Erdoğan: Ekmek almaya giden çocuğun yüzünde poşu, elinde sapan, ne işi var?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi olayları sırasında başına isabet eden gaz kapsülü sonucu yaralanarak 269 gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan'a ilişkin, "Ekmek almaya giden çocuğun yüzünde poşu, elinde sapan, bunların ne işi var?.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi olayları sırasında başına
isabet eden gaz kapsülü sonucu yaralanarak 269 gün komada kaldıktan
sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan'a ilişkin, "Ekmek almaya giden
çocuğun yüzünde poşu, elinde sapan, bunların ne işi var? Annesinin
açıklaması enteresan 'Çocuğumun katili Başbakandır' diyor.
Karanfille bilye atıyor, kabrine. Cebinden patlayıcılar çıkıyor.
Bütün bunların hepsi ortada" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TRT ile birlikte TRTHaber ortak
yayınında Ahmet Taşgetiren, Hakan Albayrak, Nihal Bengisu
Karaca'nın sorularına cevapladı. Programın başında Fethullah Gülen
Hocaefendi ve Hizmet Hareketi ile ilgili sorulara muhatap olan
Erdoğan, Hocaefendi’nin “uydurma bir pasaportla” yurtdışına
gittiğini iddia etti. Erdoğan, “O, paralel yapının ona uydurma
yeşil pasaport vermesiyle Amerika’ya giden bir kişi. Bu kişi ülkemi
karıştırıyor” dedi.
Hizmet Hareketi’ni yine “paralel yapı” olarak niteleyerek delilsiz
iddialarını sürdüren Erdoğan, “Bu ülkenin başbakanı olarak, bir
örgütün bir çetenin Türkiye Cumhuriyeti’ni ele geçirme
operasyonunda sessiz kalmamız mümkün değildir. Yapılması gereken
hukuk içinde neyse odur. Bu ülkede memur nasıl çalışır bunun
şartları bellidir. Bir başbakanı, cumhurbaşkanını, bakanları siz
hiçbir şekilde dinleyemezsiniz. Eğer bunlar dinleniyorsa, bunları
dinleyenler ortaya çıktığında bu casusluk suçuna girer. Hiçbir
demokratik rejimde bunların zaten yeri yoktur. Bu casusluk suçu
olduğu için gereği yapılacaktır. Şimdi kaçışlar başladı, kimisi
emekliliğini istiyor, kimisi izin kullanarak kaçıp gidiyor. Niye?
Çünkü işin başındaki kaçıp gitmiş. Kaçarak belki başka hedefler
belirlemiş. Ben bir olimpiyatta ‘gelin ülkenize dönün’ çağrısını
yaptım. O gelemeyeceğini ifade eden bir cevap verdi. Çünkü emekli
olup da giden bir insan değildi. O paralel yapının ona uydurma
yeşil pasaport vermesiyle Amerika’ya giden bir kişi. Bu kişi ülkemi
karıştırıyor. Buna karşı tedbirleri almak bizim görevimiz. Bu
tedbirleri almak içinde ne gerekiyorsa A'dan Z'ye hukuk içinde
alacağız. Çevresindeki kişiler, bunlara kişi de denmez, diyorlar ki
‘inzivaya çekildi’. Amerika’da inzivaya çekilmek. Eğer inzivaya
çekileceksen bizim ülkemizde çok yerler var. Bizim ülkemizde
tarihimizde biz münzevileri çok iyi tanımışız, keşke sen de öyle
olabilseydin. Böyle bir şey söz konusu değil. Tamamıyla parasal
işleri organize eden, adeta film senaryolarını takip edercesine,
sevgili Peygamberimizin miraçtan inişinde onu kamyonete bindirip o
kamyonetin sürdürülmesinden tutun da başka senaryoları da
görüyorsunuz. Bu dini ilimlerle ilişki içinde olan insana yakışır
mı? Bilmem ananaslar gitmiş, gelmiş. Bu normal bir ananassa oraya
sormanın anlamı nedir. Hele hele, bir gece yarısı bir alufte ile
siyasinin bir durumu olacakmış, bunun haberi kendisine gidiyor.
Kendisi de buna müdahale ediyor, bir araya gelmelerini engelliyor.
Bu bir istihbarat reisinin yapacağı iştir. Bunlar tamamıyla şantaj
olarak kullanılan şeyler. Partilerden istifa edenlerin istifa
nedenlerini bunların altından araştırırsak bu tür şantajlar
çıkabilir” ifadelerini kullandı.
"EDEBİME TERS"
Paralel yapının devletin yapısı içerisinde az sızdıkları veya çok
sızdıkları yerler olduğunu öne süren Başbakan Erdoğan, “Herşeyden
önce, bu kardeşlerimiz şunu bilmesi lazım. Şu ifade çok
kullanılıyor: ‘Hocaefendi dediyse bunda bir keramet vardır.’ Bu
yaklaşım tarzı çok çok yanlış bir tarz. Az veya çok derken bunların
bir temel ilkesi var. Bir defa kendi amaçları için herşey meşrudur.
Her şeyi kullanabilirsiniz. Ama bunu açmak benim edebime ters
düşüyor” dedi.
Erdoğan, iddialarını şöyle sürdürdü: “Bunlarda yalan var, takiyye
var, bunlarda iftira fitne fesat var. Tayyip Erdoğan ve ekibi 12
yıldır bu görevde, son 2 yıla kadar herhangi bir şey yoktu. Hatta
bize de bazı zaman eserleri gönderiyor. Bize tesbihler geldi. Fakat
ne oldu ki son 2 yılda şahsım, ailem, hepsi A’dan Z'ye hepsini bu
ülkede bir anda akla gelebilecek her türlü yalanı atma durumuna
girdiler. Bu iftiralar içerisinde beni dinlemişler, eşimi, kızımı
çocuklarımı dinlemişler. Bunların içerisinde bizim bakanlarımızla
güvenli hat konuşmalarımız dinlemişler. Bu yasal olarak mümkün
değil. Bir Müslüman bir insanı dinleyebilir mi, gözetleyebilir mi?
Bizim dinimizde böyle bir şey var mı? Bunlar bunu yaptı. Bütün bu
konularda şantajı da kullanıyorlar. Bunun sadece ulusal boyutu yok,
uluslararası boyutu da var. Ben diyorum ki enerji bakanımla
görüşüyorum. Uluslararası boyutu olan bir görüşme, şimdi sen bunu
dinler, oradaki bilgiyi de bir yerlere servis edersen bunun
bedelini Türkiye ödeyecek. Bu dört dörtlük vatana ihanet suçuna
girer. Biz vatanımızın çalınan imkanını kazanmaya çalışıyor. Bunlar
birçok uluslararası tahkimde halloldukça bunlar dökülecek ortaya.
Bizim görüşmelerimizin neticelerini de uluslararası bazı yerlere
servis etmedikleri ne malum.”
"BEYNİMDEN VURULMUŞA DÖNDÜM"
"Mesela Adana olayı, yenilir yutulur değil" ifadelerini kullanan
Erdoğan, şöyle devam etti: “Ben CD'lerini izlediğim zaman,
beynimden vurulmuşa döndüm. Sen bunu nereye servis edeceksin, ne
adına yapıyorsun? MİT mensubu olduklarını söylüyorlar, bunların
içerisinde asker olan MİT mensupları da var. Sanki PKK’lıymış gibi
onların üstüne saldırıyor. Bunu yapan paralel yargının bir mensubu.
Bunu nasıl yaparsın, bu nasıl vatanperverliktir. Kaldı ki bunlarda
işin sınırı yok. Bunlar en yakın arkadaşlarını bile dinlediler.
Latif Erdoğan bey, televizyon kanalında 15 yıl dinlediklerini
söyledi. ‘Hocam beni niye dinlediniz’ diyor, ‘ne yapıyorsun bunu
bilmemiz lazım' diyor” ifadelerini kullandı.
Paralel yapının farkına ne zaman varıldığı sorulan Başbakan, şu
cevabı verdi: “MİT müsteşarına yönelik adım, Oslo'ya dayanıyor.
Oslo müzakerelerinden sonra bunların yandaşı olan bir gazete
tetikçi olarak kullanıldı. Oslo'da güya biz bölücü terör örgütünün
lehine bazı adımlar atmışız. Daha sonra o bir zemin oluşturmaydı,
ondan sonra bir kısım yargı hemen müsteşarımızı ifadeye çağırdılar.
Burada benim iznim şart. Bunlar dümdüz gitmek istediler. O aralar
benim açıklamalarım vardı. Oslo'ya onu gönderen benim. Böyle bir
şeye gücünüz yetiyorsa önce beni alacaksınız. Onlar görevini yaptı.
Bunların derdi Türkiye'nin istihbarat gücünü artırmak değil, tam
aksine azaltabilmek çünkü orada kendileri devreye girmek
istiyorlar”
Dershanelerin kaldırılmasındaki hedefin bir eğitim reformu mu yoksa
cemaatin bir alanının kapatılmak istenmesi mi olduğu şeklinde bir
soruya muhatap olan Erdoğan, “Bunları içerisinde tabii cumhuriyetin
attığı bazı adımlar, bunların en önemlisi dershane konusu. Bu konu
yeni başlamış bir konu değil. Ben Hüseyin Çelik beyin bakanlığı
zamanında aslında bu talimatı verdim. Öyleleri var ki ‘ben
davarımı, bileziklerimi sattım ama çocuğum yine de üniversiteye
giremedi' diyor. Bunlarda son zamanlarda birçok şeyler çıkıyor.
Şimdi onlar da inceleniyor. KPSS'de üniversite sınavlarında
olanlar. Kim bilir buralardan nerelere ulaşacaklar. Bakıyorsunuz
KPSS'de karı-koca aynı puanı alıyorlar” şeklinde konuştu.
KIZ ÖĞRENCİLERLE İLGİLİ İFTİRA
Erdoğan, şöyle devam etti: “Burada bizim bir defa bunların dershane
kapatmak suretiyle kendi faaliyet alanlarını tıkamak gibi bir şey
düşünmemiz mümkün değil. Bizim bütün derdimiz, gelin biz şu anda
sizden hizmet alımıyla okullar yapalım, biz size garantiler
verilim' dedik. Bütün dershaneler için bu geçerlidir. Hatta bunun
adımını attık, bu adımı attığımızda Danıştay engelledi. Cemaatin
dershanelerine hükümet zemin hazırlıyor dedi gazeteler. Biz
okullaşmada, yatırım noktasında devlet olarak daha az yatırım
yapmış oluruz. Özel sektör yatırım yapmış oluruz, biz de hizmet
alırız. Gelin biz sizden 30 kişi olarak değerlendirelim, 20
öğrencinin garantisini biz verelim. Öğrenci gönderemiyorsan,
bedelini gönderelim' bunları söyledik. Biz görüşmelerimizde
okullaşmaya ağırlık verdik. Dershane olayını sonuna kadar
savunamayız. Bunlar yine okul da yaptılar ama az sayıda. Ağırlığı
dershaneye verdiler niye çünkü dershaneye seçerek öğrenci
alıyorlar. Dershanelerin bedelleri bin 500'den başlıyor. Burası
seçici olduğu için onlara çok rahat geliyor. Bunların hepsi başladı
ortaya çıkmaya. Dershanelerde açık açık bizim aleyhimizde oralarda
ders verenler...yanılmıyorsam, 50 bin dershanelerde ders veren
öğrenci var. 15-20 bin ifadesini kullandılar. Bunların pedagojik
formasyonu yok, bu kaçak olarak öğretmenlik yapıyorlar demektir.
Dolayısıyla, buna dersten öte kendi dershanelerin propagandasını
yapıyorlar. Bazı yerlerde de ciddi manada korku var. Bir şehrimizde
kızlar geldi yanıma ve ‘eğer onların dediğini yapmazsak başbakanım
annemi babamı arayacaklar, anneme babama üniversitedeki erkek
arkadaşlarımla yaptığım görüşmelerden hareketle, sizin kızınız
meşru olmayan ilişkiler içinde diye telefon edecekler' diyor. Bunu
acımasızca yapıyorlar, bazı yerlerde bunlar yaygınlaşarak geliştiği
için bunlara da alıştık. Şu arada atarlarsa kredi yurtlar kurumu
hazır, tesislerimiz hazır. Biz sizi oralardaki otellerde ağırlamaya
hazırız. Dershanelerden atarlarsa, hafta sonları MEB olarak takviye
dersleri biz vereceğiz. Talimatı MEB'e verdik. Türkiye'nin her
ilçesinde okullarda planlamalar yapılıyor.”
"CHP'YE MHP'YE BDP'YE ŞAŞIYORUM
"
Dinlemelerle ilgili muhalefet partileri CHP'ye MHP'ye BDP'ye
şaşırdığını söyleyen Erdoğan, “Bunlar o dediğimiz konuları bize
yüklemek isteyenler de dinlenen CHP ve MHP'ydi. CHP genel başkanını
gözlenmesi olayı ortada. Bunun kasetiyle Kılıçdaroğlu başkan oldu.
Geçenlerde Baykal belgesini açıklasın diyor, her şey ortada. Orada
ben gerekli talimatı verdim. Yarım saat içinde o görüntüler sosyal
medyadan düştü. Benden bunun kağıdını niye istiyorsun. Biz o günü
yeni anayasanın hazırlıkları yapıyorduk. Bize teşekkür etmesi
gerekirken aksini yapıyor. Aynı şekilde Hamzaçebi'nin başına
gelenler. Kendi yandaşlarını gazetelerinde, emekliği gelen birisi
Başbuğ ile ilgili konuda ‘Başbakan talimatı verdi' diyor. A'dan
Z'ye bunları hepsi yalan. Bunlar o kadar ahlaksız, adi, seviyesiz
ki bunlar takiyyeyi, yalanı, iftirayı leblebi çekirdek gibi yerler.
Yaptıkları iş, hayatları bu. Sen benimle kaç kere görüştün ya? Ben
senin yargıyla münasebetleri, bu işlerde ne kadar tezgahtar
olduğunu bilen birisiyim. Bunun bedelini ödeyecek. Bunlar çıkıyor
ortaya, Bazı malum operasyonları yapıp da şu anda İstanbul dışına
gönderilen savcılarla bunlar kankaydı. Bunların hepsi çıkacak
meydana. Sadece istifa etmekle, emekli olmakla bu işi
kurtaramazsın. Kendileri için somut delil yok derken, Tayyip
Erdoğan için nereden buluyorlar. Ona da mı montaj kaset
ayarlayacaklar? Kendi medyaları sadece bir şeye güveniyorlar, nasıl
olsa muhalefet arkamızda diyorlar. Seçime 10 gün var. Bugün
fezlekeyle ilgili tartışma istediler. Bu seçimden sonra yapılsaydı
olmaz mıydı, olurdu. Biz her türlü desteği vermeye hazırız. Bugün
bunu yapıp da buradan bekledikleri neticeyi alırlarsa bunu son 10
günde değerlendirebilir miyiz? Oylamaya bile kalamadılar ya.
Yaptığınız bir işi insan gibi adam gibi yapın. Bu ülkenin bir
milletvekili olarak kalkıp da oraya geliyorsan dürüst ol. Yapılacak
olan çok şeyler var, onları da yapacağız. Benim şu andaki 4 Bakan
arkadaşım gerekeni gerektiği zaman yaparlar. Daha önce de yaptılar
zaten. Görevimizden affımızı istiyoruz dediler ve ayrıldılar.
Muhalefet soruşturma önergesi vermiyor. Çünkü biliyorlar ki burada
bekledikleri neticeyi alamayabilirler. Varsa böyle bir şey zaten
biz de bunun arkasında durmayız. Yarın çıkıp da bizim bakan
arkadaşlarımız hele hele bugünkü olaydan sona atağa geçerlerse
şaşırmam.”
"YA PENSİLVANYA DEĞİŞTİ YA KILIÇDAROĞLU"
Erdoğan, şöyle ekledi: “Kızımın başörtüsüne furuattandır diyen
kişi, bugün başörtüsü karşıtları ile beraber. İmam Hatipleri bu
zihniyet kapattı. İşin tarihine bakınca yine bu zihniyeti
görüyoruz. MHP devlet dairelerinde başörtüsüne karşıydılar. Bugün
kalkmış başörtüsü sorununu ben çözdüm diyorlar. Bunlarda yalan
iftira var, Kılıçdaroğlu'ndaki anlayış Pensilvanya ile birebir
örtüşüyor. MHP okyanus ötesine verip veriştiriyordu. Kılıçdaroğlu,
bu zatla ilgili soruşturma istemişti. Şimdi gayet güzel
yakınlaştılar. İkna odalarında en önemli rolü oynayan kişi bunların
partilerinde değil mi?”
Bu arada kendisine “CHP mi değişti yoksa Pensilvanya mı değişti?”
sorusu yöneltilen Erdoğan, “Pensilvanya değişmiş olabilir, CHP aynı
yerde duruyor. Pensilvanya kendisi için AK Parti'yi yıkma
noktasında kimi güçlü görüyor. Mantık bu. MHP'nin tabanında da akıl
almaz bir şekilde oynama var. MHP’ye gönül verenler hakikaten
nereye gittiğimizin farkında mısınız? Pensilvanya'daki zat, sadece
eserlerinde tanıyor veya tanımıyor. Said Nursi mahkemeler karar
verdiğinde Sibirya'ya sürgün yedi ama o tekrar fırsatını bulunca
Türkiye'ye geldi. Bütün bunlar ortadayken Said Nursi'ye her türlü
cefayı yapanlarla bu adam şimdi birlikte. Şu anda birçok
açıklamalarıyla ters düşmüş vaziyetteler zaten” şeklinde
konuştu.
TAHLİYELER
Erdoğan’a Ergenekon, Balyoz, Zirve gibi davalarda yaşanan
tahliyeler de soruldu. Erdoğan, “26 maddelik anayasa değişikliğiyle
Türkiye’de bir süreç başlattık. Yüzde 58 evet oyuyla bu değişikliği
Anayasa’da yaptık. Bunu yaptığımızda ne CHP ne MHP ne de MHP kendi
mensuplarına bunun ne getirip ne götüreceğini düşünmediler. 7 veya
10 yılı 5 yıla çeken bir düzenleme getirdik. 5-7-10 sene bu
insanlar içeride durdu bu insanlar hakkında karar vermezse bu
zulümdür. Hiç olmazsa bunu beş yıla çekelim, bu yasada bireysel
başvuru hakkını getirdik. Buna da itiraz ettiler. Bireysel
başvuruyla onlarca insan kimisi tutuksuz yargılanmak üzere kimisi
de 5 yıl süresi dolmadığı halde onlar da çıktı. Bunlar beraat
etmedi, tutuksuz olarak yargılanmaya devam edecekler. Bunlara
getirilen tek şey var, yurt dışına çıkamayacaklar. Bunların
hiçbirinin partimle şahsımla yakından uzaktan ilgisi yok. Bunlar
aldıkları ani kararlarla, askerlerimizi, genelkurmay başkanımızı
içeri aldılar. Genelkurmay başkanımızla tutuksuz yargılama
talebiyle bulunduğum gibi yargılama mercinin yüce divan olduğunu da
söylemiştim. Bireysel başvuruyu biz getirdik. Bireysel başvurudan
Anayasa Mahkemesi yerel mahkemenin önünün açmış oldu. Yerel mahkeme
tahliyeyi verdi, işin aslı bu. Uzun tutukluluk ile ilgili başından
beri itirazım var. Bu içeriden nice masum insanlar olduğu gibi, şu
anda yine 14 yaşındayken yani adeta mahkumiyeti tescil edilmiş olan
Yakup Köse var. Yaşı kaç oldu bilemiyorum ama bugün tüm Türkiye
içinde kimler varsa, bunların gözden geçirilmesi lazım. Dikkat
edin, bakın şimdi ortalık Türkiye’de karıştırılıyor. AİHM bir karar
almış bölücü terör örgütün başıyla ilgili. Ülkemizi sadece
karıştırmaya yönelik. Yaptıkları açıkları doğru dürüst hiçbir yanı
yok” cevabını verdi.
AİHM KARARI
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin terör örgütü PKK elebaşısı
Abdullah Öcalan ile ilgili aldığı kararı da değerlendiren Erdoğan,
“Ülkemizi sadece karıştırmaya yönelik. Yaptıkları açıklama tamamen
hakikatten uzak, kendilerini haklı çıkaracak yalan yanlış. Böyle
şey olmaz” dedi.
BERKİN VE BURAKCAN’IN ÖLÜMÜ
Erdoğan’a ölümünden bu yana ilk kez Berkin Elvan hakkında bir soru
yöneltildi. Erdoğan, “Dışarıdan bize komplo yapılmıyor dersek
yanılırız Türkiye'de bir çocuk ölüyor. Bu çocuğun ölümüyle ilgili
ilanlar veriliyor üzerine de bu çocuğun katili olarak şahsımı
gösteriyorlar. Ekmek almaya giden çocuğun yüzünde poşu, elinde
sapan bunların ne işi var? Annesinin, açıklaması enteresan
'Çocuğumun katili Başbakandır' diyor. Karanfille bilye atıyor,
kabrine. Cebinden patlayıcılar çıkıyor. Bütün bunların hepsi
ortada. Malum medya, Doğan Grubu çok ilginçtir kendilerine göre
adam buluyorlar sanki o çocuğu polis hedef alarak biber gazını
atmış. Bir defa bu çocuğu oraya taşıyan zihniyettir lanetlenmesi
gereken. Bu çocuğa sapan veren kim? Çocuğun yüzünde poşu olduğu
zaman bu kaç yaşındadır diye ayıklayacak durumda değil ki. Oradaki
terör grubuyla mücadele ediyor. Birisi Başbakanı katil ilan ederken
aynı gün Burak Can'ın öldüğü yerde 42 kovan bulunuyor.
Kılıçdaroğlu, 'Kasıtlı olarak ışıklar söndürüldü' diyor. DHKP-C
bunu üstleniyor. O DHKP-C'den hedef saptırmaya çalışıyor ve oradan
isabet eden kurşunlarla Burak Can şehit oluyor. Onun yaptığı
açıklamaya bak. 'Vatanımız, devletimiz sağolsun' diyor, o kalkıp da
katili şudur veye budur demiyor. Öbür taraftan Tunceli'de
oradakiler kalkıyorlar, 30 yaşındaki polisimizi öyle bir noktaya
getiriyorlar ki orada çatışmalarda kalp krizden gidiyor. 27
Mayıs'ta yapılanların benzeri o gençlerin ölümü nasılsa aynı
benzeri. Arşivden çıkarmış masaya yatırmış bunun üzerinden
planlarını yapmışlar uygulamaya koymak istiyorlar. Gezi'de gördük.
Ukrayna, Mısır bakıyorsunuz benzeri. 17 Aralık'ta onlar tutmayınca
farklı bir projeyi uygulamaya koydular. Benim milletimin sağduyusu,
anında olayı çözme kabiliyet meydanlarda ortaya çıkınca bunların
mecali kalmıyor. Cezayir dönüşü, orada öyle bir planlama yoktu. Bir
saatte 100 binler biraya geldi. Ülkesini seven vatandaşımız
feraseti çok farklı” açıklamasında bulundu.
Erdoğan, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Berkin Elvan için taziye
ilanı verirken, Burakcan için vermediğini iddia etti. Hocaefendi,
her iki isim için de taziye ilanı vermişti.
"SIFIR KOMŞU DİYE BİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİL"
Kendisine yöneltilen "Komşularla sıfır sorun derken, şimdi sıfır
komşu deniyor" şeklinde bir soruya Erdoğan, şu cevabı verdi: ”Sıfır
komşu diye bir şey söz konusu değil Suriye ve Ukrayna-Kırım'ı bir
kenara koyarak diğer ülkelerle ilişkilerimiz iyi" dedi. İran'ın
Suriye konusunda farklı bir noktada durduğunu söylemekle yetinen
Erdoğan, Soçi'ye sadece Putin'le Suriye konusunu görüşmek için
gittiğini belirterek, iki ülkenin dışişleri bakanlarının da
katıldığı bir toplantı yaptıklarını ve Putin'e ‘Tarih sizi farklı
yargılayacak, bizi farklı yargılayacak’ dediğini söyledi. Erdoğan,
buna rağmen söz konusu ülkelerle ilişkilerin de devam ettiğini
vurguladı. İçeride muhalefetin de kendilerinin karşısında durduğunu
belirten Erdoğan, ilkeli duruşlarının devam edeceğini söyledi.
"ŞEBEKELERDE SORUN VAR"
Seçimlerin ardından gerilimin azalıp azalmayacağına yönelik bir
soruya da Erdoğan, yüksek gerilim hatlarının olduğunu bir de buna
bağlı şebekelerin bulunduğunu belirterek, "Şebekelerde sorun var"
diye konuştu. Kimsenin devleti ele geçiremeyeceğini ifade eden
Erdoğan, "Bunlar milli irade hırsızlığı yapabilir miyiz, bunun
gayreti içerisindeler" dedi. Hiç gerilimden yana olmadıklarını
savunan Erdoğan, "Bizim karşımızdakiler bu gerilimi işlediler,
bundan sonraki süreçte de hiç gerilim tarafında olmayacağız. Cam
çerçeve indiren, silah kullanan, molotof kullanan kim? Bütün
bunları kullananlara da eli kolu bağlı bir devlet olamaz. Bunların
hemen hesabını soran devlet olacak. Ben istediğim yerde, istediğim
gösteriyi yaparım. Böyle bir şey olamaz yapamazsın. Emniyet müdürü
ile bunun müzakeresini yaparsınız, yer gösterir, orada yaparsın"
şeklinde konuştu. CİHAN
Yorumlar