Erdoğan: Cumhurbaşkanını halkın seçmesi vesayetler tarihinin kapanmasıdır

AK Parti, cumhurbaşkanı adaylarının AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu açıkladı. Adaylık açıklandıktan sonra konuşan Erdoğan, hem nasıl bir yol izleyeceğine dair ipuçları verdi, hem de partisinden helallik...

Google Haberlere Abone ol
Erdoğan: Cumhurbaşkanını halkın seçmesi vesayetler tarihinin kapanmasıdır

AK Parti, cumhurbaşkanı adaylarının AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu açıkladı. Adaylık açıklandıktan sonra konuşan Erdoğan, hem nasıl bir yol izleyeceğine dair ipuçları verdi, hem de partisinden helallik istedi. Bu seçimlerde cumhurbaşkanının Meclis tarafından değil halkın bizzat kendisi tarafından seçilmesinin "basit, teknik bir değişiklik" olmadığını söyleyen Erdoğan, "Bu sadece yöntemin değişmesi değildir. Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi bir tarihin, vesayetlerin tarihinin bu ülkede kapatılmasıdır." dedi.

Erdoğan, adaylığının açıklanmasının ardından ATO Congresium’daki konuşmasına dua ederek başladı. Yaptığı dualar arasında "Çıktığımız bu kutlu yolculukta Rabb'im ayaklarımızı doğruluk üzere sabit kılsın. Ya Rabb'im, Sen ki kullarının hareketlerini takdir ettin, senin iznin olmadıkça hiçbir şey hareket etmez. Bizim hareketlerimizi doğruluk üzerine kıl. Ya Rabb bizim göğsümüzü genişlet, hayır işlerimizi kolaylaştır. Bizi kibirden muhafaza eyle ya Rab, bizi hasetten muhafaza et ya Rab. Bizi, haksızlıktan, adaletsizlikten, zulümden beri eyle ya Rab." ifadelerini kullandı.

BİLEZİK HİKAYESİ

Erdoğan, konuşmasında 1994 yılında yaşadığı bir hadiseden örnek verdi: "1994 yılıydı, İstanbul'da yerel seçimler için koşturuyorduk. İstanbul'in her semtine her sokağa ulaşmaya çalışıyordum. Manşetlerin şevkimizi kırmasına müsaade etmiyordum, tehdit telefonlarına aldırmıyordum. Birileri günler öncesinden zaferlerini ilan ederken, biz Allah'ın takdirine inanıyor, milletin takdirinin farklı olduğunu hissediyor, hiç hız kesmeden koşturuyorduk. İstanbul'un yoksul mahallerinden birindeydik, kalabalığın içinden 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu yanıma geldi. Elinde bir şey vardı, elini uzattı, elimi tuttu, bunları annem gönderdi, dedi. Annem, 'seçildikten sonra sakın bizi unutmasın' dedi, iki tane bileziği elime tutuşturdu. Daha ne olduğunu anlayamadan, kendisi de o incecik bileğindeki oyuncak bileziğini çıkardı, onu da elime tutuşturdu. Ben daha bir şey söyleyemeden, o yavrucak kalabalığın içinde kaybolup gitti. O bilezikler İstanbul'dan Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamında hep karşımda oldu. Aradan 20 yıl geçti. 7-8 yaşındaki çocuğun gözündeki parıltıyı, umudu, heyecanı unutamadım. Pınarhisar Cezaevi'nde yatarken, karşımda hep o çocuğun gözleri vardı ve o elime tutuşturduğu annesinin gönderdiği bilezikle, bileğinden çıkardığı oyuncak bilezik. AK Parti'yi kurarken, gözümün önünde o çocuğun gözleri vardı. Siirt'ten milletvekili olup Ankara'da Başbakanlık görevini yüklenirken, karşımda hep o masum gözler vardı. Attığım her imzada, o gözler karşımdaydı. Gece yorgun başımı yastığa koyarken, sabah uyanınca o masum çocuğun gözlerindeki heyecan, parıltı, beklenti hep karşımdaydı. Ne o gözleri ne de o gözlerin küçük sahibinin verdiği mesajı bir an olsun, aklımdan çıkarmadım."

Erdoğan, ardından siyaset yapma sebeplerini sıraladı: "Biz siyaseti işleyen işte o temiz yürükler için yaptık. Vatanı, toprağı, bayrağı için canını veren aziz şehitlerimizi hiçbir zaman unutmadık ve siyaseti onlar için yaptık. 20 yaşındaki yavrusunu, ciğerinin, yüreğinin parçası aslanını askere gönderen ayyıldızlı tabut içinde şehit bedenini teslim alan, boynunu yere eğip 'vatan sağ olsun' diyen anne baba yüreklerini hiçbir zaman unutmadık. Siyaseti onlarla beraber onlar için yaptık. İstanbul'un işgal edildiğini duyunca, sofrasında yiyecek ekmeği dahi yokken kolundaki bileziği, parmağındaki yüzünü çıkarıp Türkiye Müslümanlarına gönderen Pakistanlı kadını hiçbir zaman unutmadık. İslam coğrafyasını hiçbir zaman unutmadık. Biz siyaseti hep onlar için yaptık. Biz siyaseti maden ocaklarında alın teriyle helal rızık kazanma peşindeki işçi kardeşlerimiz için yaptık. Biz siyaseti, İstanbul Sultangazi'deki, Ankara Altındağ'daki Türkiye'nin tüm kenar mahallerindeki yoksullar için yaptık. Dicle'nin kenarında koyunları kurtlar kapıyordu, bunun hesabını sormak o büyük emaneti omuzlamak için siyaseti yaptık. Diyarbakır Cezaevi'ndeki işkencelerin, Mamak Cezaevi'ndeki zulmün hesabını sormak için siyaseti yaptık. Başörtülü olduğu için üniversite kapılarından döndürülen, boynubükük, gözüyaşlı, kalbi kızlarımız için bu siyaseti yaptık. Yoksul olduğu için insan yerine konulmayan, adam gibi adamlar için siyaset yaptık. Okulda, hastanelerde, mahkemelerde, itelenen o temiz yürekler için siyaset yaptık. Balkanlarda terk edilmiş kardeşlerimiz için, Ortadoğu'da mağdurlar için, Filistin, Mısır, Somali, Afganistan'ın mazlumları için siyaset yaptık. Biz siyaseti ikbal, makam, mevki için yapmadık, biz siyaseti Allah ve millet için yaptık. Biz siyaseti vatan, bayrak, istiklal ve istikbalimizi yaptık. Seçildikten sonra bizi unutmasın diyen tüm unutulmuşlar, kimliği, özgürlükleri elinden alınmışlar için siyaset yaptık."

"SİZ KİMSİNİZ?"

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz, siyasi tarihimiz boyunca cesaretle korkmadan çekinmeden 'siz kimsiniz?' sorusunu sorduk. Siz kimsiniz? İçeride ve dışarıda siz kimsiniz. Bize kibirle bakma cesaretini nereden buluyorsunuz. Biz halkız, Alparslan'ın, Osman Gazi'nin torunlarıyız. Biz destanlarını kanla, cesaretle, kahramanlıkla yazmış şehitlerin takipçileriyiz. Biz, ilmiyle, sanatıyla, devlet yönetimiyle medeniyet inşa etmiş, medeniyetlere istikamet çizmiş bir milletin mensuplarıyız. Siyasi tarihimiz boyunca işte bu şuuru yüceltmenin ve yükseltmenin mücadelesini verdik."

"CUMHURBAŞKANINI HALKIN SEÇMESİ VESAYETLERİN TARİHİNİN KAPANMASIDIR"

Erdoğan konuşmasında 2007'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine de değindi: "2007 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı'nı seçmeye hazırlanırken karşımızda bir kez daha vesayetin ve statükonun soğuk yüzünü bulduk. Bize yani milletin partisine cumhurbaşkanı seçtirmek istemediler. Ortaya koydukları akıl almaz bahanelerle, hukuku katleden yorumlarla Cumhurbaşkanı seçimini bir kaos ve krize çevirmek istediler. Statüko partileri, vesayet partileri bu kriz ve kaos sürecine her zaman olduğu gibi destek verdiler. Hemen kararımızı verdik, Anayasa değişikliği yaptık. Bu değişikliği halk oylamasına götürdük. Meclis'in 11. Cumhurbaşkanı'nı seçmesindeki önündeki engelleri kaldırdık. 12. ve sonraki cumhurbaşkanlarının artık halkın oylarıyla seçilmesi düzenlemesini getirdik. Yüzde 69 oyla. Kardeşlerim, bizleri, ekranları başında izleyen aziz miletim. Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi demokrasimiz adına çok büyük bir dönüm noktasıdır. Cumhurbaşkanının Meclis tarafından değil halkın bizzat kendisi tarafından seçilmesi basit, teknik bir değişiklik değildir. Bu sadece yöntemin değişmesi değildir. Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi bir tarihin, vesayetlerin tarihinin bu ülkede kapatılmasıdır. Bunun böyle bilelim"

CİHAN

Yorumlar