Erdoğan: Milletin içinden çıkan gönül insanları medeniyetlerin mimarıdır
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, medeniyetleri idarecilerin, cumhurbaşkanlarının, padişahların, başbakanların, bakanların tek başına inşa edemeyeceklerini söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, medeniyetleri idarecilerin,
cumhurbaşkanlarının, padişahların, başbakanların, bakanların tek
başına inşa edemeyeceklerini söyledi. Erdoğan, “Milletlerin içinden
çıkan alimler, gönül insanları, yazarlar, şairler, sanatçılar
medeniyetlerin asıl mimarlarıdır.” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Ramada Plaza Tekstilkent’te
yapılan 2. Şehir Yazarları ve Akademisyenleri toplantısına katıldı.
Belediye başkanlığı sırasında emsal değerini 15’den 3’e indirme
kararı aldığında çok eleştirildiğini söyleyen Erdoğan, “Biz onu 3’e
indirdik. Şimdi aldığım bazı haberler ve yaptığım incelemelerde de
şunu görüyorum. Maalesef kusura bakmayın açık konuşacağm. Açlar,
oburlar, duymayanlar bu 3 emsali arkadan sağdan soldan nasıl
dolanarak plan notlarıyla oynamak suretiyle 5, 6, 7’ye çıkarmaya
çalışıyor. Plan notlarıyla buralara bunu tırmandırabiliyor. İşte
bunlar şehirlere maalesef ihanet ediyorlar. Şehrin ruhu üzerinde
oynuyorlar. Şehirlerimizin bu hale gelmesinden dolayı çok sayıda
mazeret üretilebilir. Hassasiyetimiz şu olmalı. İnsan neyse şehir
odur. Şehir neyse insan odur. Kaybettiğimiz neyse o yitirdiğimiz
neyse biz öncelikle onu fark etmemiz onu bulmamız yeniden sahip
olmamız gerekiyor.” diye konuştu.
Karacaahmet Mezarlığı’yla ilgili başından geçen bir olayı anlatan
Erdoğan, “Belediye başkanıyken o dönemde tarihi mezar taşlarımızdan
106 tanesi sökülmek suretiyle orada bizimle mücadele verildi. Ne
yazık ki orada inşa edilen bina bir din istismarıydı. İnanç
istismarıydı. Onu yıkmaya gönderdiğim dozerlerde o zamanın
başbakanı ve valisi ne yazık ki o yıkımı durdurdu. Allah'tanki
resimler falan çektirmiştim. Daha sonra benimle ilgili bir dava
açıldı. Dava şuydu. Bu kaçak inşaata neden müsaade ettin? O
resimler olmasa şu anda ben ağır bir ceza ile içerde olabilirdim.
Bütün o resimler mahkemede ortaya konulmak suretiyle işi kurtardık.
Ve şu anda o bina hala orada duruyor. O binanın, inancının
mensubunu olduklarını söyleyenler de benim o inanca karşı olduğumu
söylüyor. Onların yetkililerine o zaman Üsküdar’da 46 tane yer
teklif ettim. Alın size dedim. Hangisini beğeniyorsanız oraya
yapalım yardımcı olayım dedim, ama bu mezar taşlarıyla oynamayalım
dedim. Bizim için tarih, medeniyettir. Maalesef o tarihi orada
gömenler belli çevreler tarafından iltifat gördü. Bize ise farklı
yaklaştılar. Bu gün de aynı noktada aynı çizgideyim. Geri adım
atmam.” ifadelerini kullandı.
"HİÇBİR MEDENİYET KILIÇLA, TOPLA, TÜFEKLE, TANKLA YOK EDİLEMEZ"
Medeniyetlerin yakmakla, yıkmakla, silinemeyeceğini kaydeden
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: “Yakmakla yanmaz izi silinemez.
Camiler, kervansaraylar, şadırvanlar, köprüler, bir medeniyetin
sadece tezahürleridir. Kitaplar, kütüphaneleri eserler, yazılar
medeniyetin sadece zahirde görünen eserleridir. Medeniyet eserde
ortaya çıkan değildir. Gönülde, kalpte, ruhta ortaya çıkan orada
şekillenen orada yaşayan bir değerdir. Camiler yıkılır, köprüler
havaya uçurulur, kitaplar kütüphaneler yok edilir. Ama esas olan
ruhtur. Bir toplum, bir millet, bir medeniyet asıl ruhunu
kaybettiği zaman her şeyini kaybetmiştir. Bunu bildikleri için
dikkatinizi çekiyorum. Bizim millet ve medeniyet olarak ruhumuzu
esir almak, ruhumuzun gıdalarını, ruh kökümüzü oluşturan
kaynaklarımızı kurutmak istediler. Başarılı oldular mı evet. Bir
dönem maalesef kısmen de olsa başarılı oldular. Ama Allah'a hamd
olsun o ruhu silemediler, o ışığı söndüremediler. Milletin
ruhundaki nuru tam olarak zulmete yani karanlığa
çeviremediler.”
Medeniyetleri idarecilerin, sultanların, padişahların, vezirlerin,
cumhurbaşkanlarının, başbakanların, bakanların tek başına inşa
edemeyeceğine dikkat çeken Erdoğan, “Onların hazırladıkları zeminde
yürüyen milletler o milletlerin içinden çıkan alimler, gönül
insanları, yazarlar, şairler, sanatçılar medeniyetlerin asıl
mimarlarıdır. Hz. Mevlana olmasaydı, Hacı Bektaş-ı Veli, Ahmet
Yesevi olmasaydı acaba Selçuklu olabilir miydi? Şeyh Edebali
olmasaydı, Mimar Sinan, Molla Güreni, Akşemseddin, Hacı Bayram Veli
olmasaydı acaba Osmanlı cihan devleti olabilir miydi? Tek başına
güç tek başına finansman, imkan, akıl olması ne medeniyet inşa
etmek ne de medeniyetin tezahürü olan şehirler inşa etmek için
yeterli değildir.”
Belediye başkanıyken İstanbul’a girişle alakalı olarak ilmuhaber
zorunluluğuyla ilgili teklifte bulunduğunu ifade eden Erdoğan,
“Dediler ki pasaport getiriyor. Ben pasaport uygulaması getirmek
istemedim. İstanbul’a gelen göçü engellemek için böyle bir teklif
getirdim. Niye İstanbul’a geliyorsun. Paran var mı, işin var mı,
evin var mı bunların hiçbir şeyi yok. Sadece daha önce gelmiş
olanların onlara Esenler’de dört duvar bir çatı buraya yerleş.
Şehrin onda hakkı yok mu. Kolundaki bileziği satmak suretiyle,
borçlanmak suretiyle apartman dairesi alıp oraya yerleşme gayreti
içerisinde olan vatandaşımla onun arasındaki adaleti nasıl tesis
edeceğiz?” şeklinde konuştu.
"GECEKONDULARDA YETİŞEN NESİLLER BUGÜNÜN TÜRKİYE’SİNE YÖN
VERİYOR"
Gecekondularda, mum ışığında, soğukta, tozun çamurun, gürültünün
içinde ders çalışıp üniversite okunan zamanlardan bahseden Başbakan
Erdoğan, şöyle devam etti: “Buralardan mimar, mühendis, idareci,
bilim insanı olan çok sayıda insanımız var. Sabahın dondurucu
soğuğunda, anneler kalktılar kömür taşıyarak sobaları yaktılar.
Çocuklarına bir kuru ekmekle kahvaltı hazırladılar. Biz de
oralardan geldik. O çocuklar karın yağmurun içinde altı delik
ayakkabılarla yarım saat 1 saat yol yürüdüler. Ve yanakları pancar
gibiydi. Ayaklar adeta renk değiştirmişti. Böyle okuduk böyle
yetiştik. Bu nesil bugünün Türkiye’sine yön veriyor. Şartlar daha
iyi olsaydı o ailelerden çok daha fazla çocuk okuyacaktı.”
Malzemesi aşk olan, iman, ilim olanların er ya da geç eserini
ortaya koyacağına dikkat çeken Erdoğan, “Unutmayalım, eser,
müessiriyle güçlüdür. İşi tahribat olan da er ya da geç harap olup
gider. Hasan Sabbah Selçuklu’yu yıkmak için, tahrip etmek için
sinsice örgütlenmişti. Ama Moğollar geldiler o yıkım ekibini
yıktılar. Ezip geçtiler. Moğollar’dan da Alamut’tan da geriye
sadece ibretlik hikayeler kaldı. İstanbul defalarca yakıldı
yıkıldı, geriye Fatih kaldı. Mimar Sinan kaldı. Yıkanları ve
yıkmaya çalışanları tarih hiç hatırlamayacak.” şeklinde konuştu.
Programa gazeteciler, yazarlar ve akademisyenler katıldı. CİHAN
Yorumlar