Cinsel suçlarda ceza artıyor ama idam geri gelmiyor

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, cinsel suçlara yönelik cezaların artırılacağını, ancak idamın geri gelmesinin mümkün olmadığını söyledi. Arınç, cezaların kamuoyu vicdanını tatmin edip etmeyeceği konusunda ise "Siz 39 yılı...

Google Haberlere Abone ol
Cinsel suçlarda ceza artıyor ama idam geri gelmiyor

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, cinsel suçlara yönelik cezaların artırılacağını, ancak idamın geri gelmesinin mümkün olmadığını söyledi. Arınç, cezaların kamuoyu vicdanını tatmin edip etmeyeceği konusunda ise "Siz 39 yılı az mı sanıyorsunuz. 33 yılı 33 gün gibi mi düşünüyorsunuz. Kamuoyunda yanlış bir intiba var. Bugün bakanlar kurulunda sayın başbakanımız da yüreğinin yandığını ifade etti. Bir edepsiz adam bir cani karısını veya nişanlısını sokak ortasında döve döve öldürmüş. Kamuoyu bunun cezasız mı kaldığını zannediyor? Veya bunun cezasının az mı olduğunu düşünüyor?" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Başbakanlık Yeni Bina’da toplanan Bakanlar Kurulu sona erdi. Yaklaşık 5 saat süren toplantının ardından Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, bir basın toplantısı düzenledi. Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, İstanbul’da Sağlık Bilimleri İleri Teknoloji Enstitüsü ismiyle yeni bir enstitü kurulmasının düşünüldüğünü bildirdi, ayrıca, kamuoyunda oldukça merak edilen cinsel suçlara yönelik ceza artırımını öngören yasa değişikliği konusunda bilgi verdi. Arınç, şöyle konuştu:

"1 Haziran 2005’te yürürlüğe giren TCK’nın uygulamasının üzerinden 9 yıllık zaman geçti. Burada karşılaştığımız bazı konularda yeni düzenlemeler yapılmasına ihtiyaç duyuluyor. Basit cinsel filler, yani sarkıntılık, daha ağır filler saldırı veya tasaddiye verilen cezalar arasında makul bir denge kurulması ve cezaların kademeli olarak artırılması öngörülüyor. Beden ve ruh sağlığının bozulması halinde cezanın artırılacağına ilişkin bir düzenleme vardı. Biliyorsunuz bu düzenleme sebebiyle olayın mağdurları Adli Tıp’la adli tabiplik arasında defalarca gidip gelmeler, burada büyük bir mağduriyet söz konusuydu. Bu suçlarda beden ve ruh sağlığının bozulması halini cezayı artırıcı bir sebep olmaktan çıkarıyoruz. Mağdur veya mağdurelerin eziyet, işkence, psikolojik rahatsızlık görmemesi için buradaki cezanın artırılacağı kısmını cezanın kendi içine koyuyoruz. Yani suçun temel şeklinin cezası artırılmaktadır ayrıca muayenesine ihtiyaç kalmayacaktır. Suçun cinsel taciz, söz atma şeklinde işlenmesi halinde tasarımız mevcut cezayı artırmaktadır. Suçun sarkıntılık şeklinde işlenmesi halinde artırıma gidilmektedir. Suçun yoğun hareketlerle yani TCK’nın tabiriyle tasaddi halinde işlenmesi halinde yine cezalar hemen bir misli artırılmaktadır. Suçun cinsel ilişki şeklinde işlenmesi halinde cezanın mağdurun yetişkin olması ve çocuk olması hallerinde tekrar hemen hemen 1 misli artırılmaktadır. Cezayı artıran nedenlere ilişkin düzenlemeler TCK’da vardı. Yani suçun işlenmesini kolaylaştıran bazı faktörler ki mesela mağdurun veya mağdurenin vesayet altında olması, failin kamu görevini kullanması, koruyucu aile, kayın hısımlığı, üvey baba veya toplu olarak birlikte yaşanan yerlerde işlenmesi halinde ağırlaştırıcı sebep kabul edilmektedir. Suçun yetişkinlere karşı işlenmesi halinde cezalar yarı oranında artırılacaktır. Suçun çocuklara karşı işlenmesi halinde yine cezalar yarı oranında artırılacaktır. Cinsel taciz suçunun çocuğa karşı ve kamu görevinin sağladığı kolaylıktan faydalanarak ve biraz önce saydığım özel durumlar ve teşhir suretiyle işlenmesi halinde, posta ve haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlenmesi halinde de ceza artırılacaktır. 15 yaşını bitirmiş çocukların rızasıyla cinsel ilişkiye girmesine ilişkin düzenlemelerde de erken ve çocuk evlilikler şeklinde de kamuoyunda tartışılıyor. Burada da 15 yaşını bitirmiş çocukların yetişkinler tarafından kandırılarak veya ikna edilerek cinsel ilişkiye girilmesi halinde sanığa verilecek ceza artırılmaktadır. Maalesef aile içi ilişkilerde ensest ilişkinin cezası da artırılmaktadır. Sanığın 18 yaşından küçük olması, 18 yaşından büyük olması ve diğer durumlarda da cezanın hangi noktadan hangi noktaya geleceği de tasarıda gösterilmektedir. Özet olarak hemen hemen ½ oranında cezalar artırılmaktadır. Ensest ilişki kurmanın cezası artırılmaktadır. Faillere yönelik denetim uygulamasına ilişkin düzenlemelerde failleri çocuklardan veya mağdurlardan uzaklaştırıcı bazı hak yoksunlukları ve tedavi yükümlülükleri getirilmektedir. Cinsel suçlardan hapis cezasına mahkum olanlar için tıbbi tedaviye tabi tutulmaları, mağdurun bulunduğu yerlere veya ikametinden uzaklaştırılmaları vs. bir takım tedbirler de kanunda öngörülmektedir. Bence çok daha önemli bir hükmü getiriyoruz çocuklara karşı işlenen bazı suçların koşullu salıverilme sürelerinin artırılmasına ilişkin bir düzenleme getiriliyor. Cinsel saldırı suçlarında hapis cezasına mahkum olanların şartlı salıverilme süreleri 2/3’ten 4/3’e çıkarılmaktadır. Çocuklara karşı işlenen bir suçtan dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar bundan sonra 30 yıl yerine 39 yıl, müebbet hapis cezası alanlar 24 yıl yerine 33 yıl ceza infaz kurumlarında kalacaktır. Zorla evlendirmeye ilişkin düzenlemelerde evlenme yaşına ulaşmış kişilerin cebir veya tehdit ve baskı yapmak suretiyle istemediği kişilerle zorla evlendirilmesi suç olarak kabul edilmektedir. 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörmektedir. Sanıyorum TBMM’ye gönderildiğinde adalet bakanımız, aile ve sosyal politikalar bakanımızla detayları konusunda basın toplantısı yaparak detaylarını görüşecektir.”

"YÜZDE YÜZ ERDOĞAN AÇIKLAMASI"

Ardından Arınç, gazetecilerin sorularını cevapladı. Bülent Arınç’a ilk olarak, Bursa’da yaptığı “bizim adayımız yüzde yüz Erdoğan’dır” açıklaması soruldu. Arınç, "İstişare yok. İstişare amaçlı sorulara cevap verilmez diyor Meclis iç tüzüğü. Konuşmam çok açıktı. Tam istediğim gibi televizyonlar bu konuşmayı verdi. Bu benim konuşmamdır. Bana göre doğrudur ve yerindedir.” dedi.

"HADIM YA DA KISIRLAŞTIRMA YOK"

Ardından cinsel suçlarla ilgili Adalet Bakanlığı’nın çalışmasına ilişkin hücre cezasının mümkün olup olmadığı, tıbbi müdahaleden kastın hadım ya da kısırlaştırma olup olmadığı ve son olarak da dizilerle ilgili açıklaması soruldu. Arınç, şöyle konuştu: "Kısaca ana hatlarını saydığım yasal düzenlemenin detaylarını sayın bakanlarımız sizlere anlatırlar. Hücre cezası dediğimiz konu esasen infaz kanunu içinde bulunan geçmişe dayalı bir konudur. Ben size bazı suçları işleyenlerin ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezası alanların, infazı nasılsa cinsel suçlar ve cinsel sebeplerle öldürmeler neticesinde verilen kararların da adeta onlarla aynı şekilde uygulanacağını söyledim. Yani ağırlaştırılmış müebbet olursa infaz 39 sene olacaktır, müebbet hapis olursa 33 yıl olacaktır. Şüphesiz bu infazın içinde tek başına bir hücrede belli bir süreyi geçirme şartı da vardır. İnfaz kanununda, bu cezalardan mahkum olanlar nasıl bir infaz hukukuna tabiyse bizim yaptığımız düzenlemede de böyle olacaktır. Hücre tecrit veya bir başka şey. Tıbbi müdahaleden hadımlaştırmayı kast etmiyoruz. Suçun faili bu konularda psikolojik tedavi noktasında veya bir başka biyolojik tedavi noktasında olabilir. Bu tür suçları işleyenlerin belki bünyesel belki psikolojik rahatsızlığının bulunmuş olduğu tespit edilmiş olabilir. Veya bu suçu işledikten sonra başka suçları işlememesi, nadim olması ve cezanın caydırıcı olma noktasında etkisini göstermesi için tedavi öngörülebilir. Ama kısırlaştırılma, hadım olma bu yasa tasarısında düşünülmedi.”

DİZİLERLE İLGİLİ AÇIKLAMASI

Arınç, diziler hakkındaki soruyu ise şöyle cevapladı: "Dizilerle ilgili konuyu ifade edeyim. Bu suçlar kendiliğinden ortaya çıkmıyor. Bu suçlarda artış mutlaka var. İstatistikler de bakanlar kurulunda gündeme geldi. Yıl içinde artış istidadı gösteriyor. Bunun toplumsal, sosyal sebeplerine eğitimle ilgili konularına eğilmemiz lazım. Gençlerin veya bazı insanların bu suçlarla karşı karşıya gelebilmesini hazırlayan bir zemin varsa onu bilip onunla da mücadele etmemiz lazım. Yoksa cezaları ne kadar artırırsanız artırınız, bazıları bütün bunları bilerek ve isteyerek suç işlemeye devam edeceklerdir. Önce zemini bataklık olmaktan çıkarmamız lazım. Şüphesiz onu bekleyelim de ondan sonra bu cezalara karşılık verelim anlayışı değil. Elbette bu suçların işlenmesinde toplumsal sosyolojik, psikolojik sebepler varsa, bunlar üzerinde de ayrıca durmamız gerekir. Ben şüphesiz yasakçı bir zihniyete sahip değilim. Dizilerin çok büyük bir kesimi etkisi altına aldığını bazen çok örnek dizilerle toplumda güzelliklerin yeşerdiğini biliyorum. Bazılarında da insanları suça iten insanların aile nikah birliktelik veya bu tür cinselliklere karşı erken uyarılmış olmaları sebebiyle yanlışlar yapabileceğini de düşünüyorum. Bu benim şahsi görüşümdür. Esasen Anayasa’nın bize hükümet olarak yüklediği görevlerden birisi gençliğin korunması, birisi de ailenin korunmasıdır. Gençler eğer alkol, uyuşturucu her şeyden korunacaksa bu Anayasa'nın emriyse bizim buna uygun bir takım çabaları da göstermemiz gerekir. Nitekim gösteriyoruz. Dizilerle ilgili olarak bizim yeniden bir yaptırım kararı almamız ceza getirmemiz söz konusu değil. Ben uyarıcı noktada bir gayret gösteriyorum. İkincisi de radyo ve televizyon yayıncılığında yayın ilkelerimize aykırı bir durum varsa RTÜK’ün koyacağı müeyyidelerdir. Sadece tavsiye edici dikkat çekici söylemlerde bulunmamızı tabii karşılamak gerekir.”

İSRAİL İLE GÖRÜŞMELER

Arınç’a, İsrail ile Mavi Marmara konusunda yapılan tazminat görüşmelerinde gelinen son durum ve Başbakan Erdoğan’ın Gazze’ye gideceği iddiaları da soruldu. Arınç, "İsrail ile Mavi Marmara olayının ardından yaptığımız çalışmaları zaman zaman size iletiyorum. Son ilettiğim noktadan bu yana henüz bir gelişme yok. Gazetelerde çıkan haberleri daha önceki açıklamaların kapsamında düşünebilirsiniz. Başbakanımızın yakın bir tarihte Gazze ziyareti planlanmış değildir. Öyle bir düşünce gerçekleşebilirse onu da sizlerle paylaşırım. Aramızdaki tazminat görüşmeleri olumlu cereyan etti, belli bir noktaya geldik ama henüz imza noktasında değiliz. Buna yakın bir zamanda kavuşabileceğimizi ümit ediyorum.” şeklinde konuştu.

KPSS SINAVI

Bülent Arınç, KPSS sınavının kaldırılacağı, bakanlıkların sözlü sınav yapacağına ilişkin haberler sorulması üzerine, bu konunun Bakanlar Kurulu’nda bugün gündeme gelmediğini kaydetti. Arınç, konuyu hiç görüşmediklerini söyledi.

33 YIL AZ MI?

Cinsel saldırı düzenlemesinin kamuoyu vicdanını tatmin edip etmeyeceği ayrıca cezaların ileride tekrar artırılmasının mümkün olup olmadığı sorulan Başbakan Yardımcısı Arınç, şu ifadeleri kullandı: "25 yıl ceza avukatlığı yapmış biri olarak ceza adaleti, ceza sosyolojisi, metodoloji dediğimiz bir şey vardır. Suç ve ceza arasında orantılık olması esastır. Bir insan mağdur olmayagörsün. Eğer evinizden sizin de evde bulunduğunuz sırada bir hırsızlık yapılmışsa, size bir silah dayatılmışsa, siz korkuyla evinizin soyulmasına rıza gösterdiyseniz, bu olaydan o kadar büyük bir infial duyarsınız ki bunu yapanların idam edilmesini istersiniz. Size veya evladınıza karşı bu tür suçlar işlenmişse ben de siz de vatandaşların büyük kısmı da ‘bunları asmak lazım’ diyebilir. Ancak siyasetçiler olarak meseleye nasıl bakacağımızı bilmemiz lazım. Sayın Başbakanımız da karşılaştığı herkesten ‘bunları asmak lazımdır’ sözünü duyuyor. Ben de bulunduğum her yerde bu kadar da cinayet olur mu şunları bir sallandırın da arkası kesilsin diyenleri duyabiliyorum. Ancak unutmayalım, Türkiye’de idam cezasının bütün şartlar altında kalkması neredeyse 15 yılı buldu. Önce Öcalan’ın yakalanması ve idama mahkum edilmesi karşısında kısmi idam cezalarının kalktığını gördük. Ondan sonra da AB sürecinde ihtiyaç görüldü, bir paralellik sağlanması istendi ve AB ülkelerinin hiçbirisinde olmayan idam cezasının Türkiyede de kaldırılması düşünüldü. O zaman kaldırıldı da tekrar geri getirelim. Böyle bir siyasi talebin hangi partide güçlü olduğunu bana söyleyebilir misiniz. Mesela CHP bu suçlara idam cezası gelmesini istiyor mu? Ben duymadım. MHP’den böyle bir kanun teklifi duyduk mu? Hayır. BDP’den? Hayır. Kimden var? BBP’den. Haksız değiller, onların tepkilerine anlayış göstermek lazım. Biz de bu gelişmeler üzerine ülkelerin çoğunda kalkmış olan idam cezasının tekrar getirilmesi konusunda şüphesiz aykırı düşünüyoruz. Yani bir hukuki düzenlemeye ihtiyaç olmadığına inanıyoruz. Bunun yerine ne yapılabilir? Cezalarda aslolan caydırıcılıktır. Eğer caydırıcı noktada bir ceza süratle verilebilir ve bunlar bugün yarın dışarıya çıkacakları inancını kaybederlerse ve ağırlaştırılmış müebbet hapis ile müebbet hapis cezasının infazına tabi olursa, bu, caydırıcılık açısından fevkalade yerinde olur diye düşünüyorum. Siz 39 yılı az mı sanıyorsunuz. 33 yılı 33 gün gibi mi düşünüyorsunuz. Kamuoyunda yanlış bir intiba var. Bugün bakanlar kurulunda sayın başbakanımız da yüreğinin yandığını ifade etti. Bir edepsiz adam, bir cani karısını veya nişanlısını sokak ortasında döve döve öldürmüş. Kamuoyu bunun cezasız mı kaldığını zannediyor? Veya bunun cezasının az mı olduğunu düşünüyor. Geçmiş ceza kanununda 450. madde taammüden fiilleri içerisinde bunun cezasını idam olarak verirdi. Aynı hükümler 2005'ten bu yana TCK’da da vardır. Hepsinin karşılığı da ağırlaştırılmış müebbettir. Türkiye’de idam karşılığı olan suçların tamamı ağırlaştırılmış müebbet cezası ile karşılanıyor. Tekrar idam gelsin diyenlerin siyasi bir güç haline geldikleri zaman bunu getirmeleri mümkün olabilir. Ama şu anda TBMM’de böyle bir gerekliliğe ihtiyaç duyan hiçbir siyasi kuruluş yok. Cezalardaki artırımla birlikte başka sosyal konulara da dikkat çekilmesi, bu konularda eğitici bir takım çalışmalar da yapılması ve ağır cezaların verilmesi mümkün olabilir. Meseleye sadece cinsel tasaddi istismar veya ilişki noktasıyla bakarsanız bunların cezaları 10 yıla kadardır. Ama hem cinsel istismar yapıp hem de öldürmüşse karşılığı idamın karşılığı olan ağırlaştırılmış müebbet hapistir."

AYASOFYA’NIN İBADETE AÇILMASI TARTIŞMASI

Arınç’a, son olarak, Ayasofya’nın ibadete açılması için sosyal medyada yürütülen kampanyalar ve hükümetin bu konuda bir çalışması olup olmadığı soruldu. Arınç, “Sosyal medyada hangi kampanyaların açıldığını, bunların nasıl çoğaltıldığını belli noktalara mesaj verilmek istendiğini büyük bir saygıyla karşılıyorum ama bizim bu kampanyaları gündemimize alıp bunun gerekleriyle amel etmek gibi bir prensibimiz yok.” değerlendirmesinde bulundu.

CİHAN

Yorumlar