Erdoğan'dan Gezi yorumu: Avuçlarını yaladılar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi olaylarının yıl dönümünde yapılan eylemleri, "İstanbul'un lüks kafelerinde ellerindeki telefonlarla isyan çağrıları yapanlar Cumartesi günü avuçlarını yaladılar." şeklinde değerlendirdi. Erdoğan'ın...

Google Haberlere Abone ol
Erdoğan'dan Gezi yorumu: Avuçlarını yaladılar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi olaylarının yıl dönümünde yapılan eylemleri, "İstanbul'un lüks kafelerinde ellerindeki telefonlarla isyan çağrıları yapanlar Cumartesi günü avuçlarını yaladılar." şeklinde değerlendirdi.

Erdoğan'ın hedefinde, Taksim'de canlı yayın sırasında gözaltına alınan CNN muhabiri Ivan Watson da vardı: "İstanbul'a gelip abartılı, provokatif çağrılar yapan uluslararası medya kuruluşları avuçlarını yaladılar. Bir tane o, CNN'in dalkavuğu oralarda bir şeyler yapmaya çalışıyor. CNN International, yerlisi. Geçen yıl 8 saat aralıksız yayın yaptı. Niye, ülkemi karıştırmak için. Ülkemi dünyaya farklı göstermek için. Şimdi de suçüstü yakalandı. Bunların böyle hani özgür, tarafsız, bağımsız basın diye bir şeyleri yok. Bunların görevi, bunlar adeta ajan görevi icra ediyorlar. Bunun için buradalar. Günlerdir isyan çağrısı yapan bir kısım medya kuruluşları, birtakım yazarlar aynı şekilde onlar da avuçlarını yaladılar."

Partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuşan AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, pazar günü, 1 Haziran’da 14 yerleşim biriminde gerçekleştirilen mahalli seçimlere değindi. Bu 14 birimden 13’ünde itirazlar neticesinde seçimlerin yenilendiğini belirten Erdoğan, "1 tanesinde de ilk kez seçim yapıldı. Bu 14 yerleşim birimi içinde en önemli merkezler Ağrı ve Yalova illerimizdi. Ağrı’da daha önce BDP’nin seçimi kazandığı görülüyordu, itirazlar yapıldı ve bunun neticesinde seçimin yenilenmesi kararı alındı.” dedi.

Pazar günü yapılan seçimde Ağrı’da BDP adayının belediye başkanlığını kazandığını belirten Erdoğan, "Yalova'da ise AK Parti olarak itirazımız vardı. Orada da yenilenme kararı alındı. Yapılan ittifak neticesinde CHP adayı Yalova'da seçimi az bir farkla kazandı. 14 yerleşim birimi üzerinden bakıldığında 5 merkezde AK Parti, CHP 3 merkezde, MHP 3 merkezde, BDP 2 ve Saadet Partisi 1 merkezde seçim kazandı. 30 Mart seçimlerinde 13 merkezde AK Parti yüzde 43,05 oranında oy almıştı, 1 Haziran seçimlerinde ise AK Parti'nin 13 merkezde aldığı oyun yüzdesi yüzde 45,5 oldu. Yani, 30 Mart seçimlerine göre 13 yerleşim biriminde oy oranımız 2,5 puan artış kaydetti. 30 Mart seçimlerine göre CHP'nin 13 merkezdeki oyu 1 puan, BDP'nin oyu ise 2,3 puan arttı. MHP’nin oyu ise 30 Mart’a göre 1,9 puan düştü.” diye ekledi.

SEÇİM DEĞERLENDİRMESİ: ÇATI SU SIZDIRMAYA DEVAM EDİYOR

Erdoğan, ardından şu değerlendirmeyi yaptı: "Tabii 30 Mart’a göre oy oranlarındaki değişime baktığımızda özellikle Yalova ve Ağrı’da AK Parti’ye karşı ittifakların yapıldığı net olarak görülüyor. Yapılan tüm ittifaklara rağmen CHP ve MHP'nin toplam oy oranının AK Parti'ye yetişemediğini de görüyoruz. Bu tabii bir anket de sayılabilir. 30 Mart'ta Türkiye genelinde CHP ve MHP'nin toplam oy oranı yüzde 43 olmuştu, AK Parti'nin ise tek başına oy oranı yüzde 45,5 olarak gerçekleşmişti. 30 Mart'ta bu 13 merkezde CHP ve MHP'nin toplam oy oranı yüzde 33, AK Parti'nin tek başına oy oranı yüzde 43'tü. 1 Haziran'da yine 13 merkezde CHP ve MHP birlikte yüzde 32 oy oranına ulaştılar, AK Parti'nin oy oranı yüzde 45,5 oldu. Biz, Ağrı ve Yalova'da ortaya çıkan sonucu derinlemesine analiz ettik ve ediyoruz. Hem süreci hem sonucu bütün boyutlarıyla değerlendiriyoruz ancak bu mikro düzeydeki seçimin hem CHP hem MHP için önemli yeni dersler verdiğini, her iki partinin de ibretlik dersler almasını tavsiye ederiz, fakat bunu farketmediklerini ne yazık ki görüyoruz. MHP bir kez daha varlığını, siyasetini, iddiasını inkar etti. 1 Haziran seçimlerinde adeta MHP'nin esamesi bile okunmadı. 30 Mart'ta Pensilvanya'nın maşası, CHP'nin de payandası olan MHP, 1 Haziran'da yeni vazifesini iyice benimsemiş halde kimliğini tamamen CHP'ye teslim etmiş oldu. Öte yandan CHP sadece Yalova üzerinden kendisi için bir başarı tablosu çıkarmaya çalışırken 30 Mart'ta olduğu gibi bugün de genel manzarayı görmekten kaçınıyor. CHP siyaseti 780 bin kilometrekarede yapmıyor. MHP'de siyaseti 780 bin kilometrekarede yapmıyor. Kendileri için uygun vilayetler, ilçeler aramak suretiyle siyaseti böyle sürdürmek istiyorlar. İşte bunun adı demokratik bir mücadeleyi ülkeye yaymak değildir. 'Ben, burada yapabilirim, başka bir yerde ne gücüm ne de anlayışım yetiyor', vaka budur. Türkiye'nin her tarafında 81 vilayette AK Parti var. Buna karşılık CHP ve MHP'nin toplam oyları bile AK Parti'ye yetişemiyor. 1 Haziran seçimleri, cumhurbaşkanlığı seçimleri için gösterge, kamuoyu yoklaması olacaksa ortaya çıkan sonuç ‘çatının bir kez daha uçtuğu ve çöktüğüdür. 1 Haziran’da 13 birimde CHP ve MHP'nin toplam oy oranı yüzde 33, AK Parti'nin oy oranı 45,5. Çatı su sızdırmaya devam ediyor. Bu seçimde çatı bir kez daha çatladı. Aslında çatı diye bir şey kalmadı. 30 Mart ve 1 Haziran seçimleri de MHP tabanında, MHP'ye gönül vermiş kardeşlerimizin etraflı biçimde değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. MHP artık kendi varlığını, kimliğini inkar eden bir partiye dönüştürülmüştür. MHP'nin mevcut yönetimi, MHP'nin tüm ilkelerini, sınırlarını çiğnemiş MHP'yi adeta bir vagon partiye dönüştürmüştür. 2010 halk oylamasında MHP diğer tüm partilerle, özellikle de maalesef terör örgütleriyle aynı safta yer almayı tercih etmiş , ağır bir yenilgi almıştır. 30 Mart'ta MHP Pensilvanya'nın kuklası haline getirilmiş, CHP'nin de oy deposu olarak kullanılmıştır. Bu yapılanı MHP seçmenine haksızlık olarak görüyorum. MHP seçmeninin istismar edilmesi olarak görüyorum. MHP seçmeni gönül verdikleri pratinin kimleri payanda olduğunu, kimlerin yedeği haline getirildiğini, görmeli bunun sorgulamasını da yapmalıdır diye düşünüyorum. MHP'ye gönül vermiş kardeşlerime hatırlatmak isterim, CHP içinde sadece bir kanat yok. CHP içinde sadece ulusalcılar yok, Suriye'nin eli kanlı rejimene destek veren bir CHP var. Türkiye'de mezhep farklılıklarını körüklemek, bundan rant elde etmek için her türlü tahriki yapan CHP var. Öbür tarafta Suriye'nin batısına doğru gittikçe orada bizim Türkmen kardeşlerimiz var. Bunların yanında yer alan AK Parti iktidarı var, onların karşısında CHP anlayışı var. Ey MHP sen de mi yoksa onlarla beraber oradaki Türkmen kardeşlerimizin karşısında yer alıyorsun? Gezi eylemlerinde başı çeken dünyaca terör örgütü olduğu kabul edilen, polis ve asker katili terör örgütlerinin sırtını sıvazlayan bir CHP var. Hakkari'de Türk bayraklarını sallayamayan ama gelip Ankara'da bozkurt işareti yapan yani her türlü renge bürünebilen CHP var. Buradan MHP'li kardeşlerime soruyorum, Allah aşkını bir MHP'li nasıl olur da İstanbul'da duvarlara zulüm 1453'te başladı diyenlerin yanında olabilir? Bir MHP'li Ankara'da Türk bayrağını yakan bir zihniyetin yanında durabilir? Gezi olaylarının yıldönümünde, yine en başta CHP vardı. CHP'li milletvekilleri vardı. CHP'nin provokatif milletvekilleri ellerinden gelen her türlü oyunu oynadılar. CHP il başkanlıkları, ilçe başkanlıkları Ankara ve İstanbul başta olmak üzere çeşitli illerde lojistik merkez görevi yaptılar. Gençleri sokağa çıkarmak için, gençlerin sokakta polisle çatışmaya girmeleri için tahrik yaptılar. CHP'nin ve o marijinal örgütlerin tüm çağrısına rağmen karanlık senaryo devreye sokullmadı. Çağrıları sadece 3-5 marjinal örgüt karşılık verdi. Polisimizin dik duruşu sayesinde geldikleri gibi gittiler.”

"CNN’İN DALKAVUĞU"

Konuşmasında, geçtiğimiz yıl Mayıs ayındaki Gezi eylemlerine değinen Erdoğan, “Bundan önceki Gezi’de onlara lojistik desteği veren sermaye vardı. Bu defa o sermaye de ortaya çıkamadı. Onlardan da lojistik destek gelmeyince şimdi çırılçıplak ortada kaldılar. İstanbul'un lüks kafelerinde ellerindeki telefonlarla isyan çağrıları yapanlar Cumartesi günü avuçlarını yaladılar. İstanbul'a gelip abartılı, provokatif çağrılar yapan uluslararası medya kuruluşları avuçlarını yaladılar. Bir tane o, CNN'in dalkavukluğu oralarda bir şeyler yapmaya çalışıyor. CNN International, yerlisi. Geçen yıl 8 saat aralıksız yayın yaptı. Niye, ülkemi karıştırmak için. Ülkemi dünyaya farklı göstermek için. Şimdi de suçüstü yakalandı. Bunların böyle hani özgür, tarafsız, bağımsız basın diye bir şeyleri yok. Bunlar görevi, bunlar adeta ajan görevi icra ediyorlar. Bunun için buradalar. Günlerdir isyan çağrısı yapan bir kısım medya kuruluşları, birtakım yazarlar aynı şekilde onlar da avuçlarını yaladılar. Günler öncesi fotoğraf makineleri ve kameralar için iftira kareleri hazırlayan figüranlar da avucunu yaladı. Pensilvanya'dan, Türkiye'den kaos çıkması için avuçlarını ovuşturanlar gazetelerini, televizyonlarını, kaos için görevlendirenler de onlar da avuçlarını yaladılar. Gezi olaylarının yıl dönümünde sokakları hareketlendirmek için nefret dilini, faşizmin dilini, özellikle de islamafobinin dilini kullananlar aynı şekilde avuçlarını yaladılar. Biz, bunları konuşunca 'Bu Başbakan çok gerilimci'. Sokakta, polisime kurşun sıkacak, nitekim bir tanesi şu anda hayati tehlike içinde. Bunu konuşmayacaklar ama farklı birşey olduğu zaman polis şamaroğlanı, öldür, vur, yarala, bunun için her yol meşru. Polisin savunma hakkı bile yok. Böyle bir şey olabilir mi? Geçenlerde bu ne sabırdır deyince Beyefendiler rahatsız olmuş, başta Kılıçdaroğlu olmak üzere. Niye rahatsız oluyorsun? Sen git bunu Almanya'da, İngiltere'de yap bakalım. Nerede ne nasıl yapılıyor, bunu görmek lazım. Sürekli bizim güvenlik güçlerimizi, bu işlerde tahrik unsuru olarak adeta hedef haline getirenler dünyada neyin nasıl yapıldığını görmesi lazım. Onun için bir grup toplantımızda da buradan bunları özellikle yayınlamak istiyorum, göstermek istiyorum. Milletçe bunu bilmemiz lazım. Başta CHP olmak üzere Türkiye’de yeniden çatışma manzaraları oluşturmak isteyenler bu Gezi’de hayal kırıklığı yaşadılar.” dedi.

"ÖYLE BİR PARALEL YARGI VAR Kİ BİR KAPIDAN ALIYOR BİR KAPIDAN BIRAKIYOR"

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Cumartesi günü, Gezi olaylarının yıl dönümünde beklenenin gerçekleşmeyeceği, isyan ve çatışma çağrılarını karşılık bulamayacağı zaten çok net biçimde görülüyordu. Bir yıl önce AK Parti'ye, milletin iktidarına karşı o malum çevreler ellerindeki tüm imkanları seferber etmiş, bütün gövdeleriyle sahneye çıkmışlardı. Her yerden taarruz ettiler, medya, sosyal medya, yazarlar, sözüm ona aydınlar, sanatçılar taarruz ettiler. Uluslararası çevreler bütün ilgilerini Türkiye'ye çevirdiler ve bu taarruzun içinde hepsi yer aldılar. Belli işverenler, işveren örgütleri bu taarruzun içinde yer aldılar. Başta CHP olmak üzere, umudunu kaosa bağlamış siyasi partiler bu taarruzun içinde yer aldılar. Amacın, gayenin, hedefin ne olduğunu bizler de aziz milletimiz de gördü. Hatta, bir tane sanatçı müsfettesi şunu söylüyordu 'hala bunun ağaç meselesi olmadığını anlamadınız mı' diyordu. Camimize girip, orada her türlü bizim cami adabımızın aksine camimize orada her türlü bira şişelerine varıncaya kadar ayakkabılarıyla caminin içine girecek kadar nasipsiz olanları savunacak nasipsizler var. Hemen ilerisinde, ellerine geçirdikleri dozerle bütün yaya kaldırımlarını söktüler. Biraz öte geçtiler, İstanbul'daki Başbakanlık ofisimizin kapısını kırarak içeri girmek istediler. Duvarlara yazdıkları yazılar unutulamaz. Onlar zatan tamamen küfürname. Bunlarla kendi kişiliklerini ortaya koydular. Başbakan gerilimci, bunları söylemeyecek miyiz? Bu ahlaktan binasip olanları söylemeyecek miyiz? Yaptıkları yanlarına kar mı kalacak? Öyle bir paralel yargı var ki bir kapıdan alıyor bir kapıdan bırakıyor çünkü müşterek çalışıyorlar. Neymiş, yasalar buna müsait değilmiş. Bütün bunları siz bu şekilde uygularsınız, o zaman tabii bunlarla mücadele zorlaşır.”

CİHAN

Yorumlar