Kılıçdaroğlu: ‘Üçlü paralel cephe’ manşeti tamamen yalan
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir gazetenin manşetinde yer alan, ‘Üçlü paralel cephe’ haberini yalanladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir gazetenin manşetinde
yer alan, ‘Üçlü paralel cephe’ haberini yalanladı. Söz konusu
gazetenin patronun kim olduğunu soran Kılıçdaroğlu, Amerika’daki
bütün toplantılarının medyaya açık olduğunu dile getirdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cihan TV Network’te
yayınlanan Anadolu’da Sabah programının canlı yayın konuğu oldu.
Bugün bir gazetede hakkında yazılan bazı iddialara cevap veren
Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “Tamamen yalan. Rahmetli babam derdi
ki, ‘Allah adamı kuru iftiradan saklasın’ diye. Bu da onun benzeri
bir şey. Ben Amerika’ya, Çin’e, Brüksel’e gittim. Gittiğim hiçbir
yerde pazarlık içinde olmadım. Zaten pazarlık içinde de olamam ben.
Öyle bir yetkim de yok benim. Ben Başbakan değilim ki masada oturup
ülkenin çıkarları üzerinde konuşmalar yapalım. Gittiğimiz her yerde
Amerika dahil bütün toplantılar medyaya açıktı. Bana sorulan
sorular verilen cevaplar biliniyor zaten. Bir özel pazarlık içinde
olmam söz konusu da değil. O gazete patronunun hesap vermesi lazım.
Sayın Başbakan Binali Yıldırım’ı devreye koyup, müteahhitlerden
para toplayıp, gazetenin mülkiyetini değiştirmek istiyor mu
istemiyor mu? İstiyor. Nasıl tespit edilmiş bunlar, görüşmelerle
tapelerle. Kimin kararıyla? Mahkemenin kararıyla. Bunlar yasa dışı
dinleme değil yasal dinlemeler. Ben merak ediyorum. Bu gazetenin
patronu kim? Manşete gazetenin patronunun fotoğrafını koysunlar.
Konuşmaların birinde şöyle diyor; ‘Gazetenin patronu beyefendi’
diyor. Beyefendi Recep Tayyip Erdoğan’ın kod adı. Gazetenin patronu
Çalık’sa. Çalık’ın bu pazarlığın içinde olması lazım. Çalık’ın adı
bile geçmiyor. Özel bir şirket kurduruyorlar. Başbakan telefon
ediyor. ‘Al Faruk’u beraber gel’ diyor. Oturuluyor Sabah ATV
grubunu nasıl kurtaracağız. Sonra Binali beye görev veriliyor.
Nerede toplanıyorlar? Ankara’da PTT sosyal tesislerinde
toplanıyorlar. İş adamlarına, ‘Sen şu kadar para vereceksin’
diyorlar. Hiçbirisi de milyon dolardan aşağı değil. 100 milyon
dolar, 30 milyon dolar. 630 milyon dolar para toplandığı iddia
ediliyor iddianamede. Bunun hesabını ben sormayacak mıyım Allah
aşkına. Bana soracaklar niye hesabını sormadın diye. Ben de ne
diyorum. Bunlar var diyorum. Fezlekeler var diyorum. İddiaların
hiçbiri yenilir yutulur iddialar değil diyorum. Bunun hesabını
vermiyorlar. Ben Amerika’ya gitmişim de, geçiniz bunları. Gazetenin
manşeti yalan üzerine inşa edilmez. Yalan üzerine gazete inşa
edildiği takdirde o gazete gazete değildir. O gazete Recep Tayyip
Erdoğan’ın sopasıdır. İnandırıcılığı yoktur. İtibarı yoktur. Sahibi
yoktur. Sahibi gizli olan bir gazete olur mu? Bir gazetenin sahibi
gururla çıkar, bu gazetenin sahibi benim der. O gazetenin namusudur
gazetenin sahibi. Her türlü iddianın arkasında ben dururum der. Yok
öyle bir şey. İftira at birileri inanacak. Beni sevmeyen de ona
inanmaz emin olun.”
"KUL HAKKI YEDİN DESİNLER, VALLAHİ SİYASETİ BIRAKACAĞIM"
Kul hakkı yemediğini anlatan Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Benim
kılığımı kıyafetimi insanlar beğenmeyebilir, ama kalkıp da kimse
bana ‘Kul hakkı yedin’ diyemez. Diyen gelsin karşıma otursun,
vallahi siyaseti bırakacağım. Yok böyle bir şey. Bu ülkede tüyü
bitmemiş yetimin hakkını korumak zorundayız. Ben bunun mücadelesini
yapıyorum. Siyasetin asıl amacı da budur zaten. Siyasetin asıl
amacı hiçbir çocuğun akşam yatağa aç girmemesidir. Siyasetin amacı
vatandaşın ödediği vergiyi çalmak değildir. Yürütmeyi başka türlü
anlamak değildir. Devleti yönetmekle devleti soymak farklı
şeylerdir. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti Türkiye Cumhuriyeti
devletini soyuyor. Sorun burada. Onun için dünyada örneği yoktur
diyorum. Onun için bu soygun düzeni Guinness Rekorlar Kitabı'na
girer diyorum. Var mı böyle bir şey? Bakanlar olacak, Başbakan
olacak, talimat verecek, devlet soyulacak diye. Sonra kendi iş
adamlarınızı yaratacaksınız. Ne diyor tapelerden birisi, ‘Yüzde 10
verdim öyle aldım’ diyor bu işi. Benim duyarlılığımdan çok daha
fazla Sayın Başbakan’ın duyarlı olması lazım. Yeter demesi lazım.
‘Ben sizi getirdim, altınıza kırmızı plakalı araba verdim, siz
nasıl yolsuzluk yaparsınız’ demesi lazım. Bu ülkede saati olmayan
bu ülkede bilgisayarı olmayan okula gidemeyen binlerce insan
varken, sen ‘700 bin liralık saati nasıl bu adamdan alıyorsun?’
diye sormayacak mı?”
CİHAN
Yorumlar