'Başbakan vatandaşına yumruk atamaz, avukatların kemiklerini kıramaz'

HDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, kendisinin halkın isyanı ve vicdanı olduğunu belirterek Başbakan'ın vatandaşına yumruk atamayacağını, avukatların kemiklerini kıramayacağını söyledi. Kaplan, "Hepimiz bunun vicdanı olmadığımız...

Google Haberlere Abone ol
'Başbakan vatandaşına yumruk atamaz, avukatların kemiklerini kıramaz'

HDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, kendisinin halkın isyanı ve vicdanı olduğunu belirterek Başbakan'ın vatandaşına yumruk atamayacağını, avukatların kemiklerini kıramayacağını söyledi. Kaplan, "Hepimiz bunun vicdanı olmadığımız zaman, asgari ücretle, taşeron, özelleştirme zulmü ve sömürüsü altında maden ocaklarına sürdüğünüz o işçilerin, emekçilerin ahı tutacaktır sizi. Öyle kalkıp danışmanlarınıza tekmelettiremezsiniz insanları acılar içinde. Öyle bir Başbakan yumruk atamaz vatandaşına. Güvenlik güçleriniz, milisleriniz insanların üzerine yürüyemez, avukatların kemiklerini kıramazsınız. Bu ülkede insanların bir tahammül gücü vardır." dedi.

Türkiye Büyük Millet Meclis'i (TBMM) Genel Kurulu'nun salı günlü 90. birleşimi saat 15.00'te yoklama yapılmaksızın müşahede ile açıldı. Birleşimi TBMM Başkanvekili Sadık Yakut yönetti. Genel Kurul'da AK Parti, CHP, MHP ve HDP tarafından Manisa Soma'da 301 işçinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan maden faciasıyla ilgili Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına yönelik verilen önergelerin birleştirilmesi görüşülüp kabul edildi. 4 partinin birleştirilen önergeleri görüşülmeye başlandı.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Soma'da yumruk ve tekme gördüklerini söyledi. Altay, "Özür dilemezse kendisinden Başbakan diye değil Recep Tayyip Erdoğan diye hitap edeceğim. Özür dilemek Başbakanı küçültmez. İnsan nefsine, öfkesine hakim olamayabilir. Başbakan'dan Türk milleti adına özür bekliyorum." şeklinde konuştu.

HDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Soma halkının acısını paylaştığını ve yüreğinde taşıdığını söyledi. Meclis TV canlı yayınının kapatılmasına tepki gösteren Kaplan, "Kömür ocaklarındaki dehlizler gibi, tüneller gibi, önlerini beton duvarlarla kapamak gibi kapamayın. Bu Meclis milletin Meclisi. Burada gerçekleri konuşacağız, bütün yaşanılanları konuşacağız, sebeplerini konuşacağız, önlemlerini konuşacağız, tartışacağız. Eğer vicdanen bir sorumluluk hissediyorsanız, eğer vicdanınızın sızladığını samimi olarak ifade etmek istiyorsanız bu Meclis'te bütün bunları konuşacağız. Bunları açık konuşmalıyız, halkın önünde konuşmalıyız. Hangi partinin, ne dediği konuşulmalıdır. Burada bir Danışma Kurulu üzerinde söz alma niyetimiz yoktu, çünkü usuldendir, kimse konuşmaz. Ama, 3 parti grubu söz aldığı zaman Halkların Demokratik Partisi olarak bazı gerçekleri Meclis'in 3 partisine hatırlatmak zorundayız. 301 can, 486 yaralı ve Türkiye Kömür İşletmelerinin taşeron olarak verdiği bir işletme. Evet, çok araştırma önergesini reddetti iktidar partisi burada. Ellerinizi kaldırırsınız makine gibi. Soma'nın önergesini de reddettiniz, ama bugün getirdiniz; 301 ölümden sonra, 301 candan sonra, 301 genç insanımız grizudan, karbonmonoksitten can verdikten sonra. Peki, biz daha önce bu konuda bir maden araştırması komisyonu kurmamış mıydık?" diye konuştu.

Bu kürsüde 5 defa sığınak odalarını burada anlattığını ve işçilerin bir kaza durumunda, bir grizu patlamasında sığınacakları bu odaların, hayat odalarının ne kadar önemli olduğunu bu kürsüde anlattığını dile getiren Kaplan, milletvekillerinin kulislerde çay içtiğini kaydetti.

"ACILAR ÜZERİNDEN SİYASET YAPIYORSUNUZ DİYENLER ZALİMDİR"

Ellerin vicdanlara konulmasını isteyen Kaplan, şunlaır dile getirdi: "Bugün 'Bu acıların üzerinden siyaset yapıyorsunuz.' diyenler zalimdir, zalim, zalim! Sizin Kuzey Kore'deki diktatör Kim Jong kadar vicdanınız yok mu? Göz yaşları döküyordu bir apartmanın çöküşünde -orada 50'nin üstünde insan yaşamını yitirmişti- ve 'Hesabını soracağım, yargıya getireceğim.' diyordu. Peki, Güney Kore'de bir geminin batmasında -feribotun- 300'e yakın öğrencinin hayatını kaybetmesi sonucu Devlet Başkanı kalkıp özür diliyor, Başbakan Chung Hong-won kalkıyor, istifa ediyor. Peki, Allah'ınızı severseniz, bunca can alınmış ve bunca insan perişan. Kaç insanın ocakta olduğunu bilmiyorsunuz, bilmiyorsunuz! Mühendisler bilmiyor, işletme bilmiyor, Enerji Bakanı bilmiyor, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı bilmiyor! Aileler kapıya doluşmuş, feveran içinde eşlerini, kardeşlerini ararken içeride mi dışarıda mı bilmiyor! Böyle bir devlet sistemi olabilir mi, böyle bir sosyal güvenlik sistemi olabilir mi? Allah aşkına, vicdanınız sızlamıyor mu? Bu metan gazının ölçümlerinin bilgisayarla dışarıdan yapıldığını bütün dünya biliyor, küçük sensörlerle, küçük aletlerle. Elektrik drenajlarından tutun o tünellerin kazılmasına kadar, o tünellerin içinde kömürü kazdırdığınız kazmalar da, tahta kalaslar koymuşlar çabuk yansın diye. Oysa, bizim gezdiğimiz Canada'da Victoria eyaletindeki bir madende, tel ızgaraların demir çubuklarla asılı olduğu tünellerde dökülen betonları gördük, böyle korunuyordu işçiler. İnsanını seven işçisini sever, insanını seven Allah'ını da sever; kâr uğruna, çıkar uğruna zalim olmaz."

"MADEN RUHSAT YETKİSİNİ NEDEN BAŞBAKANA VERDİNİZ?"

2012'de torba kanunla maden ruhsatlarının yetkisinin Başbakana verildiğini hatırlatan Kaplan, şöyle devam etti: "Ne alakası var, maden ruhsatlarını veriyorsunuz? Allah aşkına, bunu bana anlatabilir misin, niye maden ruhsatlarının tek elden yetkisini Başbakana verdiniz? Çalışma Bakanı işe yaramıyor muydu, Enerji Bakanı işe yaramıyor muydu, Çevre ve Şehircilik Bakanı işe yaramıyor muydu? Bırakın onu, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da işe yaramıyor muydu? Bütün bu bakanlıkların sahasına giren maden sektöründe neden sendikaları engellediniz, neden sendikal hak ve özgürlüklere düşman oldunuz? Sendikal haklar için mücadele eden, toplu sözleşme isteyen insanlar neden bu işten atılıverdi, kapının önüne bırakıldı, bunu anlatabilir misiniz bize? Peki, şunu anlatabilir misiniz bize, Allah aşkına, söyler misiniz… Sayın Enerji Bakanı altı ay önce gidiyor o işletmenin ne kadar mükemmel olduğunu anlatıyor. Sonra geliyor, televizyon ekranlarında sürekli şu açıklamayı yapan bir Enerji Bakanı görüyoruz: 'Şu kadar ölü, şu kadar yaralı. İyi haber: 12 cesede daha ulaştık.' Ben böyle haber dinlemek istemiyorum. Ben halkın isyanıyım, vicdanıyım burada. Hepimiz bunun vicdanı olmadığımız zaman, asgari ücretle, taşeron, özelleştirme zulmü ve sömürüsü altında maden ocaklarına sürdüğünüz o işçilerin, emekçilerin ahı tutacaktır sizi. Öyle kalkıp danışmanlarınıza tekmelettiremezsiniz insanları acılar içinde, öyle bir Başbakan yumruk atamaz vatandaşına, güvenlik güçleriniz, milisleriniz insanların üzerine yürüyemez, avukatların kemiklerini kıramazsınız. Bu ülkede insanların bir tahammül gücü vardır. Hak, hukuk için, adalet için kimse sorumlu, bunun önüne çıkacak ve bunun için de araştırma önergesi yetmez. İşte yapmıştık, bunun tek yolu var: Gensoru, gensoru, gensoru! Onun için, Başbakan hakkında, Enerji Bakanı hakkında, Çalışma Bakanı hakkında siyasi sorumluluğunu bu kürsüde hatırlatacağız. Öyle canlı yayında konuşacağız. Korkak değilseniz pazartesiye koymazsınız, canlı yayın gününe koyarsınız. Burada konuşalım, herkes çıksın, hesabını açıkça versin, sorumluyu ortaya çıkaralım, alınacak önlemleri ortaya çıkaralım." CİHAN

Yorumlar