başka bir ülkenin yöneticisi. Başka bir ülkenin yöneticisi
olduğu için Türkiye’deki paralel devleti şikayet ediyor. Sen ülkeyi
yönetmiyor musun? Eğer bir paralel devlet varsa, kurduran sensin.
Senin hırsızlıkların ortaya çıkınca mı aklı başına geldi. Artık
hırsız deyince halkın aklına bir isim geliyor: Bunu herkes biliyor.
Devleti soydular. Bu tabloyu kimsenin unutmaması lazım. Benim merak
ettiğim şu: Bu kadar yolsuzluğa, bu kadar pisliğe batmış bir
insanın milletin önüne çıkıp ahkam kesmesini ben bir türlü
anlamıyorum. Benim ar duygum buna izin vermiyor. Nasıl yapıyor
bunları. İnsanda biraz utanma duygusu olur. Evine çıkıp, 3 gün
dışarı çıkmaz. Her gün çıkıp televizyona bağırıp çağırıyor. Sanıyor
ki, ben çok bağırdığım zaman, benim masum olduğum anlaşılır. Ne
kadar bağırırsan, senin o kadar hırsız olduğun anlaşılır. Eve
hırsız girmiş, bu hırsızı yakalamıyor. ‘Lambayı kim yaktı’ diyor.
Geldiğimiz tablo budur.”
“YARGI KARARLARININ UYGULANMADIĞI BİR ÜLKEDEYİZ”
Kılıçdaroğlu, İstanbul’da uluslararası hukukçular tarafından
yapılan konferansta, ortaya birkaç gerçeğin ortaya koyulduğunu da
aktardı. Hukukçuların ortaya koyduğu gerçeklerden birinin,
soruşturma sırasında, savcıya müdahale edilirse bunun yargıya
müdahale kabul edilmesi olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle
devam etti: “Biz de bırakın, müdahaleyi savcıları görevinden
alındı. Polisler görevinden alınırsa, bu yargıya müdahale sayılır.
Biz de bırakın müdahaleyi, 2 bin polis görevinden alındı. Onların
aklına gelmez, ama Türkiye’de başka bir şey daha gerçekleşti. Yargı
kararları uygulanmadı. Yargı kararlarının uygulanmadığı bir ülkeyiz
biz. Meclis Başkanı’nın bir saptaması çok doğru. Anayasa’nın 138.
Maddesi çökmüştür. Neydi bu maddeler: Hiçbir organ, makam, merci ve
kişi, kendi yetkisinin kullanılmasında mahkemelere emir ve talimat
veremez, genelge gönderemez, tavsiye bulunamaz. Türkiye’de bunların
tamamı yapılıyor. O kadar ki, Adalet Bakanı arayıp doğrudan doğruya
tahdit ediyor. ‘Dosyayı kapatacaksın’ diyor. Bir diğer madde:
Yasama, yürütme ve idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır.
İdare ve bu organlar, hiç bir suretle bu kararları değiştiremez.
Bırakın geciktirmeyi ‘ben uygulamıyorum’ diyor. Emniyet müdürü,
söylüyor.”
Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerde adaylarının önemli bir kısmını
belirlediklerini, önemli bir kısmını da bu günkü oturumda
belirleneceğini söyledi. CİHAN
Yorumlar