CHP'den Başbakan’a: Kabataş, Zehra D. ve CSI soruları
Gezi olayları sırasında Kabataş’ta Zehra D.’ye saldırılmadığını ortaya koyan güvenlik kamerası görüntüleri sonrasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof.
Gezi olayları sırasında Kabataş’ta Zehra D.’ye saldırılmadığını
ortaya koyan güvenlik kamerası görüntüleri sonrasında İstanbul
Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.
Şebnem Korur Fincancı’nın yaptığı uzman değerlendirmesi CHP
tarafından TBMM’ye taşındı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’a, “Prof. Fincancı’nın sözünü ettiği haliyle Zehra D.’nin
adli tıp raporu eksik değil mi? Adli Tıp Kurumu, ABD ve AB’deki CSI
örneklerinde olduğu gibi niçin tam bağımsız değil? ‘Nereye
koyacaksınız’ dediğiniz Adli Tıp Kurumu raporları 10 yılda kaç adet
olmuştur?” diye sordu.
Umut Oran, başından beri takip ettiği konu için yeni girişimde
bulunarak Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye bir
soru önergesi daha sundu.
“KANAL D GÖRÜNTÜLERİ YAYINLADI, SALDIRI YOK”
Umut Oran, önergesinde Kabataş’ta 1 Haziran 2013 tarihinde Zehra D.
isimli başörtülü bir yurttaşın yanında küçük çocuğu varken deri
pantolonlu, 80-100 kişilik üzeri çıplak bir grubun cinsel tacizine
uğrayıp, tekme-tokat darp edildiğini, üzerine idrar döküldüğünü öne
sürdüğü, Kanal D’nin ise olayın gerçekleştiği öne sürülen zaman
diliminin güvenlik kamerası görüntülerini yayınlayarak herhangi bir
saldırı yaşanmadığını net biçimde ortaya koyduğunu vurguladı.
5 GÜN SONRA ADLİ TIP RAPORU
İddia edilen saldırıdan 5 gün sonra Zehra D.’nin başvurusu üzerine
İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nün 5.6.2013 tarih ve 2013/12822
sayılı raporunu Dr. Gökçe Ünal Taşyaka’nın düzenlediğini belirten
Umut Oran, “Adli Tıp doktoru, 'sağ diz üst kısmında 3 adet 1,5 cm
çapında, iç alt kısmında bir adet 1 cm çapında, sol diz üst dış
kısmında bir adet 1,5 cm çapında koyu mor renkli ekimozlar
olduğunu. Kişide yumuşak doku lezyonlarına neden olan
yaralanmasının; 1- Kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum
olmadığı, 2- Kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile
giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu, 3- Kişide kemik
kırığı tarif edilmediği kanaatini’ bildirdi.” hatırlatmasını
yaptı.
“RAPORU NERENİZE KOYACAKSINIZ?”
Erdoğan’ın, Kanal D’nin görüntüleri yayımlamasından sonra “Raporu
nerenize koyacaksınız?” diyerek bu medya grubunu eleştirdiğini de
anımsatan Umut Oran, önergesinde şunları kaydetti:
“Türkiye’de ve dünyada işkenceyle mücadelede saygın bir isim olan
BM’nin işkencenin saptanmasında kılavuz olarak kabul ettiği
İstanbul Protokolü’nün hazırlayıcıları arasında bulunan Türkiye
İnsan Hakları Vakfı ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp
Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın Zehra
D.’nin anlatımları ve düzenlenen adli tıp raporuyla ilgili önemli
eleştirileri oldu.”
“DİZİNİN İÇ KISMINDA DARP YARALANMASI NORMAL DEĞİL”
Umut Oran’ın, Başbakan Erdoğan’a yönelttiği sorular şöyle:
“Darp sırasında insanlar korunma amacıyla rahim içi bebek pozisyonu
aldığı bilinmesi karşısında yere düşüp darp edilen bir insanın
dizlerinin iç kısımlarında yaralanma olması hayatın olağan akışına
ters değil midir?
“ZEHRA D.’NİN ÖYKÜSÜ YOK”
Raporda diz iç bölgesinde birtakım yaralardan bahsedilmesine karşın
bu yaralanmaların öyküsünün anlatılmaması, Zehra D.’nin
hastalığının olup olmadığından bahsedilmemesi, bu yaralanmaların ev
içi kazayla meydana gelip gelmediğinin araştırılmamış olması bir
eksiklik değil midir?
Raporda ruhsal değerlendirmelerden hiç söz edilmemesi eksiklik
değil midir?
“KADININ BEYANINA TIBBİ BELGELEME”
Aile içi şiddetin önlenmesi için geliştirilen mevzuat ve uygulamada
“Kadının beyanı esastır” ilkesi öne çıkmasına karşın, adli tıp
açısından tek başına beyan esas mıdır? Adaletin doğru ve hızlı
tecelli edebilmesi için etkili bir soruşturma ve tıbbi belgeleme
faaliyeti ile bu beyanların desteklenmesi gerekmiyor mu?
“CSI GİBİ NEDEN BAĞIMSIZ DEĞİL?”
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı aynen ABD ve AB’deki CSI örneklerinde
olduğu gibi niçin tam bağımsız kılınmıyor ve halen doğrudan Adalet
Bakanı’na bağımlı halde bırakılmış durumda? Bağımsız adli kolluk
kurulmasından niçin ısrarla kaçınıyorsunuz?
Adalet Bakanı’nın, dolayısıyla hükümetin ve siyasi iradenin
müdahalesine açık bir Adli Tıp Kurumu’nun kararlarından kuşku
duyulması ve tartışılması, doğal değil midir? Bu durumu ne zaman
önleyeceksiniz?
“NEREYE KOYACAKSINIZ DEDİĞİNİZ RAPORLARIN SAYISI KAÇ OLDU?”
“Nereye koyacaksınız” dediğiniz Adli Tıp Kurumu raporlarının,
2003-2013 yılları arasında toplam ve yıllar itibariyle sayısı
kaçtır?
2003 yılından itibaren, hatalı olduğu anlaşıldığı için yeniden
düzenlenen rapor sayısı yıllar itibariyle kaçtır? Bu hatalı
raporlar dolayısıyla hakkında idari işlem yapılan personel sayısı
yıllar itibariyle kaçtır?
Hatalı adli tıp raporları nedeniyle mağdurlara, şüphelilere ve
yakınlarına yapılan tazminat ödemeleri var mıdır, varsa bu
tazminatların son 10 yıl içindeki dağılımı yıllar itibariyle kaçar
TL’dir?”
CİHAN
Yorumlar