İhsanoğlu: Hamasetle kahramanlıklar yapılıyor, faturayı halkımız ödüyor

Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, Türkiye'nin Suriye ile ilgili dış politikasını eleştirdi. İhsanoğlu, göreve gelmesi halinde Cenab-ı Hakk'ın izniyle, halkın desteğiyle Suriye sorununu çözmeye muktedir olduğunu vurguladı. IŞİD'in...

Google Haberlere Abone ol
İhsanoğlu: Hamasetle kahramanlıklar yapılıyor, faturayı halkımız ödüyor

Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, Türkiye'nin Suriye ile ilgili dış politikasını eleştirdi. İhsanoğlu, göreve gelmesi halinde Cenab-ı Hakk'ın izniyle, halkın desteğiyle Suriye sorununu çözmeye muktedir olduğunu vurguladı. IŞİD'in sınırdaki hakimiyetine dikkat çeken İhsanoğlu, "İslam hilafeti, İslam devleti şeklinde yeni bir devletçik konuluyor. Biz bunlarla komşu olduk. Şimdi böyle komşuluk güzel bir şey midir? Yoksa eski komşuluk mu daha iyidir? Türkiye'nin bunları tartışması lazım. Türkiye bunları tartışmıyor. Hamasetle bir takım kahramanlıklar yapılıyor. O kahramanlıklar kağıt üzerinde oluyor. Ondan sonra faturayı bizim halkımız, bizim insanlarımız ödüyor. Bu reva mıdır?" dedi. İhsanoğlu, göreve geldiğinde bu meseleyi çözmeye de muktedir olduğunu belirtti.

Gaziantep temasları kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan İhsanoğlu'na son zamanlarda Suriyeliler ve Türk vatandaşlar arasında yaşanan tartışmalar hatırlatılarak, konuyla ilgili düşünceleri soruldu. Meselenin bu noktaya kendiliğinden gelmediğini ve bütün boyutlarıyla bakmak gerektiğini anlatan İhsanoğlu, komşuluk haklarına da dikkat çekti. Savaşa sürüklenme hadisesinin bu ülkeye sığınan vatandaşların kabahati olmadığını aktaran İhsanoğlu, "Bu bölge savaşa sürüklendi, Suriye sürüklendi ve burada ben fazla konuşmak istemiyorum çünkü herkes bunun ne olduğunu biliyor? Eğer Suriye'de bu iç savaş olmasaydı, Suriye'de bu karşılıklı tahribat olmasaydı, şiddet kullanılmasaydı ve eğer Suriye'deki reform hareketleri, ağır, aksak yavaş gitseydi, bazıları illa 'Ben ona anlattım, anlamadı, ben onun kulağını çekeceğim' üslubu içerisinde yapılmasaydı, bu hale gelir miydi? Kim evini terk edip de perişan halde yaşamak ister? O insanlarda kabahat bulamıyorum. Bizim vatandaşlarımızda da kabahat bulamıyorum. Ben kabahati bu hali yaratanlarda buluyorum. Onun için bunu çözmek lazım." diye konuştu.

MİSAFİRPERVERLİĞİMİZİ MUHAFAZA ETMEMİZ LAZIM

Sınırları geçip Türkiye'ye gelme hadisesi olduğu zaman, başında bulunduğu İslam İşbirliği Teşkilatı İnsani Yardım Dairesi'nin mensuplarını ve bir genel sekreter yardımcısını gönderdiğini anımsatan İhsanoğlu, "O kampları gezdiler ve buradaki yetkililerle konuştular. O günkü şartlar çok iyiydi. Yetkililer der ki, 'Biz yardım istemiyoruz' diyorlardı. Resmi beyanat bu. 'Biz yurt dışından kendimiz yapacağız.' Fakat, onbinlerce, yüzbinlerce insan oraya geldikten sonra Gaziantep'te, Kilis'te kalkınmaz oldu. Kilis'te şimdi benim anladığım kadarıyla Kilislilerden daha fazla Suriyeli mülteciler, sığınmacılar, misafirler. Türkiye'nin her yerinde, İstanbul'a, Ağrı'ya kadar bu insanlar yayılmış." açıklamasında bulundu.

Herşeyden önce kardeşlik ruhunun kaybedilmemesi gerektiğini dile getiren İhsanoğlu, "Biz yüksek ahlakımızı, dinden gelen, kültürümüzden gelen, Türk misafirperverliğinden gelen seviyemizi muhafaza etmemiz lazım. Fakat aynı zamanda bir çare bulmamız lazım. Çare de ancak devlet eliyle olur." ifadelerini kullandı.

"SINIRLAR KEVGİR GİBİ OLDU"

Bu problemin çözümünün, Ortadoğu'daki bu savaşların, çatışmaların sonuna bağlı olduğunu anlatan İhsanoğlu, "Biz Ortadoğu'da barış tesis edemezsek, bu işi beceremeyeceğiz. Onlar ve bizler hep sıkıntı içerisinde olacağız. Onun için Türkiye'nin herşeyden önce Ortadoğu'daki barışı sağlamak için kolları sıvaması lazım gelir." dedi.

Beşar Esed'in yemin törenini de hatırlatan İhsanoğlu, "Bu realiteyi görmeden siyaset yapmak, dış siyaset yapmak mümkün mü? Problemleri çözmek mümkün mü? Biz Cenevre-1 Anlaşması'nın çok uygun bir anlaşma olduğunu savunduğumuz zaman bizi topa tuttular. Herkes vatan haini zaten Türkiye'de." diye konuştu.

Sınırların kevgir gibi olduğunu dile getiren İhsanoğlu şöyle devam etti: "Sınırlarda bir tane varlık vardı. Bir devlet vardı. O devlet yok oldu. Onun yerine etnik yapıya dayalı bir devlet oluşuyor. Bu da İslam hilafeti, İslam devleti şeklinde yeni bir devletçik konuluyor. Biz bunlarla komşu olduk. Şimdi böyle komşuluk güzel bir şey midir? Yoksa eski komşuluk mu daha iyidir? Türkiye'nin bunları tartışması lazım. Türkiye bunları tartışmıyor. Hamasetle bir takım kahramanlıklar yapılıyor. O kahramanlıklar kağıt üzerinde oluyor. Ondan sonra faturayı bizim halkımız, bizim insanlarımız ödüyor. Bu reva mıdır? Türkiye'ye reva mıdır? Suriye'ye, Suriyelilere reva mıdır? Yani bunları bir bütün olarak düşünmemiz lazım. Bu bölgeyi, bu insanları, bu toplumları iyi tanıyan birisi olarak, ayrıca BM'nin nasıl çalıştığını, Batı dünyasının nasıl çalıştığını, dış politikaların nasıl çizildiğini, uygulandığını bilen bir insan olarak, ben eminim ki, Cenab-ı Hakk'ın izniyle, halkımızın desteğiyle bu göreve geldiğim zaman, ben bunu çözmeye muktedirim. Milletimize burada sizin huzurunuzda söz veriyorum." CİHAN

Yorumlar