Çetin: Özerklik ilan edileceği açıklamaları rahatsızlık verici boyuta ulaştı

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin, Türkiye’nin güneydoğu bölgesiyle ilgili, 30 Mart seçimleri sonrası özerklik ilan edileceği açıklamaları rahatsızlık verici boyutlara ulaştığını belirterek.

Google Haberlere Abone ol
Çetin: Özerklik ilan edileceği açıklamaları rahatsızlık verici boyuta ulaştı

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin, Türkiye’nin güneydoğu bölgesiyle ilgili, 30 Mart seçimleri sonrası özerklik ilan edileceği açıklamaları rahatsızlık verici boyutlara ulaştığını belirterek “Başbakanlık makamını işgal eden Tayyip Erdoğan ise Şanlıurfa’daki seçim mitinginde 'siyasi Kürtçülüğe oy vermeyin, hizmet Kürtçülüğüne oy verin' sözleriyle bölücülere cesaret veren gerçek yüzünü bir kere daha açık etmiştir.” dedi.

    Konuyu değerlendirmek için yazılı basın açıklaması yapan Şefkat Çetin, başka siyasi partileri birbirleriyle kafadarlıkla suçlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kimlerle kafadar olduğunun böylelikle ortaya çıktığını ifade ederek “Tayyip Erdoğan’ın etnik bölücülerle, yani Kürtçülerle kafadar olduğu, bizzat kendi sözleriyle gayet net bir şekilde anlaşılmıştır. Kameraların ve meydanlardaki kalabalığın karşısında konuştukça batan Tayyip Erdoğan, teröristin ya da siyasi Kürtçülerin yapamadığı hizmeti Kürtçülüğe kendisinin yaptığını itiraf edecek kadar şaşırmıştır. Tayyip Erdoğan’ın hizmetkârlığını yaptığı Kürtçülük ise ne yazık ki emellerine ulaşmak için gün saymaya başlamıştır.” ifadelerini kullandı.

    “ERDOĞAN, KÜRTLÜĞÜ TEPESİNE ÇIKARTARAK SÜRECİ HIZLANDIRDI”

    17 Aralık’tan bu yana AKP hükümetiyle ilgili ortaya çıkan rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ve yaklaşan 30 Mart seçimlerinin ülke gündemini fazlasıyla meşgul ettiğine vurgu yapan MHP’li Çetin, şöyle devam etti: “Ancak bu arada Türkiye için daha hayati önemde bir başka mesele, 30 yıldır süren bölücü faaliyetler hiç olmadığı kadar hız kazanmıştır. Terör örgütünün uzantısı gibi faaliyetlerini sürdüren bir siyasi partinin seçim sonrası özerklik ilan edeceklerine dair açıklamaları ne yazık ki kamuoyunun dikkatinden kaçırılmaktadır. Hizmet Kürtçüsü olduğunu alenen ilan eden Tayyip Erdoğan, Türk milliyetçiliğini ayaklar altına Kürtçülüğü ise tepesine çıkarmakla zaten bu sürecin hazırlayıcısıdır. Hükümetin elinde işlevsizleşen devlet kurumlarının ise yaklaşan bu tehlikeyi ıskaladığı ve görmezden geldiği anlaşılmaktadır. Geçtiğimiz hafta PKK’nın uzaktan kumanda kullanarak patlattığı mayınla bir askerimizi şehit etmesi ve ardından yaşanan silahlı çatışma Türkiye’de pazarlık halinde oldukları belli çevrelere bir mesaj niteliği taşımaktadır. AKP’nin beslediği terör canavarı büyüdükçe azgınlaşmakta ve daha geçtiğimiz hafta çıkarılan sözde demokratikleşme paketi gibi sürekli yeni tavizler istemektedir. Bölgedeki gelişmeler, AKP hükümetinin karartmasıyla gizlenecek boyutu çoktan geçmiş, mızrak çuvala sığmayacak hale gelmiştir.
Seçim süreci ve yolsuzluk tartışmalarının arasında bölücü tehlikenin görmezden gelinmesinde inceden bir toplumsal mühendislik olduğu açıktır. Keza daha dün savcısı rolüne soyundukları davalarla Türk Silahlı Kuvvetlerinin etkisizleştirilmesini sağlayanların, anayasaya mahkemesi kararlarıyla terörist örgüte alt yapı hazırlamaya devam ettiği endişemiz dikkate alınmalıdır. Türk ordusuna kumpas kurulduğunu ve kozmik odalara kadar girildiğini itiraf eden AKP iktidarının bugün Ergenekon tahliyelerini alkışlıyor olması başlı başına bir garabettir. Tahliyeler sevindirici olmakla birlikte, bu durumun açılım süreci ve PKK-KCK elebaşları için zemin hazırlamak maksadıyla kullanılmasının önüne geçilmelidir.”

    "BÜTÜN ORTAKLAR BUGÜN PİŞMANLIK İÇERİSİNDE GÜNAH ÇIKARIYORLAR”

    Çetin, 11 yıllık iktidarı boyunca kurduğu çok sayıda gizli ittifakla bir koalisyon hükümetinden farkı olmayan AKP hükümetinin bütün ortaklarının bugün pişmanlık içerisinde günah çıkardıklarına işaret etti. Değişik çevrelere dağıttığı mavi boncukların biri hariç tamamının iade edildiği ve Tayyip Erdoğan ile yollarının ayrıldığını belirten Çetin, ”Ülkenin liberalleri, AB sevdalıları yıllarca sempati besledikleri Tayyip Erdoğan’ı terk etmiştir. Muhafazakâr çevreler, bilhassa cemaatler Tayyip Erdoğan’ın kendilerini kullandığını nihayet keşfetmiştir. Milli ve manevi değerlerin taşıyıcı olan bütün sosyal yapılar ve kurumlar Tayyip Erdoğan’ın hedef tahtasındadır. Bugün sanıldığı gibi sadece bir cemaate karşı savaş ilan edilmemiştir. Yıllardır bütün milliyetçi mukaddesatçı yapılar sırayla hedef yapılarak tasfiye edilmektedir. Tayyip Erdoğan’a angaje olan sözde milliyetçi kesimler ise sadece dolgu malzemesi, ihanetlere örtü görevi görmektedir. Elbirliği ile yaratarak olağanüstü vasıflar atfettikleri Tayyip Erdoğan’ı Türkiye’nin başına bela eden bu çevrelerin, diktatöre dönüşmeye başlayan bu siyasi figürün ülkemize yaşatması muhtemel olumsuzlarıyla ilgili sorumluluk ve veballeri büyüktür.” dedi.

    “BİRLİĞE VE BÜTÜNLÜĞE İNDİRİLEN EN BÜYÜK DARBEDİR”

    Tayyip Erdoğan’ı terk etmeyen ve gizli ya da açık her türlü işbirliğini sürdürmeye devam eden sadece bölücü çevrelerin kaldığını dile getiren Şefkat Çetin, sözlerini, “17 Aralık operasyonu ile hükümetin sarsılması ve rüşvet skandallarıyla Tayyip Erdoğan’ın yıpranması en çok bu bölücü çevreleri endişeye düşürmüştür. İmralı’da misafir ettikleri bölücübaşı Apo başta olmak üzere BDP yöneticileri ve Kandil, kendilerini muhatap kabul eden Tayyip Erdoğan’ın iktidarının gidici olmasından duydukları üzüntülerini gizleyememiş ve açılımın zarar göreceği endişelerini defalarca tekrarlamışlardır. Gayet iyi bilinmektedir ki, Tayyip Erdoğan’ın gidişiyle bir ihanet projesi olan açılım süreci bitecektir. Açılım adıyla yürütülen ayrıştırma siyaseti, Tayyip Erdoğan’ın Türk devletinin ve milletinin birliği ve bütünlüğüne indirdiği en büyük darbedir.” diye sürdürdü.

    SADAKAT YEMİNİ EDENLERE GEREĞİNİ YAPMA ÇAĞRISI

    Çetin şunları söyledi: “Başta Cumhurbaşkanlığı makamı olmak üzere, TBMM, yürütme organı, yüksek yargı organları, Türk Silahlı Kuvvetleri, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarına kuruluş ve varlık misyonlarını hatırlatmak istiyoruz. Nasıl ki bir Müslüman Yaradan’a yemin ettiğinde samimi olmaya vicdanen mecbur hissederse, devletin en tepesindeki makamların Türk milleti adına ettikleri yeminleri için de vicdanlar harekete geçmelidir. Kuruluş felsefesine, devletin bekasına ve milletin birliğine yemin eden cumhurbaşkanı, bakanlar, milletvekilleri, yargı üyeleri, silahlı kuvvetler, emniyet mensupları ve diğer kurumlar Türkiye’nin sahipsiz olmadığını göstermelidirler. Yapılması gereken anayasada yazılıdır ve çok basittir; yargı işlemeli, yasama bağımsız olmalı, yürütme tahakkümden vazgeçmeli, asker ve polis görevinin sınırlarına çekilmeli, medya bağımsızlığını millete dayandırmalıdır. Devletin en tepesindekiler dâhil olmak üzere, büyük Türk milletine ve devletine sadakat yemini edenler, bunun gereğini yapmaya başlamalıdır. Aksi takdirde bir de Ülkücülerin yemini vardır ve son nefer, son nefes ve son damla kana kadar Ülkücüler büyük Türk milletinin ve devletinin bekasını savunmaktan geri durmayacaklardır. Hiç bir makam ve şahıs yemininde sadık olmasa dahi, Milliyetçi Ülkücü Hareket ettiği yeminin arkasında yılmadan yıkılmadan durmaya devam edecektir.” CİHAN

Yorumlar