Erdoğan’dan gazeteci için: Neden yüzüne tükürmüyorsunuz?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Soma hakkındaki ifadeleri nedeniyle gittiği her yerde eleştirdiği köşe yazarı Yılmaz Özdil için “Neden ayağa kalkıp bunların yüzüne tükürmüyorsunuz?” diye sordu. Bu gazetecilere dava açılması çağrısında...

Google Haberlere Abone ol
Erdoğan’dan gazeteci için: Neden yüzüne tükürmüyorsunuz?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Soma hakkındaki ifadeleri nedeniyle gittiği her yerde eleştirdiği köşe yazarı Yılmaz Özdil için “Neden ayağa kalkıp bunların yüzüne tükürmüyorsunuz?” diye sordu. Bu gazetecilere dava açılması çağrısında da bulunan Erdoğan, "Bizim şehit madencilerimize AK Parti’nin mitingine katıldı diye 'onlara müstahaktır’ diyen köşe yazarlarının, kardeşlerim insanlıktan nasibi olabilir mi? Bunlarda ne insanlık ne vicdan var ama onu gazetesinin köşesinde yazdıran da aynı. Aynı şekilde bir başka yazar güya bayan, 'ne şehittir ne gazi' ardından 'niyazi' diyor. Hani kadın hakları dernekleri, insan hakları dernekleri, bir başka bir şey olduğu zaman ayağa kalkıyorsunuz, burada neden ayağa kalkıp bunların yüzüne tükürmüyorsunuz? 301 şehidimize bu hakareti yapanlar bu ülkede aslında 77 milyonun yüzüne tükürmesi gereken insanlardır. 301 değil hep birlikte, 301 kardeşimin tüm ailelerin dava açması lazım bunlara. Şu ana kadar 50 kadar dava açan var. Bu kardeşlerimize bu hakareti yapanlara tüm varislerin hadlerini bildirmesi gerekiyor." dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, parti genel merkezinde gerçekleştirilen ‘Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, dün Soma’dan gelen bazı madencilerle yaptığı görüşmeye de değindi. Erdoğan, "Bu kazanın sebeplerini ve sorumlularını tespit etmenin yanında bundan sonra alınacak tedbirleri tespit etmek. Bu soruşturmaları bizler de titizlikle takip ediyoruz. Bundan sonra aynı kazaların yaşanmaması, minimize etmek için çalışmaları başlattık. Hiç kaza olmaz gibi bir anlayışın yanlış olduğunu ifade etmek gerek. Kaza oranını minimize etmek en ideal olanıdır ama sıfırlamak dünyanın hiçbir yerinde yaşam şeklinde mümkün değildir. Otobüsler, otomobiller, uçaklarda vesaire test azami ölçüde yapılır. Olmuyor mu? Gene oluyor.” şeklinde konuştu.

Maden ocaklarının, kömür ocaklarının riski en yüksek olan işletmeler olduğunu belirten Erdoğan, "Buralarda en ileri teknolojiyi hayata geçirmek için bundan sonraki takipler çok daha farklı olacak. TBMM'de bir araştırma komisyonu kuruldu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız yeni acıların yaşanmaması için çalışıyorlar. Yüreklerimizi dağlayan Soma faciası 77 milyona zor zamanlarda birlik olma ruhunu güçlü şekilde hissettirdi. En son Van depreminde milletimiz Van'daki kardeşlerimizin acısını paylaştı. Soma'da yaşanan kazanın ardından 77 milyonun tek yürek olduğunu, nakdi yardımıyla, dualarıyla Soma'nın acısını yüreklerinde hissettiler. Tüm dünyanın dost ve kardeş ülkelerinde bizlerle olduğunu bu acı hadiseyle bir kez daha gördük.” sözlerini kaydetti.

Konuşmasında Bosna Hersek ve Sırbistan’da yaşanan sel felaketine ulaşan ilk uluslararası yardımın Türkiye’nin olduğunu anlatan Erdoğan, “Soma’yı sorduklarını, bizim acımızı paylaştıklarını, gazetedeki o haber son derece anlamlı şekilde bizlere aktarıyor. Bunu herkes anlayamaz ve anlayamaz. Bir Bosnalının bir yandan evindeki çamurları temizleyip bir yandan da Soma'yı sormalarını herkes anlayamaz. Somali'yi bırak, Soma'ya bırak insanlık dışı ifadeler kullananlar oldu. Bizim Bosna’daki, Sırbistan’daki sel felaketine yardım göndermemizden rahatsız olanlar oldu.” ifadelerini kullandı.

'TREND TOPİC OLMAZSA ANLAM İFADE ETMİYOR'

Bunu birçok yönleriyle ele alabilecek güce sahip olduklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti: “Ama bunların anlayışı nasıl bir anlayıştır? Bu nasıl bir insafsızlıktır. Somali'ye, Bosna-Hersek'e el uzatmamızı bilmeyenler Soma'yı da bilmezler. Somali bunlara ne kadar uzaksa Yozgat da o kadar uzaktır. Dünyayı kendi küçük semtlerinden ibaret zanneder bunlar. Lüks kafelerde, Boğaz'a nazır kafelerde demlenirler. Emin olun eğer Twitter'da gündem listesine girmiyorsa hiçbir mesele bunlar için anlam ifade etmez. 140 karakterde mesaj yazınca kendilerini dünyayı kurtaran adam gibi görürler. Bir fakirin evine ayakkabılarını çıkarıp girmezler. Niye, beyefendi evine öyle girip çıkıyor da onun için. İstanbul’un doğusunda, İzmir'in Ankara'nın doğusunda koca bir dünyanın olduğunu bilmez, umursamazlar. Yoksulluğun coğrafyası, mazlumun rengi yoktur. Karşısındakinin etnik kimliğine bakarak bir şeyler vererek yaptığı yardım değil tahkirdir. Bizim inancımızda sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Sen bugün Somali'yi bırak dersen yarın ihtiyacın olduğunda sana bakacak kimseyi bulamazsın. Olayın bir de siyasi, vicdani boyutu vardır. Uluslararası bütün siyasi olayların içinde bu insanlar değişik zamanlarda sizlerle birlikte hareket ediyorlar. O zaman bakıyorsun o benim dar günümde Türkiye var diyor. Bütün bunlar bir tarafa biz sadece vicdanımızın, inancımızın sesini hissederek bunları yapıyoruz. Sen bugün Bosna'nın meselesine sırtını dönersen yarın dost bulamazsın. Türkiye Soma’ya da Somali’ye de ulaşacak güçtedir."

12 sene öncesine kadar yurt dışına çıkan Türk vatandaşlarının sınır kapılarında boynunu yere eğmek zorunda kaldığını, pasaportunu, bol sıfırlı parasını gizlediğini anlatan Erdoğan, "Şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm vatandaşları pasaportlarıyla, kimlikleriyle, ay yıldızlı bayraklarıyla gurur duyuyor. İftihar ediyorlar. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı demek herkesin sustuğu bir dönemde, Suriye'deki zulme karşı çıkan 1 milyon Suriyeli evinde misafir eden büyük ülkenin vatandaşı demektir. Mısır'daki darbeye korkmadan darbe diyebilen, o darbenin mağdurlarını cesaretle savunabilen onurlu vatandaşı demektir. Somali'ye, Myanmar'a, Afganistan'a elini uzatan cömert vatandaş demektir. Yıllarca hastane koridorlarında çile çekmiş, köyünde yolla, ilçesinde suyla, uçakla, duble yolla, hızlı trenle bu dönemde tanışan vatandaşlarım benim ne demek istediğimi anlıyorlar. On yıllardır reddedilen, inkar edilen vatandaşlarım ne demek istediğimi çok iyi anlıyorlar. Onlar bizi çok iyi anladıkları, bizi bu makamlara taşıdıkları için buradayız. Ecdattan böyle gördük, ecdadımız gerçekten güzel yapmış. Eğer ta buralardan Hint Yarımadası'na donanmalar gönderen bir ecdadımız varsa bununla gurur duyarız, o yolda yürümeye devam ederiz.” diye konuştu.

'ZULÜM 1453'TE BAŞLADI'

Erdoğan, konuşmasında Gezi olaylarına da değindi: “Geçen yıl Gezi olayları öncesi İstanbul’da duvarlara 'zulüm 1453'te başladı' diye yazanları destekleyen bir zihniyet bizi asla anlayamaz. Soma'nın varlığını orada kaza olduğunda anlayan zihniyet bizi anlayamaz. Her nerede ne şekilde olursa olsun bir kaza olsa da birileri ölse de ellerini ovuşturan zihniyet bizi anlayamaz. Kömürün çilesini çeken, alın terinin ne olduğun bilen biziz. En zor işlerde ölümle burun buruna çalışan biziz. Biz oralardan geliyor, her an zaten oralardayız. Başbakanınız kömür ocaklarına inmiş bir başbakandır. Gerek Çalışma Bakanım, Enerji Bakanım yine o kömür ocaklarına inen, kömür ocaklarında çalışan kardeşlerimizle yemek yiyen ekibiz biz. Atıp tutanların bu ocaklara girip çıktığı yok. Bunlar varsın sadece demlensinler. Yaptıkları birkaç milletvekili gidip oturma eylemi yapıyor, oturun oturun sizin hayatınız oturmakla bizim hayatımız çalışmakla geçti. Zaten böyle devam ettiğiniz için bir yere varamıyorsunuz. Biz daha çok çalışacağız, nerede eksiğimiz var. Ben Bakanlar Kurulu toplantısından sonra talimat verdim. Bunu en ileri teknolojiyle hangi ülkeler kullanıyor, ekipler halinde gidecek oraları inceleyeceksiniz. Onların teknolojisini gerekirse ülkemize transfer edeceğiz. Almanya Şansölyesi de 'gereken desteği vermeye hazırız' dediler. Putin de 'her türlü desteği vermeye hazırız' dediler. Biz hemen süratle bu adımları atacak, bu süre içerisinde 2 -3 ay gerekirse bu ocakları kapalı tutacağız. Temsilci heyetle bu görüşmelerimizi yaptık. O gelen kardeşlerimiz bize hala 'Ne zaman işimize döneceğiz' diyor. Orada da hava bu. Bunu iyi görmemiz, incelememiz var. 'Tabii ki işinize döneceksiniz ama biz de bütün önlemleri alalım, ondan sonra işinize başlayacaksınız’ diyoruz.”

'NEDEN YÜZÜNE TÜKÜRMÜYORSUNUZ?'

Erdoğan, “Duvarlara ‘zulüm 1453'te başladı' diyenler bizim tarihimizi anlayamazlar. Onlar tarihini anlayanlar değil kötüleyenlerdir. Ama biz hiçbir zaman onlara kulak asmayacağız. Biz o bakiye üzerinde yaşıyoruz ve bütün Türkiye genelinde o Devlet-i Aliyeyi Osmaniye'nin Selçuklu bakiyesi üzerinde eserlerimizle övünüyoruz. Şu anda bunlara sorun hiçbir eseri yok. Ecdat da Selçuklu'dan tutun Osmanlı bütün eserlerle ülkemizi donatmış. Turistler işte bu eserlere geliyor, onları geziyor dolaşıyorlar Olay artık sadece artık bir güneş kum deniz değil ama 36 milyonu turistin çıktığı bir Türkiye. Bizim şehit madencilerimize AK Parti'nin mitingine katıldı diye 'onlara müstahaktır' diyen köşe yazarlarının kardeşlerim insanlıktan nasibi olabilir mi? Bunlarda ne insanlık ne vicdan var ama onu gazetesinin köşesinde yazdıran da aynı. Aynı şekilde bir başka yazar güya bayan 'ne şehittir ne gazi' ardından 'niyazi' diyor. Hani kadın hakları dernekleri, insan hakları dernekleri bir başka bir şey olduğu zaman ayağa kalkıyorsunuz, burada neden ayağa kalkıp bunların yüzüne tükürmüyorsunuz. 301 şehidimize bu hakareti yapanlar bu ülkede aslında 77 milyonun yüzüne tükürmesi gereken insanlardır. 301 değil hep birlikte, 301 kardeşimin tüm ailelerin dava açması lazım bunlara. Şu ana kadar 50 kadar dava açan var. Bu kardeşlerimize bu hakareti yapanlara tüm varislerin hadlerini bildirmesi gerekiyor." dedi.

CİHAN

Yorumlar