Durmaz: Fişleme yoksa bir gecede nasıl emniyet görevlilerinin yeri değişiyor?
MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun Başbakan'a 2 bin kişilik isim listesi vermesiyle fişlemenin kendi itirafları ile ortaya çıktığını belirterek, fişleme yüzünden bir gecede yüzlerce emniyet görevliler.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz, TBMM Anayasa Komisyonu
Başkanı Burhan Kuzu’nun Başbakan'a 2 bin kişilik isim listesi
vermesiyle fişlemenin kendi itirafları ile ortaya çıktığını
belirterek, fişleme yüzünden bir gecede yüzlerce emniyet
görevlilerinin yerinden edildiğini söyledi.
MHP Yozgat Belediye başkan adayı Uğur Bektaş’ın seçim iletişim
merkezinin açılış törenine katılmak için memleketi Yozgat’a gelen
MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz, açılış sonrası basın
mensuplarının sorularını cevapladı. Anayasa Komisyonu Başkanı
Burhan Kuzu’nun Başbakan'a ‘2 bin kişilik isim listesi verdim’
sorusunun sorulması üzerine MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir
Durmaz, "Başbakan, Sayın Başbakan Yardımcısı AK Parti sözcüsünün bu
konuya ilişkin açıklamaları var. Sayın Arınç, bunun bir ahlaksızlık
olduğunu, Sayın Hüseyin Çelik Bey de aynı şeyi söylemişti. Demek ki
kendi ifadeleriyle birileri bu ahlaksızlığı yapmışlar. Sayın
Başbakan defalarca inkar edip böyle şeyler yok demişti. Fişleme
yoksa, bir yerlerden birileriyle ilgili, bazı kamu görevlileriyle
bir takım kayıtlar tutulmamışsa bir gece de nasıl oluyor da
yüzlerce emniyet görevlisi yerinden ediliyor, yüzlerce emniyet
görevlisinin görevleri değiştirilebiliyor? Bu şüphesiz bu yönüyle
hazırlığın olduğunu ortaya koyan bir karne olmuştur. Kendi
itirafıyla da ortaya çıkmıştır." dedi.
"TÜRKİYE’DE PARALEL DEVLET OLARAK KCK VAR"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 'Türkiye’de paralel devlet var'
söylemlerini sert bir dille eleştiren Durmaz, şunları söyledi:
"İşin doğrusu paralel devlet oluşumu var Türkiye’de, ama o KCK’nın
paralel devleti, orada vergi toplama dahil, kendi asayiş
birimlerini kurma dahil, yol kontrolleri yapmak dahil, halk
mahkemeleri oluşturarak vatandaşın anayasal düzenden ayrışması,
anayasal düzeni tanımamasına yönelik her türlü altyapıyı oluşturma
maksadıyla güneydoğuda oluşturulmuş bir paralel devlet var.
Başbakan bir yerde paralel devlet arıyorsa buraya bakmalıdır.
Ayrıca Sayın Başbakan'ın ima ettiği şekilde bir yapılanma varsa da
11 yıldır bu ülkede tek başına iktidar ve başbakan güçlü bir
hükümet dönemi yaşamıştır. Tabiatıyla böyle bir şey varsa yine
Sayın Başbakan'ın bilgisi ve onayı altında yapılmıştır. Eğer Sayın
Başbakan'ın ben bunu yeni öğrendim diyorsa buna kargalar bile
güler. Başbakan 11 yıldır iktidarda olacak, kendi içinde, devlet
içinde başka bir grubun devlet olma yönelik bir takım hazırlıkları
olduğundan habersizse insana sen bu güne kadar başbakan değil de
bostan korkuluğu muydun, ne yaptın, niye yaptın? Böyle bir yapının
olduğuna şahsen ben ihtimal vermek istemiyorum, ama varsa Sayın
Başbakan'ın bildiği, başbakana bağlı istihbarat teşkilatı, emniyeti
kendine bağlı her türlü düzenlemeyi yaptı, bunların da sonuna kadar
üzerine gitmelidir. Ama Sayın Başbakan dikkatleri başka yöne çekip,
bu komplo diyerek, küresel güçlerin tezgahı diyerek, hırsızlıkları
örtbas etmeye dönük gayret ve çabasını lanse etmektedir, bu şekilde
kamuoyu algısını değiştirmeye yönelik bir gayreti ortaya
koymaktadır. İnandırıcılığı yoktur Başbakan'ın, yapması gerek şey,
kendisine bu kadar uzanmışken, kendi bakanı tarafından son derece
somut bir şekilde itham edilmişken, başbakanlıktan ayrılması, kendi
oğlunu elinden tutup yargının önüne götürmesi ve yargıda
aklanmasıdır. Doğru olanı budur, örnek bir davranış sergileyip,
oğlunun elinden tutup götürüp bu iddiaların asılsız olduğunu şayet
abdestinden şüphesi yoksa, şayet kendinden bir korkusu yoksa ortaya
koymalı ve millet vicdanında aklanmalıdır."
"CEMİL ÇİÇEK’İN YARGI KONUSUNDAKİ TESPİTİ BANA GÖRE DOĞRU BİR
TESPİTTİR"
TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in yargı konusundaki Anayasa'nın 138.
Madde ile ilgili açıklamalarının sorulması üzerine Durmaz, "Sayın
Cemil Çiçek Türkiye’nin en deneyimli siyasetçilerinden birisidir,
çok uzun yıllar devletin her kademesinde görev yapmış, elbette
söylediği şeyleri mutlaka bir bilgiye dayandırarak söylemektedir.
Sayın Çiçek açıkça Anayasa'nın ilgili maddesinde zikredilen
yargının bağımsızlığı ilkesinin öldüğünden bahsetmiştir. Bana göre
son derece doğru bir tespittir. Son dönemde AK Parti’nin bütünüyle
içine battığı yolsuzluk çamurundan kurtulmak için yargıyı ne
şekilde bertaraf etmeye yargısal süreci karartmaya, sulandırmaya
dönük gayretleri gördüğümüzde Sayın Cemil Çiçek'in de vicdanının
sesini dinleyerek bu doğru tespiti yaptığını düşünüyorum." şeklinde
konuştu.
"SAVCILARIN ELİNDEN DOSYALARIN ALINMASI SÜRECİN KENDİLERİNE
UZANDIĞININ İŞARETİDİR"
Yolsuzluk olayını soruşturan savcıların elinden dosyaların alınıp
başkalarına verilmesinin sürecin kendilerine uzandığının bir
işareti olduğunu söyleyen Durmaz, şunları ifade etti: "Bunu son
derece yanlış buluyorum. Bugüne kadar Türkiye’de kamu vicdanında
karşılık bulmayan, kamu vicdanını kanatan pek çok yargılama süreci,
pek çok mahkemeler olmuştur. Bunların hiçbirisinde böyle bir
ihtiyacı hissetmeyen Sayın Başbakan ve AK Parti yetkililerinin
apartopar bir gecede adli kolluk yönetmeliğini değiştirmesi ve
savcıların yerlerini değiştirmesi, savcıların elindeki dosyaları
alıp başkalarına verilmesi bütünüyle sürecin kendilerine
uzandığının bir işaretidir. Kendi haklarındaki şüpheyi büyütmekten
başka bir anlamı olmayacaktır. Nitekim biz ilk günden beri bunu
söylüyoruz, Sayın Başbakan hırsızları bırakmıştır, hırsızı
yakalayanların peşine düşmüştür. Sayın Başbakan buna da kılıf
olarak Anadolu insanını kandırmaya dönük, kendi tezgahlarını
unutturmaya dönük bir algı yönetimi içine girmiştir. Bu da küresel
güçler, Geziciler, yok başka şeylerle örtbas etmeye çalışmaktadır.
Bunlar doğru değildir, Sayın Başbakan'a şunu ısrarla soruyoruz.
Erdoğan Bayraktar’ı da mı küresel güçler konuşturdu? Erdoğan
Bayraktar açıkça kendisinin yargılanmasına dönük iddianamede yer
alan imar değişikliklerinin tamamından Sayın Başbakan'ın haberdar
olduğunu ve Sayın Başbakan'ın onayıyla yapıldığını söylüyor ki bunu
bilemeyen yok. Sayın Başbakan İstanbul belediye başkanlığını
bırakmadı. Başbakanlığının yanında ek iş olarak orayı da yapıyor.
İstanbul'un silüetini bozan ne kadar gökdelen varsa bunların tamamı
Başbakan'ın bilgisi ve onayı dahilinde yapılmıştır. Emsali 2,5 kat
olan yere 24 katlık gökdeleni dikeceksiniz, buna onay vereceksiniz,
özel imar kapsamına alacaksınız, arkasından da küresel güçler
yaptı, yok bizim üçüncü köprüyü, havaalanını yapmamızı
hazmedemiyorlar. Bunun inandırıcı tarafı yok AK Parti battığı
yolsuzluk çamurunda giderek çırpındıkça daha fazla aşağıya doğru
gitmektedir."
Ergenekon ve Balyoz davalarının yeniden görülmesinin gündeme
gelmesini değerlendiren Durmaz, “Bunu çok önemsiyorum.
Hatırlayacaksınız o süreçte zaten, kamuoyu vicdanı yeteri kadar
tatmin olmamıştı, bir takım delillerin düzmece olduğu, bir takım
terör örgütü mensuplarının gizli tanık olarak dinlendiği, esasen
tanıklık yapmak isteyen bazı komutanların, tanıklıklarına yer
verilmediği, onların beyanlarına itibar edilmediği bir süreci
yaşamıştı Türkiye. Şimdi Başbakan'ın başdanışmanı, sayın genel
başkanımızın dün Bursa’da ifade ettiği üzere bakanlardan çok şey
bilen, her şeye yön veren başbakanın danışmanı ve milletvekili olan
Yalçın Akdoğan, ‘Türk ordusuna kumpas kuldu’ diye bir beyanda
bulunmuştur. Bunu Sayın Başbakan defalarca 'müddei iddiasını
ispatla mükelleftir' demişti. Bunu benim ortaya koyma şansım yok.
Bizim partimizin ortaya koyabilme şansı yok. Biz gördüklerimize
göre bir takım yorumlar yapabiliriz, ama işin içinde olanlar bunu
söylüyorsa bu ciddiye alınmalıdır, bu süreç mutlaka tekrar önü
açılarak kamu vicdanını tatmin edecek bir şekilde bir
değerlendirmeye tabi tutulmalıdır." dedi.
"ENGİN ALAN PAŞA PKK’LARLA BİR PAZARLIK UNSURU HALİNE GELMEYİ ASLA
KABUL ETMEZ"
Tutuklu vekillerin tahliye edilmesi konusuna da değinen Durmaz,
“Biz bu tahliyelerin olabileceğine Oslo görüşmelerinden bu yana
zaten ihtimal veriyorduk. Ben bunun Oslo’da yapılan pazarlıkların
bir parçası, bir unsuru olduğuna bütün samimiyetimle inanıyorum.
Terazinin bir kefesine PKK’lılar bir kefesine de Sayın Engin Alan
Paşa'nın konduğu bir düzenlemeyi asla kabul etmeyeceğimizi ve böyle
bir şeye itibar etmeyeceğimizi ifade etmek istiyorum. Sayın Engin
Alan Paşamız da kendisi ‘Ben PKK’lılarla bir pazarlık unsuru haline
geleceğime bu zindanda, bu hapishanede ölmeyi tercih ederim’ demek
suretiyle yiğit bir vatan evladının çok samimi, çok kararlı, çok
net duruşunu ortaya koymuştur. Gelişmeleri yakından takip ediyoruz.
Bu haksızlıklar yeniden yargılama süreciyle ortadan kalkacaktır.
Sayın Engin Alan Paşa ile ilgili kararı Yargıtay'ın, Anayasa
Mahkemesi'nin bireysel başvurularla ilişkin düzenlemesinden çok
kısa bir süre öncesine denk getirilmiş olmasını çok manidar
olduğunu düşünüyoruz. Birileri başından itibaren Türk Silahlı
Kuvvetlerine kendi ifadeleriyle bir kumpası kurdular, öyle
anlaşılıyor." diye konuştu. CİHAN
Yorumlar