Demirtaş: Biz kirlenmiş koltuk sevdalısı değiliz, önce insanlık diyoruz

Aydın'da İstasyon Meydanı’nda halka hitap eden cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın nefret diliyle meydanlarda halkı birbirine düşman etmeye çalıştığını iddia etti. Cumhurbaşkanı adaylığında...

Google Haberlere Abone ol
Demirtaş: Biz kirlenmiş koltuk sevdalısı değiliz, önce insanlık diyoruz

Aydın'da İstasyon Meydanı’nda halka hitap eden cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın nefret diliyle meydanlarda halkı birbirine düşman etmeye çalıştığını iddia etti. Cumhurbaşkanı adaylığında koltuk sevdası olmadığını, halkın başkanı olmayı hedeflediğini kaydeden Demirtaş, “Alsa soyguncunun, zalimin yanında olmayın. Mevzu sadece koltuk, seçim mevzusu değil. Baki olan insanlıktır, insan ahlâkıdır. Biz onları kazanalım, kirli koltuklar onların olsun. Biz kardeşliği kazanalım, kirlenmiş mevkiler onların olsun.” dedi.

Demirtaş, “Bu cumhurbaşkanlığı seçimi emeği yok sayılmış, alınteri, kimliği, inancı yok sayılmış, insan yerine konulmamış tüm yurttaşlarımız için birleşme, kardeşlik vesilesi. Biz koltuktan çok, kardeşlik adına yollardayız, barış adına yollardayız. Cumhurbaşkanlığı seçimi sıradan seçim değil. Elbette devlette yönetici seçerken çok titiz olmak zorundayız. Her birimiz ister Türk oluruz ister Kürt, Arap oluruz, Çerkez oluruz, Alevi, Sünni, kadın, erkek oluruz ama bileceğiz ki oy kullanırken çocuklarımız, torunlarımız için, onların aydınlık geleceği adına oy kullanacağız. Bunu bilmeliyiz. Daha özgür, barışçı, daha demokratik bir ülke için oy kullanacağız. Cumhurbaşkanlığı seçimi bizim açımızdan bugünün seçimi değil, önümüzdeki on yılların, belki de yüz yılların seçimidir. Bu kadar kritik bir seçimde herkes çok daha dikkatli, özenli olmalıdır. Mahallemize muhtar seçerken de dikkatliyiz. Muhtar seçerken bile mahallede herkese eşit davransın diyoruz. Muhtarı seçerken bile bizim kimliğimize inancımıza, kültürüme saygılı olsun diyoruz. O halde muhtar seçerken bu kadar dikkatliysek halkın cumhurbaşkanını seçerken çok daha dikkatli olacağız.“ şeklinde konuştu.

Halkın helâl kazanan, çocuğunun kursağından helâl lokma geçiren olduğunu ifade eden Demirtaş, “Halk dediğimiz, odalar dolusu paraları olanlar değildir. Halk dediğimiz, tek bir kol saatine 700 bin dolar verenler değildir. Halk dediğimiz tarlada, bağda, bahçede, atölyede çalışandır. Halk dediğimiz kendi öz kültürüyle, diliyle, mezhebiyle, inancıyla kardeşçe yaşamak isteyendir. Ezilenlerin duygusunu, ortak çıkarlarını temsil edecek bir başkana ihtiyaç var. Cumhuriyet tarihi boyunca halktan yana bir iktidar, halktan bir cumhurbaşkanımız olmadı. Halkı nasıl aldatırız, kandırırız, iktidarı nasıl sağlamlaştırırız derdindeydiler. Bizi, toplumu kimlik kimlik paramparça edip birbirimize düşman edenler, onlar bilmeli ki biz, kendimiz birarada durmayı göstermeliyiz. Kardeşiz diyeceğiz ama eşitiz diyeceğiz. Tek dil diye bir ülke dayatma, bütün dilleri dayatma anlamına gelir. Tek millet dayatması, bütün halkların kimliklerinin inkarı anlamına gelir. Birlik olalım, birlik içinde çokluk olsun, Türkiye’yi bu şekilde cennete çevirelim." dedi.

Demirtaş, şöyle devam etti: “Türkiye’de kimsenin kimseden korkmadığı, komşusu Alevi, Kürt diye, Sünni diye kaygılanmadığı, tedirgin olmadığı yeni bir yaşamı inşa etmek istiyoruz. İstiyoruz ki Türkiye, Suriye gibi olmasın. İstiyoruz ki kardeş kardeşten korkmasın. Kimliğimizi inkar eden, mezhebimize hakaret eden, bizi insan olmaktan çıkarmaya çalışanlara karşı insan kimliğimizle birarada duralım. Seçeceksek bir cumhurbaşkanı, bu farklılıklara kardeşçe, eşitçe yaklaşacak bir cumhurbaşkanı seçelim. Öyle bir cumhurbaşkanımız olsun ki herkesin içi, yüreği raht olsun. 'İşte benim cumhurbaşkanım bu' diyebilsin. Çankaya’da halk başkanı olacaksa halk gibi kaygılansın. Kendi çıkarını, etrafındakilerin çıkarını düşünen, para biriktirenler var. Bize halk başkanı lazım, halk. Cumhurbaşkanı seçimi bir fırsattır. Çankaya koltuğunda oturacak kişinin Türk olması, Kürt olması farketmez. Dürüst, namuslu olması lazım. Halktan yana, vicdanlı olması lazım. Önce insan olması lazım. Eğer bu düşünceler, bizim bu kardeşlik mesajımız Türkiye’nin dört bir tarafında yüreklere nakşedilirse inanın ki biz kazanmış olacağız. Koltuktan daha kıymetli bir şeyi kazanmış olacağız. Bizim için Çankaya sevdasından daha büyük bir sevdaya ulaşmış olacağız. O zaman kardeşlik ve barış dolu bir Türkiye olacak. Bu bizim için Çankaya koltuğundan kıymetlidir. Bir yarış içindeyiz ama bizler barış ve kardeşlik diliyle meydanlardayız, öbürü gittiği her yerde kin kusuyor, öfke kusuyor. Herkesi birbirine düşman etmeye çalışıyor. Devletin imkanları ve medya gücü ona yetmiyor. Büyük bir panik halinde, paçaları tutuşmuş. Gittiği her yerde bizleri hedef gösteriyor, tehditler savuruyor. Bütün devlet onun olmuş. Ülkeye el koymuş ülkeye. Gözünü toprak doyursun senin ya. Daha nereye götüreceksin? Bize yapılan kuruş kuruş bağışlarla kampanyamızı yürütüyoruz. Her gün açıklıyoruz, beyefendi kendi hesaplarını gizli tutuyor. Açıkla diyoruz ne kadar yatmış hesabına, senin cumhurbaşkanı kampanaya ne kadar yatmış, çünkü açıklayamıyor. Biliyoruz ki her ilde valiler, işadamlarını tek tek makamına çağıyor. Başbakan'ın hesabına zorunlu bağış yaptırarak kendi kasasını güçlendirmeye çalışıyor. İhtiyacı olsa anlarım. Parasız pulsuz olsa anlarım. Parayı koyacak yeriniz yok, sığdıracak yeriniz kalmadı, halen kampanya adı altında işadamlarından zorla bağış topluyorlar. Kendi cebindeki parayı halkına açıklayamayan birini nasıl başkan yapacağız? Halkına yalan konuşan, yalan söyleyen biri, halk başkanı olabilir mi? Paranı açıklayamıyorsun, mal beyanında bulunmuyorsun, eşinin, kızının, oğlunun, damadının mal varlığı bilinmiyor. Nereden kazandın, açıklamıyorsun? Devletin olanaklarını sınırsızca, hoyratça kullanıyorsun. Devletin uçağı, helikopteri, makam aracıyla miting yapıyorsun. Hele TRT, AKP’nin özel yayın kanalı olsa bu kadar yalaka olamaz. Başbakan cebinden para verse bu kadar yalaka bir yayıncılık yapılamaz. TRT, halkın paralarıyla maaşı ödenen bir kurum. TRT Genel Müdürü ortada yok. Kaçmış mı bilen yok. Gerçekten içinde adalet duygusu varsa çık, açıkla ve istifa et. De ki, 'Tayyip Erdoğan korkusu nedeniyle onu 10 saat yayınlıyoruz, sizi 5 dakika, 8 dakika 40 dakika yayınlıyoruz. Ben TRT genel Müdürü olarak bu zulme, haksızlığa ortak olmak istemiyorum. Bu dünyada olmasa da öbür dünyada Allah bunun hesabını bana sorar. Ben vicdanlı biriyim, istifa ediyorum.' de, kendini kurtar bari. YSK, RTÜK başkanları, bu adaletsizliğe nasıl göz yumuyorsunuz? Bunları kaydediyoruz. Bu anayasal suçtur. Ahlâkını yitirmiş, ahlâkı yok olmuş toplumlar yok olmaya mahkumdur. Yozlaşırlar. Asla soyguncunun, zalimin yanında olmayın. Biz acı deneyimlerle öğrendik ki anaların gözyaşının rengi aynıdır. Türk anasının da Kürt anasının da gözyaşının rengi aynıdır. Anaların acısı, yarasına ayrım koyamayız. Acısını yarıştıramayız. Biz bunu başarırsak, bu hırsız tayfası bu ülkenin başına musallat olamayacak. Korkuyu, ön yargıyı yenmenin en iyi yolu dokunmaktır. Birbirinizin elini sıkın, birbirinizin çayını için, yemeğini yiyin. Ortak yanlarınızı anlatın.” CİHAN

Yorumlar