'Başbakan, yolsuzluk soruşturmasını yürüten polisi ve savcıyı tebrik etmeliydi'
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak, 17 Aralık tarihinde yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ilgili olarak, "O gün ben olsaydım, şahsen derdim ki; hem o polislerimizi ve soruşturmayı yöneten cumhuriyet savcımızı tebrik ediyorum.
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak, 17 Aralık
tarihinde yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ilgili olarak,
"O gün ben olsaydım, şahsen derdim ki; hem o polislerimizi ve
soruşturmayı yöneten cumhuriyet savcımızı tebrik ediyorum. Bir
vatandaş olarak. Bir hukukçu ve siyasi parti başkanı olarak
söylüyorum. Sizi tebrik ediyorum. Ciddi bir operasyonu
gerçekleştirdiniz. 14 ay, takip ettiniz. Dışarıya bilgi
sızdırılmamış ve doğrudan Başbakan'a bağlı Milli İstihbarat
Teşkilatı bile buna ulaşamamış. Böylesine çetin davrandığınız için
tebrik ediyorum. Benim bakanlarımın oğulları da bu işe bulaştı.
Belki bana da bulaşabilirdi. Bana ulaşmadan deşifre ettiğiniz
içinde, teşekkür ederim. Bunları söylemesi gerekirdi.” dedi.
Kayseri programında gazetecilere 17 Aralık tarihinde yapılan
yolsuzluk ve rüşvet soruşturması ile ilgili değerlendirmelerde
bulunan SP Genel Başkanı Mustafa Kamalak, bu gelişmelerden sonra
toplum olarak devlet yöneticilerine bakmak durumunda olunduğunu
ifade ederek, şunları söyledi; “Hükümet yetkilileri, kendilerine
yönelik darbe girişimi olarak nitelendirdiler bu usulsüzlük ve
yolsuzlukları. 17 Aralık’taki gelişmeleri böyle değerlendirdiler.
Eğer bu bir darbe girişimi ise, uluslararası komplo girişimi ise
Milli Görüş açısından bunu tersine çevirmek çok tabi ve rahattı.
Nasıl olabilirdi. Mesela polisler görevden alınacağına, savcılar
suçlanacağına şöyle denilmiş olsaydı. Sayın Başbakanımız bunu
söyleseydi. Oğullarının isimleri, yolsuzluğa karışan bakanlarıyla
ilgili olarak. En azından iddia böyle. Anayasamızın 15’inci
maddesinin son cümlesi ve 38’inci maddesine göre haklarında
kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmadıkça kimse suçlu sayılmaz.
Ortada bir iddia ve şüpheler var. Bu şüphelerini ciddiyet derecesi
de 5271 sayılı kanunun 100’üncü maddesinde katalog suçlar olarak
ifadeler sıralaması vardır. Şu şu suçu işleyenler tutuklanması
gerekir deniliyor. Suçu işlemiş olduğu karine olarak kabul
ediliyor. Ortada ufacık bir operasyon var. Savcının süzgecinden
geçmiş. Bağımsız Türk milleti adına mahkemelerde bir kısım
insanların, ikisi bakan evladımız olmak üzere tutuklama kararı
vermiştir. Sayın başbakan ve hükümetin önde gelenleri şunu
söyleyebilirdi. Arkadaşlar doğru yanlış ortada, ciddi iddia var. Bu
münasebetle bakan arkadaşlarım istirahate çekilsinler. Onları
istirahate ayırıp, 10 gün sonra yaptığı işlemi o gün yapsaydı.
Bakanları görevden alıp şuan ki bakanları o zaman atasaydı. Ben
olsaydım şahsen derdim ki; hem o polislerimizi ve soruşturmayı
yöneten cumhuriyet savcımızı tebrik ediyorum. Bir vatandaş olarak.
Bir hukukçu ve siyasi parti başkanı olarak söylüyorum. Sizi tebrik
ediyorum. Ciddi bir operasyonu gerçekleştirdiniz. 14 ay, takip
ettiniz. Dışarıya bilgi sızdırılmamış ve doğrudan Başbakan'a bağlı
Milli İstihbarat Teşkilatı bile buna ulaşamamış. Böylesine çetin
davrandığınız için tebrik ediyorum. Benim bakanlarımın oğulları da
bu işe bulaştı. Belki bana da bulaşabilirdi. Bana ulaşmadan deşifre
ettiğiniz içinde teşekkür ederim. Bunları söylemesi gerekirdi.”
Mustafa Kamalak, bununla birlikte Başbakan'ın bu olay ayrıca
araştırılacağı ve komplo olması durumunda da herkesin yaptığı
fiilin karşılığını göreceği söylenebileceğini belirterek, “Bunun
sonucu soruşturmanın gelişimine göre polis ve savcılarımıza cezada
mükafatta olabilir. Eğer emniyet mensupları ve operasyonu yöneten
savcının tetkiki sonunda, işlemlerin doğru oldu açıklığa kavuşursa
ben onu mükafatlandırırdım. Sayın Başbakanımız bu olaylardan sonra,
söylediği ülkemizin 120 milyar dolar zararı olmazdı. Piyasa
çalkalanmazdı. Benim kanaatim bu. Bir komplo varsa, o komplo
tersine de dönerdi.” diye konuştu.
CİHAN
Yorumlar