CHP Genel Başkan Yardımcısı Koç Uşak’ta
CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, belediye başkan adayı tanıtım toplantısı için Uşak’a geldi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, belediye başkan adayı
tanıtım toplantısı için Uşak’a geldi. Toplantıdan önce İsmetpaşa
Caddesi'nde partililer ve başkan adaylarıyla esnafları ziyaret eden
Koç, daha sonra tanıtımın yapılacağı İstanbul Düğün Salonu'na
geçti. Salonda bekleyen partililerle selamlaşan Koç’a, Uşaklı yazar
Kadir Tekin tarafından tarafından, üzerinde, “İçine para koyamadım,
özür dilerim. Yazar Kadir Tekin” yazan bir ayakkabı kutusu
verildi.
Toplantıda partililere hitap eden Genel Başkan Yardımcısı Koç,
şunları söyledi: “12 yıldır bir bela Türkiye’nin üzerine
çöreklendi. Siyasette bela mı olur diyeceksiniz. Belki yanlış bir
deyim ama 12 yılda gelinen noktaya baktığınızda sözüm belki de
hafif kalır. Nasıl kuruldu bunlar, nasıl geldiler bugüne? Çok çabuk
unuttuğumuz için söyleyeyim. Olağanüstü bir dönemin sonunda gömlek
mömlek değiştirdik dediler, maske taktılar. Bir yüzleriyle Avrupa
Birliği'ne, 'Biz gerçekten demokratız. Bizimle Türkiye
demokratikleşecek, sivilleşecek.' dediler. Bir yandan kendi
içlerinde çeşitli parçaları biraraya getirdiler ve milletin başına
2002’de çöreklenmeye başladılar. Ne vardı yapılarında? Ana
çekirdek, kafalarının arkasında Türkiye’yi laik, demokratik bir
hukuk devleti olmaktan yavaş yavaş uzaklaştıracak. Din eksenli bir
devlet yapısına ulaşmayı amaçlayan bir çekirdek kadro en temelde
bulunuyor. Bunların yanında her dönem bunlarla Türkiye’nin birliği
üzerinden pazarlık yapabilen, Türkiye’yi etnik temelde ayrıştırmayı
kafalarının arkasına koyan bir grup, bu partinin kuruluş harcında
yer aldı. Bu saf liberaller dördüncü grup; belki de en acı grup,
bunların arasında bulunan solda, sosyal demokraside, CHP’de
aradığını bulamayıp bir dönem siyasi vicdanlarını, aynı kiralık
devre mülk gibi bunlara kiraya veren bazı sol eğilimli yapılar. Bir
yola çıktılar, Avrupa’yı kandırdıklarını zannettiler, halbuki
Avrupa Türkiye’yi kandırdı.”
'MECLİS'TE HERKESİN ADI RECEP TAYYİP ERDOĞAN'
Meclis'te herkesin adının Recep Tayyip Erdoğan olduğunu öne süren
Haluk Koç, şöyle konuştu: “Karşılıklı bir tezgahın içine girdiler.
Gün geldi, daha farklı beklentiler ortaya çıktı, artık iktidarın
nimetlerini üleşme zamanı da gelmişti. İktidarın rantını, hepimizin
ortak kamu malı olan, hepimizin babalarımızın, atalarımızın,
dedelerimizin alınteri, emeği olan bu cumhuriyetin kazanımlarını
peşkeş çekerek başladılar. Sonra arazi rantına, imar rantına
girdiler, sonra rüşvet havuzları oluşturdular. Bir yandan
birbirlerine rüşvet verdiler, bir yandan da milletin kanını, aynen
söylüyorum, bir sülük gibi emdiler. Faşizm böyle bazen sandıktan,
'Ben milli iradeyi temsil ediyorum.' diyerek çıkıp yavaş yavaş
temel hak ve özgürlükleri budayarak, kaldırarak, kapalı bir rejime
doğru yol almakla da çıkabilir. Birisi apoletli faşizmdir, birisi
apoletsiz faşizmdir. Apoletlisini gördük, bu millet çok çekti. 12
Eylül 1980 acıları hâlâ daha o dönemi yaşayan arkadaşlarımızda tüm
canlılığıyla duruyor. Şimdi apoletsiz olanı, arada hiçbir fark yok.
12 Eylül’de devlet güvenlik mahkemeleri vardı. 10 yıldır bu
milletin ensesinde boza pişiren Tayyip Erdoğan’a bağlı özel yetkili
mahkemeler vardı düne kadar. Sıkıyönetim savcıları vardı, daha
sonra özel yetkili savcılar olmaya başladı. 17 yaşındaki Erdal’ı
yaşını büyütüp darağacına götürürken, 'Asmayalım da besleyelim mi?'
diyen bir faşizm vardı. Bugün Bingöl’de üç Mehmet’i yolun kenarına
dizdirip kurşuna dizdiren bir namussuz şerefsizin tanıklığıyla
müebbet hapse mahkum edilen bir Genelkurmay başkanımız var. Arada
hiçbir fark yok, biri Kenan Evren, öteki Recep Tayyip Erdoğan. Biri
tankla geldi, biri sandıkla. Türkiye’de siz bir tane Recep Tayyip
Erdoğan görüyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde şu anda
parmak kaldırma görevi olan 319 tane Recep Tayyip Erdoğan var.
Türkiye’de Meclis Başkanı'nın Cemil Çiçek olduğunu zannediyorsunuz.
Türkiye’deki Meclis Başkanı'nın adı Recep Tayyip Erdoğan.
Çankaya’da, 'Ben ne yapabilirim ki?' diye kıvranan, zor günlerde
kaçmaktan çekinmeyen Abdullah Gül oturuyor. Sanmayın adı Abdullah
Gül, Çankaya’dakinin adı da Recep Tayyip Erdoğan. Yok aslında
birbirlerinden farkları, hepsi aynı yolun yolcusu bunların. Son bir
ayda bu cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık, en büyük
yolsuzluk, rüşvet olayları ortaya döküldüğünde, o günden bu güne
kadar, 'Ne yaparız da biz hırsızı koruruz, hırsızı saklarız,
örteriz?' gayretiyle neler değiştirilmeye başlandı Türkiye’de.
Polis ne yapar? Hırsızı kovalar, yakalar, mahkemeye götürür. Savcı
iddianamesini hazırlar, hakim de Ceza Kanunu'nda karşılığı neyse
onu verir, mahkum eder. Türkiye’de işler tersine döndü. Polis
hırsızı kovalamıyor, şimdi hırsız polisi kovalıyor.”
'ALO FATİH'TEN SONRA BİR DE ALO BEKİR VAR'
CHP Genel Başkan Yardımcısı Koç, sözlerine şöyle devam etti:
“Adalet Bakanı, onun da adı Recep Tayyip Erdoğan. Alo Fatih’ten
sonra bir de Alo Bekir var. 'Alo Bekir, hallet.' Neyi halledecek?
Bilal’in sorguya çekilmesini önle, Bilal’ın suçu ortaya çıkmasın,
kasetler dökülmesin, interneti yasaklayın. Twitter'i yasaklayın,
sosyal medyayı yasaklayın, millet duymasın, uyanmasın, görmesin.
Sabah kalkar, elinizi yüzünüzü yıkamaya gidersiniz. Aynada yüzünüzü
görürsünüz. Belki günde iki üç defa daha lavabo ihtiyacınız olur,
görürsünüz. Düşünebiliyor musunuz? Türkiye’de herkes kendi
suratından çok, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı'nı 24 saat
televizyon camında görmek zorunda. Siyaset uğruna sömürmeyi kendine
vazife edinmiş bir diktatör bozuntusunun, 24 saat her eve zorla
girdiğini görüyorsunuz. Sadece Başbakan değil, hükümetin diğer
üyeleri de aynı şekilde Türkiye’de bu medya sansürünü en ağır
şekilde uygulatıyorlar. Ben ana muhalefet partisinin sözcüsüyüm.
Ben konuşuyorum, Halk TV dışında canlı yayına giren yok. Hüseyin
Çelik konuşuyor, ne saçmalarsa saçmalasın, ne söylerse söylesin 40
dakika, 45 dakika zorla naklen yayın. Demokrasi, Türkiye’de artık
tartışılır hale geldi. Gündemde olan MİT Yasası ile kimin bankada
ne hesabı var, sağlığı ne derece, hangi ilaçları kullanıyor,
kontrolü nedir, özellikleri nedir, dostları kimdir, kiminle iş
tutar, kiminle konuşur, kiminle yer içer, çoluğu çocuğu ne yapar,
artık bunların hepsi aynı Kuzey Kore gibi, eski Rusya gibi, eski
kapalı devletler gibi Başbakan’ın bilgisi dahilinde olacak ve buna
da demokrasi diyecekler. Bu demokrasi değil, bunun adı Taliban
rejimidir.” CİHAN
Yorumlar