'Cezaevlerindeki ‘çıplak arama’nın kalkması için kanunda değişiklik istedi'
HDP Eş Genel Başkanı ve Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, TBMM Başkanlığı’na; 13.
HDP Eş Genel Başkanı ve Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü,
TBMM Başkanlığı’na; 13.12.2004 tarihli ve 5275 Sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun değişikliği için
teklif sundu. Ertuğrul Kürkçü, kanun teklifinde cezaevi
girişlerinde uygulanan 'çıplak arama' yönteminin kaldırılmasını
talep etti.
Kürkçü, teklifin gerekçesinde, gündeme daha çok 'Gezi Olayları'
sonrasında gelen ancak gerek TBMM İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu’nun, gerek bağımsız demokratik kitle örgütleri ve insan
hakları kuruluşlarının raporlarında uzun sürelerdir ifade edilen,
gözaltında ve cezaevi girişlerinde uygulanan çıplak arama
yönteminin, sistematik bir biçimde insan onurunu zedelemeye devam
ettiğine dikkat çekerek, “Neredeyse her gün cezaevlerinden insan
hakları ihlallerine yönelik haberlerin geldiği, bu ihlallerin
siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası insan
hakları örgütleri tarafından raporlandığı günümüzde, uygulamanın
tüm alıkoyma merkezlerinde devam ettiği bilinen bir gerçektir.”
dedi.
“ARAMAYA MARUZ KALANLARIN İDDİALARI DİKKATE ALINMIYOR”
Çıplak aramaya maruz kalan kişilerin iddialarının yetkililer
tarafından dikkate alınmadığını ifade eden Kürkçü, şöyle devam
etti: “Türkiye’nin en büyük insan hakları problemlerinden biri olan
cezasızlık, cezaevinde bu ihlalleri gerçekleştiren kişiler için de
uygulanmaktadır. Oysa AİHM, taraf devletlere, kötü muamele
iddialarına karşı etkin soruşturma yürütme, sorumluları tespit etme
ve cezalandırma yükümlülüğü yüklemektedir. Kamu makamları
tarafından derhal soruşturma açılması, bu soruşturmanın bağımsız,
hızlı, şüpheye yer bırakmayacak ve etkili bir şekilde yürütülmesi
ve kendisi hakkında soruşturma başlatılan görevlinin, hukuka aykırı
bu eylemlerinin hoş görülmesinin önüne geçmek için görevinden
uzaklaştırılması gerekmektedir. Buna rağmen, Türkiye’de çıplak
arama iddiaları ya dikkate alınmamakta ya da yürütülen soruşturma
sonucunda takipsizlik kararı verilmektedir.
DAVALAR ‘GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA’ ŞEKLİNDE AÇILIYOR
Dava açılması durumunda ise cezalar ‘görevi kötüye kullanma suçu’
altında açılmakta, ceza verilmesi durumunda ya erteleme/hükmün
açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) yollarına başvurulmakta ya
da ceza, para cezasına çevrilmektedir. AİHM’ye göre, HAGB kabul
edilemez bir tedbirdir çünkü suçluların cezasız kalmasına yol
açmaktadır. Hapis cezasının para cezasına çevrilmesi ise suçların
ciddiyeti karşısında açıkça yetersizdir ve önleyici ve caydırıcı
hiçbir etkisi olmayıp hoşgörü içermektedir. Yukarıda da açıklanmaya
çalışıldığı üzere, çıplak arama, onur kırıcı ve aşağılayıcı
muameledir ve Türk Ceza Kanunu’nun 94. maddesinde düzenlenen
‘cinsel yönden taciz seklinde işkence’den ceza verilmesi
gerekmektedir.”
“UTANMA DUYGUSUNU İHLAL ETMEYECEK ŞEKİLDE ARAMA YAPILIYOR”
Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin’in, bir soru önergesine verdiği
“utanma duygusunu ihlal etmeyecek şekilde çıplak arama yapıyoruz”
cevabının, aramanın halihazırda onur kırıcı olduğunun ön kabulü
niteliğinde olduğuna işaret eden Ertuğrul Kürkçü, “Çıplak aramanın,
tutuklu ya da hükümlünün utanma duygusunu ihlal etmeyecek şekilde
nasıl yapılacağı kadar, yasal dayanağı da belirsizlik içermektedir.
Öncelikle, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Şüpheli veya sanığın beden
muayenesi ve vücudundan örnek alınması” başlıklı ve bir suça
ilişkin delil elde etmek amacıyla şüpheli veya sanık üzerinde
cinsel organlar ve anüs bölgesini de kapsayacak şekilde iç beden
muayenesi yapılabilmesine izin veren 75. maddesinin, bir aramadan
değil, doktor veya sağlık mesleği mensubu tarafından yapılması
zorunlu bir muayeneden bahsetmesi nedeniyle mevcut aramaya dayanak
olamayacağı için uygulamanın bu esasa dayandırılması uygun
görünmemektedir. İfade edilen ‘utanma duygusunu ihlal etmeyecek
şekilde’ yapılması zorunlu olan aramalar, Adli ve Önleme Aramaları
Yönetmeliği’nin 28. ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Tüzük’ün 46. maddelerine dayanmaktadır. Yönetmelik’in 28.
maddesine göre, makul şüphe bulunması durumunda aramanın, neden ve
nasıl yapılacağının kişiye anlatılması ve aynı cinsiyetten
görevliler tarafından, mümkün olan en kısa sürede bitirilmesi
şartıyla yapılabileceği düzenlenmektedir. Buna göre, arama,
kimsenin görmemesini ve bedene mümkün olduğunca dokunulmamasını
sağlayarak ve kişinin utanma duygusunu en az ihlal edecek şekilde
yapılmalıdır. Tüzük’ün 46. maddesinde ise Yönetmelik’in 28.
maddesinde getirilen şartlar korunarak, kuruma sokulması veya
bulundurulması yasak madde veya eşyanın bulunduğuna dair makul ve
ciddi emarelerin varlığı ve kurumun en üst düzey amirinin gerekli
görmesi halinde çıplak arama yapılabileceği düzenlenmektedir. Her
iki maddede de arama yapılan kişinin arama süresince tamamen çıplak
olamayacağına yer verilmektedir.” açıklamasını yaptı.
“ANAYASAYA GÖRE KİMSEYE İŞKENCE VE EZİYET YAPILAMAZ”
Mersin Milletvekili Kürkçü, sözlerine, “Oysa Anayasa’nın 17.
maddesine göre kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan
haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tabi tutulamaz ve Anayasa’nın
13. maddesine göre temel hak ve özgürlükler ancak kanunla
sınırlandırılabilir. Yine Anayasa’nın 90. maddesine göre, usulüne
göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir
ve temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda, kanun ile
uluslararası sözleşme arasında bir uyuşmazlık çıkması durumunda
uluslararası sözleşme hükümleri esas alınır.
Bu uluslararası sözleşmelerden biri de Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’dir (AİHS). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM),
çıplak arama ile ilgili kararlarını AİHS’nin 3. maddesinde
düzenlenen işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele yasağı
ve 8. maddesinde düzenlenen özel hayatın ve aile hayatının
korunması hakkı altında vermektedir. AİHM’nin yerleşik içtihadına
göre, işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele yasağı
demokratik toplumların en temel değerlerinden biridir ve terörle
mücadele ve örgütlü suçlar da dahil olmak üzere, en zor koşullarda
bile, işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele yasağı ihlal
edilemez.” diye devam etti.
“ÇIPLAK ARAMA DA BASKI VE SİNDİRME ARACIDIR”
Özellikle toplumsal muhalefetin yoğun olarak yaşandığı dönemlerde
veya tutuklu ve hükümlülerin cezaevindeki hak ihlallerine karşı
açlık grevi başlatmasından, isyan ya da firar etmesinden sonra
“güvenlik” gerekçesi ile tutuklu ve hükümlüler üzerindeki baskılar
ve tedbir adı altında keyfi uygulamaların arttığını kaydeden
Kürkçü, “Çıplak arama da tıpkı işkence, tecrit, sürgün ve disiplin
cezaları gibi, tutuklu ve hükümlüler üzerinde uygulanan baskı ve
sindirme politikalarının bir aracıdır. AİHM, bu konuya ilişkin
görüşünü Van Der Ven v. Hollanda kararında açıklamaktadır. Söz
konusu kararda başvurucu, cezaevine girişte, açık görüş öncesi ve
sonrası, doktor, diş hekimi ve kuaför ziyaretleri sonrası mutlaka;
ayrıca, cezaevi yönetimi tarafından güvenliği sağlama ve olası
tehlikeleri önleme ihtiyacı hissedildiği her zaman olmak üzere,
haftada en az bir kez tüm tutukluların çıplak aramaya maruz kaldığı
bir cezaevinde kalmaktadır. Bu durum, İşkenceyi Önleme Komitesi’nin
cezaevine yaptığı ziyaret sonucu hazırlanan rapora da konu olmakta
ve raporu hazırlayanlar tarafından haklı bir nedene dayanmayan ve
hükümlüleri aşağılayan bir uygulama olarak tanımlanmaktadır. AİHM,
tutuklu ve hükümlülerin ikna edicilikten yoksun “güvenlik ihtiyacı”
gerekçesiyle çok katı güvenlik tedbirleri altında yaşamasının yanı
sıra başvurucunun 3.5 yıl boyunca haftada en az bir kez çıplak
aramaya maruz bırakılmasının ızdırap çekmesine ve kendisini
aşağılanmış ve küçümsenmiş gibi hissetmesine neden olduğunu
söylemektedir.
Yukarıda sayılan gerekçe ışığında insanlık onurunu zedeleyen
“çıplak arama” uygulaması bir an önce tüm kanun, tüzük ve
yönetmeliklerden kaldırılmalı, alıkoyma merkezlerinden gelen
şikayetler, doğrudan suç duyurusu olarak kabul edilmeli,
uygulamanın önüne geçmek için denetim mekanizmaları
güçlendirilmelidir.” diyerek çıplak aramanın kaldırılmasını
istedi.
MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1- 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 36 ncı maddesinin birinci
fıkrasına“Hiçbir hal ve koşulda çıplak arama yapılmaz.” cümlesi
eklenerek cezaevi girişlerinde insanlık onuruna aykırı muamelenin
kaldırılması amaçlanmıştır.
MADDE 2- 5275 sayılı Kanuna “Bu Kanunun 36 ncı maddesi hükümlerine
aykırılık oluşturan ikincil mevzuat yürürlükten kaldırılmıştır.”
geçici maddesi eklenerek kanun dışında çeşitli tüzük ve
yönetmeliklerle düzenlenen mevzuatın yürürlükten kaldırılması
amaçlanmıştır.
CİHAN
Yorumlar