Güçlü: Başbakan'ın Soma açıklamaları sorumsuzluğu en üst düzeye çıkarmıştır

Kürt siyasetçi ve yazar İbrahim Güçlü, Soma'daki maden ocağının devlete ait olduğunu belirterek, devletin Soma'daki maden ocağından doğrudan sorumlu olduğunu söyledi. Güçlü, "Başbakan'ın Soma'daki faciayı, felaketi, katliamı, toplu öldürmeyi,...

Google Haberlere Abone ol
Güçlü: Başbakan'ın Soma açıklamaları sorumsuzluğu en üst düzeye çıkarmıştır

Kürt siyasetçi ve yazar İbrahim Güçlü, Soma'daki maden ocağının devlete ait olduğunu belirterek, devletin Soma'daki maden ocağından doğrudan sorumlu olduğunu söyledi. Güçlü, "Başbakan'ın Soma'daki faciayı, felaketi, katliamı, toplu öldürmeyi, trajediyi, kerasati sıradan bir iş kazası, değiştirilmez sonuç olarak değerlendirmesi sorumsuzluğu en üst düzeye çıkarmıştır." dedi.

Manisa Soma'daki 301 işçinin ölümüyle sonuçlanan maden faciasıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Güçlü; kazayı, Latin dilinde trajedi, Türkçede facia, felaket, katliam ve toplu öldürme, Kürtçede kerasat kavramlarıyla tarif etmenin bile olanaklı olmadığını kaydetti.

Maden ocağında hangi neden ve sebeple bu facianın olduğunun belli olmadığını dile getiren Güçlü, "Dünyada böyle bir sorumsuzluğa rastlamak olanaklı değil. Böyle bir şey dünyaya anlatılsa, dünyanın anlaması olanaklı olmayacağı gibi, Türkiye yönetiminin ve maden ocağı sorumlularının üzerine de gülerler. Maden ocağında eğer 787 işçinin olduğu baz alınırsa, 360 işçi kendi çabalarıyla ocaktan çıkmış. 80 işçi yaralı kurtarılmış. Bu durum, o zaman ölü işçi sayısının da en az 337 olacağını anlatıyor. Şimdiye kadar 283 ölü işçi ocaktan çıkarıldığına göre, halen ocakta 54 işçinin ölü olarak çıkabileceği anlaşılıyor.

Soma’daki maden ocağı, öncelikle ölü işçilerin ailelerinin, Somalıların ve Manisalıların; daha sonra da Türkiye ve Kürdistan’da değişik milletlerden, etnik gruplardan, dinlerden, mezheplerden, sınıf ve tabakalardan, meslek gruplarından insanların, dünyada tüm insanlığın, yüreklerini yaktı ve yüreklerine ateş düşürdü." diye konuştu.

"DEMOKRASİNİN YOKLUĞUNU GÖSTERİYOR"

"Ölenlerin ailelerinin ve insanlığın başı sağ olsun." diyen Güçlü, facianın her zaman yönetim, sermayedarlar, tüm insanlar için de uyarıcı olma, hatırlatma, 'aklınızı başınıza toplayın' deme özelliğini taşıması gerektiğini ifade etti.

Türkiye'nin, ILO sözleşmesine imza atmayan bir ülke olarak, iş güvenliği konusunda gerekli tedbirleri almayacağını ortaya koyduğunu belirten Güçlü, Soma’daki gelişmenin Türkiye’de bir kez daha insan kıymetinin olmadığını ortaya çıkardığını vurguladı. İnsani olmayan böyle bir devlet, sistem, rejim içinde insanların kıymetinin olmasının da olanaklı olmadığına dikkat çeken Güçlü, demokrasinin, kalitesinin düşüklüğünün ötesinde yokluğu olduğunu kaydetti.

Demokrasinin; insanların hak ve özgürlüklerinin, özellikle yaşam hakkının güvence altına alındığı bir rejim olduğunun altını çizen Güçlü, şöyle devam etti: "Devletin, sistemin, rejimin, insani olmayan yapısına bağlı olarak önceki bölümde insan değerine ilişkin belirttiğim konular, aynı zamanda Türkiye’de demokrasinin geri kalitesini, derecesini ortaya koymakla kalmıyor, demokrasinin yokluğunu ortaya koyuyor. Türkiye’de insan, araçsallaştırılmış, değersiz, kıymetsiz bir varlıktır. Oysa demokrasilerde, insan en büyük değerdir. Her şey insana göre uyarlanır, yapılandırılır. Demokrasi, aynı zamanda toplumun değişik kesimlerinin kendi çıkarlarını ve haklarını korumak için örgütlenmesidir. Türkiye’de toplumun değişik kesimlerinin, özellikle Kürtlerin özgürce örgütlenmesi olanaklı olmadığı gibi işçilerin de örgütlenmesi özgürlüğü yoktur. İşçiler kendi çıkarlarını, sendikal örgütlenmelerle koruyabilirler. Türkiye’de sendikal örgütlenme düzeyinin düşüklüğü ve engellenmesi gerçeği yaşanıyor. Var olan sendikalar da işçilerin haklarını ve çıkarlarını savunacak nitelik ve kalitede değiller."

"SERMAYEDARLARIN BARBARLIĞI"

Soma’da maden ocağındaki gelişmenin bir kez daha Türk sermayedarlarının barbarlığını, vahşiliğini, göz açlığını ortaya koyduğunu belirten Güçlü, "Sermayedarların bu yapısı da Türkiye’de demokrasinin ve sosyal devletin olmadığını gösteriyor. Demokrasi ve sosyal devlet, sermayedarların çıkarlarını sınırlayan, tüm insanların kişisel ve grupsal hak ve özgürlüklerini koruyan rejim ve sistemdir. Soma’daki maden ocağı devlete ait. Taşerona vererek çalıştırıyor. Bu nedenle devlet, Soma’daki maden ocağından doğrudan sorumlu durumda. Ne yazık ki yönetim Soma’da, sorumluluğunu yerine getirmemiş. İş güvenliğini sağlamamış, iş güvenliğinin kontrolü konusunda sorumsuz davranmıştır. Muhalefet partilerinin uyarılarına da kulak tıkamıştır. Başbakan’ın Soma’daki faciayı, felaketi, katliamı, toplu öldürmeyi, trajediyi, kerasati sıradan bir iş kazası, değiştirilmez sonuç olarak değerlendirmesi sorumsuzluğu en üst düzeye çıkarmıştır. Türkiye’de bu nedenle de yeni bir toplu sözleşmeye, anayasaya, en azından demokratik federal bir devlet yapılandırılmasına ihtiyaç var." şeklinde konuştu.

CİHAN

Yorumlar